ABD'li askerden şaşırtan yazı...

Amerika'nın en saygın gazetelerinden biri olan New York Times'ta bir yazı kaleme alan ABD'li bir asker, İran'ın nükleer silah sahibi olmasının kendilerinin çıkarına olduğunu iddia etti.

İran’ın Pazartesi günü Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’na (UAEK) elindeki uranyumun zenginleştirme derecesini yükselteceğini bildirmesi, Washington’ın İslam Cumhuriyeti’ne yönelik yaklaşımlarının hiçbir yere varamadığını ortaya koydu.

ABD Hava Kuvvetleri’nde görevli Adam B. Lowther’ın New York Times için kaleme aldığı makalede, bu aşamadan itibaren yapılması gereken şeyin İran’ın oluşturduğu nükleer tehdidin nasıl anlaşıldığının değil, mevcut planın değiştirilmesi olduğu ifade edildi.

ABD ÇIKAR SAĞLAYABİLİR

Lowther, İran’ın bir nükleer bomba yapma ihtimalinin ABD için bazı avantajları olduğunu belirtti ve bunları beş madde altında sıraladı:

İlk olarak Lowther, İran’ın nükleer silahlar geliştirmesinin, ABD’nin El Kaide gibi Sünni Arap terörist grupları yenmek için bir fırsat yaratacağını savundu.

İran’ın nükleer silahlara sahip olması öncelikle ABD için değil komşuları için bir tehdit oluşturacaktır. Washington, El Kaide gibi örgütlere yataklık eden otokratik Arap rejimlerini İran’ın nükleer silahlarına karşı koruması karşılığında, bu ülkelerden ekonomik, politik ve sosyal alanda reforma gitmelerini isteyebilir.

Ortadoğu’nun otokratik rejimleri bugüne kadar petrol gelirlerine güvenerek tavır değiştirmeyi kabul etmemişti. Ancak İran’ın nükleer güce sahip olması sadece bölgesel dinamikleri değiştirmekle kalmadı aynı zamanda ABD’nin bu ülkelerden bazı reformlar talep etmesini sağlayacak bir zemin hazırladı.

İkincisi, oluşturduğu nükleer kalkanla Ortadoğu’nun koruyucusu haline gelecek olan ABD, Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü’nün (OPEC) kartelini kırabilir. Bu sayede petrol üretim miktarı ve fiyatları üzerinde kontrol sağlayan ABD, her yıl milyarlarca dolar tasarruf edebilir.

İRAN TEHDİDİ İSRAİL’İ BARIŞA ZORLAYABİLİR

Üçüncüsü, İsrail, İran’ın nükleer programı dolayısıyla kendisini tehdit altında hissettiğini defalarca ortaya koydu. Filistinliler de Tel Aviv’n kaygılarını paylaşıyor çünkü İsrail üzerine yapılacak bir nükleer saldırı onları da tehlikeye atıyor. Tarafların bu ortak kaygısı, yıllardır tıkanmış durumda olan Ortadoğu barış görüşmelerine yeniden hız kazandırabilir.

Buna karşın İsrail’le Filistinliler arasında barış sağlanması Tahran’ın İsrail’e yönelik tehditlerinin de zayıflamasını ve bölgedeki gerginliğin sona ermesini beraberinde getirecektir.

Dördüncüsü, ABD’nin nükleer tehdit altına girecek Ortadoğulu müttefiklerine silah ve mühimmat ile eğitim ve danışmanlık sağlaması sadece hem mevcut ittifakın geliştirilmesini sağlamayacak, ABD savunma sanayisine de ihtiyaç duyduğu hızı kazandıracaktır.

Pentagon’un önümüzdeki yıllarda kemer sıkma politikaları uygulaması ve Boeing’in savunma sanayisi alanından çıkması durumunda ABD’de pek çok kişi işsiz kalabilir. Çin’in yükselmekte olan askeri gücü de ABD’yi gölgede bırakabilir. İran’ın nükleer silah geliştirmesi bu felaketlerin önlenmesini sağlayabilir.

MİLYAR DOLARLIK TASARRUF

Son olarak, ABD bölgedeki otokratik rejimlere dolar akışını kesebilir. Washington bunu sadece petrolün fiyatını aşağı çekerek ve silah ihracatını artırarak değil, güvenlik sağladığı ülkelere bu güvenliğin bedelini ödeterek yapacaktır. Uzun vadede ABD’nin terörle savaşında zafere ulaşması, Irak ve Afganistan’daki savaşlara akan milyarlarca dolardan tasarruf edilmesi anlamına gelecektir.

ABD’nin petrol fiyatlarını aşağı çekip, silah ihracatını artırarak otokratik rejimlerin hakim olduğu bölgeye dolar akışı sağlaması. Uzun dönemde, teröre karşı alınacak zafer deniz aşırı ülkelerde yürütülen terör karşıtı operasyonlara akıtılan on milyarlarca dolarlık vergiyi ortadan kaldırabilir.

Diğer yandan İran gibi istikrarsız, ABD karşıtı bir rejimin nükleer savaş başlatmasının çok büyük olumsuz sonuçlar taşıyacağı görüşünü savunanlar da var. Ancak Lowther bu riskin pek çok kişinin görüşünün aksine çok küçük olduğu görüşünde.

NÜKLEERİN CAYDIRICI ETKİSİ

İran’ın elinde nükleer silah olmasıyla daha sorumlu bir tavır takınacağını belirten Lowther, Sovyetler Birliği ve ABD arasında 50 yıl süren çatışmanın nükleer silahların caydırıcı etkileri sayesinde “soğuk” savaş olduğunu ifade etti.

İran’ın nükleer güce erişmesi, tıpkı Soğuk Savaş dönemi Avrupası’nda olduğu gibi bölgesel dinamikler oluşmasını sağlayacaktır. Suudi Arabistan ve Irak, İran korkusuyla bölgedeki daha küçük ülkelerle işbirliğine gidebilir. Dahası ABD’nin Avrupalı müttefikleri ve hatta Çin ve Rusya bu koşullar altında İran’la kurdukları ticaret ilişkilerini bir kez daha gözden geçirebilir.

İran uranyum zenginleştirme programının ABD’lilerin yüreklerine korku salacağını düşünüyor olabilir. Aslına bakılırsa bu durum Ortadoğu’da ABD etkisinin yeniden doğuşunu simgeliyor.