Eski Başbakan yardımcılarından Pakdemirli: Ordunun harcaması NATO ortalamasında kalsaydı, Türkiye AB'den zengin olacaktı
Eski Başbakan yardımcılarından ekonomi bakanlarından Ekrem Pakdemirli, "Tarım en az sanayi kadar gelişseydi ve ordu harcamaları NATO ortalamalarında t
Pakdemirli, yönetim kurulu üyesi olduğu Albaraka Türk Katılım Bankası'nın İzmir Ticaret Odası (İZTO) ile kredi protokolü imza töreninde yaptığı konuşmasında çarpıcı açıklamalarda bulundu. Siyasetten sonra vakti olduğunu ve yanına aldığı dört arkadaşıyla birlikte grup kurduklarını anlatan Pakdemirli, eski adı Devlet İstatistik Enstitüsü olan Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)'nun hesaplamalarını incelediklerini ifade etti. Türkiye Tekstil İşverenleri Sendikası (TİSK)'nın da destek verdiği çalışmada TÜİK'in mesela katılım bankalarının ülkenin ekonomisine katkısını almadığını, fonları almadığını, başka birçok konuyu da hesaba dahil etmediğini söyledi.
Ekrem Pakdemirli, bugün fert başına düşen millî gelirin bu hesaplamalarla 12 bin dolardan, satınalma paritesine göre ise 18 bin dolardan fazla olduğunu kaydederek şunları söyledi: "Savunma harcamalarının çok olduğunu söylediğimizde, 'Bizim güçlü orduya ihtiyacımız var. Çevremiz var.' diyorlar. Çevrenle iyi geçin o zaman. Tarım hava şartlarına bağlı, sanayi de birçok şarta bağlı. Ticaret ve hizmet sektörü kadar istemiyorum, sanayi kadar istiyorum. Askeri harcamalarımızı NATO ortalamalarında tutsaydık, millî gelirimiz bugün AB'nin üstündeydi. 'Türkiye geri kalmış ülke' demeyecekler, bizi 50 sene kapıda bekletmeyeceklerdi."
Pakdemirli 2008'de ekonomik krizin hafif atlatıldığını ama bir eksik bulunduğunu ifade ederek, "Yabancı parayla hovardalık yapan adama benziyoruz. Cari açık büyüdükçe yara daha da genişliyor ama bizi yere düşürecek boyutta değil. Cari açıkları kapatmak için içeride faizleri yüksek tutarak, dışarıdaki parayı cezbediyoruz, Dış para akımı olduğu için de ödemeler dengesinde herhangi bir problemimiz olmuyor ama bu böyle gitmez. İnşallah birileri düzeltecek. Buradaki önemli görev aslında Merkez Bankası (MB)'na düşüyor." şeklinde konuştu. MB'nin serbest piyasaya müdahale etmediğini, faizleri yüksek tuttuğunu, dışarıdan sıcak para yüksek faiz için gelirken bir de TL'nin yüksek değerinden kazandığını belirten Pakdemirli, burada bir yara olduğunu söyledi.
Albaraka Türk Katılım Bankası Genel Müdürü ve Türkiye Katılım Bankaları Birliği Başkanı Fahrettin Yahşi ise finans krizinin olumsuz etkilerinin bütün dünyada hızlı bir yayılım gösterdiğini ve malî sektöre yansıdığını anlattı. Malî sektöre etkisinin Türkiye'de kısıtlı olduğunu, 2008 yılının son çeyreğinde Lehman Brothers'in battığında ciddi bir etki oluşturduğunu hatırlatan Genel Müdür Yahşi, mart ayından itibaren kredi akışkanlığının yeniden kurulmaya başladığını söyledi. Yahşi, "2009 yılında bankacılık sektörü yüzde 14 büyürken kredi yüzde 7 civarında kaldı. KOBİ kredilerinde hiç büyüme olmadı ama 2010'da tersi bir hareket oldu, tüm bankacılık sektörü yüzde 8,6 büyüdü. Yıl sonuna taşıdığımızda, aslında yüzde 12'lik büyümeyi önümüze çıkarıyor ama kredi hacmindeki büyüme yüzde 18 oldu. Bu da şu anlama geliyor: Yıl sonunda yaklaşık yüzde 24-25'lik büyüme olacak. Kapasite kullanım oranındaki artış, istihdamdaki iyileşmenin bir anlamda bankacılık sektörüyle paralel görüntü arzettiğinin göstergesiydi." dedi.
Şu anda Türk bankacılığının, dünyada hem likidite hem sermaye yeterliliği açısından örnek gösterildiğini anlatan Fahrettin Yahşi, banka yetkililerinin uluslararası toplantılardaki konumunun da övgüye değer olduğunu söyledi. Yahşi, "Gerçekten bize çok önem veriyorlar. Önlemleri. diğer ülkelere örnek gösterilen bir ülke Türkiye. Bu, IMF ve G20 toplantılarında da ortaya çıkıyor. G20 bankacılık ve finansal istikrar kurulu toplantılarında, BDDK ve MB başkanlarımız yer alıyor." diye konuştu.
Albaraka'nın 12 ülkede 11 bankası ve bir temsilciliği olan büyük bir grup olduğunu belirten Genel Müdür Fahrettin Yahşi, imzalanan anlaşmayı kredi mekanizmasının çalıştırılması olarak görmemek gerektiğini, diğer ülkelerdeki bankaların sinerjisinden de yararlanarak dış ticarette mukayeseli üstünlüklerini İzmirli işadamlarının kullanımına sunmaktan mutlu olacaklarını dile getirdi.
İZTO Başkanı Ekrem Demirtaş da yaptığı açıklamada, 14. bankayla 18. kredi protokolünü imzaladıklarını belirtti. Demirtaş, Türkiye'nin uluslararası piyasalarda enflasyon ligindeki konumuyla değil, yabancı yatırım ligindeki konumuyla konuşulmaya başlandığını söyledi. Dünyada ilk 20, Avrupa'da ilk 10 ekonomi arasına girildiğini ifade eden Demirtaş, "Tüketici güveni, son 33 ayın zirvesinde. 2010 yılı Türkiye büyüme tahmini, yukarı yönlü revize edilerek yüzde 6,8'e çıkarıldı. IMF de Türkiye için yıl sonu büyüme tahminini yüzde 6,1'den 7,8'e çıkardı. İki çeyrek üst üste yüzde 10 büyüdük. MB, politika faizlerini yüzde 5,75'e indirdi. Mevduat ve repo faizinin cazibesi, biz Türkler için giderek azalıyor. Bu nedenle yeni yatırım araçlarına yönelmeliyiz." dedi. Demirtaş protokolün üyelerine hayırlı olması dileğinde de bulundu.