Türkiye'nin Gelecegi Madencilik Ve Tarimda

Türkiye’nin gelecegi madencilik ve tarim yatirimlarinin artmasina bagli. Türkiye’de madencilik sektörünün gayri safi milli hasiladan aldigi pay yüzde 1,3 civarinda.

Türkiye’nin geleceginin madencilik ve tarimda oldugunu ifade eden Türkiye Ihracatçilar Meclisi Maden Sektör Kurulu Baskani Rüstem Çetinkaya, “Türkiye’de maden üzerinde olumsuz bir algi olusturuluyor. Türkiye’de 26 milyon hektar orman alani var. 101 bin hektar alan madenlere ruhsatlidir. Yani orman alanlarinin binde 3,9’udur. Yanginlar nedeniyle son 12 yilda kaybedilen ormanlik alan ise 226 bin hektardir. Enerji faaliyetleri için 137 bin hektar, savunma için 57 bin hektar, ulasim için ise 52 bin hektar ormanlik alan kullaniliyor. Savunma ve enerji için kullanilan ormanlik alanlar bir daha geri döndürülemezken, madenler için ayrilan ormanlik alanlar maden sona erdiginde rehabilite edilir ve dogaya geri kazandirilir” dedi.

Türkiye’de madencilik sektörünün gayri safi milli hasiladan aldigi payin yüzde 1,3 oldugunu kaydeden Çetinkaya, “Eger bu orani dünya ortalamasi olan yüzde 7 seviyesine çekersek, madencilik sektörünün ihracati 30 milyar dolara ulasir. Ithal girdisi neredeyse sifir olan bu ihracatla Türkiye’nin en çok ihracat yapan sektörü olabiliriz. Böylece hammadde anlaminda da bagimsizligimizi elde edebiliriz. Tarimda ve madende hammadde bagimsizligi sarttir. Türkiye’de madenciligin dünya standartlarinin üzerinden en çevreci sekilde yapildigini biliyoruz. Türkiye’de tarim faaliyetleri dahi madene endeksli. Gübre için ihtiyaç duyulan sodyum, fosfat, potasyumdur. Türkiye’nin gübre ihtiyacini karsilayabilmek için su anda yapilan madencilik faaliyetinin 10 kati kadar fazla çalismak zorundayiz. Türkiye, maden ihtiyacini karsilamak adina yillik 35-40 milyar dolarlik ithalat yapmak zorunda kaliyor. Ülkenin gelecegi için maden üretmeliyiz. Türkiye’nin sanayisi ve tarimi için madenleri çalistirmak zorundayiz. Tarim ve madenciligi birbirinden ayirmadan ‘bu ülkenin olmazsa olmazi tarim ve madenciliktir’ diyoruz. Tarim sektöründen de ayni cümleleri dile getirmesini, ayni empatiyi kurmasini bekliyoruz. Çünkü biz tarimi vazgeçilmez görürken, ayni sekilde madenciligin de görülmesini talep ediyoruz. Madencilik faaliyetlerini sürdürürken, çevreyle uyumlu, tarim faaliyetlerini de en iyi sekilde yapabiliriz” diye konustu.

‘Maden ihracatini 30 milyar dolar seviyesine çikarabiliriz’

Türkiye’nin dünyada bulunan 90 maden tipinden 80’ine sahip oldugunu dile getiren Çetinkaya, “Aslinda madencilik zengini bir ülkeyiz. Türkiye’de madenciligin toplam gayri safi milli hasiladan aldigi pay yüzde 1,3. Fakat madencilik varligi yüksek, madencilik zengini ülkelerin gayri safi milli hasiladan aldigi pay ortalama yüzde 7’dir. Yillar içinde degismekle birlikte Çin’in yüzde 23, Rusya’nin yüzde 7, Avustralya’nin yüzde 9, ABD’nin yüzde 7, Kanada’nin yüzde 5’dir. Türkiye 6 milyar dolarlik maden ihracati yapiyor. Eger potansiyelimizi kullanabilirsek ve madenciligin gayri safi milli hasiladan aldigi payi dünya ortalamasi olan yüzde 7 seviyelerine çekebilirsek, bir anda ihracatimizi 30 milyar dolara çikarabiliriz. 30 milyar dolarlik ihracatla Türkiye’de en çok ihracat yapan sektör oluruz. Ve bu neredeyse yüzde 100 katma degerli ihracat anlamina gelir. Ithalati olmayan bir ihracattan bahsediyoruz. En önemli noktalardan biri de hammadde anlaminda bagimsizligimizi yakalayabiliriz. Tarimda ve madende hammadde bagimsizligi sarttir” ifadelerini kullandi.

Türkiye’de çevrecilik anlayisinin agaçlar üzerinden yürütüldügünü kaydeden Çetinkaya, “Madenciler olarak biz floranin yaninda fauanaya da dikkat edilmesini istiyoruz. Su kaynaklarina da, canlilarin yasamina da kisacasi çevrenin tamamiyla etkilesim halinde beraber yasiyoruz. Buna uygun olarak faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Çevre ya da maden ikileminde degil ikisinin beraber yürütülebilecegini söylüyoruz. Çevre de bizim, insan da bizim, maden de bizim. Madencilerin siralamasi budur. Bir yandan resmi kurumlar tarafindan ciddi sekilde denetlenen madenciler, bir yandan da çevreciler tarafindan sürekli gözlem altinda. Çevreciligi sadece agaç kesme üzerine kurgulamak hiç dogru degil. Madenciler olarak sadece agaçlari degil, tüm çevreyi düsünerek hareket ediyoruz. Madencilik faaliyetlerinin sona ermesiyle rehabilitasyon süreci basliyor. Maden alani, bölgeye uygun bitki ve agaçlarla yeniden yesillendiriliyor. Madenlere itiraz edenler, rehabilite edilmis ve yeniden yesillendirilmis alanlari görmezden geliyor” dedi.

Türkiye’de 26 milyon hektar orman alani oldugunu, bunlarin önemli bir kisminin da koruma alani içinde yer aldigini ifade eden Çetinkaya, “Türkiye’de 101 bin hektar alan, madenlere ruhsatlidir. Yani orman alanlarinin binde 3,9’udur. Bu oranin tamami da aslinda ormanlik alan degildir. Orman statüsündedir ancak bunun yarisina yakini orman vasfinda degildir. Öte yandan yanginlar nedeniyle son 12 yilda kaybedilen ormanlik alan 226 bin hektardir. 137 bin hektar ormanlik alan enerji faaliyetleri için kullanilirken, 57 bin hektar ormanlik alan savunma için kullanilir. Ulasim faaliyetleri çerçevesinde kullanilan ormanlik alanin boyutu ise 52 bin hektardir. Enerjiye, savunmaya ve ulasima tahsis edilen ormanlik alanlarin geri dönüsü yoktur. Enerji ve savunma ihtiyaçlari için kullanilan ormanlik alanlar bir daha geri döndürülemez. Madenlerdeki çalisma sona erdiginde ise kullanilan her alanin geri dönüsü vardir. Madenler için kullanilan ormanlik alanlar geçicidir. Madenlerde islemler sona erdiginde alan dogaya geri kazandirilir, rehabilite edilir. Böyle olmasina ragmen herkes madenleri konusuyor, madenleri suçluyor” dedi.

TÜMAD Entegre Yönetim Sistemleri ve Sürdürülebilirlik Müdürü Bilge Küçükaytan, “Türkiye’de altin madenciligi ile ilgili bazi yanlis bilgiler var. Örnegin altin madenciliginden elde edilen gelirin büyük kisminin madenciye kaldigi söylenir. Ancak tüm islemler açik ve nettir. Üretilen altinin yaklasik yüzde 55’i maliyettir. Yüzde 30’luk kismi da vergi olarak devlete ödenir. Ürettigimiz her altin Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasi tarafindan satin aliniyor. Altinin farkli bir yere satilmasi ya da gönderilmesi mümkün degildir. Tüm islemler kayitlidir. Türkiye’nin altin konusunda açigi var. Türkiye yilda ortalama 40 ton altin üretiyor. Ithal edilen altin miktari ise yaklasik 160 tondur. Altin ithalati için harcanan miktar ise yaklasik 10 milyar dolardir” dedi.

Küçükaytan, “Avrupa Imar ve Kalkinma Bankasi, bir kredi kullandirirken her seyi en ince ayrintisina kadar inceler. Çevresel etkisinden, madenin etrafinda yasayan insanlarin ekonomik durumuna kadar her seyi mercek altina alir. En ufak bir olumsuzluk oldugunda dahi hesap sorar. EBRD ile imzaladigimiz anlasmaya göre istihdam edileceklerin çok büyük bir kismi çevre bölgelerden yapilmak zorundadir. Bununla da bitmez altin madeni faaliyetlerinin sona ermesinden sonra çevre halkinin magdur olmamasini garanti etmemizi ister. Madencilik faaliyeti neticesinde olusacak tozdan, bölgedeki tarimsal faaliyetlerin sürdürülebilirligine kadar her seyi rapor ediyoruz. Bizim disimizda nedenlerden dolayi bölgedeki toz orani artsa dahi, toz orani düsene kadar isletmemizdeki çalismalarimizi durdururuz. Hatta bölgedeki bir çiftçinin yaptigi keçi satisi sonrasinda keçi varliginin bir anda 200 adet düsmesi sonrasinda banka bizimle temasa geçti. Nedenini sordu” diye konustu.

Kaynak: İHA