Merkez Bankası Başkanı Adana'da

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Durmuş Yılmaz, ocak ayında vergi ayarlamaları, işlenmiş gıda fiyatlarındaki artış ve baz etkileri sebebiyle yılın birinci yarısında enflasyonun yüksek olacağını, ancak ikinci döneminde düşeceğini belirterek, 'Bu sebeple kur politikasını değiştirmedik' dedi.

Merkez Bankası Başkanı Adana'da
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Durmuş Yılmaz, ocak ayında vergi ayarlamaları, işlenmiş gıda fiyatlarındaki artış ve baz etkileri sebebiyle yılın birinci yarısında enflasyonun yüksek olacağını, ancak ikinci döneminde düşeceğini belirterek, "Bu sebeple kur politikasını değiştirmedik. Sanayici ve iş adamları da bizim politikalara göre işlerini yapsın. Enflasyon yükselmeyecek" dedi.

Yılmaz, Merkez Bankası, Adana Sanayi Odası (ADASO) ve Dünya Gazetesi iş birliğiyle düzenlenen "Para Politikaları" konulu toplantıya konuşmacı olarak katıldı. Yılmaz konuşmasına, dün toplanan Merkez Bankası Para Politikası Kurulu'nun yükselen enflasyona rağmen faiz oranlarında değişiklik yapmamasına değindi. Yılmaz, ocak ayında enflasyonun hükümetin bütçe açığını gidermek için uygulamış olduğu vergi ayarlamaları, işlenmemiş gıda fiyatlarındaki artış ve baz etkileri sebebiyle yükseldiğini ifade etti.

Yılmaz, enflasyonun şubat ayında da belirgin bir yükseliş göstereceğini ve bir müddet hedefin üzerinde kalacağını anlatarak, "Temel enflasyon göstergelerinin de baz etkisi sebebiyle yıl ortasına kadar sınırlı bir artış gösterecek. Ancak yıl boyunca hedefin altında seyretmeye devam edeceğini öngörüyoruz. Bu çerçevede, geçici etkiler ortadan kalktığında enflasyon tekrar düşüş sürecine girecektir. Yılın ilk döneminde enflasyonda artış olsa da, ikinci dönemde enflasyonun düşeceğini öngörüyoruz" diye konuştu.

İzlenen para politikasının desteği ile kredi piyasasında olumlu gelişmelerin sürdüğünü, bununla birlikte küresel ekonomideki sorunların henüz tam giderilememiş olduğunu ve toparlanmanın gücüne ilişkin belirsizliklerin devam ettiğini dikkate alan kurul'un, faizin uzun süre düşük düzeylerde tutulması gerektiğine karar verdiğine dikkat çeken Yılmaz, "Burada sanayiciler benden bir mesaj bekliyor. Ben mesajımı veriyorum. Enflasyonun yükselmesi geçici bir durum. Enflasyon bizim öngördüğümüz rakamlara ikinci dönem dönecektir. Biz böyle öngörüyoruz. Sanayici ve iş adamları bize güvensin ve işini buna göre yapsın. Bugünkü enflasyon rakamlarına aldanıp işlerini ona göre yapmasın."

Yılmaz, 2008 yılının sonlarında başlayan ekonomik krizden de ABD'de ve AB'de çıkış olduğunu, tüm dünyada ılımlı bir eğilim olduğunu vurgulayarak, "Büyüme göstergeleri de krizin dibe vurduğunu ve çıkış olduğunu gösteriyor. Ancak bu çıkışın ABD'de daha hızlı, AB'de daha yavaş olacağını öngörüyoruz. Ilımlı havaya rağmen bankacılık sektöründeki risklerden ve kırılganlık ülkeleri düşündürüyor. Ancak Türkiye 2001 yılında bankacılık sisteminin iflas etmesinin ardından sıkı bir bankacılık yapısı oluşturmasından dolayı bu riskten uzak duruyor. Türkiye bankacılık sistemi ekonominin dibe vurduğu bir dönemde bile sanayicisine kredi verecek durumdayken Avrupa ve ABD'de bankacılık sisteminin bu altyapısı yok" dedi.

Krizden çıkışın görünmesiyle birlikte krizin en yüksek seviyeye ulaştığı dönemde yüzde 18,3 ile işsizlik rekoru kırarken, 2009 yılının son çeyreğinden itibaren yaşanan kıpırdanmadan dolayı işsizlikte 2 puanlık bir azalma olduğunu ifade eden Yılmaz, "İşsizlik yüzde 16,4'e düştü. İstihdam koşullarında bir miktar iyileşme gözlenmekle beraber, işsizlik oranları halen yüksek seviyelerde seyrediyor. Ekonomide kaynak kullanım oranı bir müddet daha düşük düzeylerde kalacak. İşsizlik uzun süre daha yüksek kalmaya devam edecek" diye konuştu.

Yılmaz Türkiye'nin kredi notunun yatırım yapılabilir seviyelere çıkmasının sürpriz olmayacağını belirterek, "Sabit sermaye harcamalarının ilk kez ocak ayında pozitif olması olumlu bir gelişme. Merkez Bankası'nın 8 milyar liralık tahvil alımının, piyasa getirileri üzerinde herhangi bir etkisi olmuyor. Ekonomi toparlanma yoluna giriyor. Bu da esas olarak iç talepten kaynaklanıyor. Yatırım harcamalarının kriz öncesi seviyeye ulaşması uzun sürecektir. Kısa vadede ise belirgin ivmelenme beklenmiyor. Reel ücretlerin kriz öncesi seviyelere ulaşması zaman alacaktır" şeklinde konuştu.


"MB BAĞIMSIZLIĞI KONUSUNDA BİZ TARAFIZ"

Yılmaz, MB'nin bağımsızlığı konusunda da, "Herkes elini vicdanına koysun, MB bağımsızlığına kavuştu. 2001 yılından önce 30-35 yıllık dönemde, Türkiye ne yaptı, ne başardı ve MB-hükümet ilişkileri nasıldı? Ve 2001 krizinden sonra MB yasası değiştirilip, MB bağımsız olduktan sonra ne tür mesafeler aldı? Bunu kamuoyu tartışmak istiyorsa tartışsın. Bence de tartışması gerekir. Ancak şunu söylüyorum. MB bağımsızlığı yasayla verilmişti ve yasayla geri alınabilir. MB'yi yönetenler, insandır. Hata yapmaz diye bir şey söz konusu değildir. Toplumu yöneten, biz değiliz. Toplumu yönetenler, millete hesap verenler, sandıkla gelip sandıkla gidenler. Dolayısıyla biz aldığımız kararlarda kimseye hesap vermez değiliz. Bizim konumuz hükümete ve topluma karşıda hesap verme zorunluluğu getirmiştir. Kanun MB'ye yetki vermiştir. Bağımsızlık budur ve bundan ibarettir. Ve bunun da doğru olup olmadığı konusunda, ki bana göre doğrudur, 2001 krizinden önceki 30-35 yıllık Türkiye'nin deneyimleriyle, krizden sonraki deneyimleri orta yere koyup herkes başını 2 elinin arasına koyup düşünsün ve tartışsın. Biz buna tarafız, ben daha fazla şey söylemek istemiyorum" dedi.

"KAMU TARAFINDAN ÜRETİLEN RAKAMLAR ÜLKEMİZİN NAMUSU, İFFETİDİR"

Kamu tarafından üretilen rakamların ülkenin namusu olduğunun altını çizen Yılmaz, şöyle devam etti: İktidarda kim bulunursa bulunsun. Bunların başında kim bulunursa bulunsun. Bir ülkeye yapılabilecek en büyük kötülük, bu rakamları manipüle etmektir. Biz metodolojilerimizi, yöntemleri eleştirebiliriz. Daha iyi nasıl yapılabilir, söyleyebiliriz. Ve söylemek zorundayız. Bu bilenlerin de boynunun borcu. Böyle yapmayın da böyle yapın daha sağlıklı rakamlar bulursunuz demek hepimizin boynunun borcu. Ancak ortaya konulan metodoloji açıklandıktan sonra ve kamuoyuyla paylaşıldıktan sonra ölçülen rakamların sağlığına güvenmek en sağlıklı yoldur diye düşünüyorum. Şu an Yunanistan'ın başına geleni görüyorsunuz. Arjantin'in son 15 yılda yaşadığı durumu biliyorsunuz. Dolayısıyla bu rakamlar ülkenin namusudur, iffetidir diye düşünüyorum. Ancak gerçekten bildiğiniz varsa, yeteneğiniz varsa, onu öyle değil de böyle ölçün diyelim. Şu andaki rakamlara güvenelim diyorum. Bu rakamları spelükasyon konusu yapmayalım."

Adana Sanayi Odası Başkanı (ADASO) Ümit Özgümüş, son dönemlerde özellikle Çin ve Hindistan'ın büyüme gösterdiğini ancak bu büyümenin Türkiye'ye bir fayda sağlamadığını belirterek, "Türkiye, Çin ve Hindistan'a ihracattan çok ithalat yapıyor. Bu sebeple bu ülkelerin büyümesi Türk ekonomisine katkı sağlamıyor. Türkiye'de kriz teğet geçmesine rağmen krizi tam hisseden ülkeler yüzde 4-5 büyüme yakalarken Türkiye bu büyümeyi yakalayamadı" dedi

Özgümüş, Türkiye'de MB'nin 2001 yılından sonra bağımsız hala getirildiğini, MB'nin müthiş yetkisinin olduğunu ancak sorumluluğu olmadığını anlatarak, "Türkiye'de yargı, yürütme ve yasama erkleri vardır. MB bunun neresindedir? Yürütme mi, yargı mı, yasama mı?. Hiçbiri değil. Bu karışıklığın giderilmesi için MB'nin bağımsız olmaması gerekiyor" dedi.

Özgümüş, TÜİK'in açıkladığı rakamların da yanlış ve abartılı olduğunu, TÜİK'ten bakanlık kanalıyla istatistik istemelerine rağmen bir türlü alamadıklarını kaydetti. Toplantıya Adana Valisi İlhan Atış ve çok sayıda sanayici katıldı.