Alman basınında bugün (22.04.2010)
İzlanda'da meydan gelen volkan patlamasından dolayı oluşan kül bulutları nedeni ile duran hava trafiğinin devam etmeye başlaması Alman basınında en önemli yeri aldı.
Almanya'da kül bulutu nedeniyle uygulanan uçuş yasağının diğer Avrupa ülkelerinden daha uzun sürmesi tartışmalara yol açtı ve Ulaştırma Bakanı Peter Ramsauer eleştirilerin odağında. Financial Times Deutschland gazetesi, kül bulutu konusunda bilimsel verilerin eksik olduğuna dikkat çekiyor:
“Kül bulutu gibi, çok seyrek rastlanan ve hesaplanamayan tehditler söz konusu olduğunda, farklı ülkelerden uzmanların görüşlerini bir araya getirmek mantıklı olabilir. Bu sadece bilginin kazanması açısından değil, sarsılan güven duygusunun yeniden tesisi için de önemli. Eğer her ülkede farklı tahminler yapılıyor ve buna uygun olarak başka önlemler alınıyorsa, bu konuda bir programlama yapılmalı. Normal uçuş planına dönmek için görüş alışverişi içinde kararlar almak en iyi yöntem olacaktır. Ulaştırma Bakanı Ramsauer de volkan kaosundan eğer gerçekten ders aldığını göstermek istiyorsa, Avrupa'da daha iyi bir uçuş güvenliği koordinasyonu konusunda ısrarcı olmalı…”
Berliner Zeitung da havayolu şirketlerinin uğradığı büyük maddi kayba işaret ediyor. Gazetede şu satırları okuyoruz:
“Havacılık branşı, İzlanda'dan yükselen volkanik kül bulutları nedeniyle uçakların yerde kalması yüzünden her gün 250 milyon euro zarara uğradı. Bu sorunu çözmenin devletin görevi olmaması, havayolu şirketleri açısından hayli kötü bir durum. Vergi mükelleflerinin devlet kasalarını zor durumdaki girişimciler için her seferinde yeniden doldurmasının alışıldık hale gelmesine ise izin verilmemeli. Ancak diğer yandan bu, 1 trilyon 800 milyar euro tutarındaki devasa borç yükü karşısında sadece maliye politikası açısından bir çılgınlık değil, ayrıca rekabette de büyük kuşku uyandıracak bir müdahale anlamına gelir.”
Mittelbayerische Zeitung da tartışmaya uçuş güvenliği açısından yaklaşıyor ve Ulaştırma Bakanı'nın uçuş yasağı kararına destek veriyor:
“Dünden beri en azından tehdidin gerçek olduğunu biliyoruz. Yapılan ölçümler, kül bulutlarının Almanya'nın üzerinde olduğunu gösterdi. Ancak tartışmalar buna rağmen sona ermedi. Topyekûn konulan yasak doğru muydu? Uçuş yasağını kaldırmak daha iyi olmaz mıydı? Bu sorulara verilecek kesin yanıt; hayır. Böylesine ciddi bir durumda belirsizlik devam ettikçe hiçbir tehlike göz ardı edilmemeli. Şimdi olup bitenler için sızlanmak yerine gelecekte benzer bir durumla karşılaştığımızda ne yapacağımız konusunda düşünmeliyiz.”
Aşağı Saksonya Eyaleti’nin Sosyal İşler, Kadın, Aile, Sağlık ve Uyum Bakanlığı görevine Türk kökenli Aygül Özkan’ın getirilmesi Alman basınında hala geniş yer tutuyor. Hannoversche Allgemeine Zeitung, Türk göçmenlerin durumuna atıfta bulunarak şu satırlara yer veriyor:
“Akademik unvan sahibi olduğu iyi bir eğitim, ekonomik alanda yöneticilik ve bakanlığa yükseldiği siyasi bir kariyer… Almanya'da henüz başka bir misafir işçi çocuğu bunu başaramadı. Aygül Özkan bu nedenle Christian Wullf hükümetinin parlayan yıldızı. Böylece son zamanlarda yıpranan eyalet hükümetine de ferahlık getiren bir imaj değişikliği başarılmış oldu. Ancak Türk göçmenler açısından asıl önemli olan, son yapılan araştırmada ortaya çıkan eksikliklerin nasıl giderileceği. Her 15 Türk'ten biri okuyamıyor ve yazamıyor, her 7 Türk'ten biri sosyal yardımlara bağımlı ve her 3 Türk'ten 2'sinin de herhangi bir meslek eğitimi yok. Ancak bu eğilimi tersine çevirmek, sadece Aşağı Saksonya'daki Aygül Özkan'ın önüne konulan bir görev değil.”
“Kül bulutu gibi, çok seyrek rastlanan ve hesaplanamayan tehditler söz konusu olduğunda, farklı ülkelerden uzmanların görüşlerini bir araya getirmek mantıklı olabilir. Bu sadece bilginin kazanması açısından değil, sarsılan güven duygusunun yeniden tesisi için de önemli. Eğer her ülkede farklı tahminler yapılıyor ve buna uygun olarak başka önlemler alınıyorsa, bu konuda bir programlama yapılmalı. Normal uçuş planına dönmek için görüş alışverişi içinde kararlar almak en iyi yöntem olacaktır. Ulaştırma Bakanı Ramsauer de volkan kaosundan eğer gerçekten ders aldığını göstermek istiyorsa, Avrupa'da daha iyi bir uçuş güvenliği koordinasyonu konusunda ısrarcı olmalı…”
Berliner Zeitung da havayolu şirketlerinin uğradığı büyük maddi kayba işaret ediyor. Gazetede şu satırları okuyoruz:
“Havacılık branşı, İzlanda'dan yükselen volkanik kül bulutları nedeniyle uçakların yerde kalması yüzünden her gün 250 milyon euro zarara uğradı. Bu sorunu çözmenin devletin görevi olmaması, havayolu şirketleri açısından hayli kötü bir durum. Vergi mükelleflerinin devlet kasalarını zor durumdaki girişimciler için her seferinde yeniden doldurmasının alışıldık hale gelmesine ise izin verilmemeli. Ancak diğer yandan bu, 1 trilyon 800 milyar euro tutarındaki devasa borç yükü karşısında sadece maliye politikası açısından bir çılgınlık değil, ayrıca rekabette de büyük kuşku uyandıracak bir müdahale anlamına gelir.”
Mittelbayerische Zeitung da tartışmaya uçuş güvenliği açısından yaklaşıyor ve Ulaştırma Bakanı'nın uçuş yasağı kararına destek veriyor:
“Dünden beri en azından tehdidin gerçek olduğunu biliyoruz. Yapılan ölçümler, kül bulutlarının Almanya'nın üzerinde olduğunu gösterdi. Ancak tartışmalar buna rağmen sona ermedi. Topyekûn konulan yasak doğru muydu? Uçuş yasağını kaldırmak daha iyi olmaz mıydı? Bu sorulara verilecek kesin yanıt; hayır. Böylesine ciddi bir durumda belirsizlik devam ettikçe hiçbir tehlike göz ardı edilmemeli. Şimdi olup bitenler için sızlanmak yerine gelecekte benzer bir durumla karşılaştığımızda ne yapacağımız konusunda düşünmeliyiz.”
Aşağı Saksonya Eyaleti’nin Sosyal İşler, Kadın, Aile, Sağlık ve Uyum Bakanlığı görevine Türk kökenli Aygül Özkan’ın getirilmesi Alman basınında hala geniş yer tutuyor. Hannoversche Allgemeine Zeitung, Türk göçmenlerin durumuna atıfta bulunarak şu satırlara yer veriyor:
“Akademik unvan sahibi olduğu iyi bir eğitim, ekonomik alanda yöneticilik ve bakanlığa yükseldiği siyasi bir kariyer… Almanya'da henüz başka bir misafir işçi çocuğu bunu başaramadı. Aygül Özkan bu nedenle Christian Wullf hükümetinin parlayan yıldızı. Böylece son zamanlarda yıpranan eyalet hükümetine de ferahlık getiren bir imaj değişikliği başarılmış oldu. Ancak Türk göçmenler açısından asıl önemli olan, son yapılan araştırmada ortaya çıkan eksikliklerin nasıl giderileceği. Her 15 Türk'ten biri okuyamıyor ve yazamıyor, her 7 Türk'ten biri sosyal yardımlara bağımlı ve her 3 Türk'ten 2'sinin de herhangi bir meslek eğitimi yok. Ancak bu eğilimi tersine çevirmek, sadece Aşağı Saksonya'daki Aygül Özkan'ın önüne konulan bir görev değil.”