Eğitim-sen Genel Başkanı'ndan Yök'ün Türban Kararına Destek
Eğitim-Sen Genel Başkanı Zübeyde Kılıç Dünya Öğretmenler Günü nedeniyle Diyarbakır Eğitim-Sen Şubesi'nde yaptığı açıklamada YÖK'ün verdiği türban kararına, "Hangi gerekçe olursa olsun herhangi bir gencimiz veya çocuğumuzun eğitim hakkının önünde bir engel oluşturulmasını istemiyoruz" dedi
Eğitim-Sen Genel Başkanı Zübeyde Kılıç Dünya Öğretmenler Günü nedeniyle Diyarbakır Eğitim-Sen Şubesi'nde yaptığı açıklamada YÖK'ün verdiği türban kararına, "Hangi gerekçe olursa olsun herhangi bir gencimiz veya çocuğumuzun eğitim hakkının önünde bir engel oluşturulmasını istemiyoruz" dedi.
5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü nedeniyle Diyarbakır'a gelen ve bir dizi incelemelerde bulunan Eğitim-Sen Genel Başkanı Zübeyde Kılıç, Eğitim-Sen Diyarbakır Şubesi'nde basın açıklaması düzenledi. Kılıç'a Eğitim-Sen Diyarbakır Şube Başkanı Abdullah Karahan da eşlik ederken, Kılıç'a gazeteciler YÖK'ün aldığı türban kararını sordu. Kılıç, hangi gerekçeyle olursa olsun gençlerin eğitim hakkının önünde bir engel olmaması gerektiğini belirterek, "Dünya Öğretmenler Günü ilk defa 1994 yılında kutlanmıştır. Ve
gerekçesi 5 Ekim 1966 yılında INO ve UNESCO ortak belgesiyle öğretmenlerin statüsüne ilişkin tasfiye kararlarının çıkış tarihli olmasıdır. O günden bugüne yani 44 yıl önce düzenlenen tasfiye kararları yaşam bulmamıştır. YÖK'ün bugünlerde basında tartışılan ilgili genelgesini inceledim. Aslında bu genelgenin içerisinde direkt türbanlı öğrencileri derse alın ya da artık almayın noktasında bir tanımla yok fakat sonuç itibariyle öyle bir sonucu oluşturuyor olabilir. Biz Eğitim-Sen olarak memlekette yaşanan tüm
sorunlara, ağırlıklı olarak eğitim hakkı penceresinden baktığımız için, bu süreci değerlendirirken de bu konuyu değerlendirirken de eğitim hakkı penceresinden bakıyoruz. Hangi gerekçe ile olursa olsun herhangi bir gencimizin ya da çocuğumuzun eğitim hakkının önünde bir engel oluşturulmasını istemiyoruz. Hele ki eğitim hakkının siyasi birtakım tartışmaların ya da çekişmelerin kurbanı olmasını asla tasvip etmiyoruz" şeklinde konuştu.
Anadilde eğitim konusunda ise Eğitim-Sen Genel Başkanı Zübeyde Kılıç, "Türkiye açısından ana dilinde eğitim tartışmaları bu kadar yoğunluklu olması noktasında yeni olabilir. Fakat Eğitim-Sen kurulduğu günden itibaren ana dilinde eğitimi bir hak olarak savunmuştur. Ana dilinde eğitimi bilimsel demokratik nitelikli eğitimin evrensel bir gereği olarak savunmuştur. Sahip çıkmıştır. Bu konudaki mücadelesini her zaman sürdürmüştür. Bizler şöyle düşünüyoruz: Herhangi bir hakkın bugün tartışmalara konu olan ana
dilinde eğitim hakkının coğrafyası olamaz. Dili, dini, ırkı, cinsi olamaz, bu bir haktır. Eğitim hakkıdır aynı zamanda, insan hakları boyutuyla da değerlendirilmesi gerekir. Aslında yapılması gereken çok uzun yıllardır çiğnenmiş olan yok sayılmış olan ve milyonlarca çocuğumuzun geleceğini eğitim yaşamını heba eden bu yasağın bir an önce kaldırılması ve çocuklarımızın kendi dilerlinde ana dillerinde eğitim hakkını gerçekleştirebilecekleri ortamların sağlanması gerekmektedir. Bu konu da yine siyasi
çekişmelerin ve çatışmaların kurbanı olmuştur. Bölünme fobileri üzerinde soru işaretleriyle değişik kaygılarla tartışılmıştır. Asla böyle değerlendirilmemesi gerekir bu bir eğitim hakkıdır. Ve bu eğitim hakkının dünyanın bütün çocuklarının olduğu gibi bizim ülkemizdeki çocuklara da tanınması gerekmektedir. Bu anlamda bizler anadilde eğitim noktasında baştan beri sergilediğimiz tutumun kararlı bir takipçiyiz" diye konuştu.
Kılıç ayrıca Dünya Öğretmenler Günü nedeniyle öğretmenlerin yaşadığı sorunlardan da bahsederek, "Eğitim emekçilerinin yarısı yeterli yaşam standardına ve sosyal yaşama sahip olmadığını düşünmektedir. Yeterli yaşam standardı ve sosyal yaşama sahip olduklarını düşünenlerin oranı ise yüzde 8'lerde kalmaktadır. OECD ülkeleri arasında Türkiye öğretmen başına düşen öğrenci yükü en fazla olan grupta yer almaktadır. Türkiye'de öğretmenler yıllık bin 832 çalışma saati ile OECD ülkeleri arasında en fazla çalışan
grupta yer almaktadır. Türkiye, öğretmen maaşları açısından OECD ülkeleri ortalamasının yarısına bile ulaşamamaktadır. Deneyimli öğretmenlerin durumu da aşağı yukarı başlangıçtaki maaşlarına benzer durumda kalmaktadır. OECD ülkeleri ile arasındaki fark da üç katına çıkmaktadır" şeklinde açıklamada bulundu.
5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü nedeniyle Diyarbakır'a gelen ve bir dizi incelemelerde bulunan Eğitim-Sen Genel Başkanı Zübeyde Kılıç, Eğitim-Sen Diyarbakır Şubesi'nde basın açıklaması düzenledi. Kılıç'a Eğitim-Sen Diyarbakır Şube Başkanı Abdullah Karahan da eşlik ederken, Kılıç'a gazeteciler YÖK'ün aldığı türban kararını sordu. Kılıç, hangi gerekçeyle olursa olsun gençlerin eğitim hakkının önünde bir engel olmaması gerektiğini belirterek, "Dünya Öğretmenler Günü ilk defa 1994 yılında kutlanmıştır. Ve
gerekçesi 5 Ekim 1966 yılında INO ve UNESCO ortak belgesiyle öğretmenlerin statüsüne ilişkin tasfiye kararlarının çıkış tarihli olmasıdır. O günden bugüne yani 44 yıl önce düzenlenen tasfiye kararları yaşam bulmamıştır. YÖK'ün bugünlerde basında tartışılan ilgili genelgesini inceledim. Aslında bu genelgenin içerisinde direkt türbanlı öğrencileri derse alın ya da artık almayın noktasında bir tanımla yok fakat sonuç itibariyle öyle bir sonucu oluşturuyor olabilir. Biz Eğitim-Sen olarak memlekette yaşanan tüm
sorunlara, ağırlıklı olarak eğitim hakkı penceresinden baktığımız için, bu süreci değerlendirirken de bu konuyu değerlendirirken de eğitim hakkı penceresinden bakıyoruz. Hangi gerekçe ile olursa olsun herhangi bir gencimizin ya da çocuğumuzun eğitim hakkının önünde bir engel oluşturulmasını istemiyoruz. Hele ki eğitim hakkının siyasi birtakım tartışmaların ya da çekişmelerin kurbanı olmasını asla tasvip etmiyoruz" şeklinde konuştu.
Anadilde eğitim konusunda ise Eğitim-Sen Genel Başkanı Zübeyde Kılıç, "Türkiye açısından ana dilinde eğitim tartışmaları bu kadar yoğunluklu olması noktasında yeni olabilir. Fakat Eğitim-Sen kurulduğu günden itibaren ana dilinde eğitimi bir hak olarak savunmuştur. Ana dilinde eğitimi bilimsel demokratik nitelikli eğitimin evrensel bir gereği olarak savunmuştur. Sahip çıkmıştır. Bu konudaki mücadelesini her zaman sürdürmüştür. Bizler şöyle düşünüyoruz: Herhangi bir hakkın bugün tartışmalara konu olan ana
dilinde eğitim hakkının coğrafyası olamaz. Dili, dini, ırkı, cinsi olamaz, bu bir haktır. Eğitim hakkıdır aynı zamanda, insan hakları boyutuyla da değerlendirilmesi gerekir. Aslında yapılması gereken çok uzun yıllardır çiğnenmiş olan yok sayılmış olan ve milyonlarca çocuğumuzun geleceğini eğitim yaşamını heba eden bu yasağın bir an önce kaldırılması ve çocuklarımızın kendi dilerlinde ana dillerinde eğitim hakkını gerçekleştirebilecekleri ortamların sağlanması gerekmektedir. Bu konu da yine siyasi
çekişmelerin ve çatışmaların kurbanı olmuştur. Bölünme fobileri üzerinde soru işaretleriyle değişik kaygılarla tartışılmıştır. Asla böyle değerlendirilmemesi gerekir bu bir eğitim hakkıdır. Ve bu eğitim hakkının dünyanın bütün çocuklarının olduğu gibi bizim ülkemizdeki çocuklara da tanınması gerekmektedir. Bu anlamda bizler anadilde eğitim noktasında baştan beri sergilediğimiz tutumun kararlı bir takipçiyiz" diye konuştu.
Kılıç ayrıca Dünya Öğretmenler Günü nedeniyle öğretmenlerin yaşadığı sorunlardan da bahsederek, "Eğitim emekçilerinin yarısı yeterli yaşam standardına ve sosyal yaşama sahip olmadığını düşünmektedir. Yeterli yaşam standardı ve sosyal yaşama sahip olduklarını düşünenlerin oranı ise yüzde 8'lerde kalmaktadır. OECD ülkeleri arasında Türkiye öğretmen başına düşen öğrenci yükü en fazla olan grupta yer almaktadır. Türkiye'de öğretmenler yıllık bin 832 çalışma saati ile OECD ülkeleri arasında en fazla çalışan
grupta yer almaktadır. Türkiye, öğretmen maaşları açısından OECD ülkeleri ortalamasının yarısına bile ulaşamamaktadır. Deneyimli öğretmenlerin durumu da aşağı yukarı başlangıçtaki maaşlarına benzer durumda kalmaktadır. OECD ülkeleri ile arasındaki fark da üç katına çıkmaktadır" şeklinde açıklamada bulundu.