'Ermeni Kırımı' Suçlamasıyla İdama Mahkum Edilen Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey'in 91. Ölüm Yıldönümü
Türkiye Kamu-Sen İstanbul İl Başkanı Hanefi Bostan, "Ermeni Kırımı" suçlamasıyla 91 yıl önce idama mahkum edilen Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey'in ölüm yıldönümü nedeniyle yazılı bir açıklama yaptı.
Bostan, yaptığı yazılı açıklamada, "1. Dünya Savaşı'nın başlaması akabinde Ermeniler, Anadolu'nun çeşitli yerlerinde olduğu gibi Yozgat'ta da Müslümanlara karşı saldırılarını devam ettirdiler. Nitekim Yozgat bölgesindeki Ermeniler, 2 Eylül 1915'te Boğazlayan ilçesine bağlı köyleri ateşe verdiler ve duruma müdahale etmek üzere bölgeye gönderilen jandarma kuvvetlerine ateş açtılar. Bu durum üzerine 30 Mayıs 1915'te alınan Bakanlar Kurulu'nun Tehcir Kararı gereği İçişleri Bakanlığı'nın talimatı ile
jandarmaya ateş açan Ermenilerin 24 saat içinde bölgeden çıkarılarak, Suriye istikametine sevk edilmesi emredildi. O tarihte Boğazlıyan Kaymakamı olan Kemal Bey bu emri yerine getirdi. 1918 yılı Haziran'ında İngiliz ve Ermenilerin baskıları sonucunda dönemin hükümeti Kemal Bey'in görevine son vererek tutuklanmasını sağladı. Kemal Bey, Konya İstinaf Mahkemesi'nde yargılandı ve sonunda suçsuz olduğu tespit edilerek beraatına karar verildi. Ancak İngilizlerin ve Ermenilerin ikinci defa ki baskısı sonucu
tutuklanarak, Divan-ı Harp'te yargılanmak üzere işgal altındaki İstanbul'a getirildi. Mondros Mütarekesi'nden sonra kurulan Divan-ı Harb-i Örfî Mahkemesi'nin ilk icraatı Yozgat Tehciri yargılamasıdır. Yozgat Tehciri ile ilgili sorgulama evrakları 5 Ocak 1919'da mahkemeye teslim edilerek, Kemal Bey'in ikinci yargılama süreci başladı. İlk duruşma 5 Şubat 1919 Çarşamba günü Adliye nezaretindeki Cinayet Mahkemesi Salonu'nda yapıldı. Aleyhte dinlenen 25 kadar şahidin önemli bir kısmı yalancı şahit olarak ifade
verdi ve ifadelerindeki tezat mahkemede açıkça ortaya çıktı. Mahkeme heyeti, aleyhte şahitlik edeceklerin vilayetlerden getirilmelerini sağlarken, lehte ifade verecek olanlar için olumsuz tavır sergiledi. Savunma şahitlerinin yol paraları sanıklar tarafından karşılanması şartı ile dinlenebilecekleri belirtildi. Bunun üzerine savunma avukatları, 'Adalet para ile satın alınamaz. Maznun olanların parası olmayabilir' diyerek tepki gösterdi ve ifadelerinin Yozgat Cinayet Mahkemesi'nde alınması talep edildi.
Fakat mahkeme heyeti sanıkların lehinde ifade verecek olanları 'suç ortağı' olarak görüp, aleyhlerinde ifade vereceklere 'mağdur' gözü ile baktığı için bu haklı talebi dikkate almadı. Savunma avukatlarının birçok noktadaki itirazları ciddiye alınmadığı gibi, sanıklara isnat edilen suçları reddetmek için verdikleri yazılı itirazlar bile suratlarına atılarak, hakarete maruz bırakıldı" dedi.
Bostan, açıklamasını şöyle sürdürdü:
"Savunma avukatlarından sonra söz alan Kemal Bey savunmasını 'metin bir ses' ile okudu. Halil Menteşe tarafından kaleme alındığı anlaşılan Kemal Bey'in savunmasında; Ermeni olaylarının tarihi gelişimi verilerek başlandı. Mahkeme heyetinin söz konusu olayları sadece oluş tarzı ile değil, aynı zamanda meydana geliş sebepleri ve amilleri ile ele alması gerektiğini savundu. Kemal Bey, Ermeni komitelerinin bağımsız bir Ermenistan için çalıştıklarını, Rus Çarlığı'nın maddi ve manevi destekleriyle birçok
vilayette neye mal olursa olsun Türkleri öldürdüklerine dikkat çekti. 'Bu kadar büyük cinayetler işleyenlerin mahkemesi görülmedikçe, hem insanlığın hem de İslamiyet'in vicdanı aydınlanmayacaktır' dedi. Osmanlı toplumunun en sakin, hoşgörülü ve hakperver bir unsuru olan Türklerin, bahsedilen zulümlerin müsebbibi olmayacağını vurgulayan Kemal Bey, 1. Dünya Savaşı yıllarında ve tehcir esnasında binlerce dindaşının ve ırkdaşının Ermeniler tarafından öldürüldüğünü hatırlattı. Türk unsurunun uğramış olduğu onca
zulme rağmen mağlubiyetin ülke aleyhinde meydana getirdiği cereyanı gidermek için iddia makamının kararı ve basının isteği ile eğer bir siyaset gereği kurbanlar verilmesi gerekiyorsa, kendisinin vatanı için canını vermeye hazır olduğunu belirtti. Daha sonra Kemal Bey, mahkeme reisine hitaben Ermenilerin yalan söylediklerini, kendisinin adam öldürmediğini, sadece ordunun önünde ve arkasında silahlarını günahsız Müslümanlara çeviren Ermenileri sevk ettiğini, bunu da aldığı emir üzerine yaptığını söyledi.
Divan-ı Harb-i Örfî'de Yozgat Tehciri Davası olarak 5 Şubat 1919 tarihinden itibaren başlayan duruşmalar 8 Nisan 1919 tarihinde açıklanan karar ile son buldu. Mahkemenin kararına göre Kemal Bey idama mahkûm edildi. 9 Nisan 1919 tarihinde Damat Ferit Paşa hükümetinin gönderdiği kararname padişah tarafından onaylandı. 10 Nisan 1919 tarihinde gereği yerine getirilmek üzere Harbiye Nezareti'ne gönderildi. Karar aynı gün Kemal Bey'e bildirildi. Kemal Bey'in idamının infazı için hazırlıklar tamamlanarak kendisi
Bayezit Meydanı'na getirildi. İdam kararı halkta büyük bir heyecan uyandırdı ve büyük bir halk kitlesi Bayezit Meydanı'nı doldurdu. Hüsamettin Ertürk, hatıralarında o andaki manzarayı şöyle anlatır: 'Meydanı dolduran insan kalabalığı on binlerin üstünde idi. Saat öğleden sonra beşi geçiyordu. Yollar, meydanlar mahşeri bir kalabalık halinde dolmuştu. Şimdiki üniversitenin önündeki çınarın altında üçayaklı bir darağacı kurulmuştu. Bu idam sehpasının etrafı jandarma ve polis ile koridor altına alınmıştı.
Binanın önünde İngiliz ve Fransız askeri kuvvetleri de yer almıştı. İnfaz alanında bulunan Kemal Bey'e son sözü soruldu, o da suçsuz olduğu ve çocuklarını millete emanet ettiğini söyledi. Sonra da daha önce kaleme aldığı vasiyetini okudu ve 10 Nisan 1919 Perşembe günü akşam saat 19.30'da Bayezit Meydanı'nda idam edildi. Acele bir biçimde Kemal Bey'in cenazesi Kadıköy'e gönderildi ve 11 Nisan 1919 Cuma günü Türk bayrağına sarılarak çok büyük bir kalabalığın katıldığı merasim ile Kadıköy-Söğütlüçeşme'de
bulunan Mahmut Baba Türbesi mezarlığında yatan oğlunun yanına gömüldü."
Yapılan cenaze töreninde kararın protesto edildiğini anlatan Bostan, "Bir milyon Müslüman'ın Ermeniler tarafından katledilmesi konusunda hiçbir girişimde bulunmayan Damat Ferit Hükümeti'nin siyasi bir tavır ile verdiği bu cezayı kabullenmeyen halk, cenaze merasiminde büyük protesto gösterilerinde bulundu. Cenazeyi 'Türklerin Büyük Şehidi Kemal Bey' yazılı çelenkle karşılayan tıp öğrencilerinden başka, Aziz Mahmut Hüdayi Dergahı temsilcileri ve Kadıköy Mecidiye Dergahı Şeyhi Münip Bey de merasime katıldı.
Cenaze merasimine katılıp bu kararı haksız bulanlardan 8 kişi tutuklandı. Tutuklananlardan biri doktor, biri tıbbiye öğrencisi, biri Hariciye memuru, biri imam, biri de Tekke şeyhi idi. Ayrıca Üsküdar mevki kumandanı da cenazeye ancak 20 silahlı er gönderdiği için görevden alındı. Kemal Bey'in idam edilmesini Türk milleti hiçbir şekilde tasvip etmedi. Ona 'milli şehit' unvanını vererek sahip çıktı. Türkiye Büyük Millet Meclisi de eşi ve çocuklarına 14 Ekim 1922'de çıkarılan bir kanunla 'Hıdemat-ı Vataniye'
tertibinden maaş bağladı. Milli şehidimiz Kemal Bey, bugün sizin gibi bu millet ve bu din için canını verenleri minnet ve şükranla anıyoruz. Ruhunuz şad olsun" ifadelerini kullandı.
(AS-AS-CC-Y)
jandarmaya ateş açan Ermenilerin 24 saat içinde bölgeden çıkarılarak, Suriye istikametine sevk edilmesi emredildi. O tarihte Boğazlıyan Kaymakamı olan Kemal Bey bu emri yerine getirdi. 1918 yılı Haziran'ında İngiliz ve Ermenilerin baskıları sonucunda dönemin hükümeti Kemal Bey'in görevine son vererek tutuklanmasını sağladı. Kemal Bey, Konya İstinaf Mahkemesi'nde yargılandı ve sonunda suçsuz olduğu tespit edilerek beraatına karar verildi. Ancak İngilizlerin ve Ermenilerin ikinci defa ki baskısı sonucu
tutuklanarak, Divan-ı Harp'te yargılanmak üzere işgal altındaki İstanbul'a getirildi. Mondros Mütarekesi'nden sonra kurulan Divan-ı Harb-i Örfî Mahkemesi'nin ilk icraatı Yozgat Tehciri yargılamasıdır. Yozgat Tehciri ile ilgili sorgulama evrakları 5 Ocak 1919'da mahkemeye teslim edilerek, Kemal Bey'in ikinci yargılama süreci başladı. İlk duruşma 5 Şubat 1919 Çarşamba günü Adliye nezaretindeki Cinayet Mahkemesi Salonu'nda yapıldı. Aleyhte dinlenen 25 kadar şahidin önemli bir kısmı yalancı şahit olarak ifade
verdi ve ifadelerindeki tezat mahkemede açıkça ortaya çıktı. Mahkeme heyeti, aleyhte şahitlik edeceklerin vilayetlerden getirilmelerini sağlarken, lehte ifade verecek olanlar için olumsuz tavır sergiledi. Savunma şahitlerinin yol paraları sanıklar tarafından karşılanması şartı ile dinlenebilecekleri belirtildi. Bunun üzerine savunma avukatları, 'Adalet para ile satın alınamaz. Maznun olanların parası olmayabilir' diyerek tepki gösterdi ve ifadelerinin Yozgat Cinayet Mahkemesi'nde alınması talep edildi.
Fakat mahkeme heyeti sanıkların lehinde ifade verecek olanları 'suç ortağı' olarak görüp, aleyhlerinde ifade vereceklere 'mağdur' gözü ile baktığı için bu haklı talebi dikkate almadı. Savunma avukatlarının birçok noktadaki itirazları ciddiye alınmadığı gibi, sanıklara isnat edilen suçları reddetmek için verdikleri yazılı itirazlar bile suratlarına atılarak, hakarete maruz bırakıldı" dedi.
Bostan, açıklamasını şöyle sürdürdü:
"Savunma avukatlarından sonra söz alan Kemal Bey savunmasını 'metin bir ses' ile okudu. Halil Menteşe tarafından kaleme alındığı anlaşılan Kemal Bey'in savunmasında; Ermeni olaylarının tarihi gelişimi verilerek başlandı. Mahkeme heyetinin söz konusu olayları sadece oluş tarzı ile değil, aynı zamanda meydana geliş sebepleri ve amilleri ile ele alması gerektiğini savundu. Kemal Bey, Ermeni komitelerinin bağımsız bir Ermenistan için çalıştıklarını, Rus Çarlığı'nın maddi ve manevi destekleriyle birçok
vilayette neye mal olursa olsun Türkleri öldürdüklerine dikkat çekti. 'Bu kadar büyük cinayetler işleyenlerin mahkemesi görülmedikçe, hem insanlığın hem de İslamiyet'in vicdanı aydınlanmayacaktır' dedi. Osmanlı toplumunun en sakin, hoşgörülü ve hakperver bir unsuru olan Türklerin, bahsedilen zulümlerin müsebbibi olmayacağını vurgulayan Kemal Bey, 1. Dünya Savaşı yıllarında ve tehcir esnasında binlerce dindaşının ve ırkdaşının Ermeniler tarafından öldürüldüğünü hatırlattı. Türk unsurunun uğramış olduğu onca
zulme rağmen mağlubiyetin ülke aleyhinde meydana getirdiği cereyanı gidermek için iddia makamının kararı ve basının isteği ile eğer bir siyaset gereği kurbanlar verilmesi gerekiyorsa, kendisinin vatanı için canını vermeye hazır olduğunu belirtti. Daha sonra Kemal Bey, mahkeme reisine hitaben Ermenilerin yalan söylediklerini, kendisinin adam öldürmediğini, sadece ordunun önünde ve arkasında silahlarını günahsız Müslümanlara çeviren Ermenileri sevk ettiğini, bunu da aldığı emir üzerine yaptığını söyledi.
Divan-ı Harb-i Örfî'de Yozgat Tehciri Davası olarak 5 Şubat 1919 tarihinden itibaren başlayan duruşmalar 8 Nisan 1919 tarihinde açıklanan karar ile son buldu. Mahkemenin kararına göre Kemal Bey idama mahkûm edildi. 9 Nisan 1919 tarihinde Damat Ferit Paşa hükümetinin gönderdiği kararname padişah tarafından onaylandı. 10 Nisan 1919 tarihinde gereği yerine getirilmek üzere Harbiye Nezareti'ne gönderildi. Karar aynı gün Kemal Bey'e bildirildi. Kemal Bey'in idamının infazı için hazırlıklar tamamlanarak kendisi
Bayezit Meydanı'na getirildi. İdam kararı halkta büyük bir heyecan uyandırdı ve büyük bir halk kitlesi Bayezit Meydanı'nı doldurdu. Hüsamettin Ertürk, hatıralarında o andaki manzarayı şöyle anlatır: 'Meydanı dolduran insan kalabalığı on binlerin üstünde idi. Saat öğleden sonra beşi geçiyordu. Yollar, meydanlar mahşeri bir kalabalık halinde dolmuştu. Şimdiki üniversitenin önündeki çınarın altında üçayaklı bir darağacı kurulmuştu. Bu idam sehpasının etrafı jandarma ve polis ile koridor altına alınmıştı.
Binanın önünde İngiliz ve Fransız askeri kuvvetleri de yer almıştı. İnfaz alanında bulunan Kemal Bey'e son sözü soruldu, o da suçsuz olduğu ve çocuklarını millete emanet ettiğini söyledi. Sonra da daha önce kaleme aldığı vasiyetini okudu ve 10 Nisan 1919 Perşembe günü akşam saat 19.30'da Bayezit Meydanı'nda idam edildi. Acele bir biçimde Kemal Bey'in cenazesi Kadıköy'e gönderildi ve 11 Nisan 1919 Cuma günü Türk bayrağına sarılarak çok büyük bir kalabalığın katıldığı merasim ile Kadıköy-Söğütlüçeşme'de
bulunan Mahmut Baba Türbesi mezarlığında yatan oğlunun yanına gömüldü."
Yapılan cenaze töreninde kararın protesto edildiğini anlatan Bostan, "Bir milyon Müslüman'ın Ermeniler tarafından katledilmesi konusunda hiçbir girişimde bulunmayan Damat Ferit Hükümeti'nin siyasi bir tavır ile verdiği bu cezayı kabullenmeyen halk, cenaze merasiminde büyük protesto gösterilerinde bulundu. Cenazeyi 'Türklerin Büyük Şehidi Kemal Bey' yazılı çelenkle karşılayan tıp öğrencilerinden başka, Aziz Mahmut Hüdayi Dergahı temsilcileri ve Kadıköy Mecidiye Dergahı Şeyhi Münip Bey de merasime katıldı.
Cenaze merasimine katılıp bu kararı haksız bulanlardan 8 kişi tutuklandı. Tutuklananlardan biri doktor, biri tıbbiye öğrencisi, biri Hariciye memuru, biri imam, biri de Tekke şeyhi idi. Ayrıca Üsküdar mevki kumandanı da cenazeye ancak 20 silahlı er gönderdiği için görevden alındı. Kemal Bey'in idam edilmesini Türk milleti hiçbir şekilde tasvip etmedi. Ona 'milli şehit' unvanını vererek sahip çıktı. Türkiye Büyük Millet Meclisi de eşi ve çocuklarına 14 Ekim 1922'de çıkarılan bir kanunla 'Hıdemat-ı Vataniye'
tertibinden maaş bağladı. Milli şehidimiz Kemal Bey, bugün sizin gibi bu millet ve bu din için canını verenleri minnet ve şükranla anıyoruz. Ruhunuz şad olsun" ifadelerini kullandı.
(AS-AS-CC-Y)