Merkez Bankası, 2010 yılı para politikasını açıkladı

Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, Türkiye'nin 2010 yılı para politikasını açıkladı.

Merkez Bankası Başkanı Yılmaz, '2010 Yılında Para ve Kur Politikası'nı açıkladı. Yılmaz, Merkez Bankası binasında düzenlediği basın toplantısının sonunda gazetecilerin sorularını cevaplandırdı. DTP'nin kapatılması ve diğer siyasi konuların programda ne şekilde öngörüldüğünün sorulması üzerine, "Bu tür gelişmelerin para politikası ile ilgili alınacak kararlara ilişkin verilerde, rakamlarda değişikliğe neden olursa elbette bu bizim için önemli bir veri olacak. Ve biz buna göre durumumuzu gözden geçireceğiz" dedi.

Konuşmasında, 2010 yılında 8 milyar TL'lik Devlet İç Borçlanma Senedi (DİBS) alımı yapılacağı ve bunun 5 milyar TL'sinin 2010'un ilk yarısında gerçekleşeceği açıklamasının hatırlatılması ve kalan 3 milyar TL'nin ne zaman alınacağının sorulması üzerine ise Yılmaz, "Bugünkü öngörümüz 2010 yılında tamamlanır diye düşünüyoruz ama gelişmelere bağlı" yanıtını verdi.

SON ÇEYREKTE ARTI BÜYÜME BEKLENTİSİ

Yılmaz, 2009'un son çeyreğinde büyüme oranı tahmininin sorulması üzerine ise, "Açıklanan rakamlardan şunu biliyoruz ki; Türkiye ekonomisindeki daralma azalarak devam ediyor. Yani ekonomide bir büyüme, bir düzelme süreci başladı ama yavaş ve kademeli. Biz daha önceki raporlarımızda da belirttiğimiz gibi 2009 yılı son çeyreğinde artı büyüme bekliyoruz" şeklinde konuştu.

Bir gazetecinin, "Yılın ortasında 'bir ışık geliyor ama bu ışık üzerimize gelen araba mı yoksa, güneşin ışığı mı bilmiyoruz' demiştiniz. Artık bu ışığın ne olduğunu biliyor musunuz? Güneşe çıktık diyebilir miyiz?" sorusuna ise Yılmaz, "İhtiyatlı olmakta fayda var. Işığın güneş ışığı olma ihtimali giderek artıyor" dedi.

Merkez Bankası'nın gelecek yıl almayı planladığı DİBS'ler konusunda, Merkez Bankası'nın tekrar Hazine'yi fonlaması ile ilgili eleştirilerin hatırlatılması üzerine ise Yılmaz, şunları kaydetti:

"Bu konuda yapılan araştırmaları basından takip ettik, ediyoruz, inceliyoruz. Ben şunu açık söyleyeyim ki Türkiye bu kadar tecrübeden sora, geçirdiği badireden sonra tekrar eskiye dönerek bugün komşumuz Yunanistan'ın, ispanya'nın içine düştüğü durumu da dikkate alarak, tekrar bu tür maceralara dönmesinin mümkün olmadığını, bunun doğru olmadığını söylüyorum. Burada ister ben oturayım, ister kim oturursa otursun artık dönemez. Buradaki şey tamamen teknik bir uygulamadır. Hazine'nin objektif fonksiyonu ile Merkez Bankası'nın objektif fonksiyonu, para politikasıyla, kamu maliyesi politikaları açısından farklıdır. Biz kendi kararlarımızı, kendi politikalarımızı kendimiz oluştururuz. Ama bunu yaparken ekonominin bütününde ne olup bittiğini de dikkate alırız. Onun için Hazine ile Merkez Bankası arasında 2001 krizinden bu tarafa dikkatli, hesaplı ve mesafeli bir işbirliği var. Bu işbirliği çerçevesinde biz işlerimizi yürütüyoruz."

"BAZ SENARYOMUZDA IMF İLE ANLAŞMA ÖNGÖRMÜYORUZ"

Merkez Bankası Başkanı Yılmaz, 2010 yılının ilk yarısına kadar likidite açığı yaşanacağına ilişkin açıklamasının hatırlatılarak, IMF ile anlaşma yapılıp yapılmaması beklentilerinin sorulması üzerine, "Biz sizinle paylaştığımız baz senaryoda IMF ile herhangi bir anlaşma olmayacağını esas aldık. Ama yetkililer IMF ile görüşmelerin devam ettiğini kamuoyuyla paylaştı. Eğer bir anlaşma olursa ne yapılabileceğini de, nasıl bir resim ortaya çıkabileceğini de yine ben sunumda söyledim. Ona göre durumumuzu değerlendireceğiz" diye konuştu.

Bir gazetecinin 'Asgari ücretin artırılmasının sıkı maliye politikasını bozar mı?' sorusuna ise Yılmaz, "Önümüzdeki dönemde ortaya çıkması muhtemel enflasyonist durum, buna karşın şu anda içinde bulunduğumuz daralma konusunda bir dengenin kurulması lazım. Etrafımızda olan bitenleri de dikkate aldığımızda bence, orta vadede insanların refah seviyesini yükseltmek için, ekonominin canlanması, büyüme için mali istikrar öncelikli olmalı" dedi.

"AFERİN BEKLEMİYORUZ"

Açıklamasında sık sık, 'Merkez Bankası basiretli bir politika yönetmiştir', 'üzerine düşeni yapmıştır' ifadelerini kullandığının belirtilerek, 'hükümetten ya da diğer sosyal taraflardan eleştiri mi aldınız?' sorusuna ise Yılmaz, şu yanıtı verdi:

"Biz eleştiri her zaman alırız. Bunlar gayet doğal akışın içinde yer alması gereken hususlar. Yani herkesin bize dönüp 'aferin iyi yapıyorsunuz' demesini beklemiyoruz, doğru da değil. Ama farklı düşünenler varsa, biz bu farklı düşünceyi de can kulağıyla dinliyoruz. Acaba bir eksiğimiz var mı diye Para Politikası Kurulu'nda bunu inceliyoruz ve buna göre de kararlarımızı oluşturuyoruz. Karar verirken de son soru olarak 'hedefimiz ne?' diye soruyoruz. Onun için uygulanacak politika nedir? Budur. O zaman karar budur diyoruz."

Yılmaz bir soru üzerine de, Dubai'de yaşanan krizin Türkiye'yi birinci dereceden etkileyeceğini düşünmediğini söyledi.

"DEVLETİN FON TALEBİ FAİZLERİ ARTIRIR"

IMF'den kaynak gelmemesi durumunda Hazine'nin borçlanma ihtiyacının artacağı ve bunun da faizlerde yukarı yönlü bir baskı oluşturup oluşturmayacağının sorulması üzerine ise Yılmaz, "Bir ekonomide fon miktaru'fd üzerine ise Yılmaz, şunı ve bunun devlet ve özel sektör arasında paylaşımı önemlidir. Eğer devletin toplam fon üzerindeki talebi artar ise, bunun faizler üzerinde etkisi olacağı kesin. Bu bilinen bir şey. Bu Türkiye'de de dünyada da böyle. Bunun er ya da geç özellikle uzun vadeli faizlerde olumsuz etkisi olacak. Bu eşyanın tabiatıdır" şeklinde konuştu.

Bir gazetecinin 'Baz senaryonuzda IMF anlaşması öngörmediğinize göre, faiz indirimlerinde durma noktasına gelindi mi?'sorusuna ise Yılmaz, şunları kaydetti:

"Büyüme rakamı açıklandı, dün sanayi üretim endeksi açıklandı, bugün kapasite kullanım oranı açıklandı. Geçen Mayıs ayından bu yana baktığımızda verilerde inişler-çıkışlar var. Dolayısıyla sinyaller çok net değil. Bunun masaya yetirilmesi gerekiyor. Bizim araştırmacı arkadaşlarımız enine boyuna inceleyecek ve bizi bilgilendirecekler."

Yılmaz, IMF ile planlanan anlaşma ve Hazine'nin açıkladığı rollover oranlarına ilişkin bir soruya ile Yılmaz, "Tekrar ediyorum; sizinle paylaştığımız baz senaryonun içinde IMF ile anlaşma öngörülmüyor. Eğer yıl içinde IMF ile anlaşma olmadan Hazine'nin borç çevirme oranında bir yükselme söz konusu olursa faiz oranlarının üzerine baskı yapacaktır" yanıtını verdi.

Yılmaz, krizin etkin olduğu 2009 yılı ve 2010 yılı politikalar arasındaki benzerlik ve farkların sorulması üzerine de, "2009 yılı programını üzerimize gelen dalganın etkisini nötre çevirme programı olarak adlandırabiliriz. 2010 yılı programını da ortaya çıkan ekonomik canlanma ve iyileşmenin, temellerini sağlamlaştıracak program olarak nitelendirebiliriz. Onarım kelimesini kullanmak istiyorum" dedi.