Hanefi Bostan: 'Bölücülük Meşru Bir Zemine Oturtulmaya Çalışılmaktadır'

Türkiye Kamu-Sen İstanbul İl Başkanı Yrd.Doç. Dr. M. Hanefi Bostan, "Bölücülük, meşru bir zemine oturtulmaya çalışılmaktadır" dedi.

Yazılı açıklama yapan Hanefi Bostan, Türkiye Kamu-Sen olarak, ömrü bir yüzyıla yaklaşan ve kökleri her yıl biraz daha derinlere inerek daha da sağlamlaşan ve daha da güçlenen Cumhuriyetin ebediyen payidar olmasını dilediklerini söyledi. Siyasi bir sistem olan Cumhuriyet'in meşruiyet senedinin "Cumhur" olduğunu anlatan Bostan, şöyle konuştu: "Cumhuriyet ise bir terim olarak, Cumhur'un kendi iradesiyle kendisini idare etmesi demektir ve açık anlamı şudur: Meşruiyetini başka hiçbir yerden, kişiden veya
merciden değil doğrudan doğruya Cumhur'dan alan toplum yönetimi sistemine Cumhuriyet denir. Burada asıl önemli olan meşruiyet kavramıdır ve o da, devletin Cumhur'a diğer bir ifadeyle milli iradeye kayıtsız şartsız itaatidir ve bu takdirde, böyle bir sistem tam ve gerçek anlamıyla Cumhuriyet adını taşımaya hak kazanır. Bu noktada sistemin ismen değil de hakikaten bir cumhuriyet olup olmadığına dikkat edilmesi gerektiğini ve sistemin gerçek anlamda bir cumhuriyet olmasının biricik kriterinin demokrasi
olduğunu, bölücülük olmadığını vurgulayarak belirtmek gerekli. Yani, Cumhuriyet, tam ve hakiki manasına ancak demokraside ulaşabilmektedir. Yoksa isim olarak 'cumhuriyet' etiketini taşımakta olmasının hiçbir kıymeti ve hükmü olmayacaktır."
Bostan, yazılı açıklamasında şu ifadeleri kullandı: "Bütün toplumumuz tarafından da aynı içten duygularla paylaşıldığından zerrece kuşkumuz olmayan ve hiçbir kişiye, hiçbir sınıfa, hiçbir zümreye farklı ve imtiyazlı bir statü tanımamayı, Cumhur'un tamamını en ufak bir fark gözetmeden sadece ve yalnız yurttaş kimliği ile kucaklamayı bir numaralı prensip olarak kabul eden Cumhuriyet felsefesi, bugün ciddi bir biçimde bu temelinden saptırılma tehdidiyle karşı karşıya bulunmaktadır."
Bostan, bölücülüğün meşru bir zemine oturtulmaya çalışıldığını söyledi.
Hanefi Bostan, özellikle başları örtülü üniversiteli genç kızlar ve kadınlara karşı uygulanan ve Atatürk ilke ve inkılaplarıyla da en ufak bir bağlantısı bulunmayan keyfi ve ayrımcı yaklaşımların cinsiyet ayrımcılığına yol açtığını söyledi. Kadınları adeta evlerine hapsederek dört duvar dışına çıkmalarına engel olmak istercesine bir zulme maruz tutmanın meselenin vahametini daha da artırmakta ve büsbütün insanlık dışı bir hâl almasına sebebiyet verdiğini anlatan Hanefi Bostan, açıklamalarını şöyle
sürdürdü:
"Cumhuriyet'in bir biçim olmasına karşılık demokrasi bir içeriktir ve Cumhuriyet de asıl amacına, yukarıda da değindiğimiz gibi, bölücülüğe prim verildiğinde değil demokratik bir cumhuriyet olduğunda ulaşmış olacaktır. Ancak, Cumhuriyetimizin 87. yılında, hâlâ, Cumhur'un demokratikleşmesine engel çıkartılmaya, bunun yerine bölücülüğün meşrulaştırılmaya çalışılmasını bir davranış bozukluğu olarak görüyor ve şiddetle kınıyoruz. Cumhuriyetimizin 87. yılında arzu ettiğimiz Cumhuriyet ortamına hiç yakışmayan bu
memleket manzaraları yanında yine hiç mutluluk duymadığımız bir başka manzara da, YÖK'ün ve Cumhurbaşkanının ve birinci aktör olarak Başbakan'ın üniversitelerde yapılan seçim sonuçlarına saygı göstermemeleridir. Sayın Başbakan işine geldiğinde Cumhur'dan bahsetmesi, ama üniversiteler söz konusu olduğunda buradaki iradeyi tanımaması abesle iştigaldir. Beri taraftan bütün üniversite camiasının geçim sıkıntısı içerisinde perişan olduğu bir dönemde gerek hükümetin ve gerekse de YÖK'ün bu trajediyi görmezlikten
gelmesi büyük bir pişkinlik değil de nedir?"
İşsizliğin düzenli olarak katlandığını ifade eden Hanefi Bostan, büyük çoğunluğu gelirleri daralmış ve geçim sıkıntısı içerisinde kıvranan ve milyonlarca gencin işsiz olduğunu, uyuşturucu ve fuhuş bataklığına sürüklendiklerini ve onları bu pislikten kurtaracak hiçbir önlem alınmadığını anlattı.
Cumhuriyetimizin 87. yılında hiç görmek istemedikleri bir diğer şeyin de gelir dağılımındaki dengesizlik olduğunu belirten Bostan, sözlerini şöyle tamamladı: "Fırsat ve imkân eşitsizliğinin günden güne büyüdüğü bir toplum olmaktan kurtulamayışımız olduğu kadar, belki bundan da daha fazla elem ve üzüntü verici olanı, bu toplumsal gerçeklerle uğraşmak yerine devletimizi parçalamaya yönelik girişimleri demokratik hak olarak algılayan türedi bir güruhun eller üzerinde tutulması ve her akşam TV kanallarına
çıkarılarak zihinleri iğfal etme girişimlerine fırsat verilmesidir."
(ÇK-HO-Y)