'Parti kapatmalar çözüm değil'
Kırıkkale Saadet Partisi İl Başkanı Faruk Vurgun, parti kapatmaların çözüm olmadığını söyledi.
Kırıkkale Saadet Partisi İl Başkanı Faruk Vurgun Parti İl Binası'nda yaptığı basın toplantısında şunları söyledi; "11 Aralık 2009 Türk siyasi tarihine önemli bir not olarak düşmüştür. Bugüne kadar 25 parti Anayasa Mahkemesi tarafından oybirliği ile kapatılmıştır. Bu karar Türk hukuk sistemi açısından itirazı olmayan nihai bir karardır. Onun için karara saygılı davranmak, kararı olgun bir şekilde karşılamak durumundayız. Kararın hukuki yönü olduğu kadar siyasi yönü de bulunmaktadır. Biz başından itibaren parti kapatmalarının imkânsız hale getirilmesini, parti kapatmanın aslında siyasi fikirlerin kapatılması demek olduğunu bilen ve bu anlamda da partiyi kapatmak yerine suça bulaşmış parti mensuplarının siyaseten cezalandırılmasının daha doğru bir yol olduğuna inanıyoruz. Son günlerde yaşanan gelişmeler böyle bir siyasi sonucun, böyle bir hukuki sonucun siyasi zeminini de hazırlamıştır. Bu anlamda keşke Demokratik Toplum Partisi başından itibaren terör örgütü ile arasına mesafe koyabilmiş olsaydı. Özellikle son aylarda tartışılan demokratik açılım sürecindeki gerginlik ortamının özellikle sonunda Tokat'ta 7 vatan evladımızın şehit olması sürecinden sonra PKK terörü ile arasına mesafe koyamamış olması böyle bir kararın alınmasındaki siyasi zemini ortaya çıkarmaya yardım etmiştir. Bu noktadan sonra geriye dönüş yoktur, herkes aklıselim ile hareket etmelidir. Herkes Türklerle Kürtler arasında fitne tesis edecek davranışlardan kaçınmalıdır. Bu kararla kimse elini ovuşturup, 'Ne güzel oldu, bunu vesile ederek yeni gerginliklerin, sokak eylemlerinin önün açar ya da bunun siyasal zeminin hazırlarız' diye bir hesabın içine girmemelidir.
DTP'nin kapatılmasıyla PKK'nın bir siyasi parti haline veya uluslararası diasporası da olan Kürtçü siyasi hareket haline getirilmemelidir. Türkiye asıl bunun tedbirini almalıdır. Bunun için de yapılması gereken baştan beri de söylüyoruz bu sadece bir bölgeyi ilgilendiren, sadece bir siyasi grubu ilgilendiren, sadece bir etnik kökenli vatandaşlarımızı ilgilendiren değil bütün Türkiye'yi ilgilendiren bir sorundur. Bu sorunun çözümü için bütün Türkiye muhatap alınmalıdır.Bu gün, başta iktidar partisi olmak üzere mecliste bulunan siyasi partiler şu soruya cevap vermeli. “Bu gün Ülkemizde 30 senedir devam eden bir fitne var. Bu topraklarda hiç kimse diğerinin hangi etnik kökenden olduğunu 20 sene evvel sorgulamazdı. Ama son olaylarla herkes bir tedirginlik içerisindedir. Herkes yanındaki komşusunun etnik kökenini merak eder hale geldi. Bu bir fitne, bir kirli oyun. Bu oyunu sona erdireceğiz mi erdirmeyeceğiz mi?” Herkesin bunun üzerinde durması lazım. 30 bin insanımız ölmüş, 7 bin şehit vermişiz, kaç yüz milyar dolar olduğu daha hesap edilemeyen mali bir fatura var. Gelişme ve dünya lideri olma potansiyeli olan Türkiye'nin yıllardır ayaklarından çeken terör vardır. Bunun sona erdirilmesi lazım. Bunun sona erdirilmesi için üç anahtar kelime vardır. İyi niyet, feraset ve kararlılık. Bütün gruplar bunlarla hareket ederse çözüme katkı sağlar. Herkes üzerinde anlaşmaya varsa bile yine çözümden memnun olmayan gruplar olabilir. Burada feraset onu gerektirir ki ortaya konacak olan çözüm Türkiye'de yaşayan insanların kahir ekseriyetinin kabul edebileceği bir çözüm olur. DTP 2,2 milyon oy almış ve bir seçmen kitlesi olan bir partidir. Bu partiye oy verenler dâhil olmak üzere Kürt vatandaşlarımızı kategorik olarak terörist olarak görmek fevkalade yanlıştır. Bunu önlemek için özellikle bu grubun ciddi bir şekilde teenni ile meseleye yaklaşmaları gerekiyor. Bölgede yaşayan insanların ve bütün Türkiye'deki insanların hak ve hukukunu koruyan, demokratik mekanizmalara bağlı, terörle asla ilişkisi olmayan ve terörü tasvip etmeyen yeni bir siyasal söylemi ortaya koymalarının zorunlu olduğu kanaatindeyiz. Onun için bu süreçte en büyük görev DTP'nin tabanına ve yönetimine düşüyor. Özellikle Tokat'ta 7 evladımızın şehit edilmesinden sonra bu partinin içerisinde bazı kişiler herkesin nefretini kazanan, insanların kanını donduran üsluplarla 'oh iyi oldu, iyi ki böyle oldu' manasındaki sözleri Türkiye'nin doğusu ve güneydoğusundaki siyasal hareketi demokratik sürecin dışına atmaya niyet etmiş sözlerdir. İnsanlarımızı rencide etmiştir. Dolayısıyla bu siyasi hareketin devamı olabilecek fikirlerin sahibi olanların partilerini bir Türkiye partisi haline döndürmeleri, terörle alakaları olmadıklarını ortaya koymalarını gerekli görmekteyiz.Türkiye'de parti kapatmanın hukuki imkân olarak durduğunu görmekteyiz. Biz hep sorunların Anayasa değişikliği ile parlamentoda çözülebileceğine inandık inanmaya da devam ediyoruz. AKP'nin süreci iyi yönetemediğini ve muhalefetle diyalog kurma yolunu zorlaması gerektiğini defalarca ifade ettik. Siyaset temenni değil, icraat yeridir. Hükümet, iktidara geldiği günden bu yana sorun çözmek, Türkiye'nin önünü açmak için somut adımlar atmak yerine, hep çözüyormuş, hep yapıyormuş havasını verdi. İleriye doğru bir adım atılıyor, sonra gelen tepkiler ya da çıkarılan küçük engeller karşısında hemen geri adım atıyor ve mazeretler üretiyor. Siyaset, mazeret üretme yeri değildir. Bu millet o büyük desteği iktidar partisine bu ülkenin kangren olmuş sorunlarını çözmesi için verdi. Artık iktidar, bahanelerin arkasına sığınmak yerine, olgun bir demokratik siyasi İklim ve diyalog yollarını açarak sorun çözmeli. Geçmişte yapılmış darbeler ve darbeyi yapanlarla hesaplaşmadan açılım yapılamaz. 12 Eylül darbesini yapanlar hala hayattayken, bu darbeyle hesaplaşmak Türk siyasetinin boynunun borcudur. Öte yandan, CHP ise daha işin başında kapıları kapatarak 'kameraların önün de mi arkasında mı tartışalım' diyerek aslında çözümden yana herhangi bir fikri olmadığını net bir şekilde ortaya koymuştur. MHP'nin de sadece 'çözümü istemeyiz' diyerek çözümü tıkaması, ne istediğini ve ne teklif ettiğini de net bir şekilde ortaya koyamaması bu sürecin yara almasına, Türkiye'nin bu gerginliğin içerisine düşmesine katkı sağlamıştır.
Biz Saadet Partisi olarak 'yaşanabilir bir Türkiye, yeniden büyük Türkiye, yeni bir dünyanın kurulabilmesi için önceden olduğu gibi bu gün de katkıda bulunmaya hazır olduğumuzu kamuoyuna saygı ile bildiririz.
DTP'nin kapatılmasıyla PKK'nın bir siyasi parti haline veya uluslararası diasporası da olan Kürtçü siyasi hareket haline getirilmemelidir. Türkiye asıl bunun tedbirini almalıdır. Bunun için de yapılması gereken baştan beri de söylüyoruz bu sadece bir bölgeyi ilgilendiren, sadece bir siyasi grubu ilgilendiren, sadece bir etnik kökenli vatandaşlarımızı ilgilendiren değil bütün Türkiye'yi ilgilendiren bir sorundur. Bu sorunun çözümü için bütün Türkiye muhatap alınmalıdır.Bu gün, başta iktidar partisi olmak üzere mecliste bulunan siyasi partiler şu soruya cevap vermeli. “Bu gün Ülkemizde 30 senedir devam eden bir fitne var. Bu topraklarda hiç kimse diğerinin hangi etnik kökenden olduğunu 20 sene evvel sorgulamazdı. Ama son olaylarla herkes bir tedirginlik içerisindedir. Herkes yanındaki komşusunun etnik kökenini merak eder hale geldi. Bu bir fitne, bir kirli oyun. Bu oyunu sona erdireceğiz mi erdirmeyeceğiz mi?” Herkesin bunun üzerinde durması lazım. 30 bin insanımız ölmüş, 7 bin şehit vermişiz, kaç yüz milyar dolar olduğu daha hesap edilemeyen mali bir fatura var. Gelişme ve dünya lideri olma potansiyeli olan Türkiye'nin yıllardır ayaklarından çeken terör vardır. Bunun sona erdirilmesi lazım. Bunun sona erdirilmesi için üç anahtar kelime vardır. İyi niyet, feraset ve kararlılık. Bütün gruplar bunlarla hareket ederse çözüme katkı sağlar. Herkes üzerinde anlaşmaya varsa bile yine çözümden memnun olmayan gruplar olabilir. Burada feraset onu gerektirir ki ortaya konacak olan çözüm Türkiye'de yaşayan insanların kahir ekseriyetinin kabul edebileceği bir çözüm olur. DTP 2,2 milyon oy almış ve bir seçmen kitlesi olan bir partidir. Bu partiye oy verenler dâhil olmak üzere Kürt vatandaşlarımızı kategorik olarak terörist olarak görmek fevkalade yanlıştır. Bunu önlemek için özellikle bu grubun ciddi bir şekilde teenni ile meseleye yaklaşmaları gerekiyor. Bölgede yaşayan insanların ve bütün Türkiye'deki insanların hak ve hukukunu koruyan, demokratik mekanizmalara bağlı, terörle asla ilişkisi olmayan ve terörü tasvip etmeyen yeni bir siyasal söylemi ortaya koymalarının zorunlu olduğu kanaatindeyiz. Onun için bu süreçte en büyük görev DTP'nin tabanına ve yönetimine düşüyor. Özellikle Tokat'ta 7 evladımızın şehit edilmesinden sonra bu partinin içerisinde bazı kişiler herkesin nefretini kazanan, insanların kanını donduran üsluplarla 'oh iyi oldu, iyi ki böyle oldu' manasındaki sözleri Türkiye'nin doğusu ve güneydoğusundaki siyasal hareketi demokratik sürecin dışına atmaya niyet etmiş sözlerdir. İnsanlarımızı rencide etmiştir. Dolayısıyla bu siyasi hareketin devamı olabilecek fikirlerin sahibi olanların partilerini bir Türkiye partisi haline döndürmeleri, terörle alakaları olmadıklarını ortaya koymalarını gerekli görmekteyiz.Türkiye'de parti kapatmanın hukuki imkân olarak durduğunu görmekteyiz. Biz hep sorunların Anayasa değişikliği ile parlamentoda çözülebileceğine inandık inanmaya da devam ediyoruz. AKP'nin süreci iyi yönetemediğini ve muhalefetle diyalog kurma yolunu zorlaması gerektiğini defalarca ifade ettik. Siyaset temenni değil, icraat yeridir. Hükümet, iktidara geldiği günden bu yana sorun çözmek, Türkiye'nin önünü açmak için somut adımlar atmak yerine, hep çözüyormuş, hep yapıyormuş havasını verdi. İleriye doğru bir adım atılıyor, sonra gelen tepkiler ya da çıkarılan küçük engeller karşısında hemen geri adım atıyor ve mazeretler üretiyor. Siyaset, mazeret üretme yeri değildir. Bu millet o büyük desteği iktidar partisine bu ülkenin kangren olmuş sorunlarını çözmesi için verdi. Artık iktidar, bahanelerin arkasına sığınmak yerine, olgun bir demokratik siyasi İklim ve diyalog yollarını açarak sorun çözmeli. Geçmişte yapılmış darbeler ve darbeyi yapanlarla hesaplaşmadan açılım yapılamaz. 12 Eylül darbesini yapanlar hala hayattayken, bu darbeyle hesaplaşmak Türk siyasetinin boynunun borcudur. Öte yandan, CHP ise daha işin başında kapıları kapatarak 'kameraların önün de mi arkasında mı tartışalım' diyerek aslında çözümden yana herhangi bir fikri olmadığını net bir şekilde ortaya koymuştur. MHP'nin de sadece 'çözümü istemeyiz' diyerek çözümü tıkaması, ne istediğini ve ne teklif ettiğini de net bir şekilde ortaya koyamaması bu sürecin yara almasına, Türkiye'nin bu gerginliğin içerisine düşmesine katkı sağlamıştır.
Biz Saadet Partisi olarak 'yaşanabilir bir Türkiye, yeniden büyük Türkiye, yeni bir dünyanın kurulabilmesi için önceden olduğu gibi bu gün de katkıda bulunmaya hazır olduğumuzu kamuoyuna saygı ile bildiririz.