Bahçeli: Bu tehlikeli süreçte herkes sorumlulukla hareket etmeli

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, içinden geçilen bu tehlikeli süreçte herkesin büyük bir sorumluluk duygusu içinde harek

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, içinden geçilen bu tehlikeli süreçte herkesin büyük bir sorumluluk duygusu içinde hareket etmesi gerektiğini söyledi.

Yazılı bir açıklama yapan Bahçeli, Türkiye'nin ve Türk milletinin milli birliğini, dayanışma ve kardeşlik ruhunu, huzurunu ve güvenliğini hedef alan çok yönlü hain tahriklerin son dönemde bilinçli ve planlı bir şekilde hız kazandığını ve yaygınlaştığını savundu. Amacın bin yıldır bir arada kardeşçe yaşayan Türk milleti ailesinin içine etnik köken, dil ve mezhep ayrılığına dayalı fitne sokmak ve milleti bu farklılıklara göre ayrıştırarak bir çatışma ortamının şartlarını hazırlamak olduğunu ileri süren Bahçeli, son günlerde Kahramanmaraş'ta yaşananlar ve PKK'nın siyasallaşma stratejisi uyarınca siyasi gündeme taşınan tahrikler ve girişimler üzerinde herkesin çok iyi düşünmesi gerektiğini vurguladı.

Kahramanmaraş'ta 1978 yılında meydana gelen müessif olayların 32. yıl dönümü vesilesiyle 19 Aralık günü düzenlenen anma toplantısı ve bununla bağlantılı yaşanan gerginliklerin milleti derin bir endişeye sevk ettiğini dile getiren Bahçeli, bu olayları vesile ederek başlatılan Milliyetçi Hareket'i ve Ülkücü camiayı zan ve töhmet altında bırakmayı amaçlayan organize karalama kampanyasının ise esef ve ibret verici olduğunu kaydetti.

Bazı basın ve yayın organlarının söz birliği etmişçesine anma toplantısını protesto eden bir grubu Milliyetçi Hareket ve Ülkücü camiaya maletme çabalarını şiddetle kınayan Bahçeli, bunun bir art niyet ve sorumsuzluk örneği olduğuna dikkat çekti.

Bahçeli, şu uyarılarda bulundu: "1978 yılında Kahramanmaraş'ta yaşanan ve bu vatanı ve milleti seven herkesi kedere boğan olayları anmak için 32 yıl içinde anma toplantıları tertiplenmemişken, bu yıl böyle bir toplantıya neden gerek görülmüştür? Bu toplantıyı böyle bir zamanlamayla tertipleyen derneklerin yöneticilerinin Alevi-İslam inancını benimseyen kardeşlerimizin sorunlarının çözümünde nerede durdukları, Alevi toplumunu temsil durumları ve bu süreçte neyi amaçladıkları Türk milli için merak konusudur. Kahramanmaraş'ta yaşanan gerginliklerin nereden kaynaklandığı, nasıl gerçekleştiği ve kimlerin ve hangi çevrelerin bu tahriklerin içinde yer aldığının Emniyet güçlerimizce bilinmesi gerekmektedir."

"BAĞLANTILAR BİR AN ÖNCE ORTAYA ÇIKARILMALIDIR"

Başbakan ve İçişleri Bakanı'na çağrıda bulunan Bahçeli, şu soruları cevaplamalarını istedi: "1978 olaylarının gündeme geldiği her vesilede sık sık adı geçen ve televizyonlarda konuşturulan bir kişinin son gerginliğin yaşandığı mahalde bulunması karşısında emniyet güçleri ne yapmışlar, bu konuda uyarı niteliğinde bir girişimde bulunmuşlar mıdır? Anma toplantısını protesto eden grubun içinde yer alan şahısların eşkali fotoğraflarda ve emniyet güçlerinin video çekimlerinde mevcuttur. İçişleri Bakanı'na çağrımız bu somut verilerden hareketle bu şahısların kimliklerini ve bağlantılarını bir an önce ortaya çıkarmasıdır. Emniyet teşkilatımız olayla ilgili çok yönlü bir araştırma ve soruşturma başlatmalı ve tahrikçileri, failleri ve kimlerle bağlantılı olduklarını hiç vakit geçirmeden belirlemelidir."

Milliyetçi Hareket ve Ülkücü camianın Türkiye üzerinde yapılan hesapların ve oynanan oyunların farkında olduğunun altını çizen Bahçeli, çok yönlü tahriklere karşı teyakkuz halinde olup sokak olaylarının dışında kalmaya büyük bir dikkat ve özen gösterdiğini hatırlattı. Protesto eden grubun içindeki bazı şahısların camia ile özdeşmiş bazı sembol ve simgeleri kullanmalarından hareketle bu vahim olayı Milliyetçi Hareket'in üzerinde yıkma gayretleri siyaset ve basın ahlakıyla bağdaşmayan hezeyanlar olduğunu ifade eden Bahçeli, olayları soruşturmak ve gerçekleri ortaya çıkarmanın hükümetin öncelikli görev ve sorumluluğu olduğunu belirtti.

İçişleri Bakanı ve emniyet teşkilatının bu nedenle çok yönlü ve kapsamlı bir araştırmayla bütün bu hususları açığa çıkartmak zorunda olduğunu vurgulayan Bahçeli, "Bu araştırma ve soruşturmanın sonuçlarını da herkes kabul etmek ve gereğini yapmak durumunda olacaktır. Herkes çok iyi bilmelidir ki dayanaksız ve maksatlı olarak Milliyetçi Hareket'i ve Ülkücü camiayı zan ve töhmet altında bırakmaya yeltenmek hiç kimsenin hakkı ve haddi değildir. Toplumsal olaylarda ve gösterilerde camiamızla bağlantısı olamayan bazı şahısların bizimle özdeşleşen simge ve sembolleri kullandıklarına geçmişte de şahit olunmuştur. Bu karanlık amaçlı kişilere karşı bundan sonra yerel teşkilatlarımızca gerekli tedbirler alınacak ve hak ettikleri tepki gösterilecektir. Herkesin bunu çok iyi bilmesi ve buna göre hareket etmesi yararlarına olacaktır." dedi.

"AYAKLANMA HAZIRLIĞIDIR"

Son dönemde PKK terör örgütü ve uzantılarının başlattığı Türkiye'yi bölme projelerinin fiilen hayata geçirilmesi girişimleri ve dayatmalarının anayasa ve kanunlara meydan okuyan bir ayaklanma hazırlığına dönüştüğünü iddia eden Bahçeli, bu amaçla birbiriyle uyumlu üç girişimin eş zamanlı olarak siyasi gündeme taşındığını savundu. Bunların "PKK'nın sivil uzantılarının Kürtçe'nin yaşamın her alanında kullanılması için başlattığı "iki dilli yaşam" kampanyası ve TBMM çatısı altına taşınan tahrikler, Demokratik Toplum Kongresi adı verilen kuruluşun tartışmaya açtığı "Demokratik Özerklik Modeli Taslağı" ve bir sivil toplum kuruluşunun hazırladığı ve Cumhurbaşkanı'na birkaç gün önce sunulan "PKK manifestosu niteliğindeki rapor" olduğunu anlatan Bahçeli, şöyle devam etti: "PKK ve taşeronları tarafından başlatılan bu üç girişimin ortak hedefi terör örgütünün Türkiye'yi bölme projesinin sözde siyasi süreçlerle hayata geçirilmesi ve bunun için fiili durum yaratılmasıdır. Bu girişimlerin temeli ve ortak amacı PKK'nın Türk milletinin dışında ayrı bir Kürt milletinin varlığının kabul edilmesi ve bunun devletin kurucu ortağı olarak Anayasa'da tescil edilmesi, Kürtçe'nin kamusal alanda ve eğitim sisteminde siyasi statü kazanması ve ilk aşama olarak demokratik özerklik adı altında ayrı bayrağı, Parlamentosu ve savunma gücü olacak eyaletler istemine geçilmesidir. Bu son köprübaşı tutulabilirse sıra nihai hedef olan Türkiye, İran, Irak ve Suriye'yi kapsayacak birleşik ve bağımsız Kürdistan devletinin kurulması gelecektir. PKK'nın milli kimlik, dil ve yönetim hakkı taleplerinin hayata geçilmesi halinde Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan 87 yıl sonra tek millet-tek devlet esasına dayanan üniter yapıdaki milli devlet yıkılacaktır. Bunun yerine etnik temelde ayrıştırılmış çok milletli, çok kimlikli, çok dilli ve coğrafi temelde özerk bölgelere ayrılmış parçalı bir ortaklık devleti kurulacaktır. İmralı canisi'nin demokratik cumhuriyet projesinin ve Başbakan Erdoğan'ın demokratik açılım ambalajına sarılı PKK açılımının anlamı ve sonucu bu olacaktır."

"KÜLTÜREL HAK TALEBİ DEĞİL"

Bu taleplerin masum ve meşru bireysel kültürel hak talebi olmadığını savunan Bahçeli, "Türkiye'den istenen Anayasa teminatında etnik ve siyasi azınlık hakları ve statüsüdür. Nihai amaç gün gibi ortadır. Etnik temelde ayrı bir millet ve milli azınlık olduğunun kabulü ve devletin niteliği ve yapısının bu ayrıştırmaya hukuki ve siyasi temel kazandıracak şekilde yeniden düzenlenmesi talep edilmektedir. Kaynaştırıcı bir millet yapısı içinde bin yıldır birlikte yaşayan Türk vatandaşlarının böyle bir zeminde ayrıştırılması sürecinin başlatılması, özerklikten ayrılıkçılığa ve bölünmeye giden yolu açacaktır. Türkiye bugün milli birliğini, Cumhuriyetin kuruluş ilkelerini ve milli varlığını hedef alan böylesine hain bir suikastla karşı karşıyadır. Tahriklerin hayasızca sürdüren etnik bölücüler gemi azıya almıştır. Teröristbaşı İmralı'dan terör örgütünü yönetmekte, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bölünmesi için yol haritaları hazırlamakta ve bu amaçla AKP hükümetiyle pazarlık ve müzakere yürütmektedir.

Başbakan Erdoğan'ın terör maşalarının ayaklanma hazırlığı niteliğindeki son girişim ve dayatmaları karşısında sessiz ve tepkisiz kalması bu bakımdan şaşırtıcı olmamıştır. Zira, PKK ve etnik bölücülerin en büyük cüret ve cesaret kaynağı Başbakan Erdoğan ve hükümetidir. Siyasi gündeme taşınan bölünme reçeteleri ve hız kazanan hayasız tahrikler Başbakan Erdoğan'ın başlattığı PKK açılımının ilk meyveleri ve sonuçlarıdır." ifadelerini kullandı.

Başbakan ve hükümeti bu noktaya gelinmesinin baş sorumlusu ve suç ortağı ilan eden Bahçeli, CHP'nin de sessiz ve tepkisiz kalması nedeniyle tepki gösterdi. Bahçeli, Kılıçdaroğlu'nun suskunluğunu sürdürmesinin ise Türk milletinde çok ciddi soru işaretleri oluşturduğunu ileri sürdü.

Milliyetçi Hareket; etnik köken, dil, din ve mezhep farklılıklarına bakmadan büyük Türk milletini ve bu büyük ailenin eşit ve şerefli mensuplarını bir bütün olarak kucaklayan siyasi misyonun adı olduğunu dile getiren Bahçeli, Türkiye'nin milli birliği, dirliği, kuruluş ilkeleri ve bin yıllık kardeşliğinin kendileri için her türlü düşünce ve hesabın önünde ve üstünde olduğunu kaydetti.

"Türkiye'nin milli birliğinin temel harcı ve sigortası olan Milliyetçi Hareket Türkiye'nin etnik köken, dil, din ve mezhep temelinde ayrıştırılmasına, çatıştırılmasına ve bölünmesine sonuna kadar direnecektir." diyen Bahçeli, sözlerini şöyle tamamladı: "Bu uğurda ödenecek bedel her ne ise bunu da büyük bir gönül ve vicdan huzuru içinde ödemeye hazırdır. Türkiye'nin içinden geçmekte olduğu bu karanlık dönemde herkes aklını başına almalı, ayağını denk atmalıdır. Türk milleti çaresiz değildir, Türkiye sahipsiz değildir. Türkiye'nin kuruluşundan 87 yıl sonra bölünmesi ve parçalanmasının tarihi süreçte kaçınılmaz bir sonuç olduğunu düşünenler varsa, onlara söyleyeceğimiz tek söz şudur: Tarih henüz nihai hükmünü vermemiş, büyük Türk milleti ve bu vatanı ve milleti karşılıksız seven Milliyetçi Hareket henüz son sözünü söylememiştir."