Siyasal rüzgârlarda savrulan bir 'ambalaj'

Temellerinde sakatlıklar bulunan mali kuralla ilgili tasarının yasalaşması gecikti...


Temellerinde sakatlıklar bulunan mali kuralla ilgili tasarının yasalaşması gecikti, 2011’de uygulamaya geçilmesi de olanaksız hale geldi. Ardından gelen tartışmalara, yazılanlara bakınca sanırsınız ki ‘kör öldü, badem gözlü oldu’! Mali kuralın içeriği, iradenin de ne olduğunu baştan beri söyleyip duruyordu. Sonuca şaşırdınız mı?
Mali kuralla ilgili sürece, iki temel açıdan bakmak gerekiyor. Biri, hazırlanan tasarıda, mali kuralla ilgili uygulamada neler öngörüldüğü, mali kural mekanizmasının nasıl olduğu ile ilgili. Diğeri ise sürecin nasıl yönetildiği, yürütüldüğü ile ilgili.
Birincisi, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın hükümet adına, ‘ekonomiden sorumlu bakan’ sıfatıyla liderlik ettiği, kurguladığı mali kural tasarısı; birçok boşlukları ve itibar açıkları olan bir mekanizma içeriyordu. ‘Mali kural olsun da, nasıl olursa olsun’ biçiminde yaklaşanların sandığı gibi her şey bitmiyordu, uygulamada hükümetlere çokça ‘kaçış noktası’ içeren ‘itibar’ açıkları olan bir yapısı vardı. Mali kuralın tasarlandığı hali ile izlemesinde ve denetiminde boşlukları olan ‘hoş bir ambalaj’ olduğu malumdu. Mali kuralın içerdiği parametrik formülün her şey olduğunu zanneden, gerisiyle pek de ilgilenmeyenlerin, ertelenme haberiyle ‘vah vah’ demelerine şaşmamak gerekir.
Bütçe ve mali izleme konusunda itibarlı bir yeri olan TEPAV’da, bu konuda uzman olan deneyimli Hazineci Emin Dedeoğlu’nun yazdığı ‘Mali Kural Nasıl Çalışır?’ başlıklı politika notu mayıs ayında yayımlanmıştı. Dedeoğlu, mali kuralın yapısı, izlenmesi, değerlendirilmesi ve yaptırımlarla ilgili düzenlemelerin niteliğini önemli unsurlar arasında sayarak, “Eğer mali kuralın ‘çıpa’ işlevi görmesi bekleniyorsa yukarıdaki unsurların yanı sıra hangi değişkenin üzerine konulduğu, nasıl bir kısıt getirdiği, nasıl izlenip hangi yaptırımlarla güçlendirildiği de önemlidir’ diyordu.
Mali kurala geçme iradesini kamuoyuna duyurduktan sonra, bütçe açığını dolaylı vergi artışlarıyla kapayan hükümetin mali kural konusundaki ciddiyetinin tartışılması gerektiği çok açıktı. Dedeoğlu’na göre, mali kurala geçtikten sonra da, harcama reformu olmadığı sürece bunun değişmesi beklenmemeliydi. Mali uyumun aracı dolaylı vergiler olacaktı. Bu da ‘kalitesiz bir mali uyum’ idi.
Bir başka sorun, kamu hesaplarının yeterince şeffaf olmamasıydı. Yine TEPAV’ın politika notunda Dedeoğlu tarafından kalem kalem sayılıyordu bunlar. Mali kuralın nasıl izleneceği, ne tür yaptırımlara tabi olacağı da sorunlar içeriyordu. Dedeoğlu bunu “Mali kuralın gücü, kurala uyumu izleyen otoritenin kredibilitesi kadardır” diyerek açıklıyordu.
Mali kuralın denetimde de sorunlar vardı. Dedeoğlu’nun notundan aktaralım, “Öte yandan uygulama sonrası denetim açısından da sorun vardır. Mali kural uygulama sonuçlarını bu tasarıya göre Sayıştay denetleyecektir. Oysa Sayıştay denetimi hem kapsam itibariyle hem de içerik itibariyle mali kural uygulaması için oldukça yetersizdir”. Notta, Sayıştay üye seçimlerindeki süreçte hükümetin istediğinin olması buna örnek olarak veriliyor. Mevcut denetimdeki kapsam da, Sayıştay’ın denetim işlevini fiilen kısıtlı bırakmaktadır. Ayrıca, tek tek kurumların mali kurala uyum açısından incelenmesi olanaklı değildir. Denetimin içeriği konusunda netlik yoktur.
Mali kuralda “bağımsız izleme-denetim ve yaptırım altyapısının eksik oluşu da uygulamaya ilişkin ciddi soru işaretleri doğurmaktadır”.
Sadece mali kural formülü ile yola koyulmanın ya da ‘kervan yolda düzülür’ mantığı ile işlerin yola girebileceği düşüncesinin ne denli yanlış olduğunu, notta sayılardan çıkarmak olanaklı. Sadece ‘formüle’ bakıp, ‘ne güzel, hükümet kendine sınır koyan bir mekanizmayı yaşama geçiriyor’ aldatmacasına kapılmak o kadar kolay ki!
Bugüne gelelim, ne oldu? Hükümetin bu tasarıyı yasalaştırma iradesi ortadan kalkıverdi. Taahhüt edilen bu uygulamanın ne zaman yürürlüğe konulacağı açıklaması da yok. IMF anlaşmasında olduğu gibi. İkinci nokta da bu. Son bir yıldan beri kamuoyu aldatılmış, oyalanmış oldu.
Aslında, temelde mali kuralın içeriğine bakınca, kamuoyunun aldatılma derecesinin yüksek olmadığı da ortada! Mali kuralın içeriği, iradeyi anlatıyordu çünkü! Bunu gündeme getirenlerce baştan beri ‘hakkıyla uygulama’ iradesi olmadığından, nihai olarak kötü bir çıktı olan mali kuralın, ‘ince ince’ tasarlanma gereği duyulmamıştı herhalde!
Mali kural içi boş bir ‘ambalaj’ olarak sunulmuştu. Siyasal gündemin rüzgârları arasında savrulup gidiverdi. Olan budur.