ABD, Ergenekon'u din özgürlükleri bakımında yasaklayıcı görüyor
Amerikan Uluslararası Dini Özgürlükler Komisyonu, Türkiye'nin de aralarında bulunduğu toplam 11 ülkeyi izleme listesinde olan ülke olarak tanımladı. A
Beyaz Saray ve Kongre'ye sunulan raporda Türkiye'nin tarihi geçmişi, laik yapısı ifade edildikten sonra Türk demokrasisinin dört defa askeri darbe ile kesildiği belirtiliyor. Komisyon, 28 Şubat'ı da darbe olarak nitelerken bunu diğerlerinden "soft" yani yumuşak şekliyle ayırıyor. AK Parti'ye karşı kapatma davası ve Anayasa Mahkemesi'nin kararının da yer aldığı raporda, Ergenekon davası ile darbe planları genişçe kaleme alındığı görülüyor.
Rapor Ergenekon yapılanmasının din özgürlüklerini kısıtlama, din adamlarına karşı çeşitli suikast kurmakla da eleştiriyor. Raporda ultra-milliyetçi (ulusalcı) olarak ifade edilen Ergenekon, ayrıca yeraltı örgütlenmesi, derin devlet tabirleriyle de kayıt edilmiş durumda. Raporda, Ergenekon yapılanmasında yer alan aşırı laik ve ordu mensubu kişilerin ülkede iktidarı ele geçirmek için çeşitli kaos planları yaptığı ve bunun ilk defa Taraf gazetesinde yer aldığı belirtiliyor.
Yine rapor Ergenekon'un kaos planları arasında insanları fişlediği, Fethullah Gülen'i sevenlerin kaldığı evlere silah konularak bu kimseleri suçlama çabası içinde oldukları yazıyor. Ergenekoncuların yalnızca AK Parti ve İslami kesime değil aynı zamanda ülkede bulunan azınlıklara karşı da suikast planı içinde olduğu vurgulanıyor.
BALYOZ; KAFES RAPORDA YERALDI
"Balyoz, Kafes" gibi darbe planlarına adı karışan bazı emekli ve görev başında olan muhafızların tutuklanarak hapse atıldığı aktarılan raporda, Ergenekoncuların cami bombalama, kendi savaş uçağını düşürerek Yunanistan ile savaş çıkarma gibi kaos planları hazırlayarak mevcut hükümeti zayıflatıp, yıkma arzusu içinde olduğu belirtiliyor. Ülkede darbe ortamı hazırlamak için Ergenekon mensuplarının Fener Rum Patriği, Ermeni Ortodoks Patriği gibi isimlere de suikast planladığı yine raporda dikkat çeken ifadeler arasında yer alıyor. Ergenekon yapılanması içinde yalnızca askerin değil, akademisyen, avukat, gazeteci, politikacı gibi sivil kanattan da insanların olduğu vurgulanan raporda, yetkililerin Hrant Dink, Trabzon'da papaz ve Malatya'daki yayın evi cinayetlerinin de bu yasadışı örgütün yaptığını savunduğunu belirtti.
BAŞÖRTÜ YASAĞI DA RAPORDA YER ALDI
Türkiye'de diyanet kurumunun ülkedeki tüm camileri kontrol ettiği, bu yolla da devletin dini kontrolü altında tutuğu raporda yazılırken, Hanefi-Sünni mezhebin ülkede hâkim olduğu diğerlerine ise yeterli özgürlük tanınmadığı öne sürülüyor. Ülkede yalnızca Hanefi mezhebine göre camilerde ibadetlerin yapılıp, eğitimin verildiği diğer mezheplerin ise görmezden gelindiği savunuluyor.
Nüfusun beşte birisinin Alevi olduğu ve bu insanların da diğer Türk vatandaşları gibi vergi ödediği aktarılan raporda, diyanet kurumunun devletin verdiği maddi imkânlarla varlığını sürdürdüğü dile getiriliyor. Rapor, halkın vergisi ile kurulan Diyanet'in dini devlet adına kontrol altında tuttuğu ve Alevilerin Cem Evi'ni ibadethane saymayıp 1925 yılında yasaklanan dini lider tanımlaması olan "Dede"yi de yok saydığını vurguluyor. Cem evlerinin devlet tarafından ibadethaneler olarak görülmediği kaydedilen raporda, bu yerlerin resmi makamlarca kültür evleri olarak kabul edildiği vurgulanıyor.
Rapor, Diyanet'in Alevileri mezhep olarak tanınmasını, cem evlerinin de ibadethane görülmesini, bu mezhebin din adamı yetiştirmesine de yardımcı olması yönünde tavsiyede de bulunuyor.
Komisyon'un hazırladığı raporda, Türkiye'deki laiklik uygulamasının başörtülü kadınların üniversiteye, okullara ve de kamu kuruluşlarına girişlerine veya çalışmalarına izin vermediğinin altı çizilirken, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin de bu yasağın hak ihlali olduğu yönünde kararlar aldığı hatırlatılıyor. Uygulanan başörtüsü yasağı ile Türk üniversitelerinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni ihlal ettiğini aktaran rapor, bu konunun Türk siyasetinin de başlıca tartışma konusu olduğunu kaydediyor.
Mevcut Anayasa'nın 1982 yılında askeri darbeyi yapanlar tarafından kaleme alındığı belirtilirken, yürürlükte olan kanunda türbanın yasak ancak çene altından bağlanan geleneksek örtünün (eşarp) serbest olduğu belirtiliyor. Dini kıyafetlere karşı kısıtlamanın yalnızca türban ile sınırlı olmadığı, ülkedeki azınlıkların da inançlarına göre giyim kuşamlarında sıkıntı yaşadıkları da raporda yer alan bir başka ayrıntı.
Fener Rum Patriği ile Ermeni Ortodoks gibi azınlıkların din adamları yetiştirebileceği okullarının açılmasına devletin izin vermediği raporda konu edilirken, bunların mülkiyet haklarının da ihlal edildiği ifade ediliyor. Bugün Türkiye'de 65 bin Ermeni, 23 bin Yahudi, bin 700 Yunan Ortodoks'unun yaşadığı belirtilirken, 1923'te Yunan Ortodoks sayısının 200 bin olduğu, 1955'teki olaylar sonunda ise 100 binin ülkeden ayrılmak zorunda kaldığı dile getiriliyor.
Raporun son bölümlerinde Amerika ve Türk devletine tavsiyelerde bululuyor. Burada ABD hükümetine Türkiye'deki demokratikleşme çabalarına destek vererek, Yunan Ortodoks Ruhban okulunun açılması yolunda müttefikine tavsiyede bulunması öneriliyor. Türk devletine ise bireysel, barışçıl, aşırılığa gitmeden insanların İslami inançlarını yerine getirmesi ve Diyanet'e de Sufi tarikatının resmiyet kazanmasına müsaade etmesi tavsiyesinde bulunuluyor.
Raporda ayrıca dini ya da başka gerekçeler ile giyilen kıyafetlere Türkiye Cumhuriyeti laiklik gerekçesi ile artık karşı çıkılmaması ve özgürlük tanınması, bu yöndeki yasakların da kaldırılması isteniyor. Alevi cem evlerinin de ibadet yerleri görülmesi, hükümetin bu yöndeki açılım gayretlerinin de desteklenmesini rapor salık veriyor. Türk hükümetine azınlıkların mülk, eğitim gibi temel haklarındaki kısıtlamaların kaldırılması da tavsiye ediliyor.
Raporda izleme listesinde yer alan ülkeler arasında Türkiye'nin yanı sıra Tacikistan, Endonezya, Mısır, Somali, Rusya, Laos, Hindistan, Küba, Belarus, Afganistan, Somali ile Venezüella bulunuyor. İzleme listesindeki ülkelerin dini özgürlüklerin ciddi biçimde ihlal edilmesi olasılığına karşı yakından takip edilmesi öneriliyor.
Komisyonun din özgürlükleri bakımından kaygı veren ülkeler olarak nitelendirdiği Çin, Nijerya, Kuzey Kore, İran, Eritre ve Burma'nın dışında Pakistan, Sudan, Suudi Arabistan, Türkmenistan, Özbekistan, Irak ile Vietnam bulunuyor.
Uluslararası Dini Özgürlükler Komisyonu, Amerikan Kongresi tarafından oluşturulan bağımsız bir panel ve Amerikan hükümetinden aldığı fonlarla çalışıyor.