Meclis'te 2011 Bütçesi Görüşmeleri Başladı

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye'nin son 60 yılın en büyük krizini kendi tedbirleriyle atlattığını belirterek, "Ama daha da önemlisi bu dönemde krizin faturasını halkımıza çıkarmadık" dedi.

TBMM Genel Kurulu. 2011 Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere başladı. TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin'in yönettiği bütçe görüşmelerinin açılış oturumunda Maliye Bakanı Mehmet Şimşek bütçe sunuş konuşması yaptı. 2008 Eylül sonrasında şiddetlenen krizin, dünya ekonomisinde İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana görülmemiş boyutta bir ekonomik duraklama dönemine girilmesine neden olduğunu belirten Şimşek, ancak uluslararası kuruluşların ve ülkelerin aldığı olağanüstü önlemler sayesinde 2009
yılının ortalarından itibaren dünya ekonomisinin toparlanma eğilimine girdiğini anlattı. 2010 yılında güçlenen bu toparlanmanın, ülke grupları bazında farklılaşarak devam ettiğini söyleyen Şimşek, gelişmiş ekonomilerde büyüme zayıf seyrederken, Türkiye'nin de aralarında bulunduğu ve Asya'nın başı çektiği birçok gelişmekte olan ülkenin güçlü bir büyüme sürecinde olduğunu belirtti. Küresel ekonomideki güçlü toparlanmaya rağmen özellikle gelişmiş ekonomilerin kamu bilançolarında, banka bilançolarında ve hane
halkı bilançolarında ortaya çıkan tahribatlar ile yüksek işsizlik oranlarının ciddi bir kırılganlık kaynağı olmaya devam ettiğini dile getiren Şimşek, küresel krizde uygulamaya konulan genişletici maliye politikaları ve sıkıntıya düşen bankaların desteklenmesi sebebiyle, dünyada birçok gelişmiş ülkede, kamu finansman dengelerinde bozulmalar görüldüğünü anlattı. Kriz öncesi dönemde gelişmiş ülkelerde yaklaşık yüzde 2-3 aralığında olan bütçe açıklarının GSYH'ye oranının, 2010'da yüzde 8-9'lara, hatta bazı
ülkelerde çift haneli rakamlara ulaştığına işaret eden Şimşek, özellikle gelişmiş ülkelerdeki yüksek bütçe açıklarının beraberinde kamu borç stokunda önemli artışlara yol açtığını söyledi. Şimşek, bu durumun söz konusu ülkelerde kamu borçlarının sürdürülebilirliğine ilişkin ciddi kaygılara neden olduğunu dile getirdi. Türkiye'nin kamu borç dinamikleri yönünden bir ayrışma içinde olduğunu ifade eden Şimşek, krize rağmen kamu bilançolarında kalıcı bir tahribat yaşanmadığını, hiçbir bankanın batmadığını
vurguladı.
Küresel krizin, uluslararası ticaret üzerinde de olumsuz bir etki oluşturduğunu dile getiren Şimşek, dünya ticaret hacminde 2009 yılında bir önceki yıla göre yüzde 11 oranında bir daralma yaşandığını, bu yıl ise dünya ticaret hacminde yüzde 11.4 oranında bir artış beklendiğini açıkladı. Şimşek, bu artışın geçen yıl yaşanan kayıpları telafi edecek düzeyde olduğıunu söyledi.

"TÜRKİYE, AVRUPA VE OECD ÜLKELERİ ARASINDA EN HIZLI BÜYÜYEN ÜLKELERDEN BİRİ OLMAYI SÜRDÜRMEKTEDİR"
Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında birçok alanda ortaya çıkan ayrışmanın, enflasyon konusunda da kendini gösterdiğini ifade eden Şimşek, son dönemde güçlü iç talep ve yükselen emtia fiyatlarına bağlı olarak bazı gelişmekte olan ülkelerin enflasyon oranlarının, neredeyse kriz öncesindeki seviyelerine kadar yükseldiğini belirtti. Uluslararası finans piyasalarındaki olumsuz gelişmelerin ve küresel ekonomideki yavaşlamanın etkilerinin Türkiye'de 2008 yılının son çeyreğinden itibaren hissedilmeye
başladığını belirten Şimşek, Türkiye ekonomisinin, 2009 yılında iç ve dış piyasalarda talebin zayıfladığı ve beklentilerin olumsuz seyrettiği bir süreçten geçtiğini anlattı. Buna karşılık Türkiye'nin, AK Parti Hükümetlerinin hayata geçirdiği yapısal reformlar, sağlam makroekonomik temelleri ve güçlü bankacılık sistemi sayesinde 2010 yılında krizin etkilerini üzerinden en hızlı atan ülkelerden birisi olduğunu kaydeden Şimşek, "Türkiye ekonomisi kriz sürecinde aldığı proaktif önlemlerin de katkısıyla,
dünyadan pozitif yönde ayrışarak hızlı bir toparlanma sürecine girmiştir. Şunu da ifade etmek isterim ki bu ayrışma büyümede, istihdamda, kamu finansman dengelerinde, derecelendirme kuruluşlarının verdiği kredi notlarında ve ülke risk primi gibi temel göstergelerde kendini açık bir şekilde göstermektedir. Türkiye ekonomisi, bu yılın ilk üç çeyreğinde kaydettiği yüzde 8,9'luk büyüme performansıyla dünyada üst sıralarda yer almıştır. Türkiye, Avrupa ve OECD ülkeleri arasında en hızlı büyüyen ülkelerden
biri olmayı sürdürmektedir" diye konuştu.
2010'un dördüncü çeyreğine ilişkin verilerin güçlü görünümün devam ettiğini gösterdiğini vurgulayan Şimşek, AK Parti Hükümetleri olarak uzun yıllar çift haneli olan hatta bazen üç haneye çıkan enflasyonu tek haneye indirdiklerini ve küresel krize rağmen tek hanede tuttuklarını belirtti. Bugün itibarıyla Türkiye'nin risk priminin, kredi notu A düzeyinde olan İspanya ve İtalya gibi gelişmiş ekonomilerden daha düşük durumda olduğuna dikkat çeken Şimşek, yine bu dönemde notu iki kademe birden yükselen tek
ülkenin Türkiye olduğunu bildirdi. Türkiye'nin, son 60 yılın en büyük krizini kendi tedbirleriyle atlattığını dile getiren Şimşek, "Ama daha da önemlisi bu dönemde krizin faturasını halkımıza çıkarmadık. Kriz süresince Türkiye'nin ihtiyacı olan öğretmen, doktor, polis alımına devam ettik. Kamu çalışanlarına ve emeklilere enflasyonun çok üzerinde maaş artışları yaptık. Ülkemizi karayolları, demiryolları, havalimanları, hastaneler, üniversiteler ve okullar ile donatmaya devam ettik. Ancak dünyada birçok ülke
krizin faturasını doğrudan doğruya vatandaşına çıkarmıştır. Bu süreçte, birçok ülkede maaşlar dondurulmuş, hatta bazılarında düşürülmüş, emeklilik yaşı ve vergi oranlartnya ticaret hacminde 2009 yılı artırılmış ve yeni vergiler uygulamaya konulmuştur" şeklinde konuştu.

"TÜRKİYE EKONOMİSİ, DÜNYADAN AYRIŞARAK KRİZDE VE KRİZ SONRASINDA İSTİHDAM YARATMIŞTIR"
Türkiye'nin en önemli sorunlarından birinin işsizlik olduğuna işaret eden Şimşek, küresel krizle birlikte tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de işsizlik oranlarının yükseldiğini söyledi. Şimşek şunları söyledi:
"Ancak, hızla toparlanan Türkiye ekonomisi, dünyadan ayrışarak krizde ve kriz sonrasında istihdam yaratmıştır. 2007 yılından 2010 yılının ikinci çeyreğine kadar Türkiye ekonomisi yaklaşık 2,8 milyon ilave istihdam sağlamıştır. Aynı dönemde istihdam ABD'de yaklaşık 6,5 milyon, 27 AB ülkesinde 2,1 milyon kişi azalmıştır. Türkiye ise krizin etkilerinin en ağır hissedildiği 2009 yılında 83 bin kişi ile sınırlı da olsa net istihdam yaratmayı başarmıştır. Son bir yıl içinde ekonomik faaliyetlerdeki canlanma ve
istihdamın artırılmasına yönelik aldığımız tedbirler sayesinde işsizlik oranlarında önemli düşüşler sağladık. Mayıs 2009 döneminden itibaren azalış trendine giren mevsimsellikten arındırılmış işsizlik oranı yıllık bazda 2,1 puan azalarak Ağustos 2010'da yüzde 12 düzeyine inmiştir. Yüksek istihdam artışlarına rağmen, işsizlik oranlarının hala kriz öncesi seviyesine göre yüksek bir seviyede olması işgücü piyasamızın yapısal özelliklerinden kaynaklanmaktadır."
İşgücüne katılım oranında son yıllarda görülen artışların da işsizlik oranını artırdığına dikkat çeken Şimşek, işgücüne katılım oranının 2007'de yüzde 46,2 iken, 2010 Ağustos döneminde yüzde 49,7'ye yükseldiğini söyledi. Şimşek, "Hükümetimiz ülkemizin en önemli sorunu olarak gördüğü işsizliği çözmek için kısa, orta ve uzun vadeli tedbir ve politikaları uygulamaya koymuştur. Bu çerçevede ülkemizde işsizlik sorununun çözümü için ilk defa hükümetimiz bütüncül bir strateji olarak Ulusal İstihdam Stratejisini
belirledi. Çalışmalarımız eğitim-istihdam ilişkisinin güçlendirilmesi, işgücü piyasasının esnekleştirilmesi, kadınlar, gençler ve dezavantajlı grupların istihdamının artırılması, istihdam-sosyal koruma vergi ve prim borçlarını yapılandırdıklarını ifade eden Şimşek, mükelleflere birikmiş borçları için ödeme kolaylığı sağlayacakları düzenlemeleri içeren Kanun Tasarısını hazırladıklarını söyledi. Bunun bir af kanunu olmadığını dile getiren Şimşek, tüm mükellefleri kucaklayan, çok kapsamlı, ödeme kolaylığı
getiren bir düzenleme olduğunu söyledi. Siyasi kaygılarla alınan kararların ve popülist yaklaşımların sonuçlarını hep birlikte gördüklerini belirten Şimşek, geçmişi suçlayarak siyaset yapanlardan olmadıklarını ancak bu ülkenin AK Parti hükümetlerinden önce iç ve dış borç faiz ödemelerinin toplam vergi gelirlerini aştığı yılları da gördüğünü anlattı. Şimşek şunları kaydetti:
"Çiftçisine, çalışanına, üreticisine borçlu olan bir Devlet söz konusuydu. İçerideki makroekonomik istikrarsızlıklar ve alt üst olan mali dengeler, Türkiye'nin ilerlemesinin önünde engel teşkil etmekteydi. Biz, sağladığımız siyasi ve ekonomik istikrar ile bütün bunları ülkenin kaderi olmaktan çıkardık. AK Parti olarak siyasi sorumluluk ve riskleri üstlenerek Türkiye'nin uluslararası platformlarda saygınlığını tekrar kazanmasını sağladık. Bugün Türkiye, sağlam makroekonomik temelleri sayesinde, bölgesinin
ekonomik ve siyasi olarak en önemli ülkesi haline gelmiştir. Hedefimiz, bilgi toplumuna dönüşmüş, her alanda Avrupa Birliği standartlarını yakalamış ve dünya ile rekabet edebilen güçlü bir Türkiye'dir. Bu ülke insanının en iyiye layık olduğuna inanıyor ve bu uğurda gece gündüz özveriyle çalışmaya devam ediyoruz."