Dünya Kupası favorileri

İki gün sonra, ev sahibi ülke Güney Afrika ile Meksika karşı karşıya geldiğinde başlayacak: 2010 Dünya Kupası. Siz nasıl hazırlandınız bilmiyorum, ama benim ajandam bütün şampiyonluk adaylarının bütün maçlarıyla...


İki gün sonra, ev sahibi ülke Güney Afrika ile Meksika karşı karşıya geldiğinde başlayacak: 2010 Dünya Kupası. Siz nasıl hazırlandınız bilmiyorum, ama benim ajandam bütün şampiyonluk adaylarının bütün maçlarıyla, artı, diğer eleme gruplarında belirleyici olacak maçlarla dolu, hiçbirini kaçırmak istemiyorum. Çeyrek ve yarı finallerin oynanacağı günlerde hiç randevum yok. Finalin oynanacağı 11 Temmuz akşamı lütfen bana ulaşmaya kalkmayın. İnsanın her büyük futbol turnuvası öncesinde nasıl heyecanlanabildiğini görmek eğlenceli. Son kırk yılda bir sürü maç seyrettim ve bu defa daha da iyi maçlar vaat eden muazzam bir medya farfarasının ortasında etkilenmeden kalmam hâlâ mümkün olmuyor.
Seyredilesi takımlar hangileri? Benim için şampiyonluğun iki bariz favorisi var: İspanya ve Arjantin. Bunlardan başka üç takım da finale kadar ilerleyebilir: Brezilya, İngiltere ve Hollanda.
2008 Avrupa Şampiyonası’ndaki etkileyici şampiyonluğunun üzerine İspanya hakkında daha ne söylenebilir? Takım değişmedi, olsa olsa kader maçlarını oynamak konusunda daha da tecrübe kazandılar. Zayıf noktası olmayan bir takım İspanya. Barcelona ve Real Madrid’den ikişer oyuncunun (sırasıyla Puyol ve Pique - Casillas ve Ramos) oluşturduğu harika bir müdafaayla başlıyorlar. Orta sahaları müthiş: Xavi ve Iniesta (Barça) ve şansı yaver giderse, Fabregas (henüz Barça’da değil). İleri uçta ise, 90 dakika boyu durdurmanın neredeyse imkânsız olduğu bitirici vuruş üstatları Torres ve Villa var. Onları alt edebilecek tek takım da güçlü bir İspanyol damgası taşıyor: Arjantin’in başlıca iki golcüsü Messi ve Higuain, İspanya Ligi’nin gol krallığı listesinin zirvesindeydi. Maradona’nın takımının geri kalanı dünyanın dört bir köşesinden gelme; kaleci Hollanda liginden ve yedek golcü Diego Milito İtalya liginde oynuyor. Inter Milan’ın Şampiyonlar Ligi’ni kazanmasında Milito’nun iki golü başrol oynamıştı. Bunlara Veron ve Mascherano’nun olduğu son derece tecrübeli bir orta sahayı ve top sürüşüyle yürekleri hoplatan, favori oyuncularımdan Angel di Maria’yı eklediğinizde, ortaya mağlup etmesi zor bir takım çıkıyor. İspanya ve Arjantin turnuvanın başında hata yapmazlarsa, geriye tek sorun kalıyor: Bu iki takım yarı finalde karşı karşıya gelecek, yani favorilerimden sadece biri finale çıkabilecek.
Finalin ikinci takımı, hesaplarıma göre ya Brezilya, ya İngiltere ya da Hollanda olacak. Bu takımların üçü de oyun planının diğer yarısında oynuyor. Brezilyalılar her zaman favoriler arasındadır, fakat bu kez bence kupayı kazanmakta zorlanacaklar. Elbette kadroda Kaka, Fabiano, Maicon ve Lucio gibi isimler var. Fakat yenilmez görünmüyorlar ve İngiltere veya Hollanda gibi takımları alt etmeleri zor. İngilizler daima iyimser ve bu kez Premier Lig yıldızlarının işi bitirebileceğine inanıyorlar. Bu sezon Chelsea’de göz kamaştırıcı oyunlar çıkaran Rooney, Lampard ve Terry’yi izlemek büyük keyifti; Liverpool’da kötü bir sezon geçirmesine rağmen Gerrard hala favori orta saha oyuncularımdan biri. Fakat onların da zayıf noktaları var, bilhassa da Ferdinand sakatlık nedeniyle çekilmek zorunda kaldıktan sonra. Ve Hollanda. Her şampiyonaya büyük umutlarla başlıyorlar, fakat takım genellikle beklentilerin altında kalıyor. Avrupa 2008’i hatırlayın; İtalya ve Fransa’yı safdışı bıraktılar, fakat çeyrek finalde Guus Hiddink’in Rusya’sına kaybettiler. Bu yıl yine iyimser olmak için güçlü nedenleri var, fakat büyük soru şu: Sneijder, Van Persie, (vaktinde iyileşirse) Robben ve Van der Vaart gibi üstün orta saha oyuncuları ve golcüler, bazen zor durumda kalacak olan müdafaanın yardımına koşabilecekler mi ve art arda yedi maçta bunu yapmayı becerebilecekler mi?
Emniyet kemerlerinizi bağlayın, çünkü Dünya Kupası başlamak üzere. Heyecanım ve gerilimim gitgide artıyor, fakat 11 Temmuz’a kadar her hafta dilim döndüğünce Dünya Kupası hakkında yazmaya çalışacağım.

Radikal