Sosyolog Palabiyik Açiklamasi 'Arendt Yasasaydi, Türkiye'deki Feministlerin Yüzüne Bakmazdi, Tükürürdü'
Sosyolog Adem Palabiyik, Filistin-Israil savasinda katledilen ve sehit edilen kadin ve çocuklara Türkiye’deki feministlerin sessiz kaldigini belirterek, "Gazze’de katil Israil’in canina kiydigi kadin ve çocuklarin sayisi 15 bini geçti ama ülkemizde feminizmin savunuculugunu yapan kesimlerden hiç ses çikmiyor. Hannah Arendt yasasaydi, ülkemizdeki feministlerin yüzüne bakmazdi, tükürürdü" dedi.

“Konu Müslüman kadinlar olunca ülkemizdeki feministler sessiz kaliyor”
Feminizm kuramcilarinin böyle bir hataya düsmediklerini belirten Palabiyik, sözlerini söyle sürdürdü:
"Ne Arendt, ne de Bavouior ne de Butler’in bu tür hatalara düstügünü görmedik. Çünkü onlar, kadin mücadelelerinin dini ve irk kökenli bir ayrimini yapmadilar. Elbette Arendt’te bazi Yahudi imalari görebiliriz ama Eichman davasindaki tavri ortadaydi. Emile Zola ile birlikte Eichman’i savunurken bir taraftan da Israil’in nefretini kazandi. Bizde ise feminist geçinen kesimler bana kalirsa hiçbir teorisyeni anlamamis. Bir yaban anlayisla toplumu analiz etmeye çalisiyorlar. Ülkemizdeki feministler yerellikten kurtulamadi. Uluslararasilasamadi ve küresel bir sisteme entegre olamadi. Bati normlarina dair söyleyecek sözleri de bir teori olarak ortaya koyamadilar ve yillardir batinin samanligindan beslenen varliklar olarak düsüncelerini olusturmaya çalistilar. Ülkemizde feminizm çalismalarinin merkezinde hiçbir zaman insanligin onuruna yakisan tercihler olmadi ve feminizm, LGBT gölgesi altinda ilerlemeye basladi.
Kadin haklarina dair vurgular ile ortaya çikan feminizm, ülkemizde yas pastaya döndü, her gelen bir isirik alarak, tadina baktiktan sonra umursamadi. Feminist kesimlerin bir özelligi de ülkemizde devlet bekasina yönelik olumsuz tavir takinmasidir. Bazi ideolojik gruplarin etkisi altinda kalmayi tercih ettikleri veya bu gruplardan nemalandiklari için kendilerinin insa ettigi profile uyan olgulara destek verdiler, baska olgular onlar için sadece öteki veya yabanciydi. Özellikle HDP’nin Kürt kadinlari üzerinde sahneye koymaya çalistigi sahtekar politikalara destek verdiler. Hatta bunlardan birisi serefli Türk ordusuna iftira atmaya kadar ileri gitti. Bunlar, Ortadogu’daki kiyima ses çikarmadilar. Bunun önemli ispatlarindan biri de Suriye’de yasananlara sessiz kalmalaridir. Halep’te öldürülen kadinlari sadece rakam olarak algiladilar. Pakistan ve Afganistan’daki kadinlara dair tek söz söylemediler. Uygur Türkleri onlar için hiçbir sey ifade etmedi, kendi soydaslarimiza dair hiçbir açiklama yapmadilar. Çünkü onlar da Müslüman kadinlardi ve ülkemizdeki feministler için Müslüman kadinlar, kadin olarak hiçbir zaman nitelendirilmedi. Istanbul sözlesmesini savunmak için sokaklari terk etmeyen ve Gezi olaylarinda çadirlar kuran kadinlar, Müslüman kadinlarin gelecegine dair evlerinden dahi disari çikmadilar. Hatta, Israil destekçisi Starbucks kahvelerini büyük bir keyifle içtiler. Bu sebepten ülkemizdeki feministlerin tavirlarini iyi anlamak, analiz etmek ve Bati ile baslayan ama batidan ayrilarak ucube düsünce biçimine dönüsen ideolojilerinin kirliligini ortaya çikarmak bizim görevimizdir".
