'Hayata Dönüş Operasyonu' Davası
"Hayata Dönüş Operasyonu" davası duruşmasında, sanıkların tutuklanması ve duruşmalardan vareste tutulmaları yönündeki talepler reddedildi.
Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmada konuşan Münevver Köz Aşçı, Bayrampaşa Cezaevi'nde operasyon düzenlendiği gün koğuşlarında ölüm orucunda olan kişilerin bulunduğunu, olaydan 2-3 gün önce heyetlerle yapılan tüm görüşmelerin kesildiğini söyledi. Aşçı, "Bu da bizde operasyon olacağı fikri oluşturdu. Operasyona karşı geceleri nöbet tutan arkadaşlarımız vardı. 19 Aralık'ta nöbetçi arkadaşlarımız koridorlarda askerlerin olduğunu söyledi" dedi. Nöbetçi arkadaşlarının koğuşlara giremeden
silah sesleri duymaya başladıklarını söyleyen Aşçı, "Karşı koğuştan askerler bize ateş etmeye başladılar. Bu sırada 2 video kamera ile operasyonun kaydedildiğini gördüm. Hastaneye gidip kimlik tespitimiz yapılıncaya kadar bu kayıtların devam etti. Koğuşlardayken içeriye gaz bombaları atıldı. Tahta sopalarla nefes almak için camları kırdık. Bir saat kadar sonra megafonla teslim olun çağrısı yapıldı. Çağrıda 'teslim olun, hepinizi gebertmeye geldik' deniliyordu. Tavanlara askerler yerleştirilmişti. Askerler
tarafından yapılan atışlara karşılık bizde slogan atmaya başladık. Yüzlerce bomba havalandırmaya atıldı. Havalandırmadan nefes alamıyorduk. O esnada farklı bir gaz bombası atıldı. Bunu soluduğumuzda bizde istemsiz hareketler başladı. Daha sonra soluk alamamaya başladım, baygınlık geçirdim" diye konuştu.
"Bombalar atılmaya başlandı. Bu bombalar sonucu yataklarımız yanmaya başladı" diye devam eden Aşçı, "Tavanlarda açılan deliklerden askerler tarafından demir çubuklu hortumlarla gaz veriliyordu. Kendimizi korumak için kalorifer peteklerinin suyunu kullandık. Suyla ıslatılmış havluyla kafamı kapattım. Asit yağmaya başladı. Saçlarım yandı. Diğer arkadaşlarımda aynı şekilde yandı" ifadelerini kullandı.
Alt katta bulunan yemekhaneye gittiklerini anlatan Aşçı, geride kalan arkadaşlarımızı kurtarmak için koğuşa doğru gittiklerinde Birsen Kars'ın yüzünün erimiş halde olduğunu gördüklerini kaydetti. Aşçı, arkadaşlarını kurtarmaya çalışırken tavan deliklerinden askerlerin kahkahalar attıklarını iddia ederek, " 'Hepinizi kebap gibi yapacağız. Diri diri yakacağız' diyorlardı. 13- 14 arkadaşımızı kurtardık bunlardan biri de Hacer Arıkan'dı. Bir arkadaşımızı kapının yakınlarında sıkışmış halde buldum. Ölmüştü. Biz
mutfakta yaralı arkadaşlarımıza yardım etmeye çalışırken mazgal kırıldı. Yemekhaneye bombalar atılmaya başlanıldı. Sonra sağlam olan arkadaşlarımızı da alarak, gardiyanların odasına götürdük. Yanan arkadaşlarımızın kıyafetlerini çıkarttığımızda, elbiselerinde yanık olmadığı ama vücutlarında yanık olduğunu gördük. Daha sonra havalandırmaya çıktık. Askerlerin karşısına geçerek el ele tutuşup halay çektik. Üzerimize itfaiye hortumuyla tazyikli su sıktılar. 2 saat bu suya maruz kaldık. Askerler bizi çember
içine aldılar. Komutan 'operasyon bitti. Tek tek teslim olun' dedi. Bizde onlara karşılık verdik. Askerler daha sonra çemberi daralttı ve tekmelerle zorla bizi yere düşürdüler. Bizi sürükleyerek koridora çıkardılar. Bahçeye çıkartıldığımızda bir askeri aracın bizi beklediğini gördüm. Çok sayıda ambulans bekliyordu" diye konuştu.
Sanıklardan şikayetçi olan Aşçı, dönemin cezaevleri genel müdürü, genelkurmay başkanı, jandarma genel komutanı, operasyonda görevli askerler ve dönemin adalet bakanı hakkında suç duyurusunda bulunduğunu söyledi.
Duruşmada söz alan müşteki avukatlarından Selçuk Kozaağaçlı ise, mahkemeye ilk geldiklerinde sanıkların davadan vareste tutulacaklarsa mahkemenin kabul etmemesini isteyeceklerini belirterek, ancak sanıkların daha önce ayrıntılı olarak verdikleri ifadelerini tamamen inkar ettiklerini savundu ve duruşmada bulunan sanıklar hakkında tutuklama kararı verilmesini istedi.
Sanık avukatlarından Tarık Kale de, tutuklama talebinin kabul edilmemesini isteyerek, ifadeleri alınan sanıkların duruşmalardan vareste tutulmasını talep etti. Duruşma savcısı da, tutuklama taleplerinin reddedilmesini, sanıkların vareste tutulmasını istedi.
Verilen aranın ardından mahkeme heyeti kararını açıkladı. Mahkeme, sanıkların tutuklanması ve duruşmalardan vareste tutulmaları yönündeki talepleri reddederek duruşmayı bugüne erteledi.
silah sesleri duymaya başladıklarını söyleyen Aşçı, "Karşı koğuştan askerler bize ateş etmeye başladılar. Bu sırada 2 video kamera ile operasyonun kaydedildiğini gördüm. Hastaneye gidip kimlik tespitimiz yapılıncaya kadar bu kayıtların devam etti. Koğuşlardayken içeriye gaz bombaları atıldı. Tahta sopalarla nefes almak için camları kırdık. Bir saat kadar sonra megafonla teslim olun çağrısı yapıldı. Çağrıda 'teslim olun, hepinizi gebertmeye geldik' deniliyordu. Tavanlara askerler yerleştirilmişti. Askerler
tarafından yapılan atışlara karşılık bizde slogan atmaya başladık. Yüzlerce bomba havalandırmaya atıldı. Havalandırmadan nefes alamıyorduk. O esnada farklı bir gaz bombası atıldı. Bunu soluduğumuzda bizde istemsiz hareketler başladı. Daha sonra soluk alamamaya başladım, baygınlık geçirdim" diye konuştu.
"Bombalar atılmaya başlandı. Bu bombalar sonucu yataklarımız yanmaya başladı" diye devam eden Aşçı, "Tavanlarda açılan deliklerden askerler tarafından demir çubuklu hortumlarla gaz veriliyordu. Kendimizi korumak için kalorifer peteklerinin suyunu kullandık. Suyla ıslatılmış havluyla kafamı kapattım. Asit yağmaya başladı. Saçlarım yandı. Diğer arkadaşlarımda aynı şekilde yandı" ifadelerini kullandı.
Alt katta bulunan yemekhaneye gittiklerini anlatan Aşçı, geride kalan arkadaşlarımızı kurtarmak için koğuşa doğru gittiklerinde Birsen Kars'ın yüzünün erimiş halde olduğunu gördüklerini kaydetti. Aşçı, arkadaşlarını kurtarmaya çalışırken tavan deliklerinden askerlerin kahkahalar attıklarını iddia ederek, " 'Hepinizi kebap gibi yapacağız. Diri diri yakacağız' diyorlardı. 13- 14 arkadaşımızı kurtardık bunlardan biri de Hacer Arıkan'dı. Bir arkadaşımızı kapının yakınlarında sıkışmış halde buldum. Ölmüştü. Biz
mutfakta yaralı arkadaşlarımıza yardım etmeye çalışırken mazgal kırıldı. Yemekhaneye bombalar atılmaya başlanıldı. Sonra sağlam olan arkadaşlarımızı da alarak, gardiyanların odasına götürdük. Yanan arkadaşlarımızın kıyafetlerini çıkarttığımızda, elbiselerinde yanık olmadığı ama vücutlarında yanık olduğunu gördük. Daha sonra havalandırmaya çıktık. Askerlerin karşısına geçerek el ele tutuşup halay çektik. Üzerimize itfaiye hortumuyla tazyikli su sıktılar. 2 saat bu suya maruz kaldık. Askerler bizi çember
içine aldılar. Komutan 'operasyon bitti. Tek tek teslim olun' dedi. Bizde onlara karşılık verdik. Askerler daha sonra çemberi daralttı ve tekmelerle zorla bizi yere düşürdüler. Bizi sürükleyerek koridora çıkardılar. Bahçeye çıkartıldığımızda bir askeri aracın bizi beklediğini gördüm. Çok sayıda ambulans bekliyordu" diye konuştu.
Sanıklardan şikayetçi olan Aşçı, dönemin cezaevleri genel müdürü, genelkurmay başkanı, jandarma genel komutanı, operasyonda görevli askerler ve dönemin adalet bakanı hakkında suç duyurusunda bulunduğunu söyledi.
Duruşmada söz alan müşteki avukatlarından Selçuk Kozaağaçlı ise, mahkemeye ilk geldiklerinde sanıkların davadan vareste tutulacaklarsa mahkemenin kabul etmemesini isteyeceklerini belirterek, ancak sanıkların daha önce ayrıntılı olarak verdikleri ifadelerini tamamen inkar ettiklerini savundu ve duruşmada bulunan sanıklar hakkında tutuklama kararı verilmesini istedi.
Sanık avukatlarından Tarık Kale de, tutuklama talebinin kabul edilmemesini isteyerek, ifadeleri alınan sanıkların duruşmalardan vareste tutulmasını talep etti. Duruşma savcısı da, tutuklama taleplerinin reddedilmesini, sanıkların vareste tutulmasını istedi.
Verilen aranın ardından mahkeme heyeti kararını açıkladı. Mahkeme, sanıkların tutuklanması ve duruşmalardan vareste tutulmaları yönündeki talepleri reddederek duruşmayı bugüne erteledi.