Türkiye'deki sigara yasağı İspanya'ya model oldu

Referans gazetesi yazarlarından Barçın Yinanç Türkiye'de uygulanan sigara yasağının İspanya'ya da model olduğunu köşesinde yazdı.

Türkiye'deki sigara yasağı İspanya'ya model oldu
Sigara yasağını öyle kanıksamışız ki, İspanya'da bar ve restoranlarda fosur fosur sigara içenlere rastlayınca şaştım kaldım. Aslına bakarsanız sigara yasağı Türkiye'den çok daha önce uygulamaya konmuş. İşyerlerinde sigara içilmiyor da bar ve restoranlarda bu yasağa uyan pek yok. İspanyol hükümeti önümüzdeki günlerde, yasağa uymaya zorlayacak bazı yasal değişiklikler düşünüyor. Bu yüzden İspanyol Sağlık Bakanı Türkiye'deki yasaları incelemek ve uygulamayı görmek için önümüzdeki günlerde Ankara'ya gelmeyi planlıyor.
Kabul edelim ki Türkiye'de sigara yasaklarına uyumda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın sigara karşıtlığı büyük rol oynuyor. Başbakan'ın sopası olmasa, düşünce özgürlüğü gibi temel insan hakları konularında yasakçı olan, ancak günlük yaşamda kuralcılığı sevmeyen Türk toplumu, sigara yasağını güzel güzel delerdi. İspanya'da ise her şeyden önce Başbakan Zapatero bir sigara tiryakisi. Böyle olunca, en azından bar ve restoranlarda yasağı takan olmuyor.

Erdoğan'ın bu koyu sigara düşmanlığı neyse ki Zapatero ile yakın bir dostluk kurmasına engel olmamış. İkisinin de ortak özelliklerinin başında, Sarkozy-Merkel ikilisinden fazlaca hazzetmemeleri geliyor olsa gerek.
Sarkozy ile Merkel'in Zapatero'nun rakibi muhafazakârları desteklemek için seçim kampanyası sırasında İspanya'ya geldiğini büyük bir şaşkınlıkla karşılayınca, İspanyol meslektaşım, "O kadar şaşırmayın, bu zaten ilk değildi" dedi. Devletler arasında iç işlerine karışmama ilkesinin delik deşik olduğu Avrupa'nın, onca bağırış çağrışa karşın, Avrupa Birleşik Devletleri yolunda hiç de azımsanmayacak bir mesafe kat ettiğini söyleyebiliriz. Tabii Zapatero ile Erdoğan'ı birbirine yakınlaştıran tek konu Sarkozy-Merkel ikilisine duyulan antipati değil. Zapatero'nun hiç beklenmedik bir şekilde iktidara gelmesi, İspanyol elitleri açısından "ötekinin temsilcisinin" amiyane tabirle "baldırı çıplakların" ülkenin yönetimine geçmesi şeklinde görüldüğü belirtiliyor. İspanya'da Erdoğan ve AK Parti'yle de ilgili olarak "ötekinin temsilcisi, elitlerin kontrolündeki kurulu düzen karşıtı" olduğu şeklinde bir algılama var ki bu da Zapatero hükümeti nezdinde ayrı bir sempatiyle karşılanıyor.
İşte bu nedenle Zapatero hükümetinin AB dönem başkanlığına geçmesi Türkiye açısından önemli bir avantaj sağlayabilirdi. Ne var ki artık katılım müzakerelerinde açılabilecek çok az sayıda başlık kaldı ve bunların pek çoğundaki gecikme, Türkiye'nin, kendi iç zorlanmalarından kaynaklanıyor. Hal böyle olunca üyelik müzakereleriyle igili çok fazla mesafe kaydedemeyeceğinin farkına varan Zapatero hükümeti, çareyi Türkiye'nin görünürlüğünü artırıcı adımlara başvurmakta buldu. Örneğin bir Avrupa ülkesinin, AB dönem başkanlığı sırasında ikili zirve yapması mutat bir uygulama değil. Dönem başkanlığı o kadar vakit alıyor ki, bir devlet büyüğünün ağırlanmasına zaman kalmıyor. İspanya bu anlamda bir istisna yaparak Türkiye-İspanya zirvesine ev sahipliği yaptı. Başbakan Erdoğan da yanında on bakanla geçen ay Madrid'e bir çıkarma yaptı. Aslında Başbakan neredeyse tüm kabineyi Madrid'e taşıyacakmış da yasalara takılmış; zira aynı anda yurtdışında bulunabilecek bakan sayısı Türkiye'de 10'la sınırlanmış durumda. Sağlık Bakanı'nın Türkiye'yi ziyaret etmesi de zaten bu zirve sırasında kararlaştırılmış. Bu arada Erdoğan'ın önümüzdeki üç ay içinde Madrid'e üç kez daha gelmesi gündemde. 22 Mayıs'taki UEFA zirvesi için Zapatero'dan davet alan Erdoğan'ın ayrıca Medeniyetler İttifakı Zirvesi ve AB Latin Amerika Zirvesi için de Madrid'i ziyareti planlanıyor.
Tabii iki tarafın bürokratları da en üst düzeydeki bu siyasi yakınlaşmanın, diğer alanlara da daha somut olarak yansıması için çalışıyor. Örneğin denizaltı ihalesinde Almanlarla ciddi bir yarışa giren İspanyollar ihaleyi kaybedince bayağı bir düş kırıklığına uğramışlar. Bu durum bana İngiliz bir bakanın Türkiye'ye sitemini anımsattı: "Size AB konusundaki en büyük desteği biz veriyoruz; buna karşın ticaretimiz Fransa ile Almanya'nın gerisinde." İspanyolların da yakında benzer bir sitemde bulunmaları yakındır.