Adalet Bakanı Ergin Adana'da (tekrar)
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, 12 Eylül'de Türkiye'nin güven veren bir adalet sisteminin ilk adımı olacağını Türkiye'deki Anayasa Mahkemesi ve Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) dünyada eşi benzeri olmadığını belirterek, "Milletin doğrudan katkı sağladığı tek erk, parlamentodur
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, 12 Eylül'de Türkiye'nin güven veren bir adalet sisteminin ilk adımı olacağını Türkiye'deki Anayasa Mahkemesi ve Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) dünyada eşi benzeri olmadığını belirterek, "Milletin doğrudan katkı sağladığı tek erk, parlamentodur. Parlamentonun seçici olduğu kurumlar karşısında Türkiye'de şu eleştiri yapılmıştır. Aman ha bu kurum siyasallaşır. Aman parlamento bu işe karışmasın. Sanki yasama, yürütme, yargı erkleri arasında yasama
erki
hastalıklı, yasama erki sakıncalı gibi bir muamele görüyor. Bu parlamenter demokrasi modern çağdaş demokrasi açısından özürlü bir bakış açısıdır. Arızalı bir bakış açısıdır. Parlamentodan halkın doğrudan oluşturduğu bir güçten neden bu kadar korkulur, çekinilir?" dedi.
Ergin Adana'da AK Parti İl Başkanlığı'nın Seyhan Oteli'nde düzenlediği iftar yemeğine katıldı. İftardan sonra bir konuşma yapan Ergin 12 Eylül'de yapılacak olan referanduma değindi. Ergin, yapılacak olan değişikliğin Türkiye'yi daha çağdaş ve modern bir ülke haline getireceğini, ayrılıkları ortadan kaldırıp zenginlikleri ortaya çıkartan bir değişiklik olacağını söyledi. Ergin yapılan değişiklikle birlikte bireyin kamu otoritesi karşısında güçlendiğini belirterek, "Bu pakette Anayasa Mahkemesi'ne
bireysel başvuru hakkı var. Her türlü yargı hakkınızı kaybettiniz, Anayasa Mahkemesi'ne gitme hakkınız var. AİHM'ye gitmesine gerek kalmayacak vatandaşların. Bunun dışında iş adamlarının yurt dışına çıkamama sorunu ortadan kaldırılmaktadır. Kişisel verilerin korunması anayasal hak oluyor. Bütün bunlar vatandaşın hukukunu koruyan yeni düzenlemeler. Barış zamanında hiçbir sivil askeri mahkemenin önüne çıkartılamayacak. Bu düzenleme Türk demokrasisinin taçlandırılması anlamına geliyor. Kadınlar, çocuklar,
şehit yakınları için pozitif ayrımcılık yapan anayasa dayanağı oluşturuyoruz. İşçilerin sendikal haklarını düzenleyecek maddeler getiriyoruz. Memurlara toplu görüşme değil toplu sözleşme getiren değişikliği yapıyoruz. Bunlardan emekliler de faydalanacak. Bütün bunlar bireyi kamu otoritesine karşı güçlendiren, demokrasinin ayaklarını sağlamlaştıran adımlar" diye konuştu.
Ergin, anayasa paketinde en çok eleştirilen, en çok farklı konulara çekilen bağlamından uzaklaştıran iki düzenleme olduğuna dikkat çekerek şunları kaydetti:
"Türkiye'nin geleceği için, ekonomisi için, yatırımları için, yeni aş ve iş sahaları için son derece önemli. Bu paketin içinde aş var mı, iş var mı? Bu paketin içinde aş da iş de var, istikbal de var. Adalet bakanı olduktan sonra iş adamları sordu, A ülkesinde yatırım yapmak istiyorum orada bir anlaşmazlık çıkarsa benim yaptığım yatırımın bir güvencisi var mı, bu yatırımı yapmamı bana tavsiye eder misiniz sorularıyla karşılaştık. Biz ilgili ülkenin anayasasına bakıyoruz. Evrensel hukukun kuralları
işliyor
mu diye. Bunlar varsa elbette yatırım yap diyoruz. Ama bunlar yoksa, karakuşi yöntemlerle giden bir yapı varsa, tamamen ahbap çavuş ilişkisi içinde bir yapı varsa diyoruz ki yatırım yapıp yapmamaya sen karar ver. Burada bizim yapabileceğimiz bir şey yok. Uluslararası hukuk yok, sen kendi kararını kendin ver diyoruz. Böyle olunca yatırımcı gitmiyor. Buradan Türkiye'ye geliyorum. Türkiye'ye yatırım yapmak isteyen ülkeler acaba Türkiye'de evrensel hukuk kurallarının işlediğine inanıyor mu? Türkiye'de güven
veren bir adalet sistemi tespit edilmiş mi? Bütün bunlara evet diyebilirsek o yatırımların bu ülkeye gelmesi yeni aş ve iş alanlarının oluşması anlamına geliyor. Çünkü jeopolitik konumu nedeniyle bütün yatırımların en fazlasını alabilecek gücü var Türkiye'nin. Yargıdan çıkan çelişik kararlar sonucunda yatırım yapmak isteyen ülkeler kararlarını gözden geçiriyor. Onun için söylüyorum bu ülkede güven veren bir adalet sistemi bu ülkenin geleceği için iş sağlayacak, aş sağlayacak, çocuklarımıza istikbal,
ülkemize milletimize gelecek sağlayacak. Bunun altını iddiayla çizerek söylüyorum."
Ergin "Anayasa Mahkemesi'ni yandaş mahkeme yapmak istiyor AK Parti, HSYK'yı kendi kontrolü altına almak istiyor iddiaları var. Türkiye'de uygulanan sistem dünyada benzeri olmayan bir sistemdir. AB üyesi ülkelerine bakın bizdeki gibi bir Anayasa Mahkemesi göremezsiniz. Anayasa mahkemeleri negatif yasa koyucu olarak çalışıyor . Klasik yargılama yapmazlar, siyası yargılama yaparlar. Anayasa yargısının kurucusu Avrupalı bilim adamları şunu söylüyor. Bu mahkemeler siyasi yargılama yaparlar, dolayısıyla
ağırlıklı olarak parlamentolar tarafından oluşmalıdır derler. Bakınız Anayasa Mahkemesi'nin tüm üyelerini Belçika'da parlamento seçer, Macaristan'da parlamento, Avusturya'da tamamını parlamento ve hükümet seçer. İspanya'da 12 üyeli Anayasa Mahkemesi'nin sadece 2 üyesini yüksek yargı seçer. 10 üyesini kongre ve senato seçer kralla birlikte. Fransa'da 9 üyeli Anayasa Mahkemesi'nin 3 üyesini cumhurbaşkanı, 3 üyesini meclis başkanı, 3 üyesini senato başkanı seçer. Yani Avrupa içerisinde parlamentonun
olmadığı Anayasa Mahkemesi yoktur. Ve daha birçok ülkede mahkeme üyelerini çocuğunu mahkeme belirler. Peki Türkiye'de nasıl? Anayasa Mahkemesi'nin üyeleri içinde bir tane dahi parlamentonun seçtiği üye yoktur. Niye, çünkü Türkiye'de 82 anayasasıyla birlikte milletin oluşumuna katkı sağladığı tek erk var. O da parlamentodur. Parlamentonun seçici olduğu kurumlar karşısında Türkiye'de şu eleştiri yapılmıştır. Aman ha bu kurum siyasallaşıyor. Bu kurum siyasallaşır. Aman parlamento bu işe karışmasın. Sanki
yasama, yürütme, yargı erkleri arasında yasama erki hastalıklı, yasama erki sakıncalı gibi bir muamele görüyor. Bu parlamenter demokrasi modern çağdaş demokrasi açısından özürlü bir bak in, yeni aş ve iş sahalarış açısıdır. Arızalı bir bakış açısıdır. Halkın doğrudan oluşturduğu bir güçten neden bu kadar korkulur, çekinilir? 11 üyeli mahkemede neden bir tane parlamentonun seçtiği üye yoktur. Biz şuna da getirdiğimiz model ile sadece 17 üyeli Anayasa Mahkemesi içinden 3 tanesini dolaylı olarak
parlamentoya seçtiriyoruz. 17'de 3. AB
ülkelerinde hepsi seçilmiyor. Ama Türkiye'de 17 üyenin 3 tanesi seçilecek, Sayıştay ve baro başkanlarının belirlediği adaylar arasından seçilecek. Buna rağmen tahammül edemeyen anlayışın çağdaş parlamenter demokrasiden ne derece nasibini aldığını sizin takdirinize bırakıyorum" dedi.
HSYK'da yapılan değişiklik içinde bazı kesimlerin AK Parti HSYK'yı avucunun içine almaya çalıştığı yönünde iddialar olduğunun altını çizen Ergin şöyle devam etti: "Bunların hiçbiri doğru değil. Şu anda modeli uygulayan ikinci bir ülke yok. Soruyoruz gerek HSYK açısından gerek anayasa mahkemeleri açısından Türkiye'deki modeli uygulayan çağdaş, modern bir ülke var mı? Bu modellerden transfer etsek ona benzer bir şey yapsak olmaz mı? Niye olmaz? Türkiye'nin kendine özgü koşulları var deniyor. Neymiş
bunlar? Türkiye ortalama 10 yılda bir askeri müdahalelere muhatap olmuş bir ülke, yargının anayasadaki yetkilerini aşarak yürütmenin ve yasamanın alanına girdiği bir ülke. Artık 21. yüzyılda AB ile tam üyelik müzakereleri yapan Türkiye'nin kendine özgü koşullarının olması mümkün değildir. Türkiye öngörülebilir bir hukuk devleti olmalıdır. Çağdaş bir hukuk devleti olmalı, güven veren bir adalet sistemine sahip olmalıdır. Demokrasisini taçlandırmalıdır. Artık bu ülkede halkın milletin iradesine müdahale
etme
cesaretinde bulunmamalıdır. Paketteki HSYK modeli AB üyeleri ülkelerindeki modellerin ortalamasıdır, eksik bir modeldir, biraz da mahcup bir modeldir. Türkiye'de şu anda 7 üyeli bir HSYK vardır. 5 tanesi Danıştay ve Yargıtay'dan geliyor. 2 tanesi bakan ve müsteşardan oluşuyor. 250 üye Yargıtay'da, 90 civarında Danıştay'dan toplam 340 seçici 5 üyeyi seçiyor. Bu 5 üyeyi oluşturduğu kurul bakan ve müsteşarın oluşturduğu kurul Danıştay ve Yargıtay'ı seçiyor. Seç beni seçeyim seni, sistem bu. El eli yuvarsa
el de yüzü yuvar sistemi bu. Peki bu kurul kimin hakkında karar alıyor, işlem yapıyor? Kürsüdeki 12 bin hakim savcı hakkında. Peki 12 bin hakim savcının temsilcileri var mı, yok. Onların görüşü düşüncesi yansıyor mu, hayır. Avrupa'dakilerine bakarsanız HSYK'ların tamamında parlamentolar üye seçer. Biz bunu öngördüğümüz zaman kıyametler koptu. Aman parlamento bu kurula üye seçer miymiş? Baktık ki çok itiraz var. Parlamentonun üye seçme seçeneğini çıkardık. Bakan ve müsteşarın varlığını tartışıyorlar.
Mevcut kurulda bakan ve müsteşar 7 kişi içinde 2 kişi, yani yüzde 29 temsil ediliyor. Yeni kurulda 22'de 2 yani yüzde 9 temsil ediliyor. Nerdeyse 3'te 1'i yetkileri daha da aşağıya indirilmiş. Tamamen kürsüdeki hakim ve savcıların demokratik sistemle seçtiği bir HSYK yaptık. Peki yaptık da ne oldu? Avrupa Konseyi'nin danışma organı Venedik Komisyonu bizim kriterlerimizle uyumlu olmuştur dedi. Avrupa Parlamentosu destek verdi. Avrupa Komisyonu destek verdi. Cumhurbaşkanı onayladı. Muhalefet Anayasa
Mahkemesi'ne götürdü. Anayasa Mahkemesi de destek verd in, yeni aş ve iş sahalari. Ancak bir iki muhalefet karşı çıkıyor. Yüksek yargı itiraz ediyor. Çünkü yüksek yargıdaki bugünkü durum şunu söylüyor: Bize ilişmeyin, biz halimizden memnunuz. Biz onları seçiyoruz onlar bizi seçiyor. Ne güzel anlaşıyoruz. Bu çarkı kırmayın bozmayın itiraz budur. Hükümet yok, siyaset kurumunun etkisi yok."
(FK-Y)
erki
hastalıklı, yasama erki sakıncalı gibi bir muamele görüyor. Bu parlamenter demokrasi modern çağdaş demokrasi açısından özürlü bir bakış açısıdır. Arızalı bir bakış açısıdır. Parlamentodan halkın doğrudan oluşturduğu bir güçten neden bu kadar korkulur, çekinilir?" dedi.
Ergin Adana'da AK Parti İl Başkanlığı'nın Seyhan Oteli'nde düzenlediği iftar yemeğine katıldı. İftardan sonra bir konuşma yapan Ergin 12 Eylül'de yapılacak olan referanduma değindi. Ergin, yapılacak olan değişikliğin Türkiye'yi daha çağdaş ve modern bir ülke haline getireceğini, ayrılıkları ortadan kaldırıp zenginlikleri ortaya çıkartan bir değişiklik olacağını söyledi. Ergin yapılan değişiklikle birlikte bireyin kamu otoritesi karşısında güçlendiğini belirterek, "Bu pakette Anayasa Mahkemesi'ne
bireysel başvuru hakkı var. Her türlü yargı hakkınızı kaybettiniz, Anayasa Mahkemesi'ne gitme hakkınız var. AİHM'ye gitmesine gerek kalmayacak vatandaşların. Bunun dışında iş adamlarının yurt dışına çıkamama sorunu ortadan kaldırılmaktadır. Kişisel verilerin korunması anayasal hak oluyor. Bütün bunlar vatandaşın hukukunu koruyan yeni düzenlemeler. Barış zamanında hiçbir sivil askeri mahkemenin önüne çıkartılamayacak. Bu düzenleme Türk demokrasisinin taçlandırılması anlamına geliyor. Kadınlar, çocuklar,
şehit yakınları için pozitif ayrımcılık yapan anayasa dayanağı oluşturuyoruz. İşçilerin sendikal haklarını düzenleyecek maddeler getiriyoruz. Memurlara toplu görüşme değil toplu sözleşme getiren değişikliği yapıyoruz. Bunlardan emekliler de faydalanacak. Bütün bunlar bireyi kamu otoritesine karşı güçlendiren, demokrasinin ayaklarını sağlamlaştıran adımlar" diye konuştu.
Ergin, anayasa paketinde en çok eleştirilen, en çok farklı konulara çekilen bağlamından uzaklaştıran iki düzenleme olduğuna dikkat çekerek şunları kaydetti:
"Türkiye'nin geleceği için, ekonomisi için, yatırımları için, yeni aş ve iş sahaları için son derece önemli. Bu paketin içinde aş var mı, iş var mı? Bu paketin içinde aş da iş de var, istikbal de var. Adalet bakanı olduktan sonra iş adamları sordu, A ülkesinde yatırım yapmak istiyorum orada bir anlaşmazlık çıkarsa benim yaptığım yatırımın bir güvencisi var mı, bu yatırımı yapmamı bana tavsiye eder misiniz sorularıyla karşılaştık. Biz ilgili ülkenin anayasasına bakıyoruz. Evrensel hukukun kuralları
işliyor
mu diye. Bunlar varsa elbette yatırım yap diyoruz. Ama bunlar yoksa, karakuşi yöntemlerle giden bir yapı varsa, tamamen ahbap çavuş ilişkisi içinde bir yapı varsa diyoruz ki yatırım yapıp yapmamaya sen karar ver. Burada bizim yapabileceğimiz bir şey yok. Uluslararası hukuk yok, sen kendi kararını kendin ver diyoruz. Böyle olunca yatırımcı gitmiyor. Buradan Türkiye'ye geliyorum. Türkiye'ye yatırım yapmak isteyen ülkeler acaba Türkiye'de evrensel hukuk kurallarının işlediğine inanıyor mu? Türkiye'de güven
veren bir adalet sistemi tespit edilmiş mi? Bütün bunlara evet diyebilirsek o yatırımların bu ülkeye gelmesi yeni aş ve iş alanlarının oluşması anlamına geliyor. Çünkü jeopolitik konumu nedeniyle bütün yatırımların en fazlasını alabilecek gücü var Türkiye'nin. Yargıdan çıkan çelişik kararlar sonucunda yatırım yapmak isteyen ülkeler kararlarını gözden geçiriyor. Onun için söylüyorum bu ülkede güven veren bir adalet sistemi bu ülkenin geleceği için iş sağlayacak, aş sağlayacak, çocuklarımıza istikbal,
ülkemize milletimize gelecek sağlayacak. Bunun altını iddiayla çizerek söylüyorum."
Ergin "Anayasa Mahkemesi'ni yandaş mahkeme yapmak istiyor AK Parti, HSYK'yı kendi kontrolü altına almak istiyor iddiaları var. Türkiye'de uygulanan sistem dünyada benzeri olmayan bir sistemdir. AB üyesi ülkelerine bakın bizdeki gibi bir Anayasa Mahkemesi göremezsiniz. Anayasa mahkemeleri negatif yasa koyucu olarak çalışıyor . Klasik yargılama yapmazlar, siyası yargılama yaparlar. Anayasa yargısının kurucusu Avrupalı bilim adamları şunu söylüyor. Bu mahkemeler siyasi yargılama yaparlar, dolayısıyla
ağırlıklı olarak parlamentolar tarafından oluşmalıdır derler. Bakınız Anayasa Mahkemesi'nin tüm üyelerini Belçika'da parlamento seçer, Macaristan'da parlamento, Avusturya'da tamamını parlamento ve hükümet seçer. İspanya'da 12 üyeli Anayasa Mahkemesi'nin sadece 2 üyesini yüksek yargı seçer. 10 üyesini kongre ve senato seçer kralla birlikte. Fransa'da 9 üyeli Anayasa Mahkemesi'nin 3 üyesini cumhurbaşkanı, 3 üyesini meclis başkanı, 3 üyesini senato başkanı seçer. Yani Avrupa içerisinde parlamentonun
olmadığı Anayasa Mahkemesi yoktur. Ve daha birçok ülkede mahkeme üyelerini çocuğunu mahkeme belirler. Peki Türkiye'de nasıl? Anayasa Mahkemesi'nin üyeleri içinde bir tane dahi parlamentonun seçtiği üye yoktur. Niye, çünkü Türkiye'de 82 anayasasıyla birlikte milletin oluşumuna katkı sağladığı tek erk var. O da parlamentodur. Parlamentonun seçici olduğu kurumlar karşısında Türkiye'de şu eleştiri yapılmıştır. Aman ha bu kurum siyasallaşıyor. Bu kurum siyasallaşır. Aman parlamento bu işe karışmasın. Sanki
yasama, yürütme, yargı erkleri arasında yasama erki hastalıklı, yasama erki sakıncalı gibi bir muamele görüyor. Bu parlamenter demokrasi modern çağdaş demokrasi açısından özürlü bir bak in, yeni aş ve iş sahalarış açısıdır. Arızalı bir bakış açısıdır. Halkın doğrudan oluşturduğu bir güçten neden bu kadar korkulur, çekinilir? 11 üyeli mahkemede neden bir tane parlamentonun seçtiği üye yoktur. Biz şuna da getirdiğimiz model ile sadece 17 üyeli Anayasa Mahkemesi içinden 3 tanesini dolaylı olarak
parlamentoya seçtiriyoruz. 17'de 3. AB
ülkelerinde hepsi seçilmiyor. Ama Türkiye'de 17 üyenin 3 tanesi seçilecek, Sayıştay ve baro başkanlarının belirlediği adaylar arasından seçilecek. Buna rağmen tahammül edemeyen anlayışın çağdaş parlamenter demokrasiden ne derece nasibini aldığını sizin takdirinize bırakıyorum" dedi.
HSYK'da yapılan değişiklik içinde bazı kesimlerin AK Parti HSYK'yı avucunun içine almaya çalıştığı yönünde iddialar olduğunun altını çizen Ergin şöyle devam etti: "Bunların hiçbiri doğru değil. Şu anda modeli uygulayan ikinci bir ülke yok. Soruyoruz gerek HSYK açısından gerek anayasa mahkemeleri açısından Türkiye'deki modeli uygulayan çağdaş, modern bir ülke var mı? Bu modellerden transfer etsek ona benzer bir şey yapsak olmaz mı? Niye olmaz? Türkiye'nin kendine özgü koşulları var deniyor. Neymiş
bunlar? Türkiye ortalama 10 yılda bir askeri müdahalelere muhatap olmuş bir ülke, yargının anayasadaki yetkilerini aşarak yürütmenin ve yasamanın alanına girdiği bir ülke. Artık 21. yüzyılda AB ile tam üyelik müzakereleri yapan Türkiye'nin kendine özgü koşullarının olması mümkün değildir. Türkiye öngörülebilir bir hukuk devleti olmalıdır. Çağdaş bir hukuk devleti olmalı, güven veren bir adalet sistemine sahip olmalıdır. Demokrasisini taçlandırmalıdır. Artık bu ülkede halkın milletin iradesine müdahale
etme
cesaretinde bulunmamalıdır. Paketteki HSYK modeli AB üyeleri ülkelerindeki modellerin ortalamasıdır, eksik bir modeldir, biraz da mahcup bir modeldir. Türkiye'de şu anda 7 üyeli bir HSYK vardır. 5 tanesi Danıştay ve Yargıtay'dan geliyor. 2 tanesi bakan ve müsteşardan oluşuyor. 250 üye Yargıtay'da, 90 civarında Danıştay'dan toplam 340 seçici 5 üyeyi seçiyor. Bu 5 üyeyi oluşturduğu kurul bakan ve müsteşarın oluşturduğu kurul Danıştay ve Yargıtay'ı seçiyor. Seç beni seçeyim seni, sistem bu. El eli yuvarsa
el de yüzü yuvar sistemi bu. Peki bu kurul kimin hakkında karar alıyor, işlem yapıyor? Kürsüdeki 12 bin hakim savcı hakkında. Peki 12 bin hakim savcının temsilcileri var mı, yok. Onların görüşü düşüncesi yansıyor mu, hayır. Avrupa'dakilerine bakarsanız HSYK'ların tamamında parlamentolar üye seçer. Biz bunu öngördüğümüz zaman kıyametler koptu. Aman parlamento bu kurula üye seçer miymiş? Baktık ki çok itiraz var. Parlamentonun üye seçme seçeneğini çıkardık. Bakan ve müsteşarın varlığını tartışıyorlar.
Mevcut kurulda bakan ve müsteşar 7 kişi içinde 2 kişi, yani yüzde 29 temsil ediliyor. Yeni kurulda 22'de 2 yani yüzde 9 temsil ediliyor. Nerdeyse 3'te 1'i yetkileri daha da aşağıya indirilmiş. Tamamen kürsüdeki hakim ve savcıların demokratik sistemle seçtiği bir HSYK yaptık. Peki yaptık da ne oldu? Avrupa Konseyi'nin danışma organı Venedik Komisyonu bizim kriterlerimizle uyumlu olmuştur dedi. Avrupa Parlamentosu destek verdi. Avrupa Komisyonu destek verdi. Cumhurbaşkanı onayladı. Muhalefet Anayasa
Mahkemesi'ne götürdü. Anayasa Mahkemesi de destek verd in, yeni aş ve iş sahalari. Ancak bir iki muhalefet karşı çıkıyor. Yüksek yargı itiraz ediyor. Çünkü yüksek yargıdaki bugünkü durum şunu söylüyor: Bize ilişmeyin, biz halimizden memnunuz. Biz onları seçiyoruz onlar bizi seçiyor. Ne güzel anlaşıyoruz. Bu çarkı kırmayın bozmayın itiraz budur. Hükümet yok, siyaset kurumunun etkisi yok."
(FK-Y)