Baykal grup toplantısında çok sert konuştu

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Deniz Baykal Grup konuşmasında Demokratik açılımın 10 Kasım' denk gelmesi ile ilgili olarak 'Tarih seçimi bir tesadüf müdür bilmiyorum ama bilinçli ise Türk Milletine saygısızlıktır' dedi.

Baykal, konuşmasına şöyle devam etti:

"Atatürk dünya çapında bir siyasi önderdir. Elbette bu eser bütün dünyanın ilgisini çekmektedir. Bütün dünyada saygınlık duyulmaktadır. Çağdaş medeniyetin kabulu için büyük mücadele uygulamış bir insandır... Az gelişmiş toplumların zihnini siyasetini dönüştürememiş toplumlara örnek olarak yerini almıştır.

Türkiye'yi böyle bir tuzağa kimsenin düşürmesine izin vermemeliyiz. Cumhuriyetimizin değerini iyi bilmeliyiz. Cumhuriyetimizin temellerinin sarsılmasına yönelik, Türkiye'yi etnik temelde ayrıştırmak isteyenlerin amaçlarına hizmet etmeye yönelik, birlik bütünlüğümüze karşı bir projenin TBMM'ye bugün getirilecek olmasının derin anlamını takdirinize bırakıyorum. Gerçekten Atatürk'ün selamlanması gerektiği günde onun eserine karşı bir tuzağın gizli gizli Türkiye'nin gündemine taşınacak olması acı bir olaydır. Bir tesadüf müdür bilmiyorum! Ama bilinçli bir kararsa Türk milletinin duyarlılığına karşı sergilenmiş büyük bir saygısızlıktır. Birileri bir meydan okuma anlayışı içinde ortaya koyuyorlarsa unutmamalıyız. Bugün 10 Kasım bayrakların yarıya indiği bir gün Cumhuriyetin boynunu bükecek bir girişimin olması düşündürücüdür. Ama bilsinler ki bu bayrak bugün yarıda olacak ama o bayrak zirveye tekrar çıkacaktır. Bu başlangıç bir tarihi rastlantı olarak da anlam taşıyor diye düşünüyorum. Gerçekten ortaya konulan projenin mecazi anlamını hepimize hissettirmektedir. Büyük engeller yaşandı, sadece savaş meydanlarında yaşanmadı. Savaştan sonra büyük mücadeleler çıktı. Ayaklanmalar yapıldı, suikastler düzenlendi. Milletçe aşmayı başardık inanıyorum ki engelleme çabaları önümüze çıkacaktır. Gelecekte de rahat hakkımızı teslim eden bir anlayışta bakacaktır. Ama bunların üstesinden geleceğiz. Belki ilk kez Türkiye'de gerçekleştirmiş olduğumuz bu başarlı Cumhuriyet gerçeğine karşı ülkenin içinden engellerin ortaya çıktığını görmüştük. Ama şimdiye kadar Cumhuriyet'e karşı bir telkinin iktidar olarak karşımıza çıktığını hiç görmedik.

Bunlar gün olacak demokrasiden söz edecekler, gün olur demokrasi tramvay diyecekler. İstediğimiz zaman papaz elbisesi giyeriz diyecekler. Bunların laflarına göre hukukumuzu demokrasimizi yeniden tanzim edeceğiz, sonra da Türkiye özgür olacak. Var mı öyle birşey?

Türkiye'ye bir tuzak kurulmuştur. Hükümetin neyi önerdiğini biliyor musunuz? Komisyonlar için, biz için hiçbirşey belge değil. Kimden neyi saklıyorsunuz? Neden çıkıp "Şunu şunu yapacağız?" diyemiyorsunuz? Nereye gidiyorsun, ne yapmaya çalışıyorsu? Söyle!

Bu gizlilik çok anlamlıdır ve rastlantı değildir. Yapacaksınız, sizleri dinleyeceğiz bakacağız diyorsunuz. Ama hemen yapmalıyız diyorsunuz. O zaman çık bir anlat. Bir paketim var, hayır hayır yok. Ucu açık bir müzakere. Ucu açık diye müzakreye sizi kim çağırırsa bir dakika durun demelisiniz. Müzakere hiç bir zaman bitmeyecek. Bizi AB'ye de böyle müzakereye almıştı. 10 yıl olsun, 15 yıl desek, ucu açık diyorlar. Ne zaman ne olacağı belli değil, her zaman herşey olabilir. Böyle gizemli bir müzakere süreci mi olur? Anaların gözyaşı dinsin dediler, gözyaşına sebep olanları kahraman gibi sınırlarda karşıladılar. Gerçeği ifade etmekten uzak duran, temenni söyleyip tercihlerini saklayan, temenniyi paylaşıyor musun deyip insanları kabul edemeyecekleri politikalara almaya çalışıyorlar. Bakalım bugün ne diyecekler? Yarın söyleyeceğiz diyorlar. Bugün İçişleri Bakanı ne söylediyse onu söyleyecekmiş. Ne yapacaksın onu söyle, "Onu yarın söyleyeceğim" diyorlar. Biz bunu yarın nasıl konuşacağız? Bu ne biçim kaçak güreşme bu.

Bunları bugün ve yarın arkadaşlarımız değerlendirecekler. Önce son günlerde birbiri ardından iktidarın yönetme kabiliyetini, Türkiye'yi doğru yönetme kabiliyetini ortaya koyan fiyaskoları söylemek istiyorum.

GDO konusu var. Gene millete karşı gizli, perde arkası hazırlıklar, yönetmelikle düzenleme yapma, milletin güvenini ciddi biçimde sarsan, ne olduğu ortaya çıkarılmamış bir tablo. GDO'ların ne gibi sakıncalara yol açacağı dünyada hazırlanmamışken, yararı net çıkmamışken, maliyet bakımdan, sağlıklı beslenme bakımından, hangi yararları üretimi artırıyor bakımındani ekonomiye katkısı bakımından hangi yararları ortaya çıkmamış bir uygulamayı Türkiye'ye taşıması ciddi sıkıntıya yol açmıştır. Bir tarafsız bağımsız bir bilimsel kurulun kararıyla ithal edilecek denmiştir. Millete haber vermeden mideye kadar ulaşacak olumsuzluklara karar vermişlerdir. Yasal düzenlemeye ihtiyaç vardır.

Aşı olayı da başka skandal. Aşılanacak mıyız yoksa aşılanmayacak mıyız? Başbakan "Aşılanmayacağım" diyor. Aşılanma devlet politikası ise sen öncülük yapacaksan. Kişisel mazeretin varsa açıklayacaksın. Herkes kendi kararını alacaksa sana ne hacet var bu ülkede? Midemi bulandırıyor desen o zaman milletin de midesi bulanıyor. Sen öncülük yapacaksın. Tıpın gereğidir diyeceksin. Ne oldu? Eldeki aşılar da kullanılamadı. 500 trilyon para harcadık. GDO üzerinden para kazanan kimlerdir soruyorum. Milletin sağlığını ve tarımı tehlikeye atarak kendi dünyalıklarını geliştirenler kimlerdir? Kimleri zengin etmiştir? Kimler aşı işini Türkiye'ye abartarak panik yaratarak, turizme zarar vermeyi göze alarak kimler para kazanmıştır?

Bir de El Beşir olayı çıktı. Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin tutuklama kararı verdiği, yargılanmak istenen bir kişi bizim yöneticilerin çok yakın dostu. Daha önce geldiler, bizimkiler gitti. Bir muhabbettir gidiyor. Tekrar El Beşir'i çağırdılar. Dünya da ne oluyor dedi. Kendi sivil vatandaşlarını katletti diye iddialar var. Hiçbir ülkeye de gidemiyor. Çok kısıtlı sayıda birkaç ülkeye gidiyor. Türkiye NATO'nun üyesi, AB'ye tam üyelik müzakeresi yapan bir ülke. El Beşir yakışıyor mu diye tepkiler çıktı. O tepkilere karşı bizim hükümetin zihniyeti çıktı. Cumhurbaşkanı "Kim ne karışır?" dedi. Başbakan çıktı "Ben gittim, katliam yok orada" dedi. Katliamı teşhis etme komisyonu olarak gitmiş sanki. Gittiği tarih ve katliam yapılan tarih bir gibi sokaklarda ceset aradı, "Temiz" raporu verdi. Adli Tıp Raporu gibi. Ertesi gün "Müslüman katliam yapar mı?" dedi. İktidarın temel değerlerinin ne olduğu ortaya çıktı. Bu tablo böyle durdu. Hiç olmazsa zihniyetlerini gördük. Ama ne diyorlar "Biz dünyayı dinlemeyiz." Resmi çağrı, özel ilişkilerde başımıza iş açarsın, gel sen vazgeç dediler ve adam gelmedi. Biz neyi gösterdik bu olayda?

Bunları hükümet yönetemiyor ama başka şeyleri yönetiyor. Basını sindirmeyi başardılar. Bir temel gerçektir. Türkiye bugün ciddi bir muhalefet basınının etkili olmaktan çıktığı bir ülke olmuştur. Sindirilmişlerdir. Hükümet bunu başarmıştır. "