Nagehan Alçı: Rüzgar gibi geçti

Akşam gazetesi yazarı Nagehan Alçı, "Rüzgar gibi geçti" başlığı altında yazdığı yazı ile CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın istifa kararını değerlendirdi.

Yıllardır yazıldı, çizildi. Her seçim sonrası 'istifa' çığlıkları atıldı. 'CHP iyi; Baykal kötü' klişesi siyasi jargonumuzun parçası oldu. Ve Deniz Baykal'ın istifa etmezliği neredeyse bir genel-geçer kural haline geldi.

***
Nitekim... Bunca siyasi eleştiriye bana mısın demeyen muhalefet liderinin tek bir 'Ben gidiyorum' şartı varmış meğer...

***
Uzaktan, New York'tan bakıyorum ülkeme birkaç gündür. Meğer 'ahlak' ne tek reçetelik bir kavrammış bizim oralarda. Seçim sözü veriyorsun, tutmuyor. Önemli değil. 'Yola devam' diyorsun. Genel sekreterin akılalmaz bir hata yapıyor, onu savunmak adına hataya kılıf bulmaya çalışıyorsun. Nazizm'i aratmayan kafatasçılık sergileyeni savunmak için günlerce ter döküyorsun. Bunlardan hiç biri ama hiç birinde durup da 'Acaba bir şeyler yanlış mı?' diye düşünmüyorsun. Ve sonra... Bunca yıldır 'kalmak' üzerine edilen yeminlerin ardından...

***
Deniz Baykal, gitmek için bir sebep buldu. Emin olun bu sebep ona seçim başarısızlığının ardından gitmekten çok daha fazla puan kazandıracak. 'Dürüst bir siyasi lider' olarak onu tarihe geçirecek.
Şimdi ne olacak?

Baykal'ın istifası hem CHP hem de bütün toplum için önemli bir test. Neden mi?

- CHP için test. Çünkü yıllardır başarısızlıklar hep Baykal'a yükleniyordu. Şimdi öyle miymiş göreceğiz. 'Baykal yüzünden' alınamayan oylar bakalım şimdi alınabilecek mi? Partinin önünü lider sultası mı yoksa sultacılık zihniyeti mi tıkıyor? 'Baykal olmasa CHP'ye vereceğiz' diyen kalabalıklar sözlerinde samimi mi?

- Toplum için test. Çünkü yaygın bir ataerkil pazarlık vardır bu toplumda. Erkek için evlilik dışı ilişki su içmek kadar doğaldır. Herkes yapar ama kimse bilmez, duymaz. Bakalım şimdi bu pazarlık bozulacak, üç maymun uyanacak mı? Bu, ikiyüzlülüğümüz ile yüzleşmek için büyük bir fırsat.

ABD'nin bizden farkı
Uzaktan Türkiye'ye bakmaya çalışmak bir süre sonra gözlerde hipermetropluk yaratabiliyor. O nedenle biraz da etrafıma, yani New York'a bakmak gerek.

***
Birkaç gündür Manhattan'da kalıyor ve tasarım galerilerini dolaşıyorum. Dün ünlü Mimar Paul Rudolf'un tasarladığı bir evi ziyaret ettim. Evde mekanlar iç içe geçiyor ve tek bir mekan algısı yaratıyordu. Bu da akışkanlık hissi uyandırıyordu. Mobilyalar bembeyaz ve sadeydi. Gösterişten eser yoktu. Ama her şey çok şıktı.

***
Evi gezerken bizim 'sahip olma' ve 'sahip olunanı sergileme' ile kurduğumuz ilişkiyi düşündüm ve burası ile kıyasladım. O zaman gördüm ki biz hala 'kapitalist düzenin evrilmemiş güç anlayışı'na' sıkı sıkıya bağlıyız. Değerimizi 'mal varlığımız' üzerinden tanımlıyoruz. Oysa kapitalizmin beşiği olan ABD, bunun ötesine geçmiş. Burada birey kendini 'emeğin özgünlüğü' ve o özgünlüğe erişebilmek için elde edebildiği maddi gücü ile tanımlıyor. Toprak sahipliği statüsü neredeyse yok olmak üzere.

New York'a niye geldim?
'Bir proje değil, bir kavram anlatacağız. Bunu anlatmanın en iyi yolu yaşamak. New York'a o yüzden gidiyoruz' dedi Berna Sağlam. Ve ekledi: Yeni bir boyut görecek ve seveceksin.

***
Gizemli bir geziye başladık. Bu sayede genç ve ilginç bir işadamını tanıdık: Erden Timur. Timur, 'yeni yaşam formları' tasarlayan bir inşaat şirketi olan Timur Gayrimenkul'ün yönetim kurulu üyesi. Mersin'in ilk rezidans projesini yapmışlar ve ardından İstanbul'a uzanmışlar. Peki biz niye New York'tayız? Bu şehre gelmemizin amacı bir konsepti yaşamak. O konsept de şu: Tasarımı ve yaşamı kolaylaştırıp, güzelleştirecek ayrıntıların öne çıktığı, alanın akıllıca kullanıldığı, fold home (katlanır ev) mantığında daireler yapılacak. Bu daireler 1500 liranın altında kiralara verilecek. Bu dairelerin özelliği şık ve 'akıllı' tasarımlarının yanı sıra ortak yaşam alanları olacak. Klasik anlamda evi oluşturan üniteler 'outsource' edilecek. Davet mi vereceksiniz? Davet odasını rezerve edeceksiniz. (Bunun için belli bir ücret ödeyerek). Dvd mi izleyeceksiniz? Sinema salonuna rezervasyon yaptıracaksınız. Müzik mi yapacaksınız? Müzik odasına gideceksiniz.

***
Bu bana komünist düzeni hatırlattı. Ortak yaşam alanlarında farklı aktivitelerle kişinin kendini gerçekleştirmesi... Sahip olunan toprak ya da mekan üzerinden statü belirlemesine gidilmiyor. Üstelik böyle bir mekanın hayali ABD'de yani kapitalizmin merkezinde kurduruluyor. Yani komünizmi yok etmeye ant içmiş topraklarda...

***
Komünist ve kapitalist sistemin giderek birleşmesi mümkün olabilir mi? ABD'deki sistem transformasyon mu geçiriyor? Bu konu ve sorular burada bitmez. Perşembeye devam...