Ekonomist Süleyman Yaşar: TÜSİAD'ın ekonomiyle değil siyasetle sorunları var

İstanbul Üniversitesi öğretim görevlisi ekonomist Süleyman Yaşar, Türkiye sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD)'ın ekonomiyle değil siyasetle ilgili

İstanbul Üniversitesi öğretim görevlisi ekonomist Süleyman Yaşar, Türkiye sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD)'ın ekonomiyle değil siyasetle ilgili bazı sorunları olduğunu ileri sürdü.

Bir dönem Özelleştirme İdaresi Başkan Vekili olarak görev yapan Süleyman Yaşar, Sabah gazetesinde ekonomi yazarlığı yapıyor. Yaşar, Etkileşim Yayınları arasında çıkan son kitabı 'Derin Ekonomi, Cumhuriyetin Finansal Şifreleri' isimli kitabında; TÜSİAD'a da değiniyor. Türkiye'deki ekonomik faaliyetlerin perde arkasına dikkat çeken Yaşar, yaşanan ekonomik krizlerden ve terör ortamından kimlerin nemalandığını anlatırken, son dönemlerde yaşanan ekonomik olaylarla ilgili tahlillerde de bulunuyor.

TÜSİAD'ı ekonomiden daha ziyade siyasetle ilgili bazı sorunlarını olduğunu iddia eden Yaşar, TÜSİAD'ın son ekonomik krizin patlak verdiği günlerde bütçe açığını AK Parti hükümeti için devamlı risk olarak gösterdiğini kaydetti. Bu durumun önceki davranışlarıyla çeliştiğine işaret eden Yaşar, şunları ifade ediyor:

"TÜSİAD aynı zamanda çok tedirgin olduğunu, krizin ciddiyetle ele alınması gerektiğini vurguluyordu. Oysa Türkiye'nin 2001 yılından beri dünyanın en yüksek faizini ödediğini unutmamak lazım. Dünyanın en yüksek faizini ödemek zaten o ülkenin krizde olduğunun bir göstergesidir. Türkiye'de yıllardır ödenen yüksek faizler bir kriz göstergesiyken hiç tedirgin olmayan TÜSİAD, son ekonomik krizde tedirgin oluyordu. Bunu iktisadi verilerle açıklamak pek mümkün değil. Çünkü bir ekonominin yıllardır dünyanın en yüksek faizini ödüyor olmasını bir kriz göstergesi olarak görmeyen bir işadamları derneği düşünülemez. Buradan, TÜSİAD'ın ekonomiyle değil siyasetle ilgili bazı sorunları olduğunu anlıyoruz."

Derneğin bu tavrının geçmişte de örnekleri yaşandığını ifade eden Yaşar, TÜSİAD'ın Özal iktidarına da 2008 ve 2009'da yaptığı gibi, kamu borçlarının yüksekliği ve bütçe açıkları konusunda muhalefet ettiğini belirtiyor. TÜSİAD'ın Özal'a karşı bir borç raporu hazırlattığını ve devletin borca battığını iddia ettiğini hatırlatan Yaşar, "Oysa Özal dönemi, devlet borçlarının ulusal gelire oranının en düşük olduğu bir dönemdi. TÜSİAD'ın Özal'a karşı bu borç raporunu hazırlattığı Tansu Çiller, daha sonra başbakan yapıldı ve ekonomi 1994 yılında krize girdi, devlet borçları hızla yükseldi. Ardından 28 Şubat süreciyle irtica tehlikesi gündeme getirilerek kamu maliyesi yağma edildi." diyor.

2008 ve 2009'da yaşananlarla Özal döneminde yaşananlar arasında benzerlikler kurulabileceğini ifade eden Yaşar, şu bilgileri veriyor: "2009'da asker yine irticadan bahsediyor; TÜSİAD ise bütçenin açıldığını ve devlet borçlarının arttığını öne sürüyordu. TÜSİAD sürekli kemer sıkılmasını istiyor; hükümetin sosyal amaçlı politika izlemesine izin verilmiyordu. Böylece dar gelirli kesimin hükümete muhalefetinin yükselmesi arzulanıyordu. Bir sosyal kargaşa çıkmasını istiyorlardı. Oysa irtica ve bütçe açığı somut birer risk unsuru değildir. Ama Türkiye'de nedense sürekli gündemde tutulurlar."

TÜSİAD'ın eskiden Türkiye'nin sivilleşmesi için, ulusalcı ve milliyetçi çevrelerden gelen bütün eleştirileri göğüsleyip cesur demokratikleşme raporları hazırlatmış, Türkiye'nin Gümrük Birliği'ne girmesi için tam destek vermiş ve Avrupa Birliği yolunda ilerlemesi için de hükümete baskı yapmış bir kuruluş olduğunu ifade eden Yaşar, ancak 2006'dan itibaren durumun değişmeye başladığını ve bu olumsuz değişimin 2009'un büyük bir kısmında zirve noktasına ulaştığını ileri sürüyor.

Yaşar, TÜSİAD'ın Türkiye'nin yeni dinamiklerine göre kendini yenilemeyip gelişmekte olan ekonomilerin izlediği küresel yolu anlamazsa ve rant aşamasından rekabetçi üretim aşamasına geçemezse kaybetmeye devam edeceğini ve bugünlerini de arar hale geleceğini iddia ediyor.