AYM Baskani Arslan, Mesleki Hayat Baglaminda Özel Hayata Saygi Hakki Sempozyumu'nda Konustu Açiklamasi

'Mesum darbe tesebbüsünden çikarilmasi gereken çok sayida ders vardir. Belki de bu derslerin en önemlisi ve en basinda geleni, bir ülkenin gelecegi bakimindan, yargi bagimsizliginin ve tarafsizliginin ne kadar hayati oldugu gerçegidir' 'Hukuk devletinde adaletin yegane adresi mahkemelerdir. Mahkemelerin adalet arayisina cevap veremedigi, bagimsiz ve tarafsiz yargilama ilkelerine uygun sekilde uyusmazliklara çözüm üretemedigi bir yerde hukuk disi arayislarin ortaya çikmasi kaçinilmazdir' 'Anayasayi yerine oturtma konusunda en büyük görev biz yargi mensuplarina düsmektedir. Bu görev, hakkiyla yerine getirildiginde yargiya güven de arzu edilen düzeye yükselecektir'

Anayasa Mahkemesi (AYM) Baskani Zühtü Arslan, 15 Temmuz darbe tesebbüsünden çikarilmasi gereken çok sayida ders bulundugunu belirterek, "Belki de bu derslerin en önemlisi ve en basinda geleni, bir ülkenin gelecegi bakimindan, yargi bagimsizliginin ve tarafsizliginin ne kadar hayati oldugu gerçegidir." dedi.

Arslan, ?????Anayasa Mahkemesi Yüce Divan Salonunda düzenlenen, Adalet Bakani Abdulhamit Gül, Yargitay Baskani Mehmet Akarca, Yargitay Cumhuriyet Bassavcisi Bekir Sahin, Danistay Baskani Zeki Yigit ve yargi mensuplarinin katildigi, Mesleki Hayat Baglaminda Özel Hayata Saygi Hakki Sempozyumu'nda konustu.

Anayasa Mahkemesinin kurulusu nedeniyle her yil Nisan ayinda yapilan bilimsel toplantiyi, Kovid-19 tedbirleri nedeniyle bu yil ertelemek zorunda kaldiklarini hatirlatan Arslan, ertelenen bu toplantiyi yapmaktan duydugu memnuniyeti dile getirdi.

Hukuku uygulamakla ve adaleti tesis etmekle görevli basta hakimler olmak üzere yargi mensuplarinin siarinin akil, ahlak ve adalet olmasi gerektigine isaret eden Arslan, aklin iradeyi, bagimsizligi, düsünme ve bilgi sahibi olma kapasitesini ifade ettigini söyledi.

Yargi mensubunun aklini kullanmak zorunda oldugunu vurgulayan Arslan, "Hakim ve savcilar, sadece akillarini kullanirlarken cesarete ihtiyaç duyabilirler. Kendi aklini kullanmaya cesaret edemeyenler, vesayet altinda kalmaya mahkumdur. Vesayet altindaki yargisal akil ise adaleti tesis edemez." dedi.

Bunun en canli ve yikici örneginin, 15 Temmuz darbe girisimi sürecinde yasandigini bildiren Arslan, söyle devam etti:

"Akillarini ve vicdanlarini baskalarina teslim edenlerin yaptiklari ve yasattiklari hukuksuzluklara hep birlikte bu ülkede sahit olduk. Iki hafta sonra besinci yilini idrak edecegimiz 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü vesilesiyle ifade etmek isterim ki, bu mesum darbe tesebbüsünden çikarilmasi gereken çok sayida ders vardir. Belki de bu derslerin en önemlisi ve en basinda geleni, bir ülkenin gelecegi bakimindan, yargi bagimsizliginin ve tarafsizliginin ne kadar hayati oldugu gerçegidir. Sadece ama sadece hukuka ve adalete uygun karar vermesi gereken hakim ve savcilarin, uzaktan kumandali bir sekilde davrandiklari ülkede ne tür adaletsizliklerin yasandigini hep birlikte gördük."

Baskan Arslan, 15 Temmuz 2016 darbe tesebbüsünden çok önce Anayasa Mahkemesi Baskani sifatiyla bu salonda yaptigi ilk konusmada, bu konuya degindigini ve görüslerini, "Unutmayalim ki, fikri vicdani hür olmayandan hakim olmaz. Aklini ve vicdanini baskalarina kiralayan veya iradesine ipotek konmasina izin veren kisiden hakim olamaz. Hukuk devletinde uzaktan kumandali yargi da yargiç da düsünülemez." seklinde açikladigini hatirlatti. Arslan, söyle devam etti:

"Esasen bu sözler, farkli zaman ve mekanlarda farkli kelimelerle ifade edilse de evrensel hukuk devleti anlayisinin esaslaridir. Bu esaslardan uzaklasildiginda, hukuk ve adalet açigi ortaya çikacaktir. Hukuk ve adalet açigi, bir ülkenin gelecegi bakimindan her türlü açiktan daha tehlikelidir. Zira bu açik, temeli adalet olmasi gereken devlete yönelik toplumsal güveni ve inanci zedeleyecektir. Önemle vurgulamak gerekir ki, hukuk devletinde adaletin yegane adresi mahkemelerdir. Mahkemelerin adalet arayisina cevap veremedigi, bagimsiz ve tarafsiz yargilama ilkelerine uygun sekilde uyusmazliklara çözüm üretemedigi bir yerde hukuk disi arayislarin ortaya çikmasi kaçinilmazdir."

- Özel hayata saygi hakki

Anayasa Mahkemesi Baskani Zühtü Arslan, sempozyumun konusu "özel hayata saygi hakki" ile ilgili hukuki sorunlarin, Türkiye'ye has olmadigini, insanlarin toplu yasamaya baslamasindan ve devletin ortaya çikisindan itibaren mahremiyetin korunmasinin oldukça önemli hale geldigini dile getirdi.

Içinde yasanilan internet çaginda ve gözetim toplumunda, kisilerin özel hayatlarinin korunmasinin çok daha zorlastigina isaret eden Baskan Arslan, buna paralel olarak da özel hayata saygi hakkini korumaya yönelik anayasal ve yasal güvencelerin etkili sekilde hayata geçirilmesinin daha önemli hale geldigini vurguladi.

Arslan, Anayasa'nin 20'nci maddesinde belirtilen, "Herkes özel hayatina ve aile hayatina saygi gösterilmesini isteme hakkina sahiptir." ifadelerini hatirlatarak, Anayasa koyucunun, "özel hayatin gizliligine dokunulamaz" seklinde kesin bir dille, özel hayatin mahremiyetinin önemine isaret ettigini kaydetti.

Anayasa Mahkemesinin de gerek norm denetiminde gerekse bireysel basvuruda, eksiksiz bir tanimi bulunmayan özel hayat kavraminin, kisiye ait oldukça genis bir alani kapsadigini ifade ettigini aktaran Arslan, kisilerin seref ve itibarlarinin korunmasindan, kisisel verilerinin islenmesine, baskalariyla mahrem iliskilerinden, mesleki hayatina müdahalelere kadar bir dizi konunun, özel hayata saygi kapsamina girdigini belirtti.

Baskan Zühtü Arslan, özel hayata saygi hakkinin kapsamina giren konulardan birinin de kisilerin mesleki hayatlarini etkileyen müdahaleler oldugunu ifade ederek, Anayasa Mahkemesinin, bu kapsamda yapilan bazi müdahaleleri, Anayasa'nin 20'nci maddesi kapsaminda ele aldigini anlatti.

Bu kapsamda, Anayasa'nin 129'uncu maddesinde belirtilen "sadakat yükümlülügü" kavraminin önem tasidigini dile getiren Arslan, "Bu madde geregince, memurlar ve diger kamu görevlileri Anayasa ve kanunlara sadik kalarak faaliyette bulunmakla yükümlüdür. Devlet, bu yükümlülüge aykiri davranan kamu personeli hakkinda idari tedbirler alabilmektedir." dedi.

Arslan, sadakat yükümlülügü kapsaminda devletin hem kamu hizmetine almada hem de çikarma sürecinde degerlendirme yetkisine sahip oldugunu belirtti.

- "Özel hayata saygi hakki mutlak hiçbir sekilde sinirlandirilmaz bir hak degildir"

Anayasa Mahkemesine göre, özellikle milli güvenlik açisindan önem arz eden kadrolara atanacak kisilerin tabi olacagi güvenlik sorusturmasi ve arsiv arastirmasi konusunda kanunla temel çerçeveyi ortaya koyan kurallar getirilmesinin elbette mümkün oldugunu ifade eden Baskan Arslan, sunlari kaydetti:

"Burada önemli olan, kanunla bireylerin özel hayatina saygi, özellikle de kisilerin kisisel verilerinin korunmasi hakkinin güvenceye alacak yasal ve idari güvencelerin saglanmis olmasidir. Bu durum, devlete sadakat ve baglilik çerçevesinde kamu görevinden çikarma konusunda da evleviyetle geçerlidir. Baska bir ifadeyle devlet, anayasal sadakat yükümlülügüne aykiri tutum ve davranis içinde oldugunu tespit ettigi kamu görevlilerinin görevden çikarilmalari veya baska türlü idari yaptirima tabi tutulmalari yönünde islem yapabilecektir. Tüm bunlardan hareketle diyebiliriz ki, özel hayata saygi hakki mutlak hiçbir sekilde sinirlandirilmaz bir hak degildir. Belli mesru amaçlar çerçevesinde bu hak da diger bir çok hakta oldugu gibi birtakim sinirlandirmalara tabi olabilir."

Anayasa Mahkemesi Baskani Arslan, hak ve özgürlükleri kisitlayici düzenleme yapma yetkisinin sadece yasama organina ait oldugunu belirterek, "Kanunun bir temel hakki sinirlandirirken, bu sinirlamanin ön görülebilir olmasini, bu sinirlamanin açik ve net olmasini, kesin ifadelerle belirtilmesini ifade etmesi gerekir." dedi.

Özel hayata saygi hakkinin ve mahremiyetin güvence altina alinmasinin, bireyin maddi ve manevi varliginin, özerklik ve özgürlügünün korunmasi ve gelistirilmesi bakimindan son derece önemli olduguna isaret eden Arslan, "Bunun yaninda unutmamak gerekir ki, temel hak ve özgürlüklerin korundugu, hukuk güvenliginin saglandigi bir hukuk devleti ayni zamanda refah devletinin de olmazsa olmaz sartidir." diye konustu.

Baskan Zühtü Arslan, Osmanli Devletinde bir dönem sadrazamlik da yapan Tunuslu Hayreddin Pasa'nin, Avrupa'da gezdigi ülkelerin kurumlarina dair gözlemlerini paylastigi kitabinda, "En yüksek refah mertebelerine ulasan ülkeler, hürriyetin ilkelerini ve siyasi tanzimata denk gelen anayasayi yerine oturtan ülkelerdir." dedigini aktararak, "Kuskusuz dün oldugu gibi bugün de hürriyet ilkelerini ve Anayasayi yerine oturtma konusunda en büyük görev, biz yargi mensuplarina düsmektedir. Bu görev, hakkiyla yerine getirildiginde yargiya güven de arzu edilen düzeye yükselecektir. Bu nedenle yargi mensuplari olarak sürekli bir özelestiri ve muhasebe içinde kendimizi gözden geçirmek ve yenilemek zorundayiz. Bu bizim hukuka, adalete ve son kertede mensubu bulundugumuz aziz milletimize olan vicdan borcumuzdur." ifadelerini kullandi.
Kaynak: AA