Zulme uğrayan tarih boyunca Türke sığındı
Gazze'de yaşanan insanlık dramı karşısında sessiz kalamayan, halkın içinde bulunduğu zor şartları bir nebze hafifletmek için her türlü çabayı ortaya koyan Türk insanı, tarih boyunca daima mazlumun yanında oldu.
Ağır ambargo şartları altında açlığa ve sefalete terk edilen Gazze halkına götürülmek üzere yola çıkan yardım gemilerinin İsrail askerlerinin saldırısına uğraması ve 9 Türk'ün hayatını kaybetmesi, dünyanın ilgisini yeniden bölgeye çevirdi.
Çeşitli kaynaklardan derlenen bilgilere göre, Türkler tarih boyunca zulme uğrayanların sığınacakları ilk kapı olarak görüldü ve sığınanlara da her zaman kucak açıldı.
Dini inançları sebebiyle İspanya'dan kovulan Yahudilere de yine ilk sahip çıkan, koruma altına alan Osmanlı idi. İspanya Kralı Ferdinand ile Kraliçe İzabella, 31 Mart 1492'de imzaladıkları kararla Hristiyanlığı kabul etmeleri istenen Yahudiler, yeni bir yurt arayışına girdi. Birçok ülkenin kabul etmediği Yadudilere Akdeniz'in diğer ucundaki Osmanlı İmparatorluğu'nun Padişahı Sultan II. Bayazıd sahip çıktı. Vatansız kalmış Yahudiler, İspanya'dan gemilerle Osmanlı topraklarına kabul edildiler.
1848-1849 Macar İhtilali'nin Rus ve Avusturya orduları tarafından bastırılması üzerine, başta Macar milli kahramanı Lajos Kossuth olmak üzere bakanlar, üst düzey askeri ve sivil yöneticiler Osmanlı Devleti'ne sığındı. Osmanlı'ya sığınanlar arasında çok sayıda Polonyalı da vardı. Macar milli kahramanı Lajos Kossuth, sığınmak üzere Osmanlı sınırına geldiği zaman Sultan Abdülmecid'e bir mektup gönderdi, kendisi ve yanındakiler için sığınma talebinde bulundu. Kossuth, Osmanlı Devleti'nin sığınma talebine nasıl baktığını bu mektupla öğrenmek istedi.
Sultan Abdülmecid, mültecilerin kendisinin misafiri olduklarını, saçlarının bir teline zarar gelmesindense tebaasından 50 bin kişinin kurban edilmesini yeğleyeceği cevabını verdi. Sultan Abdülmecid, Rusya ve Avusturya'nın mültecilerin kendilerine iade edilmeleri için Bab-ı Ali üzerinde yoğun baskı kurdukları dönemde yayımladığı deklarasyonda, "Tacımı veririm, tahtımı veririm, fakat devletime sığınanları asla geri vermem" ifadesine yer verdi.
Kossuth, Osmanlı Devleti'nden ayrıldıktan sonra İngiltere'de yaptığı bir konuşmada, hayatını güvence altına alan ve düşmanlarına teslim etmeyen Tü rkleri, "Bugünkü hayatım ve hürriyetime sahipliğim, Avusturya ile Rusya'nın tehditlerine, baskılarına rağmen beni ve arkadaşlarımı muhafaza eden Türkler sayesindedir. O Türkler ki, yüksek hislerle ve insan haklarına saygılı oluşları ile tüm tehditlere boyun eğmediler. Türk milleti bu yönüyle üstün bir gü ce sahiptir. Türkiye'nin bugün ve istikbalde mevcut olması Avrupa'nın ve insanlık aleminin yararınadır" ifadelerini kullandı.
1917 Bolşevik İhtilali sonrası ülkelerini terk eden Beyaz Ruslar, ilk durak olarak Türkiye'yi seçtiler. Yazar Jak Delon, kaleme aldığı "Beyoğlu'nda Beyaz Ruslar" adlı eserinde, Türkiye'ye kaçan Beyaz Rusların hayatını anlatırken, o dönemleri yaşayanların anılarına yer veriyor. Eserde bir Beyaz Rus, Türkiye'yi seçme nedenlerini, "Rusya'dan kaçarken hep şunları düşündük: İ spanyol engizisyonundan kaçan Yahudilere kapılarını açan tek ülke olan Türkiye, 1920'lerde bizi de geri çevirmeyecektir" sözleriyle özetliyor.
Hitler döneminde siyasi ve ırkçı nedenlerle işlerinden olan, sanatlarını icra edemez hale gelen ve hayatları tehlikeye giren binlerce Yahudi kökenli ya da sosyal demokrat düşünceye sahip Alman, 1933'ten itibaren gidecek ülke ararken, aralarında bilim adamı, mimar, mühendis, sanatçıların da bulunduğu bir bölü mü Türkiye'ye sığındı.
Sovyetler Birliği'nin 1979'da Afganistan'ı işgali sonrası sonrası ülkeden kaçan yaklaşık 4 bini Türkiye'ye göç ederken, İran'daki devrim sonrası da birçok muhalifin sığındığı ilk yer Türkiye oldu.
Saddam Hüseyin'in korkusu, Jivkov rejiminin baskısı ve Sırp zulmünden kaçan binlerce kişi de, huzuru ve mutluluğu bulmak için güven duyduğu topraklara sığındı.
Uluslararası barışın sağlanması amacıyla 1950 yılında Kore Savaşı'na katılan Mehmetçik, gösterdiği üstün başarıyla gönülleri fethetti. Mehmetçik, daha sonraki yıllar içinde BM ve NATO kararlarıyla Bosna-Hersek'ten Somali'ye, Afganistan'dan Sudan'a dünyanın birçok zorlu coğrafyasında insanların huzur ve mutluluğu için mücadele verdi.
Görev yaptığı her coğrafyada insanların gönüllerini kazanan Türk askeri, dünya barışı için yaptığı başarılı görevlerle her zaman takdir topladı.
11 Haziran 1868 tarihinde "Osmanlı Yaralı ve Hasta Askerlere Yardım Cemiyeti" adıyla kurulan Kızılay, Türk insanının merhamet duygusunu dünyanın her tarafına taşıdı. Afetlerde yardıma koşan Türk Kızılayı, gö türdüğü yardımlarla Moğolistan'dan Senegal'e, Suriye'den Filistin'e, Çad'dan Dominik'e onlarca ülkede insanların yaralarına merhem oldu.
Türk insanının yardımseverliği ve hayırda yarışı nedeniyle son yıllarda kurulan Kimse Yok Mu, Deniz Feneri, Yardımeli, Cansuyu, İHH İnsani Yardım Vakfı gibi sivil toplum kuruluşları 100'ü aşkın ülkeye Türk insanının desteğini taşıdı.
Kaynak: İha
Çeşitli kaynaklardan derlenen bilgilere göre, Türkler tarih boyunca zulme uğrayanların sığınacakları ilk kapı olarak görüldü ve sığınanlara da her zaman kucak açıldı.
Dini inançları sebebiyle İspanya'dan kovulan Yahudilere de yine ilk sahip çıkan, koruma altına alan Osmanlı idi. İspanya Kralı Ferdinand ile Kraliçe İzabella, 31 Mart 1492'de imzaladıkları kararla Hristiyanlığı kabul etmeleri istenen Yahudiler, yeni bir yurt arayışına girdi. Birçok ülkenin kabul etmediği Yadudilere Akdeniz'in diğer ucundaki Osmanlı İmparatorluğu'nun Padişahı Sultan II. Bayazıd sahip çıktı. Vatansız kalmış Yahudiler, İspanya'dan gemilerle Osmanlı topraklarına kabul edildiler.
1848-1849 Macar İhtilali'nin Rus ve Avusturya orduları tarafından bastırılması üzerine, başta Macar milli kahramanı Lajos Kossuth olmak üzere bakanlar, üst düzey askeri ve sivil yöneticiler Osmanlı Devleti'ne sığındı. Osmanlı'ya sığınanlar arasında çok sayıda Polonyalı da vardı. Macar milli kahramanı Lajos Kossuth, sığınmak üzere Osmanlı sınırına geldiği zaman Sultan Abdülmecid'e bir mektup gönderdi, kendisi ve yanındakiler için sığınma talebinde bulundu. Kossuth, Osmanlı Devleti'nin sığınma talebine nasıl baktığını bu mektupla öğrenmek istedi.
Sultan Abdülmecid, mültecilerin kendisinin misafiri olduklarını, saçlarının bir teline zarar gelmesindense tebaasından 50 bin kişinin kurban edilmesini yeğleyeceği cevabını verdi. Sultan Abdülmecid, Rusya ve Avusturya'nın mültecilerin kendilerine iade edilmeleri için Bab-ı Ali üzerinde yoğun baskı kurdukları dönemde yayımladığı deklarasyonda, "Tacımı veririm, tahtımı veririm, fakat devletime sığınanları asla geri vermem" ifadesine yer verdi.
Kossuth, Osmanlı Devleti'nden ayrıldıktan sonra İngiltere'de yaptığı bir konuşmada, hayatını güvence altına alan ve düşmanlarına teslim etmeyen Tü rkleri, "Bugünkü hayatım ve hürriyetime sahipliğim, Avusturya ile Rusya'nın tehditlerine, baskılarına rağmen beni ve arkadaşlarımı muhafaza eden Türkler sayesindedir. O Türkler ki, yüksek hislerle ve insan haklarına saygılı oluşları ile tüm tehditlere boyun eğmediler. Türk milleti bu yönüyle üstün bir gü ce sahiptir. Türkiye'nin bugün ve istikbalde mevcut olması Avrupa'nın ve insanlık aleminin yararınadır" ifadelerini kullandı.
1917 Bolşevik İhtilali sonrası ülkelerini terk eden Beyaz Ruslar, ilk durak olarak Türkiye'yi seçtiler. Yazar Jak Delon, kaleme aldığı "Beyoğlu'nda Beyaz Ruslar" adlı eserinde, Türkiye'ye kaçan Beyaz Rusların hayatını anlatırken, o dönemleri yaşayanların anılarına yer veriyor. Eserde bir Beyaz Rus, Türkiye'yi seçme nedenlerini, "Rusya'dan kaçarken hep şunları düşündük: İ spanyol engizisyonundan kaçan Yahudilere kapılarını açan tek ülke olan Türkiye, 1920'lerde bizi de geri çevirmeyecektir" sözleriyle özetliyor.
Hitler döneminde siyasi ve ırkçı nedenlerle işlerinden olan, sanatlarını icra edemez hale gelen ve hayatları tehlikeye giren binlerce Yahudi kökenli ya da sosyal demokrat düşünceye sahip Alman, 1933'ten itibaren gidecek ülke ararken, aralarında bilim adamı, mimar, mühendis, sanatçıların da bulunduğu bir bölü mü Türkiye'ye sığındı.
Sovyetler Birliği'nin 1979'da Afganistan'ı işgali sonrası sonrası ülkeden kaçan yaklaşık 4 bini Türkiye'ye göç ederken, İran'daki devrim sonrası da birçok muhalifin sığındığı ilk yer Türkiye oldu.
Saddam Hüseyin'in korkusu, Jivkov rejiminin baskısı ve Sırp zulmünden kaçan binlerce kişi de, huzuru ve mutluluğu bulmak için güven duyduğu topraklara sığındı.
Uluslararası barışın sağlanması amacıyla 1950 yılında Kore Savaşı'na katılan Mehmetçik, gösterdiği üstün başarıyla gönülleri fethetti. Mehmetçik, daha sonraki yıllar içinde BM ve NATO kararlarıyla Bosna-Hersek'ten Somali'ye, Afganistan'dan Sudan'a dünyanın birçok zorlu coğrafyasında insanların huzur ve mutluluğu için mücadele verdi.
Görev yaptığı her coğrafyada insanların gönüllerini kazanan Türk askeri, dünya barışı için yaptığı başarılı görevlerle her zaman takdir topladı.
11 Haziran 1868 tarihinde "Osmanlı Yaralı ve Hasta Askerlere Yardım Cemiyeti" adıyla kurulan Kızılay, Türk insanının merhamet duygusunu dünyanın her tarafına taşıdı. Afetlerde yardıma koşan Türk Kızılayı, gö türdüğü yardımlarla Moğolistan'dan Senegal'e, Suriye'den Filistin'e, Çad'dan Dominik'e onlarca ülkede insanların yaralarına merhem oldu.
Türk insanının yardımseverliği ve hayırda yarışı nedeniyle son yıllarda kurulan Kimse Yok Mu, Deniz Feneri, Yardımeli, Cansuyu, İHH İnsani Yardım Vakfı gibi sivil toplum kuruluşları 100'ü aşkın ülkeye Türk insanının desteğini taşıdı.
Kaynak: İha