Yazar Türköne: 145. madde için 'evet' diyorum
Gazeteci yazarı Mümtaz'Er Türköne, 12 Eylülde yapılacak referandumda 145. maddenin değiştirilmesi için oy kullanacağını söyledi. Türköne, "145. madde
Prof. Dr. Mümtaz'Er Türköne NT Muğla Şubesi tarafından Gazi Mustafa Kemal Atatürk Kültür Merkezi'nde düzenlediği 'Değişen Türkiye' konulu konferansa konuşmacı olarak katıldı.
Konuşmasına, 12 Eylülde yapılacak olan referandumda oyunun 'evet' olacağını söyleyen Türköne, "Referandumda 'evet' oyu kullanmamın sebebi profesör olduğum için değil; yaşadıklarım, gördüklerim, hissettiklerim, hatıralarım ve gençliğimde kalan acılar. Bunların hepsinin toplamı beni böyle bir karara, istikamete yönlendiriyor." diye konuştu.
Çok değer verdiği bir arkadaşının, emekli kurmay albay dostuyla bir araya geldiğinde kendiyle ilgili konu açılınca sürekli albayın kendisine hakaretler savurduğunu anlatan Türköne, "Arkadaşım yanında aradı, telefonda kendimi tanıttım ve beraber yemek yemeyi teklif ettim. Bir hafta sonra buluştuk. Beni biraz süzdükten sonra direkt lodoslama 'Siz hocam Mamak'ta yaşadıklarınızdan dolayı asker düşmanı oldunuz değil mi?' dedi. Hayır hiç alakası yok dedim. Ben asker düşmanı değilim, ben darbeci düşmanıyım. Gerçekte benim için 12 Eylül darbesi, daha sonraki darbeciler, 27 Mayıs ve daha sonra yapılan darbelerle ilgili bildiklerim, öğrendiklerime ilave çok keskin bir hatıra olarak bana yerleşmiş bir şeyi anlattım. Bugün 'evet' oyumun arkasında da o var." ifadelerini kullandı.
12 Eylül döneminde çocuk ve delikanlı olduklarını dile getiren Türköne, "Bizi bütün 12 Eylül öncesi yaşananların sanki yegâne sorumlusuymuşuz gibi idam ettiler, cezaevlerine koyup işkence ettiler. Türkiye'yi bir kardeş kavgasına sürükleyenler sadece bu kavgadan iktidar postu çıkarmaya çalıştılar." şeklinde konuştu.
"Bu ülkeyi bizim yönetmemiz lazım. Buna hakkı olan yetkisi olan sadece biziz." diyen Türköne, konuşmasına şöyle devam etti: "Bizim dışımızda olan biri yönetmeye çalıştığı zaman, elinde silahlı olanlar yönetebilmek için her şeyi bir kaosa sürüklüyor. Kardeşi kardeşe düşman ediyor. Bunun gerekçesini oluşturmak için biz 50 yıldır kardeş kavgası içinde yaşadık. Bizi 50 yıldır kardeş kavgasına sürüklediler. Bu ülkede yaşanan bütün cinayetlerin, şiddetin hepsinin temelinde, arkasında ve altında bu var."
12 Eylülde sandığa gittiği zaman öncelikle Anayasanın 145. maddesinin değiştirilmesi için oy kullanacağını anlatan Mümtaz'er Türköne, "12 Eylül darbesini yapanların hazırladığı şekilde asker olup da darbe yapmak, suç işlemek niyetinde olan kişileri askeri yargıyla koruyan bir maddeydi. 145. madde değişirse asker kişi rüyasında darbe gördüğü zaman kan ter içerisinde kâbustan uyanacak. Tatlı bir rüya görmüş gibi uyanmayacak. Bu değişmediği takdirde hiç kimse her birimiz tek tek birey olarak hayatımızdan emin olamayız. Kapıda girilmez levhası var. Mehmetçik nöbet bekliyor. Tel örgülerin arkasında birileri planlar hazırlıyor. Geçmişte hazırlamışlar. Hazırladıklarıyla hepimizin hayatı alt üst oluyor. Şimdi o planları yapmaya heveslenen adamların kulağından tutup, yargının önüne getireceğimiz bir kapı açılıyor. Bu kapı açıldığı zaman hepimiz güvencedeyiz." diye konuştu.
Prof. Türköne, bir soru üzerine, PKK'nın ilan ettiği ateşkesin ilk defa Kürtlerin baskısıyla karşı karşıya kaldığını ileri sürerek, şöyle konuştu: "Bu şiddeti durdur baskısı geldi Kürtlerden. Bu referandumdaki boykot meselesinde aynı şekilde Kürtleri rahatsız etti. Kürtleri bu konuda ciddiye almak lazım. Siyasetle yatıp siyasetle kalkıyorlar. Siyasetle çok içli dışlılar. Her şeyi çok iyi biliyorlar. O yüzden tepkileri de çok canlı. İlk defa PKK burada köşeye sıkıştı. PKK gibi silahlı örgütün varlığının devam ettirebilmesinin yegâne yolu Kürtlerden destek alması. Bu tür örgütler de etnik kimliğe dayalı destek almadıkları takdirde biterler. PKK'yı Kürtlerin baskısı durdurdu. Kan durursa bu ülkede Kürt'le Türk arasına kimse giremez. Kürt'ün bu ülkeden ayrılması bağımsız bir devlet olması için aptal olması lazım. Kürtler aptal değil. Kürtler bağımsız bir devlet kurar oradan Türkiye ayrı bir devlet olarak kalırsa iki devlet de faşist devlet olur. Kendi halkını perişan eden devletler olur. İki taraf da buradan zararlı çıkar. Bunu en iyi Kürtler biliyor. Silah zoruyla Kürtlerin ensesinde boza pişirip devlet kurmaya çalıştığınız zaman orada bağımsız Kürt devletinde bilmem kaç asır Kürtlerin bugün sahip oldukları hak ve özgürlüklerin 10'da birine sahip olmadan yaşamaya mecbur kalacaklar. Tam anlamıyla eşkıya devleti çıkar ortaya."
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun meydanlarda, iktidara geldiklerinde emekli Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ı yargılayacaklarını söylediğini, Yazar Faruk Mercan'ın ise "Bu anayasa paketi geçmediği müddetçe Büyükanıt'ı yargılayacak bir makam yok. Orgeneral orgenerali nasıl yargılayacak? Mezardan mareşal Fevzi Çakmak'ın gelerek yargılaması gerekiyor." dedi.