Öyle Bir Geçer Zaman ki Kanal D'yi coşturdu

Kanal D'nin yeni dizisi Öyle Bir Geçer Zaman Ki, Salı akşamı yayınlanan ilk bölümüyle izleyenlerden tam not aldı. Dizinin konusu ve ilk bölümde yaşanan duygusal sahneler izleyenleri ekranları başına kilitledi…

Öyle Bir Geçer Zaman ki Kanal D'yi coşturdu
Yeni sezona bomba dizilerle giren Kanal D, aradığı başarıyı Öyle Bir Geçer Zaman Ki adlı dizide buldu. Dizinin Salı akşamı yayınlanan birinci bölümü yoğun ilgi görünce ilk bölüm tekrarı dün akşam yeniden yayınlandı. Diziyi çok beğendiğini belirten Ünlü televizyon yapımcısı ve dizi eleştirmeni Mesut Yar, dizinin başarılı olacağının sinyallerini verdi…

İşte Mesut Yar’ın o yazısı…

Ekranda salı gecesi taşlar yerinden oynadı. Kanal D’nin iddialı dizisi “Öyle Bir Geçer Zaman ki” kanal tarihinde ilk kez arka arkaya tekrarla yayınlandı...
Bu yöntemi Türk Malı’yla başlatıp alışkanlık haline getiren Show TV de yeni dizisi Lale Devri’ni sıcak tekrarla verdi. İki yeni işin üstün çıkan tarafı Kanal D oldu...
Anlaşılan, büyük yatırımların yapıldığı dizi işlerinde hemen her kanal tekrardan kaçmamakta kararlı. Şimdi moda bir diziyle gecenin tümünü kapatmak olacak sanırım; hayırlısı olsun...

DİZİNİN GENLEL HİKÂYESİ


Hikaye, 1967 yılında, İstanbul’un eski semtlerinden birinde başlayan ve günümüze kadar sürecek olan bir zamanı dilimini içerir.
Hikâyenin odağında Akarsu ailesi vardır. Anılan zaman içinde bu ailenin dağılması, aile bireylerinin bu dağılmadan aldıkları etkiler ve her birinin bu etkiler altında şekillenen hayat hikâyeleri sergilenir.

Denizci olan Ali Akarsu’nun, Hollandalı Carolin’le olan aşkı, karısı Cemile Akarsu tarafından öğrenilince, yaşanan büyük sıkıntılar ve bu durumun yarattığı olumsuz koşullar, Cemile, Ali ve çocukları üzerinde, hayatlarının geri kalanını şekillendirecek kalıcı etkiler bırakır. Hayatla ve birbirleriyle olan mücadeleleri, birçok travmanın izlerini taşıyarak, sürer.
Ali ve Cemile’nin üniversiteye gitmekte olan büyük kızı Berrin, liseye gitmekte olan küçük kızı Aylin, Aylin’le aynı liseye gitmekte olan oğlu Mete, bu travmayı kendi hayatları içinde hissederler ve kendi hayat hikâyeleri de bu etki altında gelişir.

Ailenin en küçük bireyi olan 6 yaşındaki Osman, bütün bu sürecin içinde olan, etkilenen, gözleyen bir kişi konumundadır. Küçük olduğu için, korunan kollanan, olayların dışında tutulmaya gayret edilen bir durumdadır. Ama bu sebeple, aslında, olayların bütününü görebilen, gözleyebilen ve diğer aile bireylerine oranla, yaşananlara en bütüncül yorumu yapabilecek verilere sahip olarak gelişen biridir. Bu özelliğiyle Osman, 1967’den günümüze uzanan hikâyenin, odağında olan kişidir. Ve hikâyenin bütünü, aslında Osman’ın hikâyesidir. Osman’ın bu niteliği, hikâyenin gelişimi içinde derinde olgunlaşacak ve ancak günümüz aşamasına gelindiğinde kendini net bir şekilde açığa vuracaktır.

Ali’nin annesi Hasefe Hanım, hikâyedeki en yaşlı kişidir. Dobra dobra, mert, görmüş geçirmiş bir kadındır. Oğlu’nun yanlış yaptığına inandığı için, gelini Cemile’nin tarafını tutacak kadar açık sözlü ve yüreklidir. Diğer oğlu Kemal ve gelini Neriman, çıkarcı, rüzgâra göre davranan kişiler olarak, Hasefe Hanım’ın gözünde değer taşımazlar.

1967’den başlayarak, sürecin siyasal-toplumsal olayları, değişim ve dönüşümleri, hikâyenin gelişimindeki toplumsal zemini oluşturacağı için, önemlidir. Yukarda kısaca değinilen kişiliklerin hayat hikâyeleri, ilişkileri ve çatışmaları, bu toplumsal zemin üzerinde gelişecektir.

Böyle bir süreç, bu ilişkiler çerçevesinde ele alındığında, nostalji duygusu yaratacak öğelerin önem kazanması da kaçınılmaz olmakta. “Orhan Boran ve Yuki”, “Fenerbahçe gazozu”, dönemin şarkıları, reklâmları, filmler, artistler… “Öyle Bir Geçer Zaman Ki…”, hikayesinde yer alan kişilikleri, olayları, bu nostalji duygusunun atmosferi içinde sergilemeyi ve en sonunda da, seyirciyi de bu atmosfere dahil edebilmeyi amaçlar.

DİZİNİN BİRİNCİ BÖLÜM ÖZETİ…

Yıl 1967;Ali Akarsu uzun yol gemilerinde ikinci kaptanlık yapmaktadır ve zamanın çoğunu ailesinden uzaklarda gemilerde geçirmektedir. Ailenin reisi geçim derdi için okyanus ötelerinde giderken aileyi bir arada tutan dört çocuğuna hem annelik hem de babalık yapan ise eşi Cemile’dir. Uzun bir seferin ardından Ali evine dönmektedir. Evin ahalisi özellikle de Cemile tatlı bir telaş içindedir. Mete, Berrin Aylin ama en çok da dört çocuğun en küçüğü olan Osman babasının dönüşünü pencerede beklemektedir. Ali her ne kadar ailesine kavuştuğu için mutlu görünse de halinde bir gariplik vardır. Üstelik daha ilk günden Mete’nin okuldaki haytalıkları ortaya çıkınca Ali, sinirlerine hâkim olamaz. Evde büyük bir tartışma patlak verir. Ali’nin kızı Berrin ile de aralarında aşamadığı bir soğukluk vardır. Ancak Akarsu ailesinin hayatı Cemile’nin kocasının ceketinde bulduğu mektup ile tamamen değişecektir…