Euroleague'de Fenerbahçe Ülker dönemi

Bizim çocukluk ve ilk gençlik yıllarımızın Avrupa’daki efsanesi Yugoslavya idi. İster iste...

Bizim çocukluk ve ilk gençlik yıllarımızın Avrupa’daki efsanesi Yugoslavya idi. İster istemez de ülkemizdeki birçok kişinin sempatisini kazanmıştı. Genç yaşta bir trafik kazası sonucu hayatını kaybetmiş olan Drazen Petroviç’i unutmak ya da hatırlamamak mümkün müdür? O yıllarda basketbolumuzun bugünkü seviyeye geleceği yönünde bir konu konuşuluyor olsaydı herhalde gülüp geçerdik. Nasıl futbolumuzu tartışıyorken El Clasico ile karşılaştırdığımızda bunun bambaşka bir şey olduğunu söylüyor ve ülkemizdekini yanına bile yaklaştıramıyorsak, aynısıydı.
Yıllardır Efes Pilsen’in yapmaya çalıştığı, dört yıl sonra Fenerbahçe Ülker’in geldiği Euroleague seviyesi basketbol izleyicisini fazlasıyla tatmin ediyor olmalıdır.
Fenerbahçe’nin dün akşam 30 sayı fark yaparak potasına 100 sayı bıraktığı takım bir zamanlar yanına bile yaklaşmaya çekindiğimiz, Drazen Petroviç’in eski takımı Cibona Zagreb’ti.
İster istemez geçmişle bugünü kıyaslama ihtiyacı duyuyoruz çünkü gelinen noktanın gösterişini vurgulamamız gerekiyor.
Fenerbahçe Ülker bu sezon Euroleague’in en istikrarlı takımı olma yolunda hızla ilerliyor. Adından başka, geçmişteki başarılarıyla ilgisi bile kalmamış Cibona’nın maçın başından itibaren Fenerbahçe Ülker’e iradesini teslim etmesinin temel nedenlerinden bir tanesi de buydu.
Fenerbahçe geçmişteki istikrarsız ve maçlara zor konsantre olan kimliğinin öylesine uzağında bir basketbol oynuyor ki rakip daha beşinci dakikada oluşan farkın bir daha kapanmayacağına inanıyor. Hatırlarsanız Siena maç boyunca birçok farklı taktik denemesine karşın yüzüne yerleşen umutsuzluğu maç boyunca taşımıştı.
Ömer Onan’ın peş peşe gelen sayılarından sonra Cibona’lı oyuncuların yüzlerine yerleşen o ifade de aynen bu ümitsizlikti.
Fenerbahçe Ülker’in maçın birinci periyodunda yakaladığı kapatılması zor farkla birlikte Cibona’nın maçın genel seyrini kabul etmesi bu karşılaşmanın havasını Euroleague klasmanından çıkarıp özellikle Kinsey’in yüklendiği momentumla direkt potaya gidilerek oynanan NBA basketboluna dönüştürdü; farklı bir keyif de verdi.
Fenerbahçe Ülker’in maç içinde yaptığı doğru rotasyonu rakibi ile karşılaştırmalı istatistikle göstermeye devam edeceğiz. Temsilcimizin en uzun süre oyunda kalan oyuncusu 27.44 ile Ömer Onan olurken, Cibona’da 36.17 ile Radoseviç ve 34.56 ile Bogdanoviç zaman buldular.
Yine önemli bir karşılaştırma vereceğim; bundan on sene önce şimdi Fenerbahçe teknik kadrosuna dâhil olmuş Damir Mrsic’in maçlarda 30 dakikanın üzerinde oyunda kaldığını, takım halinde onun ne yapacağına bakıldığını, iyi oynayıp 20 sayının üzerine çıktığında Fenerbahçe’nin maçları kazandığını, tersi durumunda da kaybettiğini hatırlatmak istiyorum.
Fenerbahçe Ülker’in genç oyuncularından Can 11.31, Erbil de kuşkusuz aradaki farkın da etkisiyle 8.38 dakika forma şansı yakalamış olduğunu not etmemiz gerekiyor.
Bu karşılaşmada da uzunlar çok iyi performans sergileyerek ribauntlarda Cibona’ya toplamda 45’e 29’luk üstünlük sağladılar.
Fenerbahçe taraftarı da basketbolcularının Euroleague havası ve bilinci ile görevlerini yapıyor olmalarının karşılığını, salonu doldurup, büyük destek vererek yerine getiriyor. Geçen sene bin kişiyi bile bulamazken ortalamasını bunun on katına çıkarmasının taraftarın basketbola karşı arzusunun ve beklentilerinin ifadesinin bir karşılığı olsa gerektir.



https://twitter.com/uzaygokerman

uzaygokerman@gmail.com