DTP'li eski 54 belediye başkanının yargılanmasına devam edildi

Kapatılan Demokratik ve Toplum Partisi (DTP)'nden 54 belediye başkanı hakkında, teröristbaşı Abdullah Öcalan'ın zehirlenmesi iddialarıyla ilgili yaptı

Kapatılan Demokratik ve Toplum Partisi (DTP)'nden 54 belediye başkanı hakkında, teröristbaşı Abdullah Öcalan'ın zehirlenmesi iddialarıyla ilgili yaptıkları açıklama gerekçesiyle açılan davaya devam edildi.

Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmaya, KCK soruşturması kapsamında tutuklu bulunan Viranşehir Belediye Başkanı Leyla Güven, tutuksuz sanıklar eski belediye başkanları Cihan Sincar, Mehmet Kaya, Kutbettin Taşkıran ve Abdulkadir Ağaoğlu ile avukatları katıldı.

Duruşmaya ilk kez katılan sanıkların, kimlik tespitlerinin ardından savunmaları alındı. Sanıklar, o günkü, Türkiye'nin içinde bulunduğu siyasal gündemi göz önüne alarak toplumsal huzur ve barışı sağlamak amacıyla açıklama yaptıklarını söyledi. Örgüt propagandası yapmak gibi bir amaçlarının olmadığını belirten sanıklar, beraatlarını istedi.

Savcı, sanık savunmasına bir diyeceklerinin olmadığını belirterek, dosyadaki eksik evrakların tamamlanmasını istedi. Sanık avukatları da dosyanın sonuçlanabilmesi için eksikliklerin tamamlanmasını talep etti. Mahkeme heyeti, dosyadaki eksikliklerin tamamlanması için duruşmayı 15 Haziran 2010 tarihine ertelenmesine karar verdi.

DTP'li belediye başkanları hakkında Öcalan'ın zehirlendiği iddialarıyla ilgili yaptıkları ortak açıklama nedeniyle 'suçu ve suçluyu övmek'ten Diyarbakır 2. Sulh Ceza Mahkemesi'nde dava açılmıştı. 'Görevsizlik' kararı nedeniyle dava, özel yetkili 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmeye başlanmıştı. Belediye başkanları hakkında, TCK'nın 'Terör örgütünün veya amacının propagandasını yapmak' suçundan 3 yıla kadar hapis cezası isteniyor.

Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti'nde 4 Mart 2007'de terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın zehirlendiği iddialarıyla ilgili ortak açıklamada şöyle denilmişti: "Öcalan'ın uzun vadeye yayılacak şekilde zehirlendiğine dair kamuoyuna yansıyan bilgiler var olan gerilimi bambaşka bir boyuta taşıyor. Kuşkusuz böyle bir teşebbüste bulunulmuşsa, durum can güvenliği devletin sorumluluğu altında olan bir kişinin yaşam hakkı ihlalinin yanı sıra başka bir anlam ifade edecektir. Böylesi bir durum sonuç itibariyle Türkiye'nin iç barışına, toplumsal huzuruna yapılmış tehlikeli ve art niyetli bir müdahale anlamını taşıyacaktır."