Kubadabad Destek Bekliyor
Beyşehir Gölü kıyısında bulunan ve Türk-İslam dünyasında kazısı yapılan tek Selçuklu Sarayı durumunda olan tarihi Kubadabad Sarayı'nda devam eden kazı çalışmalarının 30
Beyşehir Gölü kıyısında bulunan ve Türk-İslam dünyasında kazısı yapılan tek Selçuklu Sarayı durumunda olan tarihi Kubadabad Sarayı'nda devam eden kazı çalışmalarının 30. yılı münasebetiyle bir sempozyum düzenlendi.
Beyşehir Göl Festivali kapsamında Öğretmenevi salonunda düzenlenen sempozyuma konuşmacı olarak katılan tarihi mekanda 1980 yılından bu yana kazı çalışmalarını yürüten 18 Mart Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rüçhan Arık, 30 yıldır devam eden faaliyetleri değerlendirdi. Kazı çalışmalarının 60 yıla yakın bir dağılışının olduğundan söz eden Prof. Dr. Arık, daha önceki yıllarda yürütülen faaliyetlere değinerek, "1980 yılından itibaren genç bir ekiple bölgede kazı çalışmalarına başladık. Kazı çalışmalarının devamlılık arz etmesi gerekiyor, bu yüzden ara vermeden bu çalışmaları yürüttük. Kazı çalışmalarına başlandığında saray yıllarca tahribe uğradı. Biz adeta ölmekte olan bir kişinin, varlığın iyileştirilmesi için çalıştık. Müslüman Türk dünyasında kazısı yapılan, planı, süslemesi, altyapısı ortaya çıkarılan yegane saray Kubadabad'dır. Kubadabad, ayrıca Orta Asya, ve Çin saraylarının özelliklerini taşıyan Edirne ve İstanbul Topkapı saraylarının öncüsüdür. Kazı ilerledikçe bu saray tarihimize ışık tutuyor. Selçuklu yaşayış tarzını ortaya koyuyor, mesela Büyük Saray içerisinde taht salonu, divan, yanında sultanın bürosu, onun yanında süslü bir dolap kalıntıları da çıktı. Ve bugün müzede sergileniyor. Alçı malzemeden üzerinde av sahnesi ve çeşitli hayvan figürlerinin olduğu bir dolap kalıntısı, hemen onun yanında Sultanın özel odası ve tuvalet. Bir çeşit suit oda. Çinilerle süslenmiş, devamlı akarsuyu olan bir tuvalet ortaya çıktı. Nefis çinilerle bezeli, duvarlar bunları rahatlıkla görebiliyoruz sarayın içerisinde" dedi.
775 YILLIK BİR TARİH
Prof. Dr. Rüçhan Arık, küçük sarayın ise iki katlı olduğunu gördüklerini anlatarak, bahçesinde çeşmelerin bulunduğunu anladıklarını, bu kazılar sırasında bütün bunların ellerine geçtiğini kaydetti. Kazı çalışmaları sırasında şantiyeyi de bulduklarını belirten Arık, şöyle devam etti: "Binalar yapılırken Selçuklu şantiyesi kurulmuş. Karatay Müzesi'ni süsleyen depo çinileri, depolanmış olarak yer alıyor o şantiyede. Tuğla ocakları da var. Bunlar 775 yıllık Kubadabad tarihinde önemli yer tutuyor. Çok sayıda hamamın varlığı ortaya çıkıyor. Kazdıkça yeni yeni binalar çıkıyor. Bunlardan bir kısmı artık restore edilebilir, sergilenebilir duruma gelmiştir. Bu bakımdan artık bize yardımcı olunması için üst düzey yöneticilerimizden yardım istiyoruz ve bu yardımların geleceğine de inanıyoruz."
Prof. Dr. Arık, Selçuklu'nun bıraktığı bu topraklarda olunduğunun bilincine vararak, daha fazla şeyler yapmak istediklerini de vurgulayarak, "Yolumuz yok, inşallah yapılacak, bunun desteği oldu. Restorasyon, korservasyon projesi için hazırlıklar oldu. Ama sadece bununla kalmamalı. Beyşehir'de Kubadabad'ı ihya etmek yetmez, Beyşehir çevresini, daha doğrusu Gölyakayı'da ele almamız lazım. Temiz bir turizm anlayışı ile. Bir köy ve doğa turizmi olmak üzere her şey var burada. Beyşehir'in elinde öyle bir hazine var ki, işte burada Kubadabad, göl, Eşrefoğlu Cami, Eflatunpınar ve diğerleri. Son derece zengin bir bölge. Konya'da Beyşehir bu zenginlikleriyle sayılı yerler haline gelebilir. Ama bugün için dediğim gibi; sukutü hayale uğranan bir yer Kubadabad. İnşallah gençlerimiz devam ettirecek. Ama gözüm arkada kalarak gitmek istemiyorum. Ne olur kimse, Beyşehir, Konya ve Türkiye Kubadabad'ı unutmasın" şeklinde konuştu.
KARATAY MÜZESİ'NDE, KUBAD ABAD ÇİNİLERİ SERGİLENİYOR
Sempozyuma konuşmacı olarak katılan Konya Müze Müdürü Arkeolog Yusuf Benli ise, Karatay Çini Eserler Müzesi'nde bugüne kadar Kubadabad Sarayı'ndan çıkarılarak getirilen aralarında çini, alçı, yıldız ve taş eserlerin bulunduğu toplam 2 bin 535 eserin yeraldığını söyledi. Konya İl Kültür ve Turizm Müdürü Mustafa Çıpan da, Kubadabad saraylarında ortak hayalleri olan röleve, restorasyon ve restitüsyon ihalelerinin bu yıl yapıldığı vurgulayarak, "Gelecek yıldan itibaren hocalarımızın öngördüğü tarzda, bütünlenebilir, yenilenebilir yapılanma çalışmaları ve akabinde koruma alanları oluşturmak suretiyle bir turizm cazibe merkezi haline getirmek, kültürünü tanıtmak istiyoruz" dedi.
Sempozyuma konuşmacı olarak Kazı Başkanı Rüçhan Arık'ın eşi Prof. Dr. Oluş Arık ile Yrd. Doç. Dr. Yaşar Erdemir de katıldı. S.Ü.Fen-Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Erdemir, konuşmasında, "Tarihi, kültürü ve sanatıyla günümüze Beyşehir" konusunda değerlendirmelerde bulundu. Beyşehir Belediye Başkanı İzzet Taşcı ile Prof.Dr.Oruç Arık da tarihi mekan ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Sempozyuma Konya Valisi Aydın Nezih Doğan, Beyşehir Kaymakamı Cumali Atilla, Beyşehir Ali Akkanat MYO Müdür Yardımcısı Ramazan Göral, Mevlana'nın 22. kuşaktan torunu Esin Çelebi, Gölyaka Belediye Başkanı Ramazan Erdoğan, akademisyenler, daire amirleri ile öğrenciler katıldı.
Konuşmaların ardından katılımcılara günün anısına plaketler takdim edildi. Bu arada, Öğretmenevi salonunda, Kubadabad Sarayı'nda bugüne kadar gün yüzüne çıkarılan çini eserlerin fotoğraflarının da yer aldığı bir sergi programdan sonra gezildi. Sempozyumun son bulmasının ardından Vali Aydın Nezih Doğan ve diğer katılımcılar tarihi mekanın bulunduğu Kubadabad Sarayı'na bir gezi düzenledi. Vali Doğan, tarihi alanda bugüne kadar gün yüzüne çıkarılan saray ve hamamları yerinde incelerken, Kazı Başkanı Prof. Dr. Rüçhan Arık'tan yürütülen faaliyetler hakkında bilgi aldı. Arık, Vali Doğan'dan tarihi sarayın milli saraylar statüsüne alınması konusunda desteklerinin sürmesini beklediğini kaydetti.
Beyşehir Göl Festivali kapsamında Öğretmenevi salonunda düzenlenen sempozyuma konuşmacı olarak katılan tarihi mekanda 1980 yılından bu yana kazı çalışmalarını yürüten 18 Mart Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rüçhan Arık, 30 yıldır devam eden faaliyetleri değerlendirdi. Kazı çalışmalarının 60 yıla yakın bir dağılışının olduğundan söz eden Prof. Dr. Arık, daha önceki yıllarda yürütülen faaliyetlere değinerek, "1980 yılından itibaren genç bir ekiple bölgede kazı çalışmalarına başladık. Kazı çalışmalarının devamlılık arz etmesi gerekiyor, bu yüzden ara vermeden bu çalışmaları yürüttük. Kazı çalışmalarına başlandığında saray yıllarca tahribe uğradı. Biz adeta ölmekte olan bir kişinin, varlığın iyileştirilmesi için çalıştık. Müslüman Türk dünyasında kazısı yapılan, planı, süslemesi, altyapısı ortaya çıkarılan yegane saray Kubadabad'dır. Kubadabad, ayrıca Orta Asya, ve Çin saraylarının özelliklerini taşıyan Edirne ve İstanbul Topkapı saraylarının öncüsüdür. Kazı ilerledikçe bu saray tarihimize ışık tutuyor. Selçuklu yaşayış tarzını ortaya koyuyor, mesela Büyük Saray içerisinde taht salonu, divan, yanında sultanın bürosu, onun yanında süslü bir dolap kalıntıları da çıktı. Ve bugün müzede sergileniyor. Alçı malzemeden üzerinde av sahnesi ve çeşitli hayvan figürlerinin olduğu bir dolap kalıntısı, hemen onun yanında Sultanın özel odası ve tuvalet. Bir çeşit suit oda. Çinilerle süslenmiş, devamlı akarsuyu olan bir tuvalet ortaya çıktı. Nefis çinilerle bezeli, duvarlar bunları rahatlıkla görebiliyoruz sarayın içerisinde" dedi.
775 YILLIK BİR TARİH
Prof. Dr. Rüçhan Arık, küçük sarayın ise iki katlı olduğunu gördüklerini anlatarak, bahçesinde çeşmelerin bulunduğunu anladıklarını, bu kazılar sırasında bütün bunların ellerine geçtiğini kaydetti. Kazı çalışmaları sırasında şantiyeyi de bulduklarını belirten Arık, şöyle devam etti: "Binalar yapılırken Selçuklu şantiyesi kurulmuş. Karatay Müzesi'ni süsleyen depo çinileri, depolanmış olarak yer alıyor o şantiyede. Tuğla ocakları da var. Bunlar 775 yıllık Kubadabad tarihinde önemli yer tutuyor. Çok sayıda hamamın varlığı ortaya çıkıyor. Kazdıkça yeni yeni binalar çıkıyor. Bunlardan bir kısmı artık restore edilebilir, sergilenebilir duruma gelmiştir. Bu bakımdan artık bize yardımcı olunması için üst düzey yöneticilerimizden yardım istiyoruz ve bu yardımların geleceğine de inanıyoruz."
Prof. Dr. Arık, Selçuklu'nun bıraktığı bu topraklarda olunduğunun bilincine vararak, daha fazla şeyler yapmak istediklerini de vurgulayarak, "Yolumuz yok, inşallah yapılacak, bunun desteği oldu. Restorasyon, korservasyon projesi için hazırlıklar oldu. Ama sadece bununla kalmamalı. Beyşehir'de Kubadabad'ı ihya etmek yetmez, Beyşehir çevresini, daha doğrusu Gölyakayı'da ele almamız lazım. Temiz bir turizm anlayışı ile. Bir köy ve doğa turizmi olmak üzere her şey var burada. Beyşehir'in elinde öyle bir hazine var ki, işte burada Kubadabad, göl, Eşrefoğlu Cami, Eflatunpınar ve diğerleri. Son derece zengin bir bölge. Konya'da Beyşehir bu zenginlikleriyle sayılı yerler haline gelebilir. Ama bugün için dediğim gibi; sukutü hayale uğranan bir yer Kubadabad. İnşallah gençlerimiz devam ettirecek. Ama gözüm arkada kalarak gitmek istemiyorum. Ne olur kimse, Beyşehir, Konya ve Türkiye Kubadabad'ı unutmasın" şeklinde konuştu.
KARATAY MÜZESİ'NDE, KUBAD ABAD ÇİNİLERİ SERGİLENİYOR
Sempozyuma konuşmacı olarak katılan Konya Müze Müdürü Arkeolog Yusuf Benli ise, Karatay Çini Eserler Müzesi'nde bugüne kadar Kubadabad Sarayı'ndan çıkarılarak getirilen aralarında çini, alçı, yıldız ve taş eserlerin bulunduğu toplam 2 bin 535 eserin yeraldığını söyledi. Konya İl Kültür ve Turizm Müdürü Mustafa Çıpan da, Kubadabad saraylarında ortak hayalleri olan röleve, restorasyon ve restitüsyon ihalelerinin bu yıl yapıldığı vurgulayarak, "Gelecek yıldan itibaren hocalarımızın öngördüğü tarzda, bütünlenebilir, yenilenebilir yapılanma çalışmaları ve akabinde koruma alanları oluşturmak suretiyle bir turizm cazibe merkezi haline getirmek, kültürünü tanıtmak istiyoruz" dedi.
Sempozyuma konuşmacı olarak Kazı Başkanı Rüçhan Arık'ın eşi Prof. Dr. Oluş Arık ile Yrd. Doç. Dr. Yaşar Erdemir de katıldı. S.Ü.Fen-Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Erdemir, konuşmasında, "Tarihi, kültürü ve sanatıyla günümüze Beyşehir" konusunda değerlendirmelerde bulundu. Beyşehir Belediye Başkanı İzzet Taşcı ile Prof.Dr.Oruç Arık da tarihi mekan ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Sempozyuma Konya Valisi Aydın Nezih Doğan, Beyşehir Kaymakamı Cumali Atilla, Beyşehir Ali Akkanat MYO Müdür Yardımcısı Ramazan Göral, Mevlana'nın 22. kuşaktan torunu Esin Çelebi, Gölyaka Belediye Başkanı Ramazan Erdoğan, akademisyenler, daire amirleri ile öğrenciler katıldı.
Konuşmaların ardından katılımcılara günün anısına plaketler takdim edildi. Bu arada, Öğretmenevi salonunda, Kubadabad Sarayı'nda bugüne kadar gün yüzüne çıkarılan çini eserlerin fotoğraflarının da yer aldığı bir sergi programdan sonra gezildi. Sempozyumun son bulmasının ardından Vali Aydın Nezih Doğan ve diğer katılımcılar tarihi mekanın bulunduğu Kubadabad Sarayı'na bir gezi düzenledi. Vali Doğan, tarihi alanda bugüne kadar gün yüzüne çıkarılan saray ve hamamları yerinde incelerken, Kazı Başkanı Prof. Dr. Rüçhan Arık'tan yürütülen faaliyetler hakkında bilgi aldı. Arık, Vali Doğan'dan tarihi sarayın milli saraylar statüsüne alınması konusunda desteklerinin sürmesini beklediğini kaydetti.