180 derecelik dönüş yaptı

AB'nin ilk Başkanı Herman Van Rompuy, Türkiye konusunda 180 derecelik bir dönüş yaptı.

180 derecelik dönüş yaptı
AB’nin ilk Başkanı Herman Van Rompuy, görevde kaldığı 1 yılda Türkiye konusunda 180 derecelik bir dönüş sergiledi. Daha önce “İslam ülkesi Türkiye asla AB’ye üye olamaz” diyen Rompuy dün, “Müzakereleri beklemeden Türkiye ile yakınlaşmalıyız” diyerek Türkiye’ye övgüler yağdırdı.

Avrupa Birliği’nin Anayasası olarak nitelendirilen Lizbon anlaşması gereğince 2009 yılının Kasım ayında birliğin başına seçilen ilk lider olmayı başaran Belçika lideri Herman Van Rompuy, Türkiye karşıtlığıyla bilinen Fransa lideri Nicolas Sarkozy ve Almanya başbakanı Angela Merkel tarafından özel olarak bu görev için hazırlanmıştı. İngiltere eski başbakanı Tony Blair’in AB Başkanlığı’nı elde etmesini engellemek için medya tarafından “Türkiye karşıtlığı ve şiir sevgisi dışında hiçbir önemli özelliği olmayan bir isim” diye tanımlanan Belçika lideri özellikle Türkiye aleyhindeki sözleriyle Merkel ve Sarkozy’nin üzerinde kolayca uzlaştığı isim oldu ve o günden bu yana AB Konseyi Başkanlığı’nı yürütüyor, zirvelere başkanlık ediyor. Yani teoride AB’nin 1 numaralı ismi...

Önemli komşumuz

Van Rompuy’un bu süre içerisinde geçirdiği “evrim” de dün ilk kez çok belirgin bir şekilde görüldü. Daha önce Türkiye’yi “İslam devleti” olarak tanımlayan, Türkiye’nin üyeliğinin Avrupa’nın Hristiyan mirasını sulandıracağını söyleyen Van Rompuy, “Türkiye Avrupa’nın parçası değildir ve hiçbir zaman da olmayacaktır. Avrupa’da geçerli olan ve Hristiyanlığın da temellerini oluşturan evrensel değerler, Türkiye gibi büyük bir İslam ülkesinin kabulü durumunda gücünü kaybedecektir” ifadelerini kullanmıştı. Oysa ki Belçikalı siyasetçi, dün AB Dönem Başkanlığı’nı devralacak Hırvatistan’a yaptığı resmi ziyarette Türkiye ile yakınlaşmanın önemine vurgu yaptı. Van Rompuy, Macar Bilimler Akademisi’nde yaptığı konuşmada, AB’nin “önemli komşusu“ Türkiye’yi 1999 yılında aday ülke olarak kabul ettiğini ve 2005 yılında katılım müzakerelerini başlattığını hatırlattı. Müzakerelerle ilgili “Bunlar zor ve karmaşık. Fakat gelecek yıl daha da ilerleme şansımız var. Türkiye’yi AB standartlarına kısmen ulaştıran reform çabaları etkileyici sonuçlar verdi” diyen Van Rompuy, “Türkiye aynı zamanda çevresinde, her zamankinden aktif rol oynuyor, Suriye ve İsrail arasında arabuluculukta ya da Ermenistan’la bağlantılarını geliştirirken” ifadesini kullandı.

Saygınlık başarıya bağlı

Türkiye’nin 4 üye ülkenin yanısıra AB’nin kendisi gibi zaten G20 kulübü üyesi olduğunu belirten Van Rompuy, “Bence AB, müzakerelerden bir sonuç çıkmasından bile önce, Türkiye ile yakın ortaklık geliştirmelidir” diye konuştu. Van Rompuy, “AB’nin küresel oyuncu olarak saygınlığı yakın çevresindeki başarısına bağlıdır” dedi.

Felsefe okudu

Avrupa Birliği’nin ilk başkanı olarak geçen aralık ayında göreve başlayan Herman Van Rompuy, Belçikalı bir siyasetçi. Lizbon anlaşması uyarınca AB başkanlığı görevine getirilmeden önce Belçika’nın 49’uncu başbakanı olan Van Rompuy, 1947 yılında Brüksel’de doğdu. Üniversitede felsefe eğitimi alan daha sonra da ekonomi masteri yapan Van Rompuy, bir süre Belçika merkez bankasında çalıştı. Daha sonra Üniversitede ders vermeye başladı. 1988 yılında milletvekili seçildi. 1993-1999 yılları arasında Maliye Bakanlığı yaptı. Bu süreç içinde Belçika’nın dış borçlarını yüzde 35 azalttı. 2007 yılındaki seçimlerde ise partisi iktidara gelince Yves Leterme’nin yerine başbakan oldu. 2009 Kasım’ında tüm AB üyelerinin desteğini alarak AB’nin ilk başkanı oldu.

Cengiz Aktar bu dönüşü öngörmüştü

Vatan yazarı ve AB uzmanı Dr. Cengiz Aktar Rompuy’un seçilmesi sonra yazdığı analiz yazısında bu u-dönüşünü öngörmüş ve “Görevdeyken böyle konuşamaz” demişti. İşte Aktar’ın yazısından satırbaşları: Belçika Başbakanı Herman Van Rompuy’un Türkiye’nin üyeliği konusunda verdiği beyanlar muhalefet yıllarına dayanıyor, bu beyanların bugün sorumluluk taşıyan bir görevde bulunan başbakanın görüşlerini yansıttığı söylenemez. Eğer böyle olsaydı, başbakan olur olmaz Avrupa Birliği’nde Türkiye karşıtlığının başını çeken Sarkozy’yle birlikte hareket ederdi. Belçika kimi batı Avrupa ülkelerinin aksine başından beri, her zaman ve kim hükümet olursa olsun Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine destek veren bir AB üyesidir.