Başbakan Erdoğan: 'Chp, İran Modeli Örtünmeyi Türkiye'nin Kızlarına Dayatma Noktasına Geldi'
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Yıllardır toplumu kışkırtmak için, ayrıştırmak için, sanal korkularla toplumu tehdit etmek için 'Türkiye İran oluyor' korkusunu pompalayan CHP, bugün döndü dolaştı Türkiye'nin başörtülü kızlarına İran modeli ile örtünmeyi tavsiye ediyor" dedi
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Yıllardır toplumu kışkırtmak için, ayrıştırmak için, sanal korkularla toplumu tehdit etmek için 'Türkiye İran oluyor' korkusunu pompalayan CHP, bugün döndü dolaştı Türkiye'nin başörtülü kızlarına İran modeli ile örtünmeyi tavsiye ediyor" dedi. İnanç özgürlüğüne yönelik her türlü ifade karşısında 'mollalar İran'a' diyen CHP'nin şimdi İran modeli örtünmeyi Türkiye'nin kızlarına dayatma noktasına geldiğini belirten Erdoğan, "Bir özgürlük meselesini bir insan
hakkını bir inanç özgürlüğü meselesini kahkül meselesine, perçem meselesine indirgediler" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, partisinin İstanbul İl Danışma Meclisi toplantısına katıldı. Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen toplantıda konuşan Erdoğan, 12 Eylül günü yapılan referandumda İstanbul'un yüzde 55 oranında "evet" diyerek demokrasiye, özgürlüklere, büyük Türkiye'ye sahip çıktığını gösterdiğini belirterek, "Biraz eksiğimiz var. Çünkü yüzde 58'in üzerinde olmamız lazımdı. Ortalamanın altında kaldık. İnanıyorum ki bu açığı 2011'de gidereceğiz. Bu toplantı 2011'in ön hazırlığıdır, startıdır" diye konuştu.
İstanbul'un gür bir sesle "evet" diyerek demokrasiye, milli iradeye, adalete ve hukukun üstünlüğüne sahip çıktığını gösterdiğini anlatan Erdoğan, "Yeterli olmadığını söylemiştik. 'Böyle bir anayasa değişikliğine gerek yok' diyen ana muhalefet ve muhalefet şimdi ne demeye başladı. 'Hadi gelin değiştirelim' demeye başladı. İnanın bu ana muhalefet siyaseti değil. Ben beklerdim ki ana muhalefet '26 maddede millet size tamam dedi, hemen bugün yasaları çıkaralım' desin. Ben onlardan bunu söylemelerini
beklerdim. Süratle uyum yasalarını çıkaracağız. Biz işimizi biliyoruz. Takvimimizi belirledik. Şu anda görevlendirmelerimizi yaptık ve çalışmalara başladık. 'Ne aldatan olacağız, ne aldanan olacağız' dedik. Ancak dürüst, samimi olalım. '15 günde anayasa değişikliğini yaparız' diyenler, seçim geldi diye yakınan siz değil miydiniz. Şimdi kendi partisinin tüzüğüyle ilgili 'bu kadar zamanda olmaz daha sonra yaparız' diyen de onlar. TC Anayasası senin tüzüğünden çok daha basit mi, erken mi çıkar" şeklinde
konuştu.
Türkiye'de 1 Kasım'dan itibaren çok daha farklı bir sürecin başlayacağını anlatan Erdoğan, kendilerini yoğun bir meclis çalışmasının beklediğini söyledi. "Milletimizi farklı yerlere kanalize etme çalışmaları var" diyen Başbakan Erdoğan, kimseye cevap yetiştirme gayreti içinde olmadıklarını belirtti. Erdoğan, yeni anayasayla ilgi çalışmaları başlattıklarını belirterek, "Şu anda görevi verdiğimiz arkadaşlarımız bunu halka halka geliştirecekler. 2011'e kadar hazırlıklarımızı tamamlayacağız. Kim samimi, kim
değildir o zaman göreceğiz. 2011 seçim kampanyası yeni bir Anayasa üzerine tesis edilecek" şeklinde devam etti.
"ADALET BAKANI'NIN YETKİLERİNİ HİÇ OLMADIĞI KADAR TIRAŞLADIK"
Başbakan Erdoğan, geçici madde, Anayasa Mahkemesi'nin oluşumu ve HSYK ile ilgili yoğun bir çalışma içinde olduklarını belirtti. 17 Ekim'de seçim yapılacak olan HSYK ile ilgili çalışmaları olduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, "HSYK'da da yargımız inşallah 17 Ekim'de çok demokratik, önyargısız gücü yakalar. HSYK'daki eksiği gidermiş oluruz. Kürsü hakimi ve savcıları üzerinde çok demokratik bir mesuliyet var. İlk derece mahkemeleri de seçimlerini yapacaklar. HSYK'da 22 kişiden oluşan yapı teşekkül etmiş
olacak" ifadelerini kullandı.
Adalet Bakanı'nın yetkilerinin, hiçbir dönemde olmadığı kadar tıraşlandığını anlatan Başbakan Erdoğan, "Bizden öncekiler bunu yapmadı. Bu, ne kadar samimi olduğumuzun bir göstergesi. Ama biz yetkilerini büyük ölçüde aldık, burada da samimiyetimizi herkes görsün istedik. Gözü olup da görmeyenler var. Onlar yine bildiklerini okuyacaklar. Biz doğru yaptığımıza inanıyoruz" görüşünü dile getirdi.
"Hayır da desen, evet de desen yüreğinle de" diyen Erdoğan, "Demokrasinin güzelliği bu. Muhalefetinin iktidara katkısı olmadığı bir demokrasi olmaz. Muhalif olursun ama iktidara katkısız olmaz. Olacak mı, bu olacak. Bunun başka çıkışı yok. Demokrasiye inanmışsan 'ileri demokrasi' diyorsan bunu yapacaksın. Buna karşı yolculuğa çıktık, bunu başarmalıyız. 12 Eylül öncesinde miting meydanlarında söylenen sözler milletin hafızasındadır. Ana muhalefet partisi başta olmak üzere meydanlarda dile getirdikleri
vaat ettikleri sözlerin arkasında durmaları bu sürece samimi şekilde katkı vermeleri, sadece katkı vermeleri değil samimi olarak sürecin içinde olmalarını yineliyoruz. Samimi kavramını dile getirdiğimizde bazıları kızıyor. Siyasetçinin samimiyet testini biz yapmayız, millet yapar, seçmen yapar, seçmenin hafızası yapar" şeklinde konuştu.
"İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ MESELESİNİ PERÇEM MESELESİNE İNDİRGEDİLER"
Başbakan Erdoğan, "Başörtüsü sorununu biz çözeriz" diyen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na, "Nasıl olacak diye sorduğumuzda 'arkadaşlarımız üzerinde çalışıyor' dediler. Meselenin üzerinde çalışan arkadaşların meselenin tasarım boyutu üzerinde yoğunlaştığını gördüğümüzde de umutlarımızı yine kaybetmedik. Ama maalesef dün meselenin üzerinde çalışanların nasıl bir sonuca ulaştıklarını gördük ve büyük bir hayal kırıklığı yaşadık. Ortaya çıka çıka Pakistan İslam Cumhuriyeti modeli çıktı. Ortaya çıka
çıka İran İslam Cumhuriyeti modeli çıktı. Yıllardır toplumu kışkırtmak için, ayrıştırmak için, sanal korkularla toplumu tehdit etmek için 'Türkiye İran oluyor' korkusunu pompalayan CHP, bugün döndü dolaştı Türkiye'nin başörtülü kızlarına İran modeli ile örtünmeyi tavsiye ediyor. Yani her türlü hak arayışı karşısında inanç özgürlüğüne yönelik her türlü ifade karşısında 'mollalar İran'a' diyen CHP şimdi İran modeli örtünmeyi Türkiye'nin kızlarına dayatma noktasına geldi. Bir özgürlük meselesini bir
insan hakkını bir inanç özgürlüğü meselesini kahkül meselesine, perçem meselesine indirgediler" diye konuştu.
"Samimiyet, tutarlı siyaset, ilkeli siyaset bunun neresinde" diye soran Erdoğan, şöyle devam etti:
"Meseleyi sadece bir türban, başörtüsü şeklinde kavram meselesi olarak görenler meseleyi sadece bir perçem, zülüf, kahkül meselesi olarak görenler milletin değerleri ile inançları ile üniversite kapısı önündeki genç kızların ciddi meseleleri ile istihsar ettiklerinin farkına varmalılar. Bakınız bu ülkenin bir Diyanet İşleri Başkanlığı var. Bu kurum bu ülkenin en ciddi kurumudur. Bu kurum bu ülkenin en ciddi kurumudur. Eğer siz bir çalışma yaptıracaksanız bu kurum dururken niçin farklı yerlerden kendinize
göre sipariş bir şeyler istiyorsunuz. Hani cumhuriyetin kurumlarına karşı değildiniz, müesseselerine saygılı idiniz. İşçe cumhuriyetin kurumu burada. Bak 1982'den bu yana açıklamaları var, 94'den bu yana açıklamaları var. Yenisini istiyorsanız tekrardan gereken bilgi verilir. Niçin sağdan soldan ilgili ilgisiz kendinize göre bir şeyler araştırıyorsunuz. Biz toplumu dizayn etmek, topluma gömlek giydirmek durumunda değiliz. Biz toplumun hissiyatını anlamak, talep ve beklentilerini karşılamak durumundayız.
Siyasetçinin görevi budur. Partilerin görevleri topluma kendi projelerini dayatmak değildir. Toplumun taleplerini yerine getirmektir. Hiç kimse umut tüccarlığı yapmasın. Buradan tekrar söylüyorum eğer samimi iseniz gelin bu meseleyi tekrar istişare edelim konuşalım çözelim. Artık Türkiye'nin gündeminden bunu çıkaralım. Türkiye Esnaf Sanatkarlar Genel Kurulu öncesi kısa görüşmemiz oldu. Orada da kendilerine aynı şeyleri söyledim. Şimdi yeni anayasa diyorsunuz. Yeni anayasa uzun sürebilir. Burada 3 maddelik
başörtüsü meselesi var. Meydanda da söz verdiniz. Fazla vaktimizi de almaz. Birkaç günlük olay. Biz dedi bunları çözmek istiyoruz, siz talimatınızı verin ben de vereyim. Diyanet İşleri Başkanlığımız zaten hazır. Ama siz Diyanet İşleri Başkanlığı'na inanmıyorsanız kimlerden istifade etmek istiyorsanız onları da belirleyin, biz de ilim adamlarını davet edelim. Adımları adalım kararı verelim. Ama tasarımcılık yapmayalım. Kendilerine bunu söyledim."
"CHP'DE DEVAMLILIK ESAS DEĞİL"
Başbakan Erdoğan, başörtüsü meselesinin AİHM'ye götürülemeyecek bir konu olduğunu belirterek, bu konuların yargıda belirlenen konular olmadığının altını çizdi. "Ben inancımdan ötürü başımı örtüyorum diyen bir kıza dayatma yapılmaz, yapamazsınız" diyen Erdoğan, "Onun için bu Anayasa kampanyasında dikkat ederseniz ileri demokrasi dedik, inanç özgürlüğü, eğitim özgürlüğü dedik. Bunları halletmekten daha doğal ne olur. Ama samimi değilseniz yine geri adım atacaksanız yine çark edecekseniz en azından milletin
değerleri ile genç kızların umudu ile oynamayın.
Daha önce kendilerine 'Anayasa değişikliğini niçin aceleye getiriyorsunuz' diyenlerin şimdi bu konuyu sürekli gündemde tutmak istediklerini kaydeden Başbakan Erdoğan, bu işin fındık fıstık meselesi olmadığını söyledi. YÖK konusunda da samimi olduklarının altını çizen Başbakan Erdoğan, "Sayın Baykal ile YÖK meselesini başa baş konuştuk. Bana verdiği cevap, 'YÖK meselesi rejim meselidir' Tabii eski genel başkanları, eskide kaldı. Yeni genel başkan 'YÖK'ü kaldıralım' diyor. CHP'de herhalde devamlılık esas
değil. AK Parti fanilerin egemen olduğu değil, ilkelerin egemen olduğu partidir. Biz YÖK'ü tartışır, konuşuruz dedik. YÖK'ün mevzuatından bizim de şikayetlerimiz var. Yeni Anayasa da YÖK'te var. Hepsinizi konuşuruz ve çok daha farklı bir YÖK ile yolumuza devam ederiz. Türkiye'de reforme edilmesi gereken kurumlar var. Yeter ki muhalefet ile el ele olalım. Zira 30 sene öncekilere el dokundurtmayanlar bizden 7-8 yıl öncekilere el dokunmayı bekliyorlar. Ona da varız. Çünkü dünya hızla gelişiyor. Hıza ayak
uydurmazsanız patinaj yaparsınız. Çünkü şu sekiz yılda hükümetimiz çok çile çekti. Nerelerde bizi nasıl engellediklerini sizlerle paylaşamıyoruz. O sorunları aşabilseydik Türkiye çok farklı yerde olurdu. Onun için bunları reforme etmekte fayda var. İnşallah 2011 seçimleri bunun da önemli sıçraması olacak. Biz 'gelin istişare edin gereğini yapalım' diyoruz" ifadelerini kullandı.
Başbakan Erdoğan, 12 Eylül'ün milletimiz demokrasiye "evet" dediği kadar tüm siyasetçilere, tüm siyasi partilere de kendi lisanı halleri ile çeşitli mesajlar verdiğini söyledi. "CHP'nin, MHP'nin, BDP'nin ve diğer tüm siyasi partilerin de sivil toplum örgütlerinin de milletin bu mesajını doğru okumalarını temenni ediyoruz" diyen Erdoğan, şöyle konuştu;
"Bu milletin kışkırtmalara, bölücü, ayrıştırıcı dile prim verdiği görülmemiştir. Buna rağmen bazıları aynı dili kullanmaya devam ediyor. Biz hiçbir seçim sonrasında bu vurdumduymaz tavır içinde olmadık. 12 Eylül'de aldığımız sonuca rağmen kendimizi sorguluyoruz. Kendi iç muhasebemizi yapıyoruz. Türkiye'nin dört bir yanında bilimsel bir kamuoyu yapıyoruz. Yüzde 58'i nasıl aldık değil, yüzde 42 niçin hayır dedi bunun nedenini araştırıyoruz. Nerede eksiğimiz var. Bunun üzerinde çalışıyoruz. Hemen ay içinde
Kızılcahamam istişare toplantısında bunların değerlendirmesini yapacağız."
"BİRİLERİ İHANET GİBİ KAVRAMLARI KULLANARAK KUTUPLAŞMALAR ÜRETMEYE ÇALIŞIYOR"
Konuşmasında, Tophane'de meydana gelen olaylara da yer veren Başbakan Erdoğan, bu olaylarla kutuplaşma kampanyası başlatılmak istendiğini söyledi. "Topluma korku kaygı pompalanmak istendi" diyen Başbakan Erdoğan, "Tuzaklar başı çıktı. Aynı şekilde konserlerde yapılan protesto tahammülsüzlük gösterilere aynı dille yanıt vermedik. Biz 12 Eylül akşamı otomobil akşamı zafer sarhoşluğu içinde sokalar dökülmedik. Dedik ki biz birilerinin yaptığı gibi zafer sarhoşu olmayacağız. Biz bu neticeyi de olgunlukla
karşılayacağız. Bununla da biz bir ders vereceğiz. İşte bunların hepsi siyasette birer ilk. Zira biz bütünleştirici olmaya ülkeyi büyütmeye milleti huzur refaha ulaştırmaya devam edeceğiz. Şu anda birileri böledünme parçalanma ihanet gibi kavramları uluorta kullanarak semboller üzerinde istismara yönelerek yeni kutuplaşmalar üretmeye çalışıyor. Ayakta kalabilmek için milletin duygularını istismar edenler her zaman kaybederler. Bizim MHP, CHP ve BDP yönetimi ile işimiz yok. Biz MHP'ye, CHP'ye gönül vermiş
kardeşlerimizi BDP'li kardeşlerimize sesleniyoruz. Diyoruz ki 'bizi iyi takip edin.' Biz bu ülkede milletimiz için ne yaptık. Size hizmetkar olmaktan başka ne yaptık" diye konuştu.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Ani Harabeleri'nde Cuma namazı kılmasına da değinen Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Onların aklına gelmediği dönemde biz Ani Harabeleri'ne 42 kilometrelik duble yolu yaptık. Orayı ziyaret ettiğimde oradan ayrılırken gün batıyordu. Gün batarken arkadaşlara dedim ki gelin bir köy evine girelim. Ve köy evine girdik. Orada yaşlı teyzecim sarıldı. İlla dedi içeri gir. Daha biz bir şey söylemeden içeride baktık keteler yapılmaya başlanmış. Hemen sonra tulum peyniri bal. Çayla beraber geldi. Ama evin efendisi yok. O sürülerle beraber şu anda. Çünkü çoban. Ona da haber gönderelim falan. Ve bu
arada evin efendisi de geldi. O da sürülerin kokusu da halen üzerindeydi. Dertleşmeye başladık. Bizim Ani harabeleri ile hayatımız bu o duble yolla Ani harabeleri inşallah çok daha farklı hale gelecek. Kars'ta sadece Ani Harabeleri değil. Karsın kışı ciddidir. Oraya yönelik yaptığımız çalışmalar var."
Başbakan Erdoğan, hayata geçirdikleri projelere konuşmasında yer verirken, "Çılgın Projeyi" açıklamayacağını vurguladı. Erdoğan, projeyi basın toplantısıyla açıklayacaklarını sözlerine ekledi.
(ÇK-CMH-Y)
hakkını bir inanç özgürlüğü meselesini kahkül meselesine, perçem meselesine indirgediler" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, partisinin İstanbul İl Danışma Meclisi toplantısına katıldı. Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen toplantıda konuşan Erdoğan, 12 Eylül günü yapılan referandumda İstanbul'un yüzde 55 oranında "evet" diyerek demokrasiye, özgürlüklere, büyük Türkiye'ye sahip çıktığını gösterdiğini belirterek, "Biraz eksiğimiz var. Çünkü yüzde 58'in üzerinde olmamız lazımdı. Ortalamanın altında kaldık. İnanıyorum ki bu açığı 2011'de gidereceğiz. Bu toplantı 2011'in ön hazırlığıdır, startıdır" diye konuştu.
İstanbul'un gür bir sesle "evet" diyerek demokrasiye, milli iradeye, adalete ve hukukun üstünlüğüne sahip çıktığını gösterdiğini anlatan Erdoğan, "Yeterli olmadığını söylemiştik. 'Böyle bir anayasa değişikliğine gerek yok' diyen ana muhalefet ve muhalefet şimdi ne demeye başladı. 'Hadi gelin değiştirelim' demeye başladı. İnanın bu ana muhalefet siyaseti değil. Ben beklerdim ki ana muhalefet '26 maddede millet size tamam dedi, hemen bugün yasaları çıkaralım' desin. Ben onlardan bunu söylemelerini
beklerdim. Süratle uyum yasalarını çıkaracağız. Biz işimizi biliyoruz. Takvimimizi belirledik. Şu anda görevlendirmelerimizi yaptık ve çalışmalara başladık. 'Ne aldatan olacağız, ne aldanan olacağız' dedik. Ancak dürüst, samimi olalım. '15 günde anayasa değişikliğini yaparız' diyenler, seçim geldi diye yakınan siz değil miydiniz. Şimdi kendi partisinin tüzüğüyle ilgili 'bu kadar zamanda olmaz daha sonra yaparız' diyen de onlar. TC Anayasası senin tüzüğünden çok daha basit mi, erken mi çıkar" şeklinde
konuştu.
Türkiye'de 1 Kasım'dan itibaren çok daha farklı bir sürecin başlayacağını anlatan Erdoğan, kendilerini yoğun bir meclis çalışmasının beklediğini söyledi. "Milletimizi farklı yerlere kanalize etme çalışmaları var" diyen Başbakan Erdoğan, kimseye cevap yetiştirme gayreti içinde olmadıklarını belirtti. Erdoğan, yeni anayasayla ilgi çalışmaları başlattıklarını belirterek, "Şu anda görevi verdiğimiz arkadaşlarımız bunu halka halka geliştirecekler. 2011'e kadar hazırlıklarımızı tamamlayacağız. Kim samimi, kim
değildir o zaman göreceğiz. 2011 seçim kampanyası yeni bir Anayasa üzerine tesis edilecek" şeklinde devam etti.
"ADALET BAKANI'NIN YETKİLERİNİ HİÇ OLMADIĞI KADAR TIRAŞLADIK"
Başbakan Erdoğan, geçici madde, Anayasa Mahkemesi'nin oluşumu ve HSYK ile ilgili yoğun bir çalışma içinde olduklarını belirtti. 17 Ekim'de seçim yapılacak olan HSYK ile ilgili çalışmaları olduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, "HSYK'da da yargımız inşallah 17 Ekim'de çok demokratik, önyargısız gücü yakalar. HSYK'daki eksiği gidermiş oluruz. Kürsü hakimi ve savcıları üzerinde çok demokratik bir mesuliyet var. İlk derece mahkemeleri de seçimlerini yapacaklar. HSYK'da 22 kişiden oluşan yapı teşekkül etmiş
olacak" ifadelerini kullandı.
Adalet Bakanı'nın yetkilerinin, hiçbir dönemde olmadığı kadar tıraşlandığını anlatan Başbakan Erdoğan, "Bizden öncekiler bunu yapmadı. Bu, ne kadar samimi olduğumuzun bir göstergesi. Ama biz yetkilerini büyük ölçüde aldık, burada da samimiyetimizi herkes görsün istedik. Gözü olup da görmeyenler var. Onlar yine bildiklerini okuyacaklar. Biz doğru yaptığımıza inanıyoruz" görüşünü dile getirdi.
"Hayır da desen, evet de desen yüreğinle de" diyen Erdoğan, "Demokrasinin güzelliği bu. Muhalefetinin iktidara katkısı olmadığı bir demokrasi olmaz. Muhalif olursun ama iktidara katkısız olmaz. Olacak mı, bu olacak. Bunun başka çıkışı yok. Demokrasiye inanmışsan 'ileri demokrasi' diyorsan bunu yapacaksın. Buna karşı yolculuğa çıktık, bunu başarmalıyız. 12 Eylül öncesinde miting meydanlarında söylenen sözler milletin hafızasındadır. Ana muhalefet partisi başta olmak üzere meydanlarda dile getirdikleri
vaat ettikleri sözlerin arkasında durmaları bu sürece samimi şekilde katkı vermeleri, sadece katkı vermeleri değil samimi olarak sürecin içinde olmalarını yineliyoruz. Samimi kavramını dile getirdiğimizde bazıları kızıyor. Siyasetçinin samimiyet testini biz yapmayız, millet yapar, seçmen yapar, seçmenin hafızası yapar" şeklinde konuştu.
"İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ MESELESİNİ PERÇEM MESELESİNE İNDİRGEDİLER"
Başbakan Erdoğan, "Başörtüsü sorununu biz çözeriz" diyen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na, "Nasıl olacak diye sorduğumuzda 'arkadaşlarımız üzerinde çalışıyor' dediler. Meselenin üzerinde çalışan arkadaşların meselenin tasarım boyutu üzerinde yoğunlaştığını gördüğümüzde de umutlarımızı yine kaybetmedik. Ama maalesef dün meselenin üzerinde çalışanların nasıl bir sonuca ulaştıklarını gördük ve büyük bir hayal kırıklığı yaşadık. Ortaya çıka çıka Pakistan İslam Cumhuriyeti modeli çıktı. Ortaya çıka
çıka İran İslam Cumhuriyeti modeli çıktı. Yıllardır toplumu kışkırtmak için, ayrıştırmak için, sanal korkularla toplumu tehdit etmek için 'Türkiye İran oluyor' korkusunu pompalayan CHP, bugün döndü dolaştı Türkiye'nin başörtülü kızlarına İran modeli ile örtünmeyi tavsiye ediyor. Yani her türlü hak arayışı karşısında inanç özgürlüğüne yönelik her türlü ifade karşısında 'mollalar İran'a' diyen CHP şimdi İran modeli örtünmeyi Türkiye'nin kızlarına dayatma noktasına geldi. Bir özgürlük meselesini bir
insan hakkını bir inanç özgürlüğü meselesini kahkül meselesine, perçem meselesine indirgediler" diye konuştu.
"Samimiyet, tutarlı siyaset, ilkeli siyaset bunun neresinde" diye soran Erdoğan, şöyle devam etti:
"Meseleyi sadece bir türban, başörtüsü şeklinde kavram meselesi olarak görenler meseleyi sadece bir perçem, zülüf, kahkül meselesi olarak görenler milletin değerleri ile inançları ile üniversite kapısı önündeki genç kızların ciddi meseleleri ile istihsar ettiklerinin farkına varmalılar. Bakınız bu ülkenin bir Diyanet İşleri Başkanlığı var. Bu kurum bu ülkenin en ciddi kurumudur. Bu kurum bu ülkenin en ciddi kurumudur. Eğer siz bir çalışma yaptıracaksanız bu kurum dururken niçin farklı yerlerden kendinize
göre sipariş bir şeyler istiyorsunuz. Hani cumhuriyetin kurumlarına karşı değildiniz, müesseselerine saygılı idiniz. İşçe cumhuriyetin kurumu burada. Bak 1982'den bu yana açıklamaları var, 94'den bu yana açıklamaları var. Yenisini istiyorsanız tekrardan gereken bilgi verilir. Niçin sağdan soldan ilgili ilgisiz kendinize göre bir şeyler araştırıyorsunuz. Biz toplumu dizayn etmek, topluma gömlek giydirmek durumunda değiliz. Biz toplumun hissiyatını anlamak, talep ve beklentilerini karşılamak durumundayız.
Siyasetçinin görevi budur. Partilerin görevleri topluma kendi projelerini dayatmak değildir. Toplumun taleplerini yerine getirmektir. Hiç kimse umut tüccarlığı yapmasın. Buradan tekrar söylüyorum eğer samimi iseniz gelin bu meseleyi tekrar istişare edelim konuşalım çözelim. Artık Türkiye'nin gündeminden bunu çıkaralım. Türkiye Esnaf Sanatkarlar Genel Kurulu öncesi kısa görüşmemiz oldu. Orada da kendilerine aynı şeyleri söyledim. Şimdi yeni anayasa diyorsunuz. Yeni anayasa uzun sürebilir. Burada 3 maddelik
başörtüsü meselesi var. Meydanda da söz verdiniz. Fazla vaktimizi de almaz. Birkaç günlük olay. Biz dedi bunları çözmek istiyoruz, siz talimatınızı verin ben de vereyim. Diyanet İşleri Başkanlığımız zaten hazır. Ama siz Diyanet İşleri Başkanlığı'na inanmıyorsanız kimlerden istifade etmek istiyorsanız onları da belirleyin, biz de ilim adamlarını davet edelim. Adımları adalım kararı verelim. Ama tasarımcılık yapmayalım. Kendilerine bunu söyledim."
"CHP'DE DEVAMLILIK ESAS DEĞİL"
Başbakan Erdoğan, başörtüsü meselesinin AİHM'ye götürülemeyecek bir konu olduğunu belirterek, bu konuların yargıda belirlenen konular olmadığının altını çizdi. "Ben inancımdan ötürü başımı örtüyorum diyen bir kıza dayatma yapılmaz, yapamazsınız" diyen Erdoğan, "Onun için bu Anayasa kampanyasında dikkat ederseniz ileri demokrasi dedik, inanç özgürlüğü, eğitim özgürlüğü dedik. Bunları halletmekten daha doğal ne olur. Ama samimi değilseniz yine geri adım atacaksanız yine çark edecekseniz en azından milletin
değerleri ile genç kızların umudu ile oynamayın.
Daha önce kendilerine 'Anayasa değişikliğini niçin aceleye getiriyorsunuz' diyenlerin şimdi bu konuyu sürekli gündemde tutmak istediklerini kaydeden Başbakan Erdoğan, bu işin fındık fıstık meselesi olmadığını söyledi. YÖK konusunda da samimi olduklarının altını çizen Başbakan Erdoğan, "Sayın Baykal ile YÖK meselesini başa baş konuştuk. Bana verdiği cevap, 'YÖK meselesi rejim meselidir' Tabii eski genel başkanları, eskide kaldı. Yeni genel başkan 'YÖK'ü kaldıralım' diyor. CHP'de herhalde devamlılık esas
değil. AK Parti fanilerin egemen olduğu değil, ilkelerin egemen olduğu partidir. Biz YÖK'ü tartışır, konuşuruz dedik. YÖK'ün mevzuatından bizim de şikayetlerimiz var. Yeni Anayasa da YÖK'te var. Hepsinizi konuşuruz ve çok daha farklı bir YÖK ile yolumuza devam ederiz. Türkiye'de reforme edilmesi gereken kurumlar var. Yeter ki muhalefet ile el ele olalım. Zira 30 sene öncekilere el dokundurtmayanlar bizden 7-8 yıl öncekilere el dokunmayı bekliyorlar. Ona da varız. Çünkü dünya hızla gelişiyor. Hıza ayak
uydurmazsanız patinaj yaparsınız. Çünkü şu sekiz yılda hükümetimiz çok çile çekti. Nerelerde bizi nasıl engellediklerini sizlerle paylaşamıyoruz. O sorunları aşabilseydik Türkiye çok farklı yerde olurdu. Onun için bunları reforme etmekte fayda var. İnşallah 2011 seçimleri bunun da önemli sıçraması olacak. Biz 'gelin istişare edin gereğini yapalım' diyoruz" ifadelerini kullandı.
Başbakan Erdoğan, 12 Eylül'ün milletimiz demokrasiye "evet" dediği kadar tüm siyasetçilere, tüm siyasi partilere de kendi lisanı halleri ile çeşitli mesajlar verdiğini söyledi. "CHP'nin, MHP'nin, BDP'nin ve diğer tüm siyasi partilerin de sivil toplum örgütlerinin de milletin bu mesajını doğru okumalarını temenni ediyoruz" diyen Erdoğan, şöyle konuştu;
"Bu milletin kışkırtmalara, bölücü, ayrıştırıcı dile prim verdiği görülmemiştir. Buna rağmen bazıları aynı dili kullanmaya devam ediyor. Biz hiçbir seçim sonrasında bu vurdumduymaz tavır içinde olmadık. 12 Eylül'de aldığımız sonuca rağmen kendimizi sorguluyoruz. Kendi iç muhasebemizi yapıyoruz. Türkiye'nin dört bir yanında bilimsel bir kamuoyu yapıyoruz. Yüzde 58'i nasıl aldık değil, yüzde 42 niçin hayır dedi bunun nedenini araştırıyoruz. Nerede eksiğimiz var. Bunun üzerinde çalışıyoruz. Hemen ay içinde
Kızılcahamam istişare toplantısında bunların değerlendirmesini yapacağız."
"BİRİLERİ İHANET GİBİ KAVRAMLARI KULLANARAK KUTUPLAŞMALAR ÜRETMEYE ÇALIŞIYOR"
Konuşmasında, Tophane'de meydana gelen olaylara da yer veren Başbakan Erdoğan, bu olaylarla kutuplaşma kampanyası başlatılmak istendiğini söyledi. "Topluma korku kaygı pompalanmak istendi" diyen Başbakan Erdoğan, "Tuzaklar başı çıktı. Aynı şekilde konserlerde yapılan protesto tahammülsüzlük gösterilere aynı dille yanıt vermedik. Biz 12 Eylül akşamı otomobil akşamı zafer sarhoşluğu içinde sokalar dökülmedik. Dedik ki biz birilerinin yaptığı gibi zafer sarhoşu olmayacağız. Biz bu neticeyi de olgunlukla
karşılayacağız. Bununla da biz bir ders vereceğiz. İşte bunların hepsi siyasette birer ilk. Zira biz bütünleştirici olmaya ülkeyi büyütmeye milleti huzur refaha ulaştırmaya devam edeceğiz. Şu anda birileri böledünme parçalanma ihanet gibi kavramları uluorta kullanarak semboller üzerinde istismara yönelerek yeni kutuplaşmalar üretmeye çalışıyor. Ayakta kalabilmek için milletin duygularını istismar edenler her zaman kaybederler. Bizim MHP, CHP ve BDP yönetimi ile işimiz yok. Biz MHP'ye, CHP'ye gönül vermiş
kardeşlerimizi BDP'li kardeşlerimize sesleniyoruz. Diyoruz ki 'bizi iyi takip edin.' Biz bu ülkede milletimiz için ne yaptık. Size hizmetkar olmaktan başka ne yaptık" diye konuştu.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Ani Harabeleri'nde Cuma namazı kılmasına da değinen Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Onların aklına gelmediği dönemde biz Ani Harabeleri'ne 42 kilometrelik duble yolu yaptık. Orayı ziyaret ettiğimde oradan ayrılırken gün batıyordu. Gün batarken arkadaşlara dedim ki gelin bir köy evine girelim. Ve köy evine girdik. Orada yaşlı teyzecim sarıldı. İlla dedi içeri gir. Daha biz bir şey söylemeden içeride baktık keteler yapılmaya başlanmış. Hemen sonra tulum peyniri bal. Çayla beraber geldi. Ama evin efendisi yok. O sürülerle beraber şu anda. Çünkü çoban. Ona da haber gönderelim falan. Ve bu
arada evin efendisi de geldi. O da sürülerin kokusu da halen üzerindeydi. Dertleşmeye başladık. Bizim Ani harabeleri ile hayatımız bu o duble yolla Ani harabeleri inşallah çok daha farklı hale gelecek. Kars'ta sadece Ani Harabeleri değil. Karsın kışı ciddidir. Oraya yönelik yaptığımız çalışmalar var."
Başbakan Erdoğan, hayata geçirdikleri projelere konuşmasında yer verirken, "Çılgın Projeyi" açıklamayacağını vurguladı. Erdoğan, projeyi basın toplantısıyla açıklayacaklarını sözlerine ekledi.
(ÇK-CMH-Y)