Genelkurmay Başkanlığı'nda Devir Teslim Töreni...(2)

Genelkurmay Başkanlığı görevini Orgeneral Işık Koşaner'e devreden Orgeneral İlker Başbuğ, zor bir dönemde Genelkurmay Başkanlığı görevini yürüttüğünü söyleyerek, "Silahlı Kuvvetlerin yaşadığı bu zor dönemin bir tesadüf olduğunu düşünmüyorum

Genelkurmay Başkanlığı görevini Orgeneral Işık Koşaner'e devreden Orgeneral İlker Başbuğ, zor bir dönemde Genelkurmay Başkanlığı görevini yürüttüğünü söyleyerek, "Silahlı Kuvvetlerin yaşadığı bu zor dönemin bir tesadüf olduğunu düşünmüyorum. Her şeye rağmen inancım odur ki zaman her şeyi açığa çıkarır ve TSK, yaşamakta olduğu bu süreçten daha güçlü olarak çıkacaktır. Fırtınalı denizde gemisini en az hasarla karaya yanaştıran kaptanların tarihi başka, gemisini terk edenlerin tarihi başka
yazılır" dedi.
Orgeneral Başbuğ, Genelkurmay karargahındaki devir teslim töreninde yaptığı konuşmada terörle mücadeleye yönelik ilginç değerlendirmelerde bulundu. Terör karşısında boyun eğemeyeceklerini, mücadeleye kararlılıkla devam etmek zorunda olduklarını belirten Başbuğ, Türkiye'nin terörle mücadele ettiği 30 yıl boyunca çok acı kayıplar yaşadığını, bedeller ödediğini, devletler ve milletlerin gereken durumlarda bedel ödemeye hazır olmaları gerektiğini söyledi. 1993-1999 safhasının, bölücü terör örgütüne asıl
darbenin vurulduğu ve güvenlik kuvvetlerinin, bölücü terör örgütüne karşı yürüttüğü mücadeleyi kazandığı dönem olarak değerlendirildiğini belirten Orgeneral Başbuğ, 2004 yılından itibaren Türkiye'de PKK terör örgütünün eylemlerinin tekrar tırmanışa geçtiğini anlattı. Orgeneral Başbuğ şunları kaydetti:
"Elbette 1994-2004 yılları arasındaki süreç ilgililer ve yetkililer tarafından incelenecektir. Ancak bir gerçeğin da altını çizelim. Türkiye'de terör eylemlerinin azaldığı ya da hiç olmadığı dönemler yanlış anlaşıldı. Sanki terör örgütü bitti, dağıldı zannedildi. Aslında terör örgütünün dağ kadrosu duruyordu. Terör örgütünün ağır darbe aldığı 1999 yılından sonra yaşanan süreç belki daha iyi değerlendirilebilseydi o günkü şartlarda daha sağlıklı bazı tedbirler de alınabilirdi. Unutulmamalı ki eylemler
sürerken alınan tedbirler, istenen olumlu sonuçları ortaya çıkarmıyor."
Orgeneral Başbuğ, bölücü terör örgütünün elimine edilebilmesi için örgüte katılımların, finans ve para kaynağının kontrol altına alınması ve Irak'ın kuzeyindeki bölücü örgüt varlığının mutlaka etkisiz hale getirilmesinin zorunlu olduğunu söyledi.
Anayasa'ya göre Türkiye'de askerlik hizmetinin bir vatan borcu olduğunu dile getiren Başbuğ, askerlik hizmetinin 'tek tip askerlik' şekline dönüştürülmesinin uygun olacağını değerlendirdiklerini söyledi. Türk ordusunu emsalsiz kılan gücün, Mehmetçiğin cesareti, kahramanlığı ve fedakarlığı olduğunu vurgulayan Başbuğ, ancak bütün bunlara rağmen İç Güvenlik Harekatında yürütülen bazı görevlerde devamlılığın sağlanması için bazı birliklerin profesyonel hale getirilmesinin de zorunluluk olduğunu belirtti. İç
güvenlik harekatının icrası sırasında zaman zaman bu zorlu mücadeleyle ilgili çeşitli iddiaların ortaya atıldığına işaret eden Orgeneral Başbuğ, TSK'nın veremeyeceği hiçbir hesabın olmadığını vurguladı. Orgeneral Başbuğ, "Önemli olan bu tip olaylarda ihmal var mıdır, suç unsuru var mıdır sorularına cevap aranmasıdır. Böyle durumlarda mutlaka olaylar idari ve adli yönleriyle soruşturulur. Soruşturma sonuçları da kamuoyuyla paylaşılır. Soruşturması devam eden olaylara ilişkin açıklama yapılmasını beklemek ise
her şeyden önce hukuk sistemine saygısızlıktır. Yapılan ve yapılabilecek olan hataların gündeme taşınmasından hiçbir zaman rahatsızlık duymayız. Bizi asıl rahatsız eden TSK'nın art niyetle ve önyargı ile sadece kendilerince hatalı olduğu uygulamalarının ısrarla, günlerce ve aylarca medyada gündeme getirilmeye çalışılmasıdır" şeklinde konuştu.
Orgeneral Başbuğ, zaman zaman 'Medya TSK'nın yanında mı, karşısında mı?' sorusunu akıllarından geçirdiklerini belirterek, bölücü terörle mücadelede tek ses ve tek vücut olarak hareket edildiği, terörle mücadeleye siyaset üstü bir konu olarak bakıldığı takdirde Türkiye Cumhuriyeti'nin kararlılığı ve gücü karşısında bölücü örgütün amaçlarına ulaşmasının mümkün olmayacağını vurguladı.
"TSK'YA KARŞI YÜRÜTÜLEN PSİKOLOJİK HAREKATIN EN ÖNEMLİ ARACI MEDYA"
TSK'ya karşı yürütülen psikolojik harekatın en önemli aracının medya olduğunu söyleyen Orgeneral Başbuğ, Silahlı Kuvvetler'in kendisine bağlı medyasının olmadığına işaret etti. Silahlı Kuvvetlerin bütün faaliyetlerini yasalar çerçevesinde yürütmek zorunda olduğunu ve bunun yanında etik kurallara uymak mecburiyetinde olduğunu anlatan Başbuğ, diğer tarafın ise ne yasalara ne de etik kurallara uymak zorunluluğu olmadığını ifade etti. Orgeneral Başbuğ, "Sıkı kuralları olan bir dünyada yaşayıp kuralları
olmayan bir dünya ile mücadele etmek kuşkusuz ki zordur. Kurallar içinde kalma zorunluluğunun da bu mücadeleyi zorlaştırdığı açıktır" dedi.
Yargı sisteminde soruşturmaların gizliliğinin çok önemli olduğuna işaret eden Başbuğ, bu süreçte elde mevcut bilgi, belge ve ihbar mektuplarının medyaya sızdırılmasıyla, toplumda ollcnkü şartlarda daha sağluşturulmaya çalışılan algının, bu olayların doğru olduğu ve ismi yer alan kişilerin de suçlu olduğu yönünde olduğunu belirtti. Böylece mahkeme henüz karar vermeden toplumda bir karar oluşturulmasının hedeflendiğini kaydeden Orgeneral Başbuğ, "Bu tam anlamıyla bir psikolojik harekat faaliyetidir" dedi.


"PSİKOLOJİK HAREKATIN ASIL AMACI TÜRK HALKININ TSK'YA DUYDUĞU GÜVEN DUYGUSUNU ZEDELEMEK"
Yürütülen psikolojik harekatın asıl amacının, Türk halkının TSK'ya duyduğu güven duygusunu zedelemek ve ordunu itibarına zarar vermek olduğunu belirten Başbuğ şunları söyledi:
"Ancak sağduyulu Türk halkı gerçekleri görmeye başlamıştır. Yürütülen bu karşı faaliyetlere de artık pek itibar etmemektedir. Son yıllarda yaşadığımız ağır saldırılarla yıpranacağımızı düşünenler, Türk ordusunun da, ülkesinin de zayıflayarak güçsüzleşeceğini düşünenler, bu toplumu, bu kurumu ve bu tarihi başkalarının gözüyle okuyanlar, başkalarının zihniyle düşünenlerdir. Böylesi büyük bir yanılgıdan dönülmediği sürece önümüzdeki günler de bir hayli zor geçebilir. Unutmayınız ki durum ve süreç ne olursa
olsun sonunda kazanan Türk ordusu ve Türkiye Cumhuriyeti olur. Bu şüphesizdir. Bizim isteğimiz bu gerçeğin bir an önce fark edilmesidir. Türk ordusunun yıpranacağını düşünerek bu yönde çaba harcayanlardan daha acıklı olan ise, bu yıpranmadan medet umanların varlığıdır. Yaşadığımız süreçte tüm baskılar karşısında sakinliğimizi ve soğukkanlılığımızı hayretle karşılayan herkese, Türk ordusunun mizacında baskıya direncin önemli yeri olduğunu hatırlattım. Yoğunlaşmamız gereken başka konular varken bu tür
telkinleri yapmak zorunda bırakılmak, bu salonda bulunan ve bulunmayan herkesin düşünmesi gereken konular olsa gerek."
"YARGI ALANINDA SON ZAMANLARDA YAŞANANLAR, ZİHİNLERDEKİ HUKUK OLGUSUNU BULANIKLAŞTIRDI"
Yargı alanında son zamanlarda yaşanan bazı olayların, zihinlerdeki hukuk olgusunu bulanıklaştırmaya başladığının görülmesi gerektiğini bildiren Orgeneral Başbuğ, buna müsaade edilmemesi gerektiğini söyledi. Başbuğ, "Soruşturmanın gizliliği, masumiyet karinesine ve adli yargılama hakkına azami özen gösterilmesi, uzun tutuklama halinin adeta cezaya dönüştürülmemesi, soruşturmalarda ve iddianamelerde gizli tanıkları büyük rol oynaması konuları üzerinde yetkili makamların özenle duracağına inanıyorum. Ceza
Muhakemeleri Kanunu'nun 250. maddesi gereğince kurulan özel mahkemelerin yetki ve sorumluluklarının acilen ele alınmasının gerekliliğine inanmaktayım. Zor bir dönemde Genelkurmay Başkanlığı görevini yürüttüğüm doğrudur. Bu zor dönemde hukuk içinde kalarak ve başkalarının bizden yapmamızı istediği şeyleri değil doğru olduğuna inandığımız şeyleri yapmaya çalışarak görevimi tamamlıyorum" diye konuştu.
Silahlı Kuvvetlerin yaşadığı bu zor dönemin bir tesadüf olduğunu düşünmediğini dile getiren Orgeneral Başbuğ, "Eğer Ocak 2008'de birileri, 'Bazılarına göre 2008 yılının Şura'dan sonraki ilk altı aylık hazırlık evresi, 2009 yılının ilk çeyreğinden sonraki en uygun zamanda eylem zamanı' diye yazabiliyorsa ve siz de 2009 yılının ikinci yarısından sonra gittikçlcnkü şartlarda daha sağle artan sorunlarla karşılaşıyorsanız, bu durum ve yaşananlar tesadüf değildir. Her şeye rağmen inancım odur ki zaman her şeyi
açığa çıkarır ve TSK, yaşamakta olduğu bu süreçten daha güçlü olarak çıkacaktır. Fırtınalı denizde gemisini en az hasarla karaya yanaştıran kaptanların tarihi başka, gemisini terk edenlerin tarihi başka yazılır" diye konuştu.
Orgeneral Başbuğ, konuşmasının sonunda Orgeneral Koşaner, Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan, silah arkadaşları ve ailesine, kendisine verdikleri destek için teşekkür etti. Orgeneral Başbuğ, eşini ve çocuklarını andığı sırada gözyaşlarına hakim olamadı. Başbuğ, salonu dolduranlar tarafından dakikalarca alkışlandı. Orgeneral Başbuğ, konuşmasının sonunda Genelkurmay Başkanlığı Birlik sembolünü Orgeneral Koşaner'in yakasına takarak görevi devretti.
Bu arada İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın, Orgeneral Başbuğ'un konuşmasını sürdürdüğü sırada salondan ayrılması dikkat çekti.