(özel Haber) - Birinci Dünya Savaşı Gazisi Mehmet Dedenin Siirt'te Hayatta Kalma Mücadelesi
Siirt'in Eruh ilçesine bağlı Gedikaşar köyünde 128 yaşına basan ve Birinci Dünya Savaşı'nda Ruslara karşı savaşan Mehmet Esen savaş anılarını dün gibi hatırlıyor.
İHA'ya kapılarını açan Mehmet dede Birinci Dünya Savaşı sıralarında Anadolu'yu ele geçirmeye çalışan Rus Orduları ve Ruslara öncülük eden Ermenilere karşı büyük bir direniş sergilediklerini o günleri tekrar yaşarcasına heyecanla anlattı. Cephede savaşırken kimi kez yaralanan Mehmet dede hayatını ve vatan savunması anılarını şöyle dile getirdi:
"Adım Mehmet Esen. 1882 yıllında eski adı ile Ers olan Gedikaşar köyünde doğdum. O tarihlerde kimseye kimlik verilmiyordu. Kimliğimi 20 yaşındayken aldım. Kimliğimi aldıktan 20 yıl sonra yani 40 yaşında iken Konya'ya askerlik görevimi yapmak üzere gittim. Birinci Dünya Savaşı'nda Hamidiye Alayı'nda görev aldım, Hasankale, Köprü Köyü ve Bitlis'te Ruslara karşı savaştık. O dönemde Türk ordusunun başında Kara Kazım Paşa, İzzettin Paşa ve bizim alayın başında da Nurşinli Şeyh Masum ve aşiret reisi ve Kamuran
İnan'ın babası Hizanlı Şeyh Selehattin vardı. Biz savaş alanına gittiğimizde başımızda Yakup Ağanın oğlu Yusuf kumandan vardı. Daha sonra bizim eğitimimiz olmadığı için Şeyh Masum Hasan Paşa ve Abdulmecit'in emrinin altına verildik. Hizanlı Şeyh Selahattin eski adı ile Çeme'de Rusların top atışı sonucu başından aldığı yara ile şehit oldu. Şeyh Selahattin'in şehit olduğu çarpışmada ben de bacağımdan yaralanmıştım. Türk ordusunda Tayar Cafer Paşa vardı. Herkesin onun kahramanlıklarından bahsettiğini hala
hatırlarım. Birinci Dünya Savaşı'nda Nikolayev adındaki bir komutanın başında olduğu Rus ordusuna karşı savaştık. Biz savaşa aşiret olarak girmiştik. Rusların yanında İngiliz ve Fransızlara karşı da savaştık. Biz Hamidiye Alayı olarak savaşıyorduk. O zaman mühimmatlarımız düzenli olarak Türk ordusundan geliyordu. Ermenilerin başında Aram Manougian vardı. Ruslar öncülük yaparak Ermenilerin ülkeye girmelerini sağladı. 'Aram' ve 'Tuman' Ermeni generalleriydi. Bu generaller Rus askerlerine öncülük ettiler.
Ermeniler Van ve Bitlis'i ele geçirmek istiyorlardı. Ermeniler Bitlis yakınlarına kadar geldiler. Onlarla savaştık. Bizimle baş edemeyince General Aram'ın emriyle Ermeniler geri çekildi. Bu savaşlar sırasında Ermeni halkı henüz Osmanlı Devleti'nden göç ettirilmemişti. Ermeniler Rusları ülkemize yanlarında savaşmak üzere getirince hükümetimiz de onları ülkeden çıkartma kararı aldı. Bu karar üzerine Ermeniler beraberlerindeki Ruslarla birlikte Erzurum, Van, Bitlis ve Musul bölgelerine saldırdılar. Amaçları
Rus askerleri ile beraber bölgeyi ele geçirmekti. Rus uçakları Siirt'te kadar geldi fakat burayı bombalamadan geri döndüler. O zamanlar bizim onlara karşı koyacak uçaklarımız yoktu. Ermenilerin Türkiye'den çıkarılmalarının sebebi Ermenilerin Irak'taki Mustafa Barzani gibi bir Ermeni hükümeti kurmak istemeleriydi. Bu savaşlar sırasında biz düzenli ordunun himayesinde değildik. Hamidiye Alayı'ndaydım, benim adım Muhammed onbaşıydı. Daha sonra yeni kimlik çıkartınca babam adımı Mehmet koydu. Bundan dolayı bize
Gazilik madalyası verilmedi. Ama savaşta defalarca yaralandım. Savaşın sonunda Ruslar çekildi biz de köylerimize böylece geri döndük'' dedi.
"1 TORUNUMUN 26 TORUNU VAR"
Savaştan sonra yaşamını Eruh ilçesine bağlı Gedikaşar köyünde sürdürdüğünü belirten Mehmet dede, "4 defa evlendim. İlk 2 eşimden çocuğum olmadı. Son iki eşimden 6 çocuğum oldu. Torunlarımın sayısını hatırlamıyorum. Bir torunumun 26 tane torunu var. Torunlarımı hesaplamam için bir kalem bir defter olması gerekiyor birkaç gün saymam gerekecek ama yaklaşık bin tane torunum olduğunu söylüyorlar. Ben daha fazla olduğunu düşünüyorum. Çünkü çocuklarım benden koptuğu gibi çocukları da onlardan koptu. Bugün her
biri Türkiye'nin farklı illerinde ayrı ayrı yaşıyorlar. Evlendiğim 4 eşim hayatlarını kaybetti. Sayısını bilemediğim torunlarım olmasına rağmen bana kimse bakmadı. En küçük kızım ailesini bırakıp yanıma geldi. Bana o bakıyor. Torunlarım zaman zaman gelip gidiyorlar ama misafir olarak geliyorlar" diye konuştu.
"128 YIL YAŞAMAMIN SIRRI TAMAMEN İLAHİ TAKDİR"
Dağlarda avcılık ve kaçakçılık yaparak geçimini sağladığını belirten Mehmet dede konuşmasına şöyle devam etti:
"Eskiden beri elimde bir mesleğim olmadığı için kaçakçılık yapıyordum. Ben herhangi başka bir işte çalışmadım. Irak, Suriye ve İran hudutlarında devamlı gezerdik. Bu kadar uzun yaşamam Allah'ın takdiridir. Ama çok doğal ot yerdim. Genelde dağlarda topladığımız otları yemek yaparak yerdik. Tavşan, geyik, keklik ve sincap gibi yaban ortamda yaşayan hayvanların etlerini yerdim. Envai çeşit ot vardı. O otlardan değişik yemekler yapardık. Eruh dağlarının ormanlık alanlarındaki arıların yaptığı balı yerdik.
Ama şu anda o doğal bal kalmamış. Genelde ya ilaçla ya da şekerle bal yapılıyor. Bu sebeple artık bal da yemiyorum. Şimdi boş zamanlarımda ektiğim bana ait yaklaşık bin adet fıstık ağacı ve değişik meyve veren 2 bin fidanım var. Ama bir avuç verim elde edemiyorum. Çünkü artık ilgilenemiyorum. Ağaçlar da ilgisizlikten verim vermiyorlar. Ben şimdi kendi ağaçlarımdan yetişen fıstıkları yiyerek besleniyorum. Ama eskisi gibi bal yemiyorum. Çünkü bu zamanki ballar bizim zamanımızdaki ballar gibi değil artık."
"HAYATIM BOYUNCA 1 DEFA DOKTORA GİTTİM"
"Bu güne kadar 1 defa hastalandım" diyen Mehmet dede, "Onda da gözlerimden rahatsızlanıp doktora gitmiştim. Valinin yardımı ile doktorlar benimle çok ilgilendiler. Doktorlar beni muayene ettiler ve benim hiçbir rahatsızlığımın olmadığındr Rusları ülkemize yanlarını söylediler. Benim tek rahatsızlığım var onun da yaşlılıktan kaynaklandığını söylüyorlar. Zaten benim yaşımda olan arkadaşlarımdan en sonuncusu 40 yıl önce vefat etti. Ben 127 senedir hiç ilaç kullanmadım. Ta ki bu sene doktorlar bir mide ilacı
verene kadar. Çok yaşlandığım için bağırsaklarıma iyi gelecek diye o ilacı kullanıyorum. Hayatım boyunca sigara içmedim. Namazımı kılabiliyorum, ayakta durabiliyorum. Şu anda benim bir tane küçük bahçem var. Zaman zaman gidip onunla kendimi meşgul ediyorum. Benim hiçbir dünya ihtiyacım yok. Ama beni görmek için çok sayıda misafirlerim gelip gidiyor. Bundan dolayı da masraflarım oluyor. Torunlarımdan benimle ilgilenen yok. Yetkililerden bana yardım etmelerini istiyorum" şeklinde konuştu.
Köyde yaşadığı evin kerpiç olması nedeni ile tavanın döküldüğünü belirten Mehmet dede herhangi bir maddi durumu olmadığını ve aldığı maaşının gelen misafirlere ancak yettiğini belirterek yetkililerin kendisine yeni bir ev yapılması için yardımcı olmasını istedi. Kendi tarlasında yetiştirdiği fıstıklardan ikram eden Mehmet dede torunları ile hatıra fotoğrafı çekerek, torunlarının kendisini sık sık ziyaret etmelerini istedi. 128 yaşında olmasına rağmen halen yürüyebilen Mehmet dede dördüncü kuşak torunu
olan 7 yaşındaki Kezibar Yıldız ile birlikte bahçeye çıkarak hayvanların yanında oturup yeni doğan oğlaklarla oynadı.
"DEDEMİN OĞLU VEFAT ETTİ AMA ÜZÜLMESİN DİYE KENDİSİNE ANLATMADIK"
Eruh ilçesinde yaşayan Mehmet Eser'in üçüncü kuşak torunu 57 yaşındaki Mahmut Yıldız dedesinin tek oğlunun vefat ettiğini ama bunu kendisine anlatamadıklarını belirterek, "Dedemin büyük oğlu geçenlerde Mersin'de vefat etti. Ben torunu olarak taziyeye gittim. Fakat dedem oğlunun vefat ettiğini bilmiyor. Biz ona söylemiyoruz. Üzülmesini istemediğimiz için öğrenmesini de istemiyoruz. Dedemin 4 eşi vardı, her 4 eşi de vefat etti. Çocuklarından da sadece büyük oğlu vefat etmiş, kızları ise hala sağdır. Ben
dedemin üçüncü kuşak torunuyum. Benim 26 tane torunum var. Ben kendi torunlarımı zor sayıyorum dedemin torunlarını nasıl sayacağım bilemiyorum. Ama tahminimize göre dedemin bine yakın torunu var. Ben Eruh ilçesinde kalıyorum çiftçilikle uğraşıyorum maddi durumum iyi olmadığı için gelip dedeme yardım edemiyorum ama arada bir gelip ziyaret ediyorum" ifadelerini kullandı.
"GERÇEK KİMLİK İÇİN AYNI YAŞTAN 2 ŞAHİT İSTENDİ"
Mehmet Eser'in gerçek kimliğini almak için mahkemeye başvurduklarını anlatan Nurettin Kilis, "Amcam, gerçek kimliği için daha önce mahkemeye başvuruda bulundu. Mahkeme kararı ile kimlikte gerçek yaşını yazmak istiyordu. Şu anda kimlikteki yaşı 96 olarak görünüyor. Mahkeme, açtığımız dava üzerine verdiği kararda gerçek yaşının tespit edilmesi için en az 2 tane şahit getirilmesini şart koştu. Araştırma yaptık onun döneminden kalan, onun yaşıtları olabilecek şahitlerin hepsi ölmüşler. Bizim bölgede
Cumhuriyet döneminden hayatta kalan bir tek bizim dedemiz var. Şu anda 128 yaşında. Türkiye genelinde onun yaşında olan bir kişi bulunmuyor. Şahit bulamadığımız için dava da öylece kaldı. Kimlikteki yaşı 96 olarak gözüküyor ve gerçek yaşını resmileştirmek için yapabileceğimiz hiç bir şey maalesef yok" dedi.
"Adım Mehmet Esen. 1882 yıllında eski adı ile Ers olan Gedikaşar köyünde doğdum. O tarihlerde kimseye kimlik verilmiyordu. Kimliğimi 20 yaşındayken aldım. Kimliğimi aldıktan 20 yıl sonra yani 40 yaşında iken Konya'ya askerlik görevimi yapmak üzere gittim. Birinci Dünya Savaşı'nda Hamidiye Alayı'nda görev aldım, Hasankale, Köprü Köyü ve Bitlis'te Ruslara karşı savaştık. O dönemde Türk ordusunun başında Kara Kazım Paşa, İzzettin Paşa ve bizim alayın başında da Nurşinli Şeyh Masum ve aşiret reisi ve Kamuran
İnan'ın babası Hizanlı Şeyh Selehattin vardı. Biz savaş alanına gittiğimizde başımızda Yakup Ağanın oğlu Yusuf kumandan vardı. Daha sonra bizim eğitimimiz olmadığı için Şeyh Masum Hasan Paşa ve Abdulmecit'in emrinin altına verildik. Hizanlı Şeyh Selahattin eski adı ile Çeme'de Rusların top atışı sonucu başından aldığı yara ile şehit oldu. Şeyh Selahattin'in şehit olduğu çarpışmada ben de bacağımdan yaralanmıştım. Türk ordusunda Tayar Cafer Paşa vardı. Herkesin onun kahramanlıklarından bahsettiğini hala
hatırlarım. Birinci Dünya Savaşı'nda Nikolayev adındaki bir komutanın başında olduğu Rus ordusuna karşı savaştık. Biz savaşa aşiret olarak girmiştik. Rusların yanında İngiliz ve Fransızlara karşı da savaştık. Biz Hamidiye Alayı olarak savaşıyorduk. O zaman mühimmatlarımız düzenli olarak Türk ordusundan geliyordu. Ermenilerin başında Aram Manougian vardı. Ruslar öncülük yaparak Ermenilerin ülkeye girmelerini sağladı. 'Aram' ve 'Tuman' Ermeni generalleriydi. Bu generaller Rus askerlerine öncülük ettiler.
Ermeniler Van ve Bitlis'i ele geçirmek istiyorlardı. Ermeniler Bitlis yakınlarına kadar geldiler. Onlarla savaştık. Bizimle baş edemeyince General Aram'ın emriyle Ermeniler geri çekildi. Bu savaşlar sırasında Ermeni halkı henüz Osmanlı Devleti'nden göç ettirilmemişti. Ermeniler Rusları ülkemize yanlarında savaşmak üzere getirince hükümetimiz de onları ülkeden çıkartma kararı aldı. Bu karar üzerine Ermeniler beraberlerindeki Ruslarla birlikte Erzurum, Van, Bitlis ve Musul bölgelerine saldırdılar. Amaçları
Rus askerleri ile beraber bölgeyi ele geçirmekti. Rus uçakları Siirt'te kadar geldi fakat burayı bombalamadan geri döndüler. O zamanlar bizim onlara karşı koyacak uçaklarımız yoktu. Ermenilerin Türkiye'den çıkarılmalarının sebebi Ermenilerin Irak'taki Mustafa Barzani gibi bir Ermeni hükümeti kurmak istemeleriydi. Bu savaşlar sırasında biz düzenli ordunun himayesinde değildik. Hamidiye Alayı'ndaydım, benim adım Muhammed onbaşıydı. Daha sonra yeni kimlik çıkartınca babam adımı Mehmet koydu. Bundan dolayı bize
Gazilik madalyası verilmedi. Ama savaşta defalarca yaralandım. Savaşın sonunda Ruslar çekildi biz de köylerimize böylece geri döndük'' dedi.
"1 TORUNUMUN 26 TORUNU VAR"
Savaştan sonra yaşamını Eruh ilçesine bağlı Gedikaşar köyünde sürdürdüğünü belirten Mehmet dede, "4 defa evlendim. İlk 2 eşimden çocuğum olmadı. Son iki eşimden 6 çocuğum oldu. Torunlarımın sayısını hatırlamıyorum. Bir torunumun 26 tane torunu var. Torunlarımı hesaplamam için bir kalem bir defter olması gerekiyor birkaç gün saymam gerekecek ama yaklaşık bin tane torunum olduğunu söylüyorlar. Ben daha fazla olduğunu düşünüyorum. Çünkü çocuklarım benden koptuğu gibi çocukları da onlardan koptu. Bugün her
biri Türkiye'nin farklı illerinde ayrı ayrı yaşıyorlar. Evlendiğim 4 eşim hayatlarını kaybetti. Sayısını bilemediğim torunlarım olmasına rağmen bana kimse bakmadı. En küçük kızım ailesini bırakıp yanıma geldi. Bana o bakıyor. Torunlarım zaman zaman gelip gidiyorlar ama misafir olarak geliyorlar" diye konuştu.
"128 YIL YAŞAMAMIN SIRRI TAMAMEN İLAHİ TAKDİR"
Dağlarda avcılık ve kaçakçılık yaparak geçimini sağladığını belirten Mehmet dede konuşmasına şöyle devam etti:
"Eskiden beri elimde bir mesleğim olmadığı için kaçakçılık yapıyordum. Ben herhangi başka bir işte çalışmadım. Irak, Suriye ve İran hudutlarında devamlı gezerdik. Bu kadar uzun yaşamam Allah'ın takdiridir. Ama çok doğal ot yerdim. Genelde dağlarda topladığımız otları yemek yaparak yerdik. Tavşan, geyik, keklik ve sincap gibi yaban ortamda yaşayan hayvanların etlerini yerdim. Envai çeşit ot vardı. O otlardan değişik yemekler yapardık. Eruh dağlarının ormanlık alanlarındaki arıların yaptığı balı yerdik.
Ama şu anda o doğal bal kalmamış. Genelde ya ilaçla ya da şekerle bal yapılıyor. Bu sebeple artık bal da yemiyorum. Şimdi boş zamanlarımda ektiğim bana ait yaklaşık bin adet fıstık ağacı ve değişik meyve veren 2 bin fidanım var. Ama bir avuç verim elde edemiyorum. Çünkü artık ilgilenemiyorum. Ağaçlar da ilgisizlikten verim vermiyorlar. Ben şimdi kendi ağaçlarımdan yetişen fıstıkları yiyerek besleniyorum. Ama eskisi gibi bal yemiyorum. Çünkü bu zamanki ballar bizim zamanımızdaki ballar gibi değil artık."
"HAYATIM BOYUNCA 1 DEFA DOKTORA GİTTİM"
"Bu güne kadar 1 defa hastalandım" diyen Mehmet dede, "Onda da gözlerimden rahatsızlanıp doktora gitmiştim. Valinin yardımı ile doktorlar benimle çok ilgilendiler. Doktorlar beni muayene ettiler ve benim hiçbir rahatsızlığımın olmadığındr Rusları ülkemize yanlarını söylediler. Benim tek rahatsızlığım var onun da yaşlılıktan kaynaklandığını söylüyorlar. Zaten benim yaşımda olan arkadaşlarımdan en sonuncusu 40 yıl önce vefat etti. Ben 127 senedir hiç ilaç kullanmadım. Ta ki bu sene doktorlar bir mide ilacı
verene kadar. Çok yaşlandığım için bağırsaklarıma iyi gelecek diye o ilacı kullanıyorum. Hayatım boyunca sigara içmedim. Namazımı kılabiliyorum, ayakta durabiliyorum. Şu anda benim bir tane küçük bahçem var. Zaman zaman gidip onunla kendimi meşgul ediyorum. Benim hiçbir dünya ihtiyacım yok. Ama beni görmek için çok sayıda misafirlerim gelip gidiyor. Bundan dolayı da masraflarım oluyor. Torunlarımdan benimle ilgilenen yok. Yetkililerden bana yardım etmelerini istiyorum" şeklinde konuştu.
Köyde yaşadığı evin kerpiç olması nedeni ile tavanın döküldüğünü belirten Mehmet dede herhangi bir maddi durumu olmadığını ve aldığı maaşının gelen misafirlere ancak yettiğini belirterek yetkililerin kendisine yeni bir ev yapılması için yardımcı olmasını istedi. Kendi tarlasında yetiştirdiği fıstıklardan ikram eden Mehmet dede torunları ile hatıra fotoğrafı çekerek, torunlarının kendisini sık sık ziyaret etmelerini istedi. 128 yaşında olmasına rağmen halen yürüyebilen Mehmet dede dördüncü kuşak torunu
olan 7 yaşındaki Kezibar Yıldız ile birlikte bahçeye çıkarak hayvanların yanında oturup yeni doğan oğlaklarla oynadı.
"DEDEMİN OĞLU VEFAT ETTİ AMA ÜZÜLMESİN DİYE KENDİSİNE ANLATMADIK"
Eruh ilçesinde yaşayan Mehmet Eser'in üçüncü kuşak torunu 57 yaşındaki Mahmut Yıldız dedesinin tek oğlunun vefat ettiğini ama bunu kendisine anlatamadıklarını belirterek, "Dedemin büyük oğlu geçenlerde Mersin'de vefat etti. Ben torunu olarak taziyeye gittim. Fakat dedem oğlunun vefat ettiğini bilmiyor. Biz ona söylemiyoruz. Üzülmesini istemediğimiz için öğrenmesini de istemiyoruz. Dedemin 4 eşi vardı, her 4 eşi de vefat etti. Çocuklarından da sadece büyük oğlu vefat etmiş, kızları ise hala sağdır. Ben
dedemin üçüncü kuşak torunuyum. Benim 26 tane torunum var. Ben kendi torunlarımı zor sayıyorum dedemin torunlarını nasıl sayacağım bilemiyorum. Ama tahminimize göre dedemin bine yakın torunu var. Ben Eruh ilçesinde kalıyorum çiftçilikle uğraşıyorum maddi durumum iyi olmadığı için gelip dedeme yardım edemiyorum ama arada bir gelip ziyaret ediyorum" ifadelerini kullandı.
"GERÇEK KİMLİK İÇİN AYNI YAŞTAN 2 ŞAHİT İSTENDİ"
Mehmet Eser'in gerçek kimliğini almak için mahkemeye başvurduklarını anlatan Nurettin Kilis, "Amcam, gerçek kimliği için daha önce mahkemeye başvuruda bulundu. Mahkeme kararı ile kimlikte gerçek yaşını yazmak istiyordu. Şu anda kimlikteki yaşı 96 olarak görünüyor. Mahkeme, açtığımız dava üzerine verdiği kararda gerçek yaşının tespit edilmesi için en az 2 tane şahit getirilmesini şart koştu. Araştırma yaptık onun döneminden kalan, onun yaşıtları olabilecek şahitlerin hepsi ölmüşler. Bizim bölgede
Cumhuriyet döneminden hayatta kalan bir tek bizim dedemiz var. Şu anda 128 yaşında. Türkiye genelinde onun yaşında olan bir kişi bulunmuyor. Şahit bulamadığımız için dava da öylece kaldı. Kimlikteki yaşı 96 olarak gözüküyor ve gerçek yaşını resmileştirmek için yapabileceğimiz hiç bir şey maalesef yok" dedi.