Türkiye Moskova Büyükelçisi Akıncı: Rusya ile 100 milyar dolar ticaret hayal değil
Rusya-Türkiye ilişkilerinin tarihin hiç bir döneminde olmadığı kadar geliştiğine dikkat çeken Türkiye Moskova Büyükelçisi Halil Akıncı, çıkarların ort
- Son dönemde Türkiye-Rusya ilişkilerinde önemli bir ivme yakalandı. Uzun yıllar Rusya'da görev yapmış bir diplomat olarak gelişim sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?
-Öncelikle iki ülke arasında üst düzey temaslar çoğaldı. Herhangi bir sorunu en üst kademeye çıkarma imkanımız var. Özellikle son iki yılda bunu daha iyi yapabiliyoruz. Rusya Başbakanı Vladimir Putin'le Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 7-8 kez görüştü. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Şubat 2009'da Moskova'da ağırlandı. Şimdi de Rusya Devlet Başkanı Dmitri Medvedev Türkiye'ye gidiyor. Liderler en küçük meselelerde bile rahatlıkla telefonla görüşebiliyor. Bu düzeyde bir temas daha önce olmadı. Özellikle Rus sistemi dikey çalışan bir yapı. Yukarıdan talimat gelmeden aşağısı kıpırdamaz. Aşağısı da genel de zarar gelmemesi düşüncesi ile değişikliklere kapalıdır. Üst düzey talimatlar sorunların çözümünde önemli katkı sağlıyor.
-Çıkarlarımızın ortak olduğunu iyice kavramaya başladık. Türkiye-Rusya arasında ticaretin artmasının iki ülkenin yararına olduğunu taraflar görüyor. Komşu ülkeyiz ve ihracat maliyetleri düşük. Rusya'nın bizim mallarımıza, bizim de Rusya'nın doğalgaz ve petrolüne ihtiyacımız var. İşin bir de sosyolojik boyutu var. Ortak evlilikler artmaya başladı. Turizmin de etkisi ile halklar artık birbirini daha iyi tanıyor ve ilgi duyuyor. En önemlisi, iş birliğinin iki tarafın da yararına olacağının bilinci gelişmiş durumda. Siyaseti yapan hükümetler, ancak bizim de uzun yıllara dayanan tecrübemize dayanarak gerekli değerlendirme ve bilgileri ükümetlere sunduk. Böylece bir araya gelen bir çok faktör ilişkilerin gelişim seyrine olumlu katkı sağladı. Önemli bir katkıyı da unutmamak gerekiyor. İki ülke devlet başkanları ve başbakanlarının ilişkileri geliştirme yönündeki niyet beyanları olmasa idi, hiç bir gelişme sağlanamazdı.
RUSYA, TÜRKİYE-ERMENİSTAN İLİŞKİLERİNİN NORMALLEŞMESİNİ VE SINIRIN AÇILMASINI TAM DESTEKLİYOR
- Rusya'nın Türkiye'ye bakışında Ankara'nın sıfır problemli dış politika yaklaşımının etkileri görülüyor mu?
-Türkiye'nin NATO üyeliği ve Avrupa Birliği üyeliği yönündeki çalışmaları Rusya ile ilişkilerini geliştirmesine engel değil. Rusya yönetimi Ankara'nın bu yöndeki duruşunun farkında. Moskova bunda çıkar gördü ve tüm anahtar burada. Rusya Başbakanı Putin'in 2004'de de söylediği gibi tezkerenin reddi Türkiye'nin bağımsız dış politika yaklaşımını kavramalarını sağladı. Bizim elbette ittifakla birlikte hareket etmemize rağmen, bağımsız bir dış politikamız vardı. Ancak bunun Rusya'nın kavramasında tezkerenin reddi önemli rol oynadı.
-Ağustos 2008'de gerçekleşen Rusya-Gürcistan savaşının ardından Moskova'ya ilk gelen Başbakan Erdoğan oldu. Ben de görüşmelerde Erdoğan'a refaket ettim. Yeni bir çatışmaya yol açmadan, çözüm sağlanabilmesi konuşuldu. Kafkas İşbirliği ve İstikrar Platformu gündeme geldi. Bu konuda büyük bir ilerleme sağlanmadı. Ancak tarafların bir araya gelip sorunları konuşabilecekleri iyi bir temeldir.
- Kafkas sorunu çerçevesinde, Rusya, Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesi sürecini nasıl değerlendiriyor?
-Rusya, Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesini ve sınırın açılmasını tam destekliyor. Bunda şüphemiz yok. Ancak, Yukarı Karabağ sorunu ile Zürih'de imzalanan protokolün birbirinden ayrılmasını savunuyor. Bunu sadece Rusya değil, Fransa ve ABD de böyle yorumluyor. Öte yandan biz de Azerbaycan'la yakın ilişkilerimiz nedeni ile Yukarı Karabağ sorununu bu denkleme katmak zorundayız. Protokoller askıya alındı, ama kimse imzasını çekmedi. İleride siyasi ortamın uygun olduğu zaman yeniden yürürlüğe konabilir.
-Ermenistan'ın iddiaları kabul edilebilir değil. Ermenistan Anayasa Mahkemesi'nin protokollere yorum koyması ile ilk sorun oluştu. Türkiye-Ermenistan sınırı Yukarı Karabağ yüzünden kapalı. Yukarı Karabağ'da ilerleme olmadan sınır açılabilir mi? Sınırın niye kapandığını hatırlamak lazım.
- Türkiye-Rusya ekonomik ilişkilerinin gelişimi için neler yapılmalı?
-Türkiye Rusya'dan fiyat ve talep durumuna bağlı olarak 30-40 milyar dolarlık petrol ve doğalgaz alabilir. İki ülke ekonomileri tamamlayıcı ekonomiler. Rusya'nın ihtiyaç duyduğu hr şey bizde var, üretebiliyoruz. Otomotiv sektörü, gıda, beyaz eşya, tekstil, inşaat ve diğer sektörlerde Türkiye Rusya'da daha aktif olabilir. Bu biraz ihracatçılarımıza, biraz da Rusya'ya bağlı. İki ülke ticaret açığı çok yüksek. Bu şekilde bir ticari yapı ile açığın kapanması da zor. Türk mallarının Rusya pazarına teşvik edilmesi gerekiyor.
-Bunun ilk adımı olarak vizelerin kaldırılma çalışmasını görebiliriz. Heyetler çalışmalarını sürdürüyor. Rusya Devlet Başkanı Medvedev, Başbakan Putin ve Başbakan Erdoğan vizeleri kaldırmak istediklerini söylediler. Yani ilke olarak siyasi düzeyde bir sorun yok. Ancak bu siyasi irade aşağıya nasıl yansır? Bu müzakereler sonucunda ortaya çıkacak. Medvedev'in ziyaretinde vizelerin kaldırılması yönünde bir anlaşma imzalanacak.
- Türk iş adamlarının en çok şikayetçi olduğu konular neler?
-En büyük şikayet formalitelerden kaynaklanıyor. Meyve ve sebze ihracatında Rusya'nın standartları Avrupa standartlarından farklı. Biz Avrupa'ya sattığımız ürünleri Rusya'ya satamıyoruz. İlaç oranlarının standartları için laboratuarlarda Rus uzmanlar denetim yaptı. Rus heyetler Türkiye'de incelemeler yapıyor. İlaç oranı daha düşük üretim için çaba harcanıyor. Bürokrasi iş adamlarının heyecanını kırıyor. Gümrük ambargosu kalktı diyoruz, ama hala bazı sorunlar var. Bir yıl süren ambargo nedeni ile ticari faaliyetler hayli etkilendi.
Gümrüklerde uygulanan referans fiyat sisteminin ortadan kalkması lazım. Bizim daha ucuza mal ettiğimiz bir malı, daha pahalı alıyor ve ona göre bir gümrük vergisi uyguluyorsa bu ticareti yavaşlatan bir unsur. Gönüllülük esası henüz uygulamaya başlayamadı.
Oturum izinleri de iş adamlarını zorluyor. Dünyanın hiç bir yerinde olmayan bir formalite. Otel dışında dört gün bir yerde kalsa, iki günü bu oturum işlemleri ile geçer. Prensip olarak elbette bir ülkenin kendi egemenlik hakkı. Çalışmak için gelene çalışma izninin hızlı bir şekilde verilmesi önemli. Bu Türkiye'de 15 günde tamamlanıyor.
TURİZM SAYESİNDE RUSLARDAN TÜRKİYE'Yİ BİLMEYEN KALMADI
- Rusya ve Türkiye enerji alanında dev projeler üzerinde çalışıyor. Bunların başarı şansını nasıl değerlendiriyorsunuz?
-İki ülke enerji projelerinde hükümetler arası anlaşmaların yapılmasını önemsedik. Özel şirketlerin yetkileri yeterli olmayabiliyor. Nükleer santral gibi dev projeler bir kaç şirkete bırakılamaz. Devletin denetimi ve karşılıklı güence önemli. Nükleer santral, Güney Akım, Mavi Akım-2 ve Samsun-Ceyhan petrol boru hattı gibi dev projeler Medvedev'in ziyaretinde teferruatlı bir şekilde ele alınacak. Tüm projelerin de uygulanma ihtimalleri yüksek.
-Ukrayna ile sağlanan enerji anlaşmasının ardından 20-30 milyar Euro'luk Güney Akım doğalgaz boru hattı projesinin hemen başlaması gerekir mi? Nabucco doğalgaz boru hattı, Güney Akım ticari projeler. Rusya pazar payını büyütmek için ihraç yollarını çeşitlendirmeye çalışıyor. Biz de aynı şekilde ithalatımızı çeşitlendirmek istiyoruz. Nabucco konusunda hükümetler arası anlaşma imzalandı. Genel kanaat iki projenin de yürüyebileceği yönünde. Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattı için de olmaz deniyordu. Hem oradan hem de diğer yollarla petrol akmaya devam ediyor. Talep de var, arz da var. Tüm mesele bunları birleştirmek. Nabucco için doğalgaz yok diyemeyiz. Azerbaycan üretimi artırıyor. Kuzey Irak istikrara kavuşuyor. İran ileri de bu projeye dahil olabilir.
- Rus turistler için Türkiye birinci destinasyon merkezi olmaya devam ediyor. Bu konuda alternatif hangi çalışmalar yapılmalı?
-Turizm sayesinde Ruslardan Türkiye'yi bilmeyen kalmadı. En iyi bildikleri yer de Antalya. Arkadaşlara her sene neden Türkiye'ye gittiğini soruyoruz? 'Ben orada garsona işaret ettiğimde, benim istediğimi gelip soruyor' diyor. Güneş de var. İnsanlar servis kalitesine önem veriyor. Rus halkının geliri yükseldikçe Türkiye'ye giden turist sayısı da artacak. 2009'da krize rağmen Türkiye'ye giden Rus turist sayısında azalma olmadı. 5 milyon turist hedefi mümkün, ancak bu zaman alır.
-Bizim turizm şirketlerimiz işlerini iyi yapıyor. Bununla birlikte alternatif turizmi geliştirmek gerekiyor. Din ve kültür turizmi yapılabilir. Hıristiyan din adamlarından Türkiye'de kilisesi olmayan yok gibi. Rusya Patrik'i Kirill de bununla ilgileniyor. Türkiye turizm açısından dünyada eşi olmayan bir ülke.
- Sovyetler Birliği döneminde de Moskova'da görev yapmış bir diplomat olarak, Rusya'da yaşanan değişim sürecini nasıl yorumluyorsunuz?
-Rusya öncelikle ideoloji temelli bir imparatorluktan, diğer dünya devletleri gibi çağdaş temeller üzerine kurulu bir devlet yapısına geçti. Sovyetler Birliği döneminde her şeyin tedavisi sosyalizmde görülüyordu. Planlı ekonomilerde büyük projelerde başarı sağlanabiliyor. Ancak refahı halka yaymak istediğiniz de, sadece fakirlik düzeyini eşitlemiş oluyorsunuz. Rusya bunu çok iyi kavradı. 1991-1994 yılları arasında yaşanan karmaşanın ardından, Rusya ekonomisi dünya ile entegre hale geldi. Artık bir ideolojinin etrafında şekillenmiyor. Liberal Parti, Komünist Parti ve diğer muhalefet partiler var. Diğer ülkelerde olduğu gibi çok partili bir siyasi yapı Rusya'da oturdu. Eğitim sistemi, sağlık sistemi ve diğer sosyal güvenlik alanlarında eski döneme göre gerileme yaşandığını söyleyebilirim.
2008 MAYIS AYINDA BÜYÜKELÇİ OLARAK GELDİĞİMDE BAMBAŞKA BİR RUSYA İLE KARŞILAŞTIM
-
Moskova'da görev süreniz doluyor. Unutamadığınız hatıralanırız var mı? Sizden sonrası için Rusya-Türkiye ilişkilerinde neler tavsiye edersiniz?
-Sovyet rejimi hem çok sıkıydı, hem de inanılmaz rahatlıklar oluşabiliyordu. 1975'de eşimle birlikte Yugoslavya'dan Sovyetler Birliği'ne araçla giriş yaptık. Her 400 kilometrede bir benzin alarak yola devam ediyoruz. Oryal şehrine geldiğimizde bizi bir otele yönlendirdiler. Kapıda sarhoşlar falan vardı. Biz girmek istemedik. Yeni yapılmış, başka bir otele gittik. Kısmen daha düzgün bir oteldi. Restorana girdiğimizde, Türkçe Tanju Okan'ın bir şarkısı çalmaya başladı. Bir gün önce yaşadığımız sorunlardan dolayı jest yaparak, gönlümüzü almak istiyorlardı.
-Yollar kışın çok kötü oluyordu ve 1976'da tramvayla işe gidiyorduk. Toplu olarak biletler alınıyor, sonra da tramvayda o biletler değiştiriliyor. Tramvay dolu olduğu için, adım atmak mümkün değil. Müfettişler arada bir tramvaya binerek bilet kontrolü yapıyor. Biz de değiştiremediğimiz için orta yaşlarında bir müfettişe yakalandık. Bize sis hile yapıyorsunuz dedi. 10 ruble ceza kesmeye kalktı. Bu arada konuşmalardan bizim yabancı olduğumuz anlaşıldı. Tramvayda müfettişe karşı bir tezahürat başladı. Sizin gibiler yüzünden yabancılar bizi kötü tanıyor şeklinde eleştiriler yükseldi. Bir anda bizi destekleyen bir kamuoyu oluştu. Müfettiş tramvaydan inmek zorunda kaldı. Birkaç durak sonra biz de yolcuları alkışları arasında tramvaydan indik.
-1991'de sıkı polis rejimini özler hale geldik. Özgürlük, istediğimi yaparım, başkasının hakkına da saygı göstermem şeklinde algılandı. Bu çok kötüydü. Evimizde çalışan hizmetçiyi dövdüler ve ayakkabısının bir tekini almışlar. Kaldırımdan araba sürüyor, engel olmaya kalkınca da bağırıp çağırıyor. Bu karmaşa dönemi 1994'de düzene girmeye başladı. 2008 Mayıs ayında büyükelçi olarak geldiğimde bambaşka bir Rusya ile karşılaştım. Gökdelenler, alış veriş merkezleri ile modern bir başkent. Asayiş ve güven ortamı da birçok kentten çok ileri.
-Rusya ve Türkiye ilişkileri açısından yeniden ifade edecek olursak burada birbirine mecbur olan iki ülke görürüz. Benden sonra görev yapacak diplomatların elbette kendi tarz ve yöntemleri olacak. Ancak, Türkiye ile Rusya komşudur. Dost olmaya, iş birliği yapmaya mecburdur. Bu ilkeden sapılacağını ve geri adım atılacağını düşünmüyorum.