Ünlü Oyuncu Engin Altan Düzyatan Açiklamasi 'Plastiklerin Yaklasik Yüzde 50'Si Dogaya Atiliyor'
Kocaeli’de bul yil 4.’sü düzenlenen Kartepe Zirvesi’ne konusmaci olarak katilan oyuncu Engin Altan Düzyatan, “Plastik konusu gerçekten önemli çünkü Dünya’daki su artmiyor ya da azalmiyor. Sulari temiz tutmak bizim elimizde. Çok büyük bir ölçüde suyu kirletiyoruz. Plastiklerin yaklasik yüzde 50’si dogaya atiliyor” dedi.

“Çok büyük bir ölçüde suyu kirletiyoruz”
Bireysel farkindaliklarin sorunlari büyük ölçüde azaltacagina dikkat çeken oyuncu Engin Altan Düzyatan, “Plastik konusu gerçekten önemli çünkü Dünya’daki su artmiyor ya da azalmiyor. Bu sulari temiz tutmak bizim elimizde. Çok büyük bir ölçüde suyu kirletiyoruz. Plastiklerin yaklasik yüzde 50’si dogaya atiliyor. Bu plastikler bir sekilde deniz, okyanus ya da nehirlere karisiyor. Gözle görülmeyecek bir hale geliyorlar ama kaybolmuyorlar. Istatistiklere bakildiginda baliklarin yüzde 50’si plastik olacak. Baliklarin yetismesi için özel bir tuzlu su yetistirip orada balik yiyecegiz. Bir yandan karamsar bir tablo varken bir yandan da teknoloji gelisiyor. Suyun içindeki plastigi temizleyen bir cihaz yapilmis. O kadar da umutsuz bir durumda degiliz. Bunu düzeltmenin tek yolu bizden geçiyor. Restoranlardaki garsonlarin da egitilmesi gerekiyor. Pipetle içecek getiriyorlar. Bana getirildigi zaman ben pipeti kullanmiyorum fakat o pipet kullanilmis sayildigi için çöpe atiliyor. Bireysel olarak tek kullanimlik plastiklerden uzak durmamiz gerekiyor. Bireysel farkindaliklarin, bu oranlari çok ciddi sekilde düsürecegini düsünüyorum. Kanun koyucular bu konu için yeterince harekete geçtiler. Bilim adamlari da her seyin farkinda. Artik amacimiz sürdürülebilirlik degil dirençlilik. Kanun koyucular gerekli kanunlari koydular. Japonya’da çöpü 9 ayri parçaya ayirmazsaniz ceza yiyorsunuz. Japonya’da Kamikatsu adinda bir bölgeye gitmistim. Çöplerini 48 parçaya bölüyorlar. Ben 48 parça oldugunu bile bilmiyordum. Bizim için 48 parçaya ayirmak oldukça zor. Tek kullanimlik plastigi azaltmak bile çok ciddi ölçüde gelisme olur. Güney pasifikte yüzen bir çöp adasi var ve üstüne çikilip yürünebiliyor” seklinde konustu.
“Akintilar yüzünden bir çöp bütün Dünya’yi dolasabilir”
Çöpün, bütün insanligin sorunu oldugunun altini çizen Düzyatan, “Uzak Dogu’ya atilan çöp bizi ilgilendirmiyor zannediyoruz ama is sandigimiz gibi degil. Akintilar yüzünden bir çöp bütün Dünya’yi dolasabilir. Burada denize attiginiz bir çöp 5 yil sonra Amerika kitasindan çikabilir. Çöp, bütün insanligin çöpü. Doganin bize ihtiyaci yok ama bizim ona ihtiyacimiz var. 2 çocugum var ve geleceklerinden kaygi duyuyorum. 21’inci yüzyildayiz ama kitlik tehlikesi var. ‘Ben bunu yapsam ne degisir’ demememiz gerekiyor” dedi.
“Isler iyi gidiyor”
Geçtigimiz yilda Marmara Denizi’nde ortaya çikan müsilaj hakkinda konusan Kocaeli Belediye Baskani Tahir Büyükakin ise, “Aslinda müsilaj dedigimiz sey bir mikroorganizmanin sebep oldugu, denizin içinde de var olan bir döngü. Bu organizma azot ve fosfor yiyerek büyüyor. Amaç, bunlari azaltmak. Evsel atiklarla kirlettigimiz için böyle oldu. Ikincisi faktör yanlis yarim uygulamalari, üçüncüsü kimyasal endüstri. Dördüncü faktör ise Bulgaristan’dan bize ulasan kirlilik. Bunlarin en önemlisi evsel atiklardi. Günde 4.3 milyon metreküp evsel atik atiliyor. Bu sularin yüzde 53’ü sadece ön aritma ile denize gönderiliyor. Yani aritilmadan denize saliniyor. Atik suyun içinden azotu alirsaniz biyolojik, fosforu da alirsaniz ileri biyolojik aritma yapmis oluyorsunuz. Marmara Denizi’ne kiyisi olan tüm illerin valileri, uzmanlarin katilimiyla birlikte çalismalar yaparak ve 22 maddelik bir eylem plani hazirladik. Mesela peynir ve zeytin üretim faaliyetlerinin sonrasinda ortaya çikan peynir alti suyu masaya yatirildi. Planlar yapildi ve iyi gidiyor. Uzmanlar yapilmasi gerekeni söylüyor. Azot ve fosforun önüne geçilmesi, aritma maliyetlerini düsürülmesi gibi konular üzerinde çalismalar yapiliyor. Özetle isler iyi gidiyor” ifadelerini kullandi.
“Bir sey yapmazsak buzullar eriyecek ve hareket edecek”
Dogal afetlere deginen Tahir Büyükakin, “Isin önleme tarafi var ama biz apandisti patlamadan doktora gitmeyen bir milletiz. 1999’da buradaki herkes depremi canli canli yasadi. Akademisyenler daha dikkatli takip ediyorlar. Sonrasinda bir sarsinti olana kadar deprem konusunu unutuyoruz. Sorunumuz, çok konusmak ama takibini yapmamak. Masamizin kenarinda plastik bardak dururken denizlerdeki kirlenmeden bahsediyoruz. Isin felsefesini yeniden gözden geçirmemiz gerekiyor. Denizdeki türlerin artmasi için denize balik birakiyoruz ve ürüyorlar. Büyük bir artis var. Çipura, levrek birakiyoruz ve onlara resif olusturuyoruz. Yine de kendi yasam biçimimizi sorgulamamiz gerekiyor. Kocaeli’de günlük çöp miktari 0.9 kilogram ama Japonya’da 3 kilogram. Bir sey yapmazsak buzullar eriyecek ve hareket edecek. Volkanlar harekete geçince çikan dumanlarin Günes’ten gelen ultraviyole isinlarini engellenmesiyle buzul çagina dönecegiz. Denizdeki baliklarin ortamini yok ediyoruz ve suçlusu biziz. Insanlari deprem öldürmüyor. Binalari depreme elverissiz yaptigimiz için öldüler. Basimiza bir dert gelmeden akillanmiyoruz. Modern insan konusuyor, ama kalbinden konusmuyor” dedi.
