'Gazze'ye uygulanan abluka sürdürülemez'

Dünya basını, İsrail'in geçen pazartesi yardım gemilerine geçen pazartesi düzenlediği kanlı saldırıya geniş yer ayırmaya devam ediyor. Gazeteler, artık Gazze'ye yönelik ...



Dünya basını, İsrail'in geçen pazartesi yardım gemilerine geçen pazartesi düzenlediği kanlı saldırıya geniş yer ayırmaya devam ediyor.

Gazeteler, artık Gazze'ye yönelik ablukanın sürdürülemeyeceğini gösterdiğini vurguladı. Kanlı baskının bir izahatı olamayacağına da dikkat çeken gazeteler, Tel Aviv yönetiminin "hiç bu kadar tecrit olmadığını" vurguladı.
Washıngton Post: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın geçen yıl Davos'ta katıldığı, İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres ile arasında gerginlik yaşanan paneli yöneten isim olan Washington Post yazarı David Ignatius, "Filo baskını, İsrail'e bir öğrenme fırsatı sunuyor" başlıklı yazı kaleme aldı. "Hükümetlerin hata yaptıkları, ancak akıllı olurlarsa bunlardan ders çıkardıkları" belirtilen yazıda, "Eğer İsrail hükümeti mantıklıysa, yardım gemileri filosuna saldırısının neden olduğu kargaşayı, Gazze ve bölgeye yönelik politikalarını yeniden düşünmek için kullanacaktır." denildi. İsrail açısından en acil sorunun Gazze üzerindeki ablukanın sürdürülemez olması olduğu ifade edilen yazıda, "bunun niyetlenen sonucun tam tersi etki ürettiği, Hamas'ın Gazze'deki kontrolünü güçlendirirken, İsrail'in uluslararası alanda daha fazla izole hale geldiği" savunuldu. Yardım filosuna saldırarak, İsrail'in "Hamas'tan daha tehlikeli bir düşman olan" Türkiye ile savaşmayı seçtiği iddiasında bulunulan yazıda, "tartışmanın son birkaç yılda mayalanmakta olduğu ve bunun Ortadoğu'da dev bir stratejik değişimi oluşturduğu" yorumu yapıldı. Los Angeles Times: İsrailli yazar David Grossman'ın kaleme aldığı yazıda da saldırıyla ilgili olarak, "bu suçu haklı gösterecek ya da temize çıkaracak hiçbir izahat bulunmadığı ve İsrail hükümeti ile ordusunun aptalca eylemlerine hiçbir gerekçe sunulamayacağı" yorumunda bulunuldu. "İsrail'in deniz baskını, aptalca bir kestirim" başlıklı yazıda, "Bir ülke, nasıl İsrail'in davrandığı kadar, güvensiz, kafası karışmış ve panik şekilde davranabilir? İsrail'in, aşırı askerî güç kullanımı ve gemidekilerin tepkisinin yoğunluğunu tahmin etmedeki ölümcül hatanın karışımı sonucunda sivilleri öldürdüğü ve yaraladığı ve bunu ülkenin karasal sularının dışında, sanki bir korsan grubu gibi yaptığını" kaydetti.
İsrail hiç bu kadar tecrit olmamıştı
Liberation (Fransa): Gazete başmakalesinde, "İsrail'in propaganda aleti, haklı çıkarılamazı haklı çıkarmaya uğraşıyor. Ancak İsrail'in dostları ve müttefiklerinin sabrının da bir sınırı var. İsrailli hiçbir yetkilinin bu operasyonun siyasi olduğu kadar ahlaki sorumluluğunu kabul etmemesini anlamak çok zor.'' görüşünü dile getirdi. Makalede, "İsrail'in uyguladığı ablukanın Hamas'ı güçlendirmekten başka bir işe yaramadığı'' ifade edildi. "İsrail devleti hiç bu kadar tecrit olmamıştı'' denilen başmakalenin sonunda, "ABD ve AB'nin artık İsrail'in güvenliğiyle birlikte, Gazze'deki umutsuzların durumuyla da yakından ilgilenmek zorunda olduklarına'' işaret edildi.
The Independent (İngiltere): Gazetenin Ortadoğu muhabiri Patrick Cockburn İsrail halkının son yıllarda askerî ve siyasî liderlerini sorgulama alışkanlığını kaybettiğini yazdı: İsrail'in propagandasına kimse İsrailliler kadar inanmıyor. Bu propaganda kampanyaları İsrail'in en zayıf noktası. Çünkü İsrail'in gerçekliği algılamasını engelliyorlar. Yenilgi ve başarısızlıklar, zafer ve başarı olarak gösteriliyor. Hata yapıldığını kabul etmeme ısrarı da, generallerin ya da siyasetçilerin işine son verilmesini zorlaştırıyor.
ABD'nin Ortadoğu'daki rakibi Türkiye
ABD'de yayımlanan uluslararası ilişkiler dergisi Foreign Policy'de önceki gün yer alan bir makalede Türkiye'nin son dönemde Ortadoğu siyasetinin, ABD'nin model ortağı Türkiye'yi bölgedeki yeni rakibi haline getirdiği öne sürüldü.
Steven Cook imzalı yazıda, İsrail saldırısının ardından ABD ve Türkiye arasındaki bu rekabetin bir kez daha ortaya çıktığı belirtilerek, Türkiye'nin BM Güvenlik Konseyi'nde İsrail'e yönelik sert bir açıklama yapılması yolundaki çabalara öncülük etmesinin, Türk dış politikasında görülen yön değişikliğinin en büyük delili olduğu öne sürüldü.
Irak, İsrail, Filistin, İran, Afganistan, Suriye konularında ABD ile Türkiye arasında ortak amaçların olduğu, fakat ayrıntılarda derin ayrılıkların olduğuna dikkat çekilen yazıda, dünyanın 16. büyük ekonomisi olan Türkiye'nin diplomatik açıdan kendini bulmaya başladığı ve son 8 yıl içinde "Ortadoğu'daki ılımlı gözlemci" konumundan çıkarak, "bölgedeki nüfuzlu oyuncu" konumuna geldiği vurgulandı.
Türkiye'nin İran ile yaptığı uranyum takası anlaşmasına da değinilen yazıda bunun, İran'a nükleer programı nedeniyle sert BM yaptırımları uygulanması yönünde çaba gösteren ABD'nin dış politika hedefleriyle çelişen diğer bir önemli konu olduğunun altı çizildi. DIŞ HABERLER SERVİSİ

Zaman