35 değişirse darbe planı suç olur

CHP'nin “darbelere dayanak” diye gösterilen Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmetler Kanunu'nun 35. Maddesi'nin kaldırılması önerisiyle ilgili tartışma sürüyor. Habertürk yazarı Fatih Altaylı, bugün bu konuyu köşesine taşıdı.

35 değişirse darbe planı suç olur
"Paşaların" içeri "atılmasını" demokratlık olarak görenlere ve bunu "askeri vesayetten" kurtulma olarak lanse edenlere aylar önce yazdım.
Hem de belki kırk kere.

"Madem bu kadar demokratsınız, hadi şu İç Hizmet Kanunu'nun 35. Madde'sini değiştirin" diye.

Nedense pek o taraflı olmadılar.
Oysa her darbenin "yasal dayanağı"ydı bu madde.

Hatta ben size bir şey söyleyeyim mi, hani şu 102 komutanın tutuklama kararıyla yeniden gündeme gelen Balyoz Davası var ya, bir savunma avukatı çıkıp dese, "Müvekkillerim darbe falan yapmadılar. Yaptıkları sadece İç Hizmet Kanunu Madde 35'in kendilerine verdiği emri uygulamaktı" ve hâkim sorsa "Ne alaka" diye, yanıt çok güzel olurdu:

"Hâkim Bey, kanun müvekkilime bir görev veriyor. Buna göre Cumhuriyet'in temel niteliklerine yönelik bir oluşum var mı yok mu onu takip ediyorlardı. Eğer olursa ne yapacaklarını planlıyorlardı. Yaptıkları her şey İHK 35'e göre yasaldır." Hukukçu değilim ama mantığım var.

İç Hizmet Kanunu 35 orada durduğu müddetçe Balyoz malyoz hikâye olur.
Paşalar der ki, "Kanuni işimiz bu", dava kapanır. Ha tabii, gerçekten çoluk çocuğun tepesinde bomba patlatmayı planladılarsa, camiye bomba koymayı akıllarından geçirdilerse, birkaç gazeteci, birkaç aydın öldürelim dedilerse o ayrı bir suçun konusu.

Ama "Siyaset ne halt karıştırıyor, yakından izleyelim" demek suç değildi Türkiye'de.
Garipti. Demokratik değildi hatta ayıptı ama ister beğenin ister beğenmeyin askerin yasal hakkıydı.

Bu yüzden hep yazdım, "Gerçekten demokratsanız şu 35. Madde'yi değiştirin" diye.
Sonunda "Demokratım" diyenlerden olmasa da, teklif Kılıçdaroğlu'ndan geldi. Gandi Kemal'den.

AKP önce bir şaşırdı, CHP'den böyle bir teklif gelmesine ama dün Başbakan yanıtı verdi: "Ben varım. Değiştirecek güce de sahibim."

Herhalde şimdiye kadar akıllarına gelmemişti. Gandi getirdi. İnşallah değişecek. Bak o zaman kimsenin aklına yeni Balyoz planları yapmak gelmez.

Madde 35 değişirse "askeri gözlemevi" kurup "siyaseti takip etmek" gerçekten "suç" haline gelir.O zaman 1. Ordu Karargâhı'na çağrılıp "jenerik plan" yapılırken orada bulunan bir teğmen bile kalkıp "Komutanım bu suç" diye itiraz edebilir. Aksi takdirde darbe planı yasaldır. Karşı çıkmak ise askeri suç.

Başbakan'a sevgi vekile sövgü

"AKP'nin yüzde 80'i Tayyip Erdoğan'dır" dediğimiz zaman AKP'liler kızıyor ama işin gerçeği bu.
İşte dün Bingöl.
Başbakan 1982'de Anayasa'ya yüzde 90 "Hayır" diyen Bingöl'den "Evet" kampanyasını başlattı.
Epey bir kalabalık toplanmış.
Kürsüye Tayyip Erdoğan çıkıyor. Alkış kıyamet. Halkta samimi, içten bir sevgi.
Sonra milletvekilleri anons ediliyor.
Başbakan'a sevgi gösteren aynı kalabalık başlıyor "yuhalamaya".
Arada küfürler bile duyuluyor.
AKP İl Başkanı'nın adı söyleniyor, tepki aynı: "Yuuuuuh."
Bu durum sadece Bingöl'e özgü de değil.
Kısa süre önce Kars'ta da aynı durum söz konusuydu.
Şanlıurfa'da da.
Hemen hemen her yerde.
Genel Başkan'a sevgi, vekillere tepki.
Nedeni basit.
Biri, vekiller tabandan gelmiyor, tavandan sarkıtılıyor.
Diğeri, tavandan sarkıtılan vekilin ayağı yere basmıyor, gözü seçmeni görmüyor.
Bir de bunun yanına yandaş zenginleşmesi, vekilin ille değil, ildeki "bazıları" ile ilgilenmesi seçmenin tepesini attırıyor.
İktidar partisi şimdilik bu sorunun üstesinden Başbakan'ın kişiliğiyle geliyor.
Ama daha ne kadar gelir bilinmez.
Çünkü bu tepki yayılıyor.
Halktan kopma giderek daha çok göze batmaya, daha belirgin hale gelmeye başlıyor.
AKP'nin alt kadroları ANAP'lılaşıyor.
İktidar açısından işin kötüsü, güçlü oldukları küçük yerlerde bu durum daha iyi görülüp daha kolay anlaşılıyor.