Emek Sinemasını yıktırmayız!

İstanbul Beyoğlu'ndaki Emek Sinemasının yıkılacağı haberi Emek Sinema sevenlerin tepkisine yol açtı.

875 kişilik, tarihi 1924'e dayanan Beyoğlu Emek Sineması'nın yıkılacağı söylentileri üzerine biraraya gelen ''Emek Bizim İstanbul Bizim'' oluşumu Emek Sineması'nda alternatif film festivali düzenleniyor.

Yıkılarak alışveriş merkezi yapılması planlanan Beyoğlu Emek sinemasına sahip çıkan bir grup eylemci cumartesi akşamı herkesi Dziga Vertov'un Kameralı Adam filminin gösterimi için sinemaya çağırdı.
Beyoğlu Belediye başkanı Ahmet Misbah Demircan "Emek Sineması ve bağlı bulunduğu Cercle d'Orient binasının sahibi Kültür Bakanlığı. Bu yapı bakanlık tarafından Multi Turkmall'a kiralandı. Bina ve Emek Sineması birebir restore edilecek. Binanın ve Emek'in yıkılması söz konusu değil. Beyoğlu Belediyesi olarak restorasyona destek veriyoruz. Restorasyon, Anıtlar Kurulu kararıyla yapılacak. Ne zaman başlayacağını bilemiyoruz" açıklamasını yaparken, Mimarlar Odası ise onaylanan projede sinemanın yıkılacağının göründüğünü söyleyerek dava açtı.

'Emek Bizim İstanbul Bizim' oluşumunun konuyla ilgili yayınladığı duyurusu şu şekilde yapıldı ;

Cumartesi akşamı, tarafımızdan düzenlenen Emek Sineması'ndaki alternatif film festivali açılışına hepiniz davetlisiniz. Hem kentsel rantın hem de kültürün endüstriyelleştirilmesinin baş kurbanlarından biri olan Emek Sineması'nı İKSV ya da gözü, kulağı kapalı "sanatkarlarımız" gibi sahipsiz bırakmayacağımızı hep beraber göstermek için biraraya geliyoruz.

03 Nisan Cumartesi, saat 20:00'de Emek Sineması yeniden açılıyor. Herkesi açılışa bekleriz.

Emek Sineması'nı Yıkıyorlar…

Haberiniz var mı? Emek Sineması'nı yıkıp, yerine alışveriş merkezi yapacaklar ve binanın sekizinci katına göstermelik bir sinema salonu yerleştirecekler. Planları en başından beri buyken, ''yıkmayacağız, yeniden yapacağız'' diyerek, yalan söyleyerek, Emek'e sahip çıkacak olanları oyalamaya, oyuna getirmeye, geceden sabaha Emek'i bizden almaya çalışıyorlar.

Emek Sineması'na Sahip Çıkıyorum
Ben bu oyuna gelmediğimi ilan ediyor, Emek Sineması'na sahip çıkıyorum.
Güzelim salonunda izlediğim filmler için, sevgilimle ilk kez Emek Sineması'nda el ele tutuştuğum için, kendi hatıralarımın, kişisel tarihimin arkasından durabilmek için sahip çıkıyorum Emek Sineması'na.
Günden güne kapitalizmin vitrinine dönen İstiklal Caddesi'ni adımlarken utanmamak için sahip çıkıyorum.

Emek Benim, İstanbul Benim
Uluslararası İstanbul Film Festivali'nin ya da öncesinde Sinema Günleri'nin bütün önemli etkinliklerinin gerçekleştirildiği Emek Sineması'nın son sekiz aydır kapalı olmasına İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı başta olmak üzere tüm ''sanat'' çevresinin sessiz kalışına isyanım var! Yıkanların, yıkımı gizleyenlerin, bütün bunlara şahit olup da susanların cepleri kentsel dönüşümün rantıyla dolu.
AKP hükümetinin 2002'den bu yana küresel kent olma yolundaki İstanbul'da kentsel dönüşüm, yenileme, yeniden canlandırma kavramları arkasına gizlemeye çalıştığı tüm uygulamaları kamu yararına aykırı bulduğum için Emek Sineması'nın yıkılmasına karşıyım.
Yapılanın düpedüz devletin tüm olanaklarının kimilerine benzersiz kârlılıkta sermaye aktarımı olduğunu fark ettiğim sessiz kalmıyorum.
Tarlabaşı'ndan Başıbüyük'e, Fener - Balat - Ayvansaray'dan Likör Fabrikası'na, Galataport'tan Kartal'a, Üçüncü Köprü'den Dubai Kulelerine, Sulukule'den Atatürk Kültür Merkezi'ne tüm örneklerde bölge halkının yararı, hakları buharlaşıyor, kamusal gereksinimler yok sayılıyor ve kamusal olanaklar ''özel'' olanın hizmetine sunuluyor.
Atatürk Kültür Merkezi'nin bir kültür - sanat mekanından bir ticarethaneye dönüştürülmesi ''projesi''de Sulukule'nin "temizlenmesi" de, kent merkezindeki devlet okul ve hastanelerinin satışa çıkartılması da, Ayazma sakinlerinin yerlerinden edilip TOKİ binalarına zorla yerleştirilmeleri de, Beşiktaş'taki Akaretler otobüs durağının kaldırılması da tıpkı Emek Sineması'nın yıkılması ve yerine inşaa edilecek alışveriş merkezinin en üst katına taşınması (!) gibi bu politikanın sonucudur.
Saygın Hanımlar ve Beylerin bu tür meselelerde hep hem kör hem sağır hem de dilsiz olmalarına artık bir son vermek için, paraya tamah edenle etmeyeni herkesin görmesi için, Emek Sineması'nı yıktırmayacağım.


Emek Benim, İstanbul Benim, Yıktırmıyorum
Konuyla ilgili aktif çalışmalar yapan ''Emek Sinemasını Yaşatalım'' Grubu ve Web Sitesinin Kurucusu Mehmet Kurtkaya'da Sinema ile ilgili duyurusu şu şekilde;

EMEK SİNEMASI: GEÇMİŞİMİZ VE GELECEĞİMİZ

Türk sinemasıyla özdeş Yeşilçam sokağındaki 86 yıllık Emek Sineması, yalnızca Istanbul'un değil Türkiye'nin sinema geçmişini barındırmaktadır.
Yalnız İstanbul'un değil aynı zamanda Türkiye'nin sembol sineması olan Emek Sineması'nın özelleştirilmesini, ardından yıkılarak alışveriş merkezi içine taşınmasını öngördüğü basında yer alan proje yalnızca bir kültürel mirasımızın yok edilmesi, sinema geçmişimizin bir parçasının silinmesi değildir. Aynı zamanda, bağımsız sinema salonlarının yok oluşu meselesidir, bağımsız sinemaya, sinema sanatının geleceğine vurulan ağır bir darbedir.

Bugün sinema hızla büyük şirketler tarafından üretilen, büyük şirketler tarafından dağıtılan, büyük şirketlerin zincir salonlarında gösterilen bir ürün haline gelmektedir. Bu niteliğe sahip sinemanın diğer ticari sanayi ürünlerinden örneğin bir otomobilden bir farkı kalmamıştır. Hatta dikkatli bakılırsa otomobillerin dağıtımının bile daha az merkezi olduğu göze çarpar, çünkü otomotivde yerel bayiler vardır.

Emek Sineması yalnızca geçmişin değil, kültürel geleceğimizin de bir parçasıdır. Bunu birkaç örnekle anlatmakta büyük fayda görüyorum. Türk sinemasının ünlü yönetmenlerinden Atıf Yılmaz'ın ölümünü öğrenen sinema camiası o sabah apar topar Emek Sineması'nda bir araya gelmişti. Bu tamamen refleks olarak gerçekleşen bir toplanmaydı, çünkü Türkiye'de sinemanın adresi Emek Sineması'ydı. Dünyanın pek çok ünlü yönetmeni ve Hollywood yıldızları, örneğin Harvey Keitel 2005'te, John Malkovich 2009'da yaşam boyu başarı ödüllerini bu sinemada izleyicilerin önünde aldılar.

Emek Sineması yıkılırsa geriye sadece alışveriş merkezindeki sinemalar kalacak. Düşünün bir, Atıf Yılmaz'ın ölümü üzerine toplanan sinema camiasının alışveriş merkezinin müzikli, gürültülü kalabalıkları arasında bir salona doluştuğunu! Lütfü Kırdar Kongre Sarayı var diyenler burasının bir çok amaçlı toplantı merkezi olduğunu sinema kültürüne ait olmadığını biliyorlardır. Ya o gün bayi toplantısı varsa? Çareyi Starbucks'ta toplanmakta mı bulacak sinemacılar? Veya John Malkovich odülünü sinemada seyircilerin alkışları önünde almak için alışveriş merkezindeki sinemaya gelecek, çıkışta da yaşam boyu başarı ödülünün yanında kendine bir lastik ayakkabı mı alacak? Bu örnekler Emek Sineması'nın yıkılmasının ne kadar akıldışı olduğunu nasıl yeri doldurulamaz bir boşluk bırakacağını gösteren örneklerden sadece birkaçıdır.

Yukarıdaki örneklerden ve yandaki sütunda yer alan Emek için nihai çözüm önerisinden de anlaşılacağı üzere Emek Sineması, yalnızca kültürel mirasımız değildir, aynı zamanda Türk ve dünya bağımsız sineması için geleceği temsil etmektedir.