Türkiye bu generalin heykelini dikmeli
Prof.Osman Özsoy bugünkü köşe yazısında Türk demokrasi tarihine ismi altın harflerle yazılacak bir generalden bahsetti.
İşte Prof.Osman Özsoy'ın yazısı :
Bu ülkenin bir generali var ki, Türk demokrasi tarihine ismi altın harflerle yazılacak. 80 yaşını aşmış nice siyasetçilerin kardeşlerini yeme pahasına koltuklara talip olduğu yerde, o devlet ikbalini elinin tersiyle itmeyi başardı.
Bir şiirde geçen, “Minareler süngü, kubbeler miğfer'' satırlarını okuduğu için hapse atılan Başbakan Erdoğan, acaba Taraf gazetesinin yayınladığı ve içinde camilerin bombalanmasının planlandığı Balyoz Darbe Planı’nın gerçek olduğuna inanıyor muydu? Bu ayrıntı çok önemli...
İnanıyorsa gereği konusunda takipçisi olması beklenirken, inanmıyorsa görmezden gelmesi yada önemsizleştirmesi de ihtimal dahilinde. Minareyi şiire konu eden hapse giriyorsa, bombalamayı düşünen acaba ne olur?
Başbakan Erdoğan dün Sakarya’da yaptığı konuşmada olan biteni yakından takip ettiği izlenimi verdi. Kuşkusuz bu iyi bir gelişme. Şu sözler o konuşmadan; “Son zamanlarda bazı gazetelerde ne tür oyunlar oynandığını görüyorsunuz. Farklı arayışlar içerisinde olamazsın, eğer demokrasiye inanıyorsan. Ama demokrasiye inanmıyorsan, o zaman adam gibi çıkarsın 'Benim demokrasi diye bir derdim yok'. Eee o zaman... Neden yanasın onu açıklarsın. Darbeden yana mısın? Çıkarsın onu açıklarsın. Çık adam gibi açıkla. Gizli kapılar arkasında bu iş artık kalmıyor. Bir gün bunların hepsi ortaya çıkıyor. Artık yok böyle bir şey filan. Çıkıyor, çıkıyor. Bundan sonra kim bilir neler çıkacak?'' ifadelerini kullandı.
“Bundan sonra kim bilir neler çıkacak?'' sözlerinden, kendisinin bildiği ama henüz kamuoyuna intikal etmemiş başka planların da olabileceğini düşünmek mümkün.
Başbakan Erdoğan konuşmalarını karşıdaki ekrandan okumadığında iç dünyasındaki düşünceleri daha rahat yansıtıyor, bir bakıma tamamen kendi gibi davranıyor. Dikkat ettim, yukarıdaki konuşmayı yaparken gözü ekranda değildi. Geleneksel Ankara siyasetçisi gibi değil de, yukarıdaki gibi biraz da Kasımpaşalı tarzı ile yaklaşırsa meseleye, siyaset kurumunun sistemdeki ağırlığını artırma konusunda daha cesur adımlar atması da beklenebilir. Yoksa idarei maslahat tavrı ile yaklaşırsa, siyaset kurumuna yönelik bildik kumpaslar sürer gider.
'Özkök tasfiye edilseydi, darbe kesindi'
Ergenekon davasına konu olmuş diğer planlar yanında Balyoz Planı da, dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök Paşa’nın hangi şartlar altında karargahta demokrasi mücadelesi verdiğini gösterdi. Halbuki olan bitene çanak tutsa, “haydi arkadaşlar arkanızdayım” dese, yapılacak darbeden sonra ülkenin devlet başkanı olması işten bile değildi. Evinden sefertası ile yemek götürecek kadar karargahta yalnızlaşan, ama tek başına dimdik ayakta duran (Özal gibi kısa boylu) bu dev insanı demokrasi kahramanı ilan ediyorum. Üstelik gitti bu ülkenin savcısına, devletin selameti için bildiğini bir ölçüde anlattı, hukuka saygısını ve mertliğini de gösterdi.
Ortaya çıkan son belgeler ışığında tekrar davet edilse, sanırım o dönemde olan biteni yansıtan yapbozun bazı parçaları daha yerine oturmuş olacaktır. Haber 7 yazarı Aydoğan Vatandaş, Özkök Paşa’nın neden daha fazla bilgi vermediğine ilişkin çok önemli bazı sorular da sormuş. Dilerim Paşa’nın bunlara verilecek makul cevabı da vardır. Ama gelinen şu nokta bile demokrasimiz açısından devrim niteliğindedir.
Karşımızda, herkesin hayalini, hatta 80’ini devirmiş siyasetçileirn kendi kardeşlerini biçme pahasına bir yanından tutunmaya çalıştığı devlet ikbalini elinin tersi ile itmeyi başarmış bir devlet adamı var. Saygıda kusur etmediğimiz Osmanlı Padişahlarının bile çeşitli maslahatlarla kardeşlerinin ve babalarının hayatlarına son verdiği bir gelenek çizgisi içindeki ülkede, Hilmi Paşa’nın bu duruşu, tarihi öneme sahiptir.
Balyoz, ayrıntısına kadar hesap kitap edilmiş, kanla paketlenmiş kapsamlı bir darbe planını içeriyor. Yani mesele oldukça ciddi. Önceki yazımızda, planı hazırlayan dönemin 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan’ın geçtiğimiz günlerde yayınlanan “RTE’ye sabrımız kalmadı...” satırlarını yazımıza konu etmiştik. Emekli iken bu düşüncede olan biri, elinin altında koca bir ordu varken kimbilir daha neler düşünüyordu?
Emekli Yarbay ve 19-20. dönem Milletvekili Tevfik Diker, darbecilerin, dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ü bir şekilde tasfiye etmeden başaramayacaklarını bildikleri için ilk hedefte onu etkisizleştirmekle işe başladıklarını belirterek, "Özkök tasfiye edilseydi, darbe kesin yapılacaktı" demiş. Önümüzdeki günlerde daha başka şok edici bilgi ve belgelere dayalı yeni iddiaların kamuoyunun önüne gelebileceğinin altını çizen Diker, bu tespiti ile Başbakan Erdoğan’ın “Bundan sonra kim bilir neler çıkacak?'' tespitini de teyit etmiş oluyor.
Yerinde ve zamanında takdir...
Yazıma son vermeden, yazı başlığını oluşturan “Türkiye bu generalin heykelini dikmeli” ifadesinin altını biraz daha doldurmak istiyorum.
Özkök Paşa Genelkurmay Başkanı iken, o dönemde yazılarımı kaleme aldığım Tercüman gazetesinde kendisi hakkında tam birer yıl arayla 3 yazı yazmışım. Çok şükür ki, Paşa’nın demokratik duruşunu o dönemde fark ve takdir etmiş, yazılarımıza konu etmişiz.
İlk yazıyı 27 Nisan 2007 bildirisinden tam 3 yıl önce 27 Nisan 2004’te yazmışız. “Özkök Paşa'nın basireti” başlıklı yazıda, Hilmi Paşa’nın MGK toplantılarındaki dengeli ve basiretli tutumunu anlatmışız. Bir yıl sonraki “Özkök Paşa'nın açıklamaları...” bir başka yazıda (21.04.2005), ülkedeki gündem laubaliliği içinde, memleketin meselelerini ve dünyanın gittiği noktayı derinlemesine ele alan yıllık değerlendirme toplantısındaki konuşmasını değerlendirmişiz.
“Bravo Özkök Paşa’ya...” son yazıda ise (09.03.2006), “Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, TSK’nın son 50 yıllık tarihine bakıldığında devrim niteliğinde işlere imza atıyor. Açıkça söylüyorum. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, demokratik sistemin sağlıklı işlemesi konusunda son zamanlarda en yoğun çaba sarf eden devlet adamlarının başında geliyor. Özkök Paşa devletin bekası uğruna birçok riski üzerine alarak, ülkenin kirlilikten arındırılması ve demokratik sistemin rayına oturması için elinden geleni tüm samimiyetiyle yapıyor. Özkök Paşa bu mücadelesinde yalnız bırakılırsa, bunun kimseye hayrı olmayacağını açıkça söylemek isterim” satırlarına yer vermişiz. Çok şükür geçen zaman bizi haklı çıkardı.
Kısaca diyorum ki, değil darbe yanlısı askerlere, aynı düşüncedeki siyasetçilere, aydınlara, işadamlarına, sanatçılara, medya mensuplarına birer ibret ve ders olması açısından Hilmi Paşa’nın bir heykeli dikilse değer...
Sayın Paşam, ekip arkadaşlarından bazıları camileri bombalamayı planlarken, evinizden sefertası ile yemek götürerek ateşten bir koltukta oturmuş ve demokrasiye paratoner olmuşsun... Meclis kürsüsünden darbe çağrısı yapan siyasetçileri görünce, size sonsuz teşekkürler...
Bu ülkenin bir generali var ki, Türk demokrasi tarihine ismi altın harflerle yazılacak. 80 yaşını aşmış nice siyasetçilerin kardeşlerini yeme pahasına koltuklara talip olduğu yerde, o devlet ikbalini elinin tersiyle itmeyi başardı.
Bir şiirde geçen, “Minareler süngü, kubbeler miğfer'' satırlarını okuduğu için hapse atılan Başbakan Erdoğan, acaba Taraf gazetesinin yayınladığı ve içinde camilerin bombalanmasının planlandığı Balyoz Darbe Planı’nın gerçek olduğuna inanıyor muydu? Bu ayrıntı çok önemli...
İnanıyorsa gereği konusunda takipçisi olması beklenirken, inanmıyorsa görmezden gelmesi yada önemsizleştirmesi de ihtimal dahilinde. Minareyi şiire konu eden hapse giriyorsa, bombalamayı düşünen acaba ne olur?
Başbakan Erdoğan dün Sakarya’da yaptığı konuşmada olan biteni yakından takip ettiği izlenimi verdi. Kuşkusuz bu iyi bir gelişme. Şu sözler o konuşmadan; “Son zamanlarda bazı gazetelerde ne tür oyunlar oynandığını görüyorsunuz. Farklı arayışlar içerisinde olamazsın, eğer demokrasiye inanıyorsan. Ama demokrasiye inanmıyorsan, o zaman adam gibi çıkarsın 'Benim demokrasi diye bir derdim yok'. Eee o zaman... Neden yanasın onu açıklarsın. Darbeden yana mısın? Çıkarsın onu açıklarsın. Çık adam gibi açıkla. Gizli kapılar arkasında bu iş artık kalmıyor. Bir gün bunların hepsi ortaya çıkıyor. Artık yok böyle bir şey filan. Çıkıyor, çıkıyor. Bundan sonra kim bilir neler çıkacak?'' ifadelerini kullandı.
“Bundan sonra kim bilir neler çıkacak?'' sözlerinden, kendisinin bildiği ama henüz kamuoyuna intikal etmemiş başka planların da olabileceğini düşünmek mümkün.
Başbakan Erdoğan konuşmalarını karşıdaki ekrandan okumadığında iç dünyasındaki düşünceleri daha rahat yansıtıyor, bir bakıma tamamen kendi gibi davranıyor. Dikkat ettim, yukarıdaki konuşmayı yaparken gözü ekranda değildi. Geleneksel Ankara siyasetçisi gibi değil de, yukarıdaki gibi biraz da Kasımpaşalı tarzı ile yaklaşırsa meseleye, siyaset kurumunun sistemdeki ağırlığını artırma konusunda daha cesur adımlar atması da beklenebilir. Yoksa idarei maslahat tavrı ile yaklaşırsa, siyaset kurumuna yönelik bildik kumpaslar sürer gider.
'Özkök tasfiye edilseydi, darbe kesindi'
Ergenekon davasına konu olmuş diğer planlar yanında Balyoz Planı da, dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök Paşa’nın hangi şartlar altında karargahta demokrasi mücadelesi verdiğini gösterdi. Halbuki olan bitene çanak tutsa, “haydi arkadaşlar arkanızdayım” dese, yapılacak darbeden sonra ülkenin devlet başkanı olması işten bile değildi. Evinden sefertası ile yemek götürecek kadar karargahta yalnızlaşan, ama tek başına dimdik ayakta duran (Özal gibi kısa boylu) bu dev insanı demokrasi kahramanı ilan ediyorum. Üstelik gitti bu ülkenin savcısına, devletin selameti için bildiğini bir ölçüde anlattı, hukuka saygısını ve mertliğini de gösterdi.
Ortaya çıkan son belgeler ışığında tekrar davet edilse, sanırım o dönemde olan biteni yansıtan yapbozun bazı parçaları daha yerine oturmuş olacaktır. Haber 7 yazarı Aydoğan Vatandaş, Özkök Paşa’nın neden daha fazla bilgi vermediğine ilişkin çok önemli bazı sorular da sormuş. Dilerim Paşa’nın bunlara verilecek makul cevabı da vardır. Ama gelinen şu nokta bile demokrasimiz açısından devrim niteliğindedir.
Karşımızda, herkesin hayalini, hatta 80’ini devirmiş siyasetçileirn kendi kardeşlerini biçme pahasına bir yanından tutunmaya çalıştığı devlet ikbalini elinin tersi ile itmeyi başarmış bir devlet adamı var. Saygıda kusur etmediğimiz Osmanlı Padişahlarının bile çeşitli maslahatlarla kardeşlerinin ve babalarının hayatlarına son verdiği bir gelenek çizgisi içindeki ülkede, Hilmi Paşa’nın bu duruşu, tarihi öneme sahiptir.
Balyoz, ayrıntısına kadar hesap kitap edilmiş, kanla paketlenmiş kapsamlı bir darbe planını içeriyor. Yani mesele oldukça ciddi. Önceki yazımızda, planı hazırlayan dönemin 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan’ın geçtiğimiz günlerde yayınlanan “RTE’ye sabrımız kalmadı...” satırlarını yazımıza konu etmiştik. Emekli iken bu düşüncede olan biri, elinin altında koca bir ordu varken kimbilir daha neler düşünüyordu?
Emekli Yarbay ve 19-20. dönem Milletvekili Tevfik Diker, darbecilerin, dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ü bir şekilde tasfiye etmeden başaramayacaklarını bildikleri için ilk hedefte onu etkisizleştirmekle işe başladıklarını belirterek, "Özkök tasfiye edilseydi, darbe kesin yapılacaktı" demiş. Önümüzdeki günlerde daha başka şok edici bilgi ve belgelere dayalı yeni iddiaların kamuoyunun önüne gelebileceğinin altını çizen Diker, bu tespiti ile Başbakan Erdoğan’ın “Bundan sonra kim bilir neler çıkacak?'' tespitini de teyit etmiş oluyor.
Yerinde ve zamanında takdir...
Yazıma son vermeden, yazı başlığını oluşturan “Türkiye bu generalin heykelini dikmeli” ifadesinin altını biraz daha doldurmak istiyorum.
Özkök Paşa Genelkurmay Başkanı iken, o dönemde yazılarımı kaleme aldığım Tercüman gazetesinde kendisi hakkında tam birer yıl arayla 3 yazı yazmışım. Çok şükür ki, Paşa’nın demokratik duruşunu o dönemde fark ve takdir etmiş, yazılarımıza konu etmişiz.
İlk yazıyı 27 Nisan 2007 bildirisinden tam 3 yıl önce 27 Nisan 2004’te yazmışız. “Özkök Paşa'nın basireti” başlıklı yazıda, Hilmi Paşa’nın MGK toplantılarındaki dengeli ve basiretli tutumunu anlatmışız. Bir yıl sonraki “Özkök Paşa'nın açıklamaları...” bir başka yazıda (21.04.2005), ülkedeki gündem laubaliliği içinde, memleketin meselelerini ve dünyanın gittiği noktayı derinlemesine ele alan yıllık değerlendirme toplantısındaki konuşmasını değerlendirmişiz.
“Bravo Özkök Paşa’ya...” son yazıda ise (09.03.2006), “Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, TSK’nın son 50 yıllık tarihine bakıldığında devrim niteliğinde işlere imza atıyor. Açıkça söylüyorum. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, demokratik sistemin sağlıklı işlemesi konusunda son zamanlarda en yoğun çaba sarf eden devlet adamlarının başında geliyor. Özkök Paşa devletin bekası uğruna birçok riski üzerine alarak, ülkenin kirlilikten arındırılması ve demokratik sistemin rayına oturması için elinden geleni tüm samimiyetiyle yapıyor. Özkök Paşa bu mücadelesinde yalnız bırakılırsa, bunun kimseye hayrı olmayacağını açıkça söylemek isterim” satırlarına yer vermişiz. Çok şükür geçen zaman bizi haklı çıkardı.
Kısaca diyorum ki, değil darbe yanlısı askerlere, aynı düşüncedeki siyasetçilere, aydınlara, işadamlarına, sanatçılara, medya mensuplarına birer ibret ve ders olması açısından Hilmi Paşa’nın bir heykeli dikilse değer...
Sayın Paşam, ekip arkadaşlarından bazıları camileri bombalamayı planlarken, evinizden sefertası ile yemek götürerek ateşten bir koltukta oturmuş ve demokrasiye paratoner olmuşsun... Meclis kürsüsünden darbe çağrısı yapan siyasetçileri görünce, size sonsuz teşekkürler...