'Taş Atan Çocuk' Sorunu
Mersin Üniversitesi (MEÜ) İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Başkanı Doç
Mersin Üniversitesi (MEÜ) İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Başkanı Doç. Dr. Nurdan Akıner, terör olaylarının yaşandığı mahallelerdeki eylemlerin çocuklar için iki karşıt grubun birbiriyle mücadele ettiği ve ne kadar çok atış yapılırsa o kadar çok puan kazanılan bir bilgisayar oyununa dönüştüğünü söyledi.
Mersin Valiliği'nce yürütülen 'Taş Atan Çocuk Fenomeni: Mersin'in Banliyölerinde Öfke Patlaması Projesi' kapsamında Doç. Dr. Nurdan Akıner tarafından bir alan araştırması gerçekleştirildi. Kentin banliyölerindeki öfke patlamasını konu edinen araştırmanın, merkez ilçe Akdeniz'e yer alan, genellikle Doğu ve Güneydoğu'dan göç eden ailelerin yoğun olarak yaşadıkları Şevket Sümer, Güneş, Gündoğdu, Siteler, Çay ve Çilek Mahalleleri'nde yürütüldüğü bildirildi.
Çalışmada nitel ve nicel yöntemlerin bir arada kullanıldığı ve yapılan derinlemesine mülakatlarda ise toplam 250 çocuk ve ailesiyle ev ortamında bir araya gelindiğine dikkat çekilirken, araştırma kapsamında çocuklarla devlet arasındaki uçurumun nedenlerinin de yüz yüze gerçekleştirilen mülakatlarla sorgulanıp saptamalarda bulunarak çözüm önerilerinin de ele alındığı vurgulandı.
Araştırma kapsamında Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde 1990'lı yıllarda sürdürülen terörle mücadele politikalarından dolayı göç etmiş ailelerin yoğun olarak yaşadığı bölgede 5 kişilik bir ekiple 6 aylık bir çalışma yapıldığı bilgisi verildi. Toplam bin kişiye anket uygulandığı ve yüz yüze görüşmelerde bulunulduğu belirtilirken, bunlardan bilimsel geçerliliği olan 142 kadın ve 108 erkek katılımcıdan elde edilen veriler araştırma kapsamında değerlendirildiğinin altı çizildi.
"POLİSE TAŞ ATMAK ÇOCUKLAR İÇİN BİLGİSAYAR OYUNUNA DÖNÜŞTÜ"
Söz konusu araştırmayla ilgili olarak değerlendirmelerde bulunan Doç. Dr. Nurdan Akıner, içine kapalı bir yaşam tarzı süren bölgelerde çocuklar tarafından sürdürülen eylemlerin, anlamsız olduğu gibi artık bu çatışmayı propagandalarıyla körükleyenler tarafından da kontrol altına alınamayan öfke patlamaları olduğunu savundu. Akıner, çocukların şiddet eylemlerinin aktörleri haline gelmesinin, henüz siyasal bilince erişmemiş yaştaki bu bireylerin ülke yönetimine medya aracılığıyla ilettikleri, 'Biz de
buradayız, bizi de görün, bizim de sıkıntılarımız var' mesajından başka bir şey olmadığını savundu.
Araştırma sonucunda elde edilen verilerin, erkeklerin ve kızların çoğunluğunun polise taş atmalarının bilinçsizce yapılmış bir eylem biçimi olduğu görüşünü savunduğunu anlatan Akıner, "Bir başka deyişle artık mahallelerdeki bu eylemler, iki karşıt grubun birbiriyle mücadele ettiği ve ne kadar çok atış yapılırsa o kadar çok puan kazanılan bilgisayar oyunlarına dönüşmüştür" dedi.
"ÇOCUKLAR HAKSIZLIĞA UĞRADIĞINDA ŞİDDETİ HAK OLARAK GÖRÜYOR"
Güneydoğu Anadolu ve Akdeniz Bölgesi'nde dünyaya gelen çocukların haksızlığa uğradıklarını düşündüklerinde şiddet yoluyla hak aramanın doğru bir davranış biçimi olduğuna inandıklarını kaydeden Akıner, "Ailelerinin yıllık gelir seviyesi yükseldikçe, çocuklar şiddetten uzak durmakta ve onaylamamakta. Kız çocukları polisin bölgelerindeki sosyal faaliyetlerini onaylarken, erkekler tam tersini düşünmekteler. Bunun yanında ankete katılanların yüzde 33.60'ı polisin yaşadıkları mahallelerdeki sosyal
faaliyetlerini onaylıyor. Onaylayanların büyük çoğunluğu kız çocuklarıyla anneleri ve derslerinde başarılı erkek ilköğretim okulu öğrencileri. Kişilerin yüzde 66.40'ı ise söz konusu faaliyetlerden hoşnut değil ve bu tip faaliyetleri samimi bulmuyor, polisi kendilerine olan tavrında tutarsız olmakla suçluyor" diye konuştu.
Ankete katılan erkek ve kızların çoğunluğu, yaşadıkları çevrede sözlü veya fiziksel polis şiddetine, gaz bombasına maruz kaldıklarını belirttiğine işaret eden Akıner, ancak bunun yanında erkeklerin kızlara oranla bu görüşü daha fazla savunduğu bulgusuna ulaştıklarını dile getirdi. Anket sorularına verilen yanıtlara göre araştırmaya katıların yüzde 83.20'sinin yaşadığı çevrede sözlü veya fiziksel polis şiddetine, gaz bombasına maruz kaldığını ortaya koyduğunu belirten Akıner, bunun yanında katılımcıların
yüzde 16.80'inin ise söz konusu durumlara maruz kalmasa da içinde hep sıranın kendisine geleceği korkusu olduğu görüşünü dile getirdiğini söyledi.
"ÇOCUKLAR BANLİYÖLERDE SEVGİSİZ BÜYÜYOR"
Doç. Dr. Akıner, açıklamasını da şöyle sürdürdü: "Çocuklar banliyölerde sevgisiz büyüyor. Kadınlar dayak mağduru, eğitimsiz, sosyalleşip toplumda kendini ifade etmesi engellenmiş. Resmi nikahlı kadın sayısı çok az, en büyük hayalleri çok geç olmadan meslek sahibi olup çocuklarını daha iyi koşullarda okutmak. Kız çocukları ise sihirli bir elin kendilerini yaşadıkları hayattan çekip almasını, kurtarmasını istiyor. Maalesef devletin olanaklarının bölgede yetersiz kalması, devlet dışındaki oluşumların bu
boşluğu doldurmasıyla sonuçlanıyor."
Yapılan ankete katılan erkek ve kızların yüzde 88.80'inin Türkiye'deki ulusal medyanın kendilerini ve yaşadıkları çevreyi adil bir şekilde temsil ettiğine inanmadığını görüşünde birleştiğinin altını çizen Akıner, kentin banliyölerinde yaşamını sürdüren kişilerde medyaya karşı bir güven bunalımının da söz konusu olduğunu kaydetti. Mersin'in bazı dağ köylerindeki çocukların da en az bu bölgedeki çocuklar kadar kötü şartlarda yaşamaya ve eğitim görmeye devam ettiklerini anlatan Akı de sıkıntılarımız vner,
ancak bu çocukların şiddete başvurmadıklarını ve fakirliğin sorumlusu olarak devleti ve kurumlarını görmediklerini dile getirdi.
"GEÇMİŞE DUYULAN ÖFKE, YENİ DOĞAN ÇOCUKLARDA VÜCUT BULUYOR"
Akıner, "Banliyölerde yaşayan bazı çocukların şiddete başvurmasının nedenleri araştırmamızın da işaret ettiği gibi farklı bileşenlerden oluşmakta. Görülmektedir ki terör ve siyasal baskılar yüzünden göç eden, göç etmeye zorlanan nüfus gittiği yere geçmişini de taşıyor; hiç kimsenin geçmişi, yaşadığı coğrafyayı değiştirmekle buharlaşmıyor. Geçmişe duyulan öfke, Mersin'de dünyaya gelen çocuklarda vücut buluyor. Ayrım gözetmeyen polis şiddeti ise banliyölerdeki öfke patlamalarının aktörlerinin sayısını gün
geçtikçe arttırıyor, daha da önemlisi çocukların propaganda yoluyla şiddete itilmesinde katalizör vazifesi görüyor" ifadelerini kullandı.
Öte yandan, 'Taş Atan Çocuk Fenomeni:Mersin'in Banliyölerinde Öfke Patlaması' adlı proje kapsamında iki kitap yayımlandığı ifade edildi. MEÜ İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkanı Doç. Dr. Nurdan Akıner tarafından bölgede yürütülen bilimsel araştırmayı içeren kitabın 'Mersin'in Banliyölerinde Öfke Patlaması' adı altında yayımlandığı, 'Öteki Mersin'den Suretler' adlı kitabın da araştırma süresince bölgede yapılan fotoğraf çalışmalarını içerdiği belirtildi. Halkın günlük yaşamından kesitlerin yer aldığı
toplam 152 fotoğraf karesinin bulunduğu kitabın renkli ve kuşe kağıda basılmış olarak okurlara sunulduğu bilgisi verildi.
Mersin Valiliği'nce yürütülen 'Taş Atan Çocuk Fenomeni: Mersin'in Banliyölerinde Öfke Patlaması Projesi' kapsamında Doç. Dr. Nurdan Akıner tarafından bir alan araştırması gerçekleştirildi. Kentin banliyölerindeki öfke patlamasını konu edinen araştırmanın, merkez ilçe Akdeniz'e yer alan, genellikle Doğu ve Güneydoğu'dan göç eden ailelerin yoğun olarak yaşadıkları Şevket Sümer, Güneş, Gündoğdu, Siteler, Çay ve Çilek Mahalleleri'nde yürütüldüğü bildirildi.
Çalışmada nitel ve nicel yöntemlerin bir arada kullanıldığı ve yapılan derinlemesine mülakatlarda ise toplam 250 çocuk ve ailesiyle ev ortamında bir araya gelindiğine dikkat çekilirken, araştırma kapsamında çocuklarla devlet arasındaki uçurumun nedenlerinin de yüz yüze gerçekleştirilen mülakatlarla sorgulanıp saptamalarda bulunarak çözüm önerilerinin de ele alındığı vurgulandı.
Araştırma kapsamında Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde 1990'lı yıllarda sürdürülen terörle mücadele politikalarından dolayı göç etmiş ailelerin yoğun olarak yaşadığı bölgede 5 kişilik bir ekiple 6 aylık bir çalışma yapıldığı bilgisi verildi. Toplam bin kişiye anket uygulandığı ve yüz yüze görüşmelerde bulunulduğu belirtilirken, bunlardan bilimsel geçerliliği olan 142 kadın ve 108 erkek katılımcıdan elde edilen veriler araştırma kapsamında değerlendirildiğinin altı çizildi.
"POLİSE TAŞ ATMAK ÇOCUKLAR İÇİN BİLGİSAYAR OYUNUNA DÖNÜŞTÜ"
Söz konusu araştırmayla ilgili olarak değerlendirmelerde bulunan Doç. Dr. Nurdan Akıner, içine kapalı bir yaşam tarzı süren bölgelerde çocuklar tarafından sürdürülen eylemlerin, anlamsız olduğu gibi artık bu çatışmayı propagandalarıyla körükleyenler tarafından da kontrol altına alınamayan öfke patlamaları olduğunu savundu. Akıner, çocukların şiddet eylemlerinin aktörleri haline gelmesinin, henüz siyasal bilince erişmemiş yaştaki bu bireylerin ülke yönetimine medya aracılığıyla ilettikleri, 'Biz de
buradayız, bizi de görün, bizim de sıkıntılarımız var' mesajından başka bir şey olmadığını savundu.
Araştırma sonucunda elde edilen verilerin, erkeklerin ve kızların çoğunluğunun polise taş atmalarının bilinçsizce yapılmış bir eylem biçimi olduğu görüşünü savunduğunu anlatan Akıner, "Bir başka deyişle artık mahallelerdeki bu eylemler, iki karşıt grubun birbiriyle mücadele ettiği ve ne kadar çok atış yapılırsa o kadar çok puan kazanılan bilgisayar oyunlarına dönüşmüştür" dedi.
"ÇOCUKLAR HAKSIZLIĞA UĞRADIĞINDA ŞİDDETİ HAK OLARAK GÖRÜYOR"
Güneydoğu Anadolu ve Akdeniz Bölgesi'nde dünyaya gelen çocukların haksızlığa uğradıklarını düşündüklerinde şiddet yoluyla hak aramanın doğru bir davranış biçimi olduğuna inandıklarını kaydeden Akıner, "Ailelerinin yıllık gelir seviyesi yükseldikçe, çocuklar şiddetten uzak durmakta ve onaylamamakta. Kız çocukları polisin bölgelerindeki sosyal faaliyetlerini onaylarken, erkekler tam tersini düşünmekteler. Bunun yanında ankete katılanların yüzde 33.60'ı polisin yaşadıkları mahallelerdeki sosyal
faaliyetlerini onaylıyor. Onaylayanların büyük çoğunluğu kız çocuklarıyla anneleri ve derslerinde başarılı erkek ilköğretim okulu öğrencileri. Kişilerin yüzde 66.40'ı ise söz konusu faaliyetlerden hoşnut değil ve bu tip faaliyetleri samimi bulmuyor, polisi kendilerine olan tavrında tutarsız olmakla suçluyor" diye konuştu.
Ankete katılan erkek ve kızların çoğunluğu, yaşadıkları çevrede sözlü veya fiziksel polis şiddetine, gaz bombasına maruz kaldıklarını belirttiğine işaret eden Akıner, ancak bunun yanında erkeklerin kızlara oranla bu görüşü daha fazla savunduğu bulgusuna ulaştıklarını dile getirdi. Anket sorularına verilen yanıtlara göre araştırmaya katıların yüzde 83.20'sinin yaşadığı çevrede sözlü veya fiziksel polis şiddetine, gaz bombasına maruz kaldığını ortaya koyduğunu belirten Akıner, bunun yanında katılımcıların
yüzde 16.80'inin ise söz konusu durumlara maruz kalmasa da içinde hep sıranın kendisine geleceği korkusu olduğu görüşünü dile getirdiğini söyledi.
"ÇOCUKLAR BANLİYÖLERDE SEVGİSİZ BÜYÜYOR"
Doç. Dr. Akıner, açıklamasını da şöyle sürdürdü: "Çocuklar banliyölerde sevgisiz büyüyor. Kadınlar dayak mağduru, eğitimsiz, sosyalleşip toplumda kendini ifade etmesi engellenmiş. Resmi nikahlı kadın sayısı çok az, en büyük hayalleri çok geç olmadan meslek sahibi olup çocuklarını daha iyi koşullarda okutmak. Kız çocukları ise sihirli bir elin kendilerini yaşadıkları hayattan çekip almasını, kurtarmasını istiyor. Maalesef devletin olanaklarının bölgede yetersiz kalması, devlet dışındaki oluşumların bu
boşluğu doldurmasıyla sonuçlanıyor."
Yapılan ankete katılan erkek ve kızların yüzde 88.80'inin Türkiye'deki ulusal medyanın kendilerini ve yaşadıkları çevreyi adil bir şekilde temsil ettiğine inanmadığını görüşünde birleştiğinin altını çizen Akıner, kentin banliyölerinde yaşamını sürdüren kişilerde medyaya karşı bir güven bunalımının da söz konusu olduğunu kaydetti. Mersin'in bazı dağ köylerindeki çocukların da en az bu bölgedeki çocuklar kadar kötü şartlarda yaşamaya ve eğitim görmeye devam ettiklerini anlatan Akı de sıkıntılarımız vner,
ancak bu çocukların şiddete başvurmadıklarını ve fakirliğin sorumlusu olarak devleti ve kurumlarını görmediklerini dile getirdi.
"GEÇMİŞE DUYULAN ÖFKE, YENİ DOĞAN ÇOCUKLARDA VÜCUT BULUYOR"
Akıner, "Banliyölerde yaşayan bazı çocukların şiddete başvurmasının nedenleri araştırmamızın da işaret ettiği gibi farklı bileşenlerden oluşmakta. Görülmektedir ki terör ve siyasal baskılar yüzünden göç eden, göç etmeye zorlanan nüfus gittiği yere geçmişini de taşıyor; hiç kimsenin geçmişi, yaşadığı coğrafyayı değiştirmekle buharlaşmıyor. Geçmişe duyulan öfke, Mersin'de dünyaya gelen çocuklarda vücut buluyor. Ayrım gözetmeyen polis şiddeti ise banliyölerdeki öfke patlamalarının aktörlerinin sayısını gün
geçtikçe arttırıyor, daha da önemlisi çocukların propaganda yoluyla şiddete itilmesinde katalizör vazifesi görüyor" ifadelerini kullandı.
Öte yandan, 'Taş Atan Çocuk Fenomeni:Mersin'in Banliyölerinde Öfke Patlaması' adlı proje kapsamında iki kitap yayımlandığı ifade edildi. MEÜ İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkanı Doç. Dr. Nurdan Akıner tarafından bölgede yürütülen bilimsel araştırmayı içeren kitabın 'Mersin'in Banliyölerinde Öfke Patlaması' adı altında yayımlandığı, 'Öteki Mersin'den Suretler' adlı kitabın da araştırma süresince bölgede yapılan fotoğraf çalışmalarını içerdiği belirtildi. Halkın günlük yaşamından kesitlerin yer aldığı
toplam 152 fotoğraf karesinin bulunduğu kitabın renkli ve kuşe kağıda basılmış olarak okurlara sunulduğu bilgisi verildi.
