'Eczanelerden anlayış bekliyoruz'

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, sosyal güvenlik açığının kapatılması için ellerinden geleni yapacaklarını belirterek eczanelerden anlayış beklediklerini söyledi.

'Eczanelerden anlayış bekliyoruz'
Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Genel İdare Kurulu (GİK) toplantısı, Bursa'nın İnegöl ilçesinde başladı. Yarın sona erecek GİK toplantısının açılışına Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, AK Parti Bursa milletvekili Sedat Kızılcıklı, Bursa Valisi Şahabettin Harput, MÜSİAD Genel Başkanı Ömer Cihad Vardan ile çok sayıda işadamı katıldı.
Toplantıda konuşan Bakan Dinçer, sosyal güvenliğin iyileştirilmesine yönelik bir kararın 3-5 yıl sonra etkisini gösterdiğine dikkat çekerek, "Mesela emeklilerimizin maaşlarına kişi başına 10 lira zam yaparsak 1 ay sonra bunun bize ek maliyeti 1 milyar 100 milyon TL'dir. 100 lira zaman yaparsak 11 milyar lira bize maliyet çıkar. Ertesi ay bu maliyete katlanmak zorundayız. 43 yaşındaki insanları emekli ediyorsanız tam 30 yıla ihtiyacımız var. 2002 yılında Türkiye'nin sosyal güvenlik gelirlerinin, sosyal güvenlik giderlerini karşılama oranı yüzde 42'ydi. Sosyal Güvenlik Reformu'nu yaptık. Bunun 7 yıl sonraki karşılığı yüzde 60 oranındadır. Küresel krizle beraber bu oran yüzde 53'lere düştü. İnşallah 2010 yılında bu oranın daha artacağını beklemekteyiz ama ne olursa olsun, bizden önce yapılmış popülist politikalar sebebiyle verilen imkan ve fırsatların bedeli 30 yıl sonra düzelmeye başlayacak. 2027 yılından itibaren sosyal güvenlikte aktüel dengelerimizi sağlama imkanına sahip olacağız" dedi.

"SAĞLIK HARCAMALARI YÜKSELİYOR"

Sağlık harcamalarının günümüzde hayli yükseldiğine işaret eden Bakan Dinçer şunları söyledi: "Biz bu yükselişten çok şikayetçi değiliz. İlaçla ilgili harcamaların, yükselmesinin iki sebebi var. Birincisi sağlık alanında yaptığımız reformlarla oldu. Bu reformlarla biz vatandaşımızın tedavi ve ilaç hizmetlerine erişebilirliğini artırdık. Tedavi ve ilaç hizmetlerinde bugün Avrupa ülkelerinde, hatta dünyada bizim kadar kolay imkanlara sahip başka hiçbir ülke yok. Yani biz bir yıl öncesine göre ilaçlar için daha az harcama yapacağız. Her şeyden önce kamu tasarruf harcamalarına ciddi bir tasarruf ihtiyacı verdik. Kamu harcamalarında kurumumuz yaklaşık 2.5 milyar TL tasarruf edecek. Vatandaşların ilaçlar için ödeyeceği katkı paylarını da yüzde 30 oranında bir azalma olacak. Bu azalmalar sebebi ile hem vatandaşlarımıza hem de kurumumuza çok ciddi anlamda kaynakları etkin kullanmış olacağız. Bu verdiğimiz kararların bazı yan etkileri de var. Bütün ilaçların yan etkisi olduğu gibi."

ECZANALERİN İTİRAZI

Eczanelerin ilaç sektöründeki indirimlerle alakalı kararlara itiraz ettiğini ifade eden Bakan Dinçer, "İtiraz etmelerinin gerekçesi, karlarının düşeceği fikri üzerine odaklandı. Eczaneler, stoklarındaki ilaçların fiyatlarının düşmesinin zarara sebebiyet vermesinden endişeliydi. 50 liralık ilacın fiyatı 35 liraya düştüğünde, 35 lira ile 40 lira arasında fark onlar için zarar konusu olacaktı. Biz bu sorunu ilaç sanayii ile görüştük ve pazarlık meselesi haline getirdik. Yapılan sözleşmede bu hususun telafisi ile ilgili metinlere yer verdik. Uygulayama başladıktan itibaren bir ay geriye doğru giderek raflarındaki ilaçların fiyatlarından kaynaklanan bir zarar varsa nakit olarak telafisine dair, ilaç sanayiine söz verdirdik. Eczaneciler bizim çalışmamızdan sonra, 'İlacın zararı o kadar önemli değil' dedi. 2009 yılında sosyal güvenlik kurumu 32 milyar TL'ye yakın zarar etti. Halbuki eczaneler yüzde 20'ye yakın net karla çalıştı. Biz halen onlardan anlayış bekliyoruz. Sosyal güvenlik adına açıkların
kapatılması konusunda elimizden geleni yapacağız. Sürdürebilir bir sağlık hizmeti için çaba sarf edeceğiz" dedi.

"KURULMASI ÖNGÖRÜLEN SİSTEMİN ÇATISI HALA BELİRSİZ"

MÜSİAD Genel Başkanı Ömer Cihad Vardan ise GİK toplantılarının, bölge insanının, kamu temsilcilerinin, işadamlarının ve yatırımcıların bir araya gelmesine vesile olduğunu belirterek başladığı konuşmasında, "2009 yılını bitirip yeni bir yıla girmek üzereyiz. Geriye doğru baktığımızda, 2009'un bizler için zor bir yıl olarak geçtiğini söyleyebiliriz. Çünkü dünya son yüzyılın en büyük ikinci krizini yaşadı ve hala toparlanma süreci de devam ediyor. Bir kere bu kriz, sonuçları itibarıyla dünya ekonomisinde çeşitli eksen değişikliklerine işaret etmiştir. Üretim değeri olmayan kağıt ticareti duvara toslamış, Anglo-Sakson kökenli kapitalist ekonomi uçuruma yuvarlanmıştır. G-20, IMF gibi kuruluşlar, dünya ekonomisinin yeni patronları olmuştur. Artık hemen herkes yeni bir sistemin gerekliliği üzerinde neredeyse mutabakata varmıştır. Ama yeniden kurulması öngörülen sistemin çatısı hala belirsizdir" diye konuştu.

"SİYASİ ÇEKİŞMELER, KISIR DÖNGÜDEN ÇIKMAMIZI ENGELLEDİ"


Daha önce yaşanan krizlerle mukayese edildiğinde Türkiye'nin kendi iç dinamiklerinin bu krize sebep olmadığını, tam tersine bu krizi dışarıdan ithal ettiğini anlatan Vardar, "Bundan önce de 1959'dan beri 16 tane ekonomik kriz yaşamıştık. Öte yandan, son yıllarda GSYİH içinde önemli bir paya sahip olan ihracatımız, dış talepteki ani düşüşe paralel olarak büyük yara aldı. İç pazarda da tüketicilerin panik psikolojisine girmeleri ve güvensizliğin yaygınlık kazanması, tüketimi, üretimi ve dolayısıyla istihdamı azalttı. Sonuçta hem iç piyasa hem de dış piyasadaki talebin azalması nedeniyle iş hacimlerinin de düşmesi, ödeme zorluklarını bir miktar daha artırdı. Bütün bunlar bir araya geldiğinde maalesef reel sektörde büyük bir sıkıntı oluştu. Son olarak, belki de en önemlisi, siyasi çekişmelerden bir türlü kurtulamıyor oluşumuz, içine düşülen kısır döngüyü kırmamızı engelledi. Bizler MÜSİAD olarak, krizin başından beri, 'Büyüme ancak istikrar içinde olabilir, Türkiye bu yönde reformlarına devam etmelidir' dedik. 'Yeni bir anayasa, kamu yönetimi reformu, yargı reformu, eğitim reformu yapılmalıdır' dedik. AB müzakereleri ve demokratikleşme süreci hız kesmemelidir dedik. Demokrasi olmadan kalkınma olmaz dedik. Çünkü Türkiye'nin 2002-2007 döneminde göstermiş olduğu performansın ardında, bu siyasi istikrar ve yapılan hamleler çıpa olmuştu. Ancak bazı gelişmeler hızla koşmaya çalışan Türkiye'yi adeta geriye doğru çekmek istiyor. Sanki bazı güçler, Türkiye'nin ilerlemesini istemiyor. Biz hükümet tarafından başlatılan demokratik açılım konusunda sürecin henüz bitmediğine, hatta yeni bir sürecin daha başladığına inanıyoruz. Bu sürecin iyi idare edilmesi sonucunda ise Türkiye kardeşliği, birliği, beraberliği, hatırlayacak, kardeşliği hatırlayan Türkiye istikrarı yakalayacak, istikrarı yakalayan Türkiye ise tutulmaz hale gelecektir. Böylece, 2010 yılında zaten matematiksel olarak başlayacak olan ekonomik büyümenin, yapısal ve kalıcı hale geleceğini göreceğiz. Bu noktada, dünya ekonomilerinin de toparlanmasıyla beraber ve gittikçe kemikleşen komşu ve çevre ülke pazarlarıyla olan ilişkilerimiz sayesinde, ihracatımız yeniden sevindirici boyutlara ulaşacaktır. Mevcut haliyle güçlü konumda bulunan finans sektörünün, gerçek ve ucuz maliyetlerle finans musluklarını reel sektöre açmasıyla 2010 yılında Türkiye'ye açık ve güneşli bir havanın geleceğini söyleyebiliriz. Böylelikle, değişen pazar şartları, yeni rakipler, yeni teknolojiler, yeni fırsatlar bizleri beklerken 2010 yılı için tam yol ileri diyoruz" açıklamasını yaptı.
Konuşmaların ardından MÜSİAD İnegöl Şubesi'ne katılan 9 işadamına rozetleri takıldı. Daha sonra mobilya sektörüne hizmetlerinden dolayı İbrahim Uz'a, köfte sektörüne hizmetlerinden dolayı Mustafa Besler, merhum Hikmet Şahin'in babası hayırsever Yusuf Şahin adına Nazmi Şahin'e, İnegöl'ün fuarcılık anlamında gelişmesine katkılarından dolayı Belediye Başkanı Alinur Aktaş'a plaket verildi. Bakan Dinçer ve Genel Başkan Vardan'a ise tablo hediye edildi.