Dekandan Üniversite Gençliğine Ahlaki Eleştiri
Konya Mevlana Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof
Konya Mevlana Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Vehbi Çelik, 20 yıl sonrasının neslinin çok daha farklı bir gençlik ve toplum profiliyle karşı karşıya kalabileceğini ifade ederek, "Bugünün gençliği, maalesef kendi bedenlerini bir ürün olarak sergilemekten haz duyuyor" dedi.
Muş Alparslan Üniversitesi (MŞÜ) 1. İlköğretim Bölümleri Öğrenci Kongresi, Sineport Sinema Salonları'nda gerçekleştirildi. Kongreye; Belediye Başkanı Necmettin Dede, Muş Alparslan Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Osman Özcan, Mevlana Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Vehbi Çelik, akademisyenler, kamu kurum amirleri ve öğrenciler katıldı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunmasıyla başlayan kongrede konuşma yapan Rektör Vekili Prof. Dr. Osman Özcan, ilköğretimde büyük sorunlar olduğunu
söyledi. 8 yıl boyunca öğretmenlerin takdir ettiği notların bir kenara itildiğini ifade eden Osman Özcan, öğrencilerin bilgi ve becerilerinin 1,5 saatlik bir sınavla ölçüldüğünü kaydetti. Konuşmasında öğrencilere de seslenen Özcan, "Her yıl 1 milyondan fazla öğrencinin okula başladığını düşünürsek, ilköğretimin ülkemiz için ne kadar önemli olduğunu daha iyi anlayabiliriz. Ülkemizin ilköğretiminin devasa problemleri var. Benim genç katılımcılardan istirhamım şu, batıdaki güncel problemlerin gölgesinde
ülkemizin ilköğretim problemlerini tartışmayın. Çünkü onlarda problem olmayan bir sürü şey bizde çok ciddi problem oluşturuyor. İlköğretimin problemini tartışırken, ülkemiz gerçeklerine göre bunları tartışalım. Avrupa'nın hiçbir ülkesinde şubat soğuğunda babalar sıcak yataklarında yatarken sabahın erken saatlerinde körpe çocuklar sokaklara düşmüş, dershane dershane koşturmuyorlardır. Avrupa'nın hiçbir ülkesinde, 8 yıl boyunca öğretmenlerimizin takdir ettiği o notlar bir kenara itilip, sadece 1,5 saatlik
bir sınavla öğrencilerin bilgi ve becerileri ölçülmüyordur. Dershanelerimiz, özellikle özel okullarımız, bunlara uyan diğer okullarımız sadece bu noktayı hedefledi. Bu seneki OKS sınavında okulumda kaç öğrenci tam puan çekecek ve bunları övüne övüne anlatacağız. Cadde ve sokaklara bu çocukların resimlerini asıp onları onurlandırdığımızı zannedeceğiz. Onların resimlerini asarken, geriye kalan yüzlerce öğrencimizin hangi halet-i ruhiye içerisine düştüğünü düşünebiliyor musunuz?" dedi.
"ÖĞRENCİLER KİMLİK KAZANMA VE KAYBETME SAVAŞI VERİYOR"
Daha sonra konuşan Mevlana Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Vehbi Çelik ise, gençliğin sorunlarına değindi. Öğrencilerin kimlik kazanma ve kaybetme savaşı verdiğini belirten Vehbi Çelik, "Gençler toplumumuzun aynası, yani onları bu toplumdan ayrı bir dünyada yaşayan varlıklar olarak görmüyoruz. Dolayısıyla üniversite gençliğinin sorunları dediğimiz zaman, aslında bir ölçüde o toplumun sorunlarını da yansıtmış oluyoruz. Yani genel anlamda gençliğin sorunları, toplumun sorunlarından ayrı
düşünülemez, değerlendirilemez. Gençlik dönemini insan hayatının en fırtınalı dönemi olarak görüyoruz. Kimliği kazanma veya kaybetme savaşını verdiği, artık yetişkin bir insan olarak topluma girmeye çalıştığı çok kritik bir dönemdir. İlköğretimin ikinci kademesinin son yıllarında başlayıp üniversite öğrenimi ile birlikte sona eren bir kritik dönemdir. Gençler kendi kimliğinin farkında değil. Bizim kültürümüzde, inançlarımızda kendini bilmek çok önemli. Gençlerimiz kendini bilemiyor ve birçok
arayışa giriyor. Kendisini ilgilendirmeyen boş işlere yöneliyor. Bütün bunların yayında kendini yönlendiremiyor ve kendini bir kimlik kalıbı içerisine sokamıyor. Bu çok önemli bir problemdir. Ne yaparsanız yapın ama önce kendinizi bilin ve kendinizi tanıyın. Gençlerimiz bugün kitle iletişim araçlarının yoğun bir baskısı altında kalıyor. Durumumuz gerçekten çok kritik. Bilgi çağı toplumu şu an içinde bulunmuş olduğumuz durumu çok farklı şekillerde değerlendiriyor. Deniliyor ki toplum sanal bir
bölünmeye doğru gidiyor. Herkes kendine göre bir adacık oluşturarak bizlere gerçekmiş gibi sunulan kendi dünyamız olarak nitelediğimiz bir dünyada yaşamaya zorlanıyoruz. Bu dijital bölünmenin en açık örneğini bugün evlerimizde yaşıyoruz" dedi.
"KENDİ KİMLİĞİNİN FARKINDA OLMAYAN GENÇLER VAR"
Üniversiteli gençlerin bir çilecilik felsefesinin etkisi altında kaldığını dile getiren Prof. Dr. Çelik, "Çocuklarımıza yeterince yatırım yapmıyoruz. Bu bir şekilde gençlerin sorunlarına yansıyor. Ailevi ilişkilerin, anne ve baba ilişkilerinin zayıflaması, bunların hepsi bir etkendir. Çok yaygın olmasa bile özellikle üniversiteli gençlerimizin bir çilecilik felsefesinin etkisi altında kaldığını görüyoruz. Ne yaptığının farkında olmayan ve kimlik arayışı içerisinde olan bir gençlik ile karşı karşıyayız.
Yaşı 21'e gelmiş fakat hala kendi kimliğinin farkında olmayan, yaşayış gayesi olmayan geçlerin var olduğunu biliyoruz. Bizler bunlara yardımcı olmalıyız. Sosyal problemleri olan gençlerimize el uzatmak durumundayız. Gençlerin temel problemlerinin arasında olan bir problem ise kalabalıklar içerisinde kendilerini yalnız hissetmeleridir. Bunun sebebi ise bireyselleşme ve özgürleşmenin getirmiş olduğu yalnızlık felsefesidir" diye konuştu.
"BEDENLERİNİ ÜRÜN OLARAK SERGİLİYORLAR"
Kız ve erkek öğrencilerinin bir evde kalmasını ahlaki değer bunalımı olarak niteleyen Prof. Dr. Çelik, "Bugünün gençliği, maalesef kendi bedenlerini bir ürün olarak sergilemekten haz duyuyor. Bu benim görüşüm değil, genel psikiyatri profesörünün ifadesidir. Gençlerimizin yaşadığı bir başka önemli problem de ahlaki değer bunalımıdır. Bugünün gençliğine baktığımız zaman ahlaki değerleri ve ilkelerin tamamen bir erozyona uğradığını, bir karakter ve değer bunalımının var oldu'n sorunlarına değindi. Öğğunu
görüyoruz. İnsanın insan için risk teşkil ettiği bir toplum biçimine doğru hızla değişim süreci yaşıyoruz. Bu da son derece tehlikeli bir durum ve değerler, ahlaki ilkeler ciddi bir aşınmaya uğruyor. Üniversite gencinin kafasında çok net bir ahlaki kimlik yok. Ahlaki değerleri taşıyan bir toplum daha güvenli bir toplum olma özelliği taşıyor ama maalesef bizim bu özelliğimiz gün geçtikçe kayboluyor. Çok yaygın olmasa da gittikçe yaygınlaşan bir problem var. Üniversite gençliği kız ve erkek birlikte aynı
evlerde kalıyorlar. Ben bunu bir yere oturtamıyorum. Biz melek değiliz, insanız. İnsanın dürtüleri var, nefsi var. 4 yıl birlikte aynı fiziki mekanı paylaşacaksınız, ondan sonra tıpış tıpış ayrılacaksınız. Mahremiyetin yitimidir bu. Bugünün gençliği maalesef kendi bedenlerini bir ürün olarak sergilemekten haz duyuyor. İdeolojiler ve düşünceler karşısında bugünün gençliği neyin doğru, neyin yanlış olduğuna karar vermede güçlük çekiyor. Biz batının bugün etik dediği şeye sarılıyoruz. Etik bizim kültürümüzde
var ve bunları kaybediyoruz. Bundan 20 yıl sonrasının nesline baktığımız zaman çok daha farklı bir gençlikle, toplum profiliyle karşı karşıya kalabiliriz" şeklinde konuştu.
Kongrenin 8 Ekim 2010 tarihine kadar süreceği belirtildi.
Muş Alparslan Üniversitesi (MŞÜ) 1. İlköğretim Bölümleri Öğrenci Kongresi, Sineport Sinema Salonları'nda gerçekleştirildi. Kongreye; Belediye Başkanı Necmettin Dede, Muş Alparslan Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Osman Özcan, Mevlana Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Vehbi Çelik, akademisyenler, kamu kurum amirleri ve öğrenciler katıldı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunmasıyla başlayan kongrede konuşma yapan Rektör Vekili Prof. Dr. Osman Özcan, ilköğretimde büyük sorunlar olduğunu
söyledi. 8 yıl boyunca öğretmenlerin takdir ettiği notların bir kenara itildiğini ifade eden Osman Özcan, öğrencilerin bilgi ve becerilerinin 1,5 saatlik bir sınavla ölçüldüğünü kaydetti. Konuşmasında öğrencilere de seslenen Özcan, "Her yıl 1 milyondan fazla öğrencinin okula başladığını düşünürsek, ilköğretimin ülkemiz için ne kadar önemli olduğunu daha iyi anlayabiliriz. Ülkemizin ilköğretiminin devasa problemleri var. Benim genç katılımcılardan istirhamım şu, batıdaki güncel problemlerin gölgesinde
ülkemizin ilköğretim problemlerini tartışmayın. Çünkü onlarda problem olmayan bir sürü şey bizde çok ciddi problem oluşturuyor. İlköğretimin problemini tartışırken, ülkemiz gerçeklerine göre bunları tartışalım. Avrupa'nın hiçbir ülkesinde şubat soğuğunda babalar sıcak yataklarında yatarken sabahın erken saatlerinde körpe çocuklar sokaklara düşmüş, dershane dershane koşturmuyorlardır. Avrupa'nın hiçbir ülkesinde, 8 yıl boyunca öğretmenlerimizin takdir ettiği o notlar bir kenara itilip, sadece 1,5 saatlik
bir sınavla öğrencilerin bilgi ve becerileri ölçülmüyordur. Dershanelerimiz, özellikle özel okullarımız, bunlara uyan diğer okullarımız sadece bu noktayı hedefledi. Bu seneki OKS sınavında okulumda kaç öğrenci tam puan çekecek ve bunları övüne övüne anlatacağız. Cadde ve sokaklara bu çocukların resimlerini asıp onları onurlandırdığımızı zannedeceğiz. Onların resimlerini asarken, geriye kalan yüzlerce öğrencimizin hangi halet-i ruhiye içerisine düştüğünü düşünebiliyor musunuz?" dedi.
"ÖĞRENCİLER KİMLİK KAZANMA VE KAYBETME SAVAŞI VERİYOR"
Daha sonra konuşan Mevlana Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Vehbi Çelik ise, gençliğin sorunlarına değindi. Öğrencilerin kimlik kazanma ve kaybetme savaşı verdiğini belirten Vehbi Çelik, "Gençler toplumumuzun aynası, yani onları bu toplumdan ayrı bir dünyada yaşayan varlıklar olarak görmüyoruz. Dolayısıyla üniversite gençliğinin sorunları dediğimiz zaman, aslında bir ölçüde o toplumun sorunlarını da yansıtmış oluyoruz. Yani genel anlamda gençliğin sorunları, toplumun sorunlarından ayrı
düşünülemez, değerlendirilemez. Gençlik dönemini insan hayatının en fırtınalı dönemi olarak görüyoruz. Kimliği kazanma veya kaybetme savaşını verdiği, artık yetişkin bir insan olarak topluma girmeye çalıştığı çok kritik bir dönemdir. İlköğretimin ikinci kademesinin son yıllarında başlayıp üniversite öğrenimi ile birlikte sona eren bir kritik dönemdir. Gençler kendi kimliğinin farkında değil. Bizim kültürümüzde, inançlarımızda kendini bilmek çok önemli. Gençlerimiz kendini bilemiyor ve birçok
arayışa giriyor. Kendisini ilgilendirmeyen boş işlere yöneliyor. Bütün bunların yayında kendini yönlendiremiyor ve kendini bir kimlik kalıbı içerisine sokamıyor. Bu çok önemli bir problemdir. Ne yaparsanız yapın ama önce kendinizi bilin ve kendinizi tanıyın. Gençlerimiz bugün kitle iletişim araçlarının yoğun bir baskısı altında kalıyor. Durumumuz gerçekten çok kritik. Bilgi çağı toplumu şu an içinde bulunmuş olduğumuz durumu çok farklı şekillerde değerlendiriyor. Deniliyor ki toplum sanal bir
bölünmeye doğru gidiyor. Herkes kendine göre bir adacık oluşturarak bizlere gerçekmiş gibi sunulan kendi dünyamız olarak nitelediğimiz bir dünyada yaşamaya zorlanıyoruz. Bu dijital bölünmenin en açık örneğini bugün evlerimizde yaşıyoruz" dedi.
"KENDİ KİMLİĞİNİN FARKINDA OLMAYAN GENÇLER VAR"
Üniversiteli gençlerin bir çilecilik felsefesinin etkisi altında kaldığını dile getiren Prof. Dr. Çelik, "Çocuklarımıza yeterince yatırım yapmıyoruz. Bu bir şekilde gençlerin sorunlarına yansıyor. Ailevi ilişkilerin, anne ve baba ilişkilerinin zayıflaması, bunların hepsi bir etkendir. Çok yaygın olmasa bile özellikle üniversiteli gençlerimizin bir çilecilik felsefesinin etkisi altında kaldığını görüyoruz. Ne yaptığının farkında olmayan ve kimlik arayışı içerisinde olan bir gençlik ile karşı karşıyayız.
Yaşı 21'e gelmiş fakat hala kendi kimliğinin farkında olmayan, yaşayış gayesi olmayan geçlerin var olduğunu biliyoruz. Bizler bunlara yardımcı olmalıyız. Sosyal problemleri olan gençlerimize el uzatmak durumundayız. Gençlerin temel problemlerinin arasında olan bir problem ise kalabalıklar içerisinde kendilerini yalnız hissetmeleridir. Bunun sebebi ise bireyselleşme ve özgürleşmenin getirmiş olduğu yalnızlık felsefesidir" diye konuştu.
"BEDENLERİNİ ÜRÜN OLARAK SERGİLİYORLAR"
Kız ve erkek öğrencilerinin bir evde kalmasını ahlaki değer bunalımı olarak niteleyen Prof. Dr. Çelik, "Bugünün gençliği, maalesef kendi bedenlerini bir ürün olarak sergilemekten haz duyuyor. Bu benim görüşüm değil, genel psikiyatri profesörünün ifadesidir. Gençlerimizin yaşadığı bir başka önemli problem de ahlaki değer bunalımıdır. Bugünün gençliğine baktığımız zaman ahlaki değerleri ve ilkelerin tamamen bir erozyona uğradığını, bir karakter ve değer bunalımının var oldu'n sorunlarına değindi. Öğğunu
görüyoruz. İnsanın insan için risk teşkil ettiği bir toplum biçimine doğru hızla değişim süreci yaşıyoruz. Bu da son derece tehlikeli bir durum ve değerler, ahlaki ilkeler ciddi bir aşınmaya uğruyor. Üniversite gencinin kafasında çok net bir ahlaki kimlik yok. Ahlaki değerleri taşıyan bir toplum daha güvenli bir toplum olma özelliği taşıyor ama maalesef bizim bu özelliğimiz gün geçtikçe kayboluyor. Çok yaygın olmasa da gittikçe yaygınlaşan bir problem var. Üniversite gençliği kız ve erkek birlikte aynı
evlerde kalıyorlar. Ben bunu bir yere oturtamıyorum. Biz melek değiliz, insanız. İnsanın dürtüleri var, nefsi var. 4 yıl birlikte aynı fiziki mekanı paylaşacaksınız, ondan sonra tıpış tıpış ayrılacaksınız. Mahremiyetin yitimidir bu. Bugünün gençliği maalesef kendi bedenlerini bir ürün olarak sergilemekten haz duyuyor. İdeolojiler ve düşünceler karşısında bugünün gençliği neyin doğru, neyin yanlış olduğuna karar vermede güçlük çekiyor. Biz batının bugün etik dediği şeye sarılıyoruz. Etik bizim kültürümüzde
var ve bunları kaybediyoruz. Bundan 20 yıl sonrasının nesline baktığımız zaman çok daha farklı bir gençlikle, toplum profiliyle karşı karşıya kalabiliriz" şeklinde konuştu.
Kongrenin 8 Ekim 2010 tarihine kadar süreceği belirtildi.