Abdi İbrahim'in Başkanı Nezih Barut: 'Mucize ilacı' üretebiliriz
Koronavirüs tedavisinde kullanılan ‘Klorokin'i üretip bakanlığa bağışlayan Abdi İbrahim'in Başkanı Nezih Barut, süreci anlattı. Barut, 'Hedef mucize ilaç Favipiravir üretmek.' dedi.
Dünyanın koronayla imtihanında sınıfı geçen ülkelerden biri de Türkiye oldu. Hızlı alınan tedbirlerle birlikte, tedaviye cevap veren ilacı hastalığın erken aşamalarında kullanarak, virüsün ilerleme hızını kestik, iyileşme oranlarını artırdık. Bu sürecin gizli kahramanlardan biri de şüphesiz Türkiye’nin köklü ilaç firması Abdi İbrahim oldu.
Geçmişte sıtma tedavisinde kullanılan Klorokin isimli bu ilacın hammaddesini hızlıca temin edip, ilacı üreten ve Sağlık Bakanlığı’na bağışlayan şirketin hikayesini Yönetim Kurulu Başkanı Nezih Barut, Akşam Gazetesi'nden Şenay Büyükköşdere'ye anlattı.
Klorokin korona için geliştirilmiş bir ilaç değil, değil mi?
Bu 1934’te bulunan bir molekül. Sıtma tedavisinde koruyucu olarak kullanılıyordu. Günümüzde de romatizmada kullanıyor. Biz bu ürünün ruhsatını ocak ayında, daha korona süreci ortada yokken, ‘ne olur ne olmaz, sıtma tekrar ortaya çıkar mı’ diye aldık.
Ve sonra ilacın koronaya da iyi geldiği mi ortaya çıktı?
Koronavirüs dünyada yayılmaya başladıktan sonra bilim insanları bir çözüm arayışına girdi. Ve Klorokin’in iyi geldiği ispatlandı. Sağlık Bakanlığımız da bu ilacın birinci ilaç olarak kullanılmasına karar verdi. Ve hemen 700 bin tablet kolorokin üretmek için hammadde arayışına başladık.Bu öyle bir dönemdi ki Trump bile Hindistan Başbakanıyla görüşerek acilen bu hammaddeye ihtiyaçları olduğunu belirtiyordu. İyi ilişkilerimiz sayesinde hammaddeye ulaşabildik. Hindistan’dan 134 ve Çin’den 50 kiloyu alarak Türkiye’ye getirmek için teşebbüse girdik. 700 bin tablet yaparak bakanlığa teslim ettik. Sonra bir miktar daha hammadde temin ettik. Ve 900 bin tablet daha ürettik. Onu da bağışlıyoruz.
Bu kadar ilaç yeterli mi peki?
Şu ana kadar üretilen 1 milyon 600 bin tabletle 80 bin hastamız tedavi olabilecek durumda. Stoklarda yeterince ilaç var. Ama bundan sonra tekrar ihtiyaç olursa yine hammaddeyi getireceğiz. Biz Sağlık Bakanlığımıza ne kadar ihtiyaç olursa o kadar ilacı bedelsiz olarak vereceğimizi söyledik.
Tek ilaç mı kullanılıyor tedavide?
Ciddi vakalarda iki ilaç bir arada kullanılıyor. Klorokin’in yanı sıra antibiyotik ve antiviral ilaçlar da kullanılıyor. Bunlardan biri de Bakanlığımızın Çin’den ithal ettiği Favipiravir isimli ilaç. Biz bu konuda da bakanlığımızla iletişime geçtik. “Bu ilacın ruhsatını verirseniz, biz bunun hammaddesini de tedarik edip, üretime başlarız ve bakanlığımıza bağışlarız” dedik.
Peki bu bağışların maliyeti nedir size?
Bunu hiç hesaplamadık. Biz Abdi İbrahim olarak kendi değerimizi ülkemize sağladığımız katkılarla ölçüyoruz.
Sizce piki gördük mü, ‘ikinci dalga’ beklentisine ne diyorsunuz?
Piki gördük gibi görünüyor. İnşallah öyledir. Mücadele çok iyi gidiyor. Sağlık Bakanlığımızı tebrik ediyorum. Çok ciddi tedbirler alındı. ilk andan itibaren alınan tedbirler hızla uygulandı. Hızlı ve şeffaf bir iletişim yapıldı. Ve üle olarak bu konuda çok başarılı olduk. İnşallah olmaz ama eylülde bir İkinci dalga bekleniyor.
700 bin tablet Klorokin üreterek bakanlığa verdik. Şimdi 900 bin tablet daha üretiyoruz.
İHRACAT TALEBİMİZ YOK, BAĞIŞLIYORUZ
Maskede hibe karşılığı ihracat modelinden söz ediliyor. İlaçta böyle bir strateji olabilir mi?
Bizde böyle bir durum yok. Bizim Kazakistan’da, Cezayir’de fabrikamız var. Sağlık Bakanlığı’ndan izin aldık. Kazakistan ve Cezayir’e de 10 biner kutu yani 100 biner tablet bağışlayacağım. Kardeş ülke Azerbeycan’a da 5 bin kutu yani 50 bin tablet bağışlayacağım. Bu insanlık için yapılan bir olay. İnsanlık için yaptığımız için bir hizmet. Bunun parasal değerine bakmamak lazım. Bu salgın bize bir ülke için yüzde 100 yerli ve milli bir ilaç firmasının varlığının önemini ortaya koydu. Doğup büyüdüğümüz ülkeye çok borcumuz var. Biz bunları ülkemiz için yapmak zorundayız. ‘Şu kadar bağışladık, şu kadar ihracat yetkisi verin’ diye bir talebimiz yok.
Peki ileride ihracat olabilir mi?
Biz şu anda onu hiç düşünmedik. Ama neden olmasın.
100 MİLYON $ İHRACAT SÖZÜ
Yakın zamanda bir biyoteknoloji tesisi kurdunuz. Bunun ülke açısından önemi nedir, bahseder misiniz?
Dünyada kimyasal ilaçların yerini biyolojik ilaçlar alıyor. Ve bu ilaçlar çok pahalı. Türkiye’de enerjiden sonra en fazla cari açığa sebep olan sektör ilaç sektörü. İlaç endüstrisinin 43.7 milyar TL satışı var. Bunun yüzde 50’si ithal. İthal ilaçların yüzde 23’ü de biyolojik ilaçlar. Ve dünyada biyolojik ilaçlar hızla büyüyor. Biz de bunun üzerine 100 milyon dolar harcayıp, biyolojik ilaçlar üreten fabrikayı yaptık. Biz burada yurtdışındaki biyolojik ilaçların biyo benzerlerini yapıyoruz. Ama ruhsatta problem yaşıyoruz. İnsülin üreten iki tane global oyuncuyla anlaşma yaptık, “Türkiye’de üretim yapıp yurtdışına ihraç edeceğiz. Burayı üs olarak kullanacağız” diyorlar. 2 firma 100 milyon dolara yakın ihracat garantisi veriyor. Ülke olarak bazı konularda çabuk hareket etmemizde yarar var diye düşünüyorum. Çünkü biz hızlı olmazsak bu yatırımlar başka ülkeye kaçacak.
Geçmişte sıtma tedavisinde kullanılan Klorokin isimli bu ilacın hammaddesini hızlıca temin edip, ilacı üreten ve Sağlık Bakanlığı’na bağışlayan şirketin hikayesini Yönetim Kurulu Başkanı Nezih Barut, Akşam Gazetesi'nden Şenay Büyükköşdere'ye anlattı.
Klorokin korona için geliştirilmiş bir ilaç değil, değil mi?
Bu 1934’te bulunan bir molekül. Sıtma tedavisinde koruyucu olarak kullanılıyordu. Günümüzde de romatizmada kullanıyor. Biz bu ürünün ruhsatını ocak ayında, daha korona süreci ortada yokken, ‘ne olur ne olmaz, sıtma tekrar ortaya çıkar mı’ diye aldık.
Ve sonra ilacın koronaya da iyi geldiği mi ortaya çıktı?
Koronavirüs dünyada yayılmaya başladıktan sonra bilim insanları bir çözüm arayışına girdi. Ve Klorokin’in iyi geldiği ispatlandı. Sağlık Bakanlığımız da bu ilacın birinci ilaç olarak kullanılmasına karar verdi. Ve hemen 700 bin tablet kolorokin üretmek için hammadde arayışına başladık.Bu öyle bir dönemdi ki Trump bile Hindistan Başbakanıyla görüşerek acilen bu hammaddeye ihtiyaçları olduğunu belirtiyordu. İyi ilişkilerimiz sayesinde hammaddeye ulaşabildik. Hindistan’dan 134 ve Çin’den 50 kiloyu alarak Türkiye’ye getirmek için teşebbüse girdik. 700 bin tablet yaparak bakanlığa teslim ettik. Sonra bir miktar daha hammadde temin ettik. Ve 900 bin tablet daha ürettik. Onu da bağışlıyoruz.
Bu kadar ilaç yeterli mi peki?
Şu ana kadar üretilen 1 milyon 600 bin tabletle 80 bin hastamız tedavi olabilecek durumda. Stoklarda yeterince ilaç var. Ama bundan sonra tekrar ihtiyaç olursa yine hammaddeyi getireceğiz. Biz Sağlık Bakanlığımıza ne kadar ihtiyaç olursa o kadar ilacı bedelsiz olarak vereceğimizi söyledik.
Tek ilaç mı kullanılıyor tedavide?
Ciddi vakalarda iki ilaç bir arada kullanılıyor. Klorokin’in yanı sıra antibiyotik ve antiviral ilaçlar da kullanılıyor. Bunlardan biri de Bakanlığımızın Çin’den ithal ettiği Favipiravir isimli ilaç. Biz bu konuda da bakanlığımızla iletişime geçtik. “Bu ilacın ruhsatını verirseniz, biz bunun hammaddesini de tedarik edip, üretime başlarız ve bakanlığımıza bağışlarız” dedik.
Peki bu bağışların maliyeti nedir size?
Bunu hiç hesaplamadık. Biz Abdi İbrahim olarak kendi değerimizi ülkemize sağladığımız katkılarla ölçüyoruz.
Sizce piki gördük mü, ‘ikinci dalga’ beklentisine ne diyorsunuz?
Piki gördük gibi görünüyor. İnşallah öyledir. Mücadele çok iyi gidiyor. Sağlık Bakanlığımızı tebrik ediyorum. Çok ciddi tedbirler alındı. ilk andan itibaren alınan tedbirler hızla uygulandı. Hızlı ve şeffaf bir iletişim yapıldı. Ve üle olarak bu konuda çok başarılı olduk. İnşallah olmaz ama eylülde bir İkinci dalga bekleniyor.
700 bin tablet Klorokin üreterek bakanlığa verdik. Şimdi 900 bin tablet daha üretiyoruz.
İHRACAT TALEBİMİZ YOK, BAĞIŞLIYORUZ
Maskede hibe karşılığı ihracat modelinden söz ediliyor. İlaçta böyle bir strateji olabilir mi?
Bizde böyle bir durum yok. Bizim Kazakistan’da, Cezayir’de fabrikamız var. Sağlık Bakanlığı’ndan izin aldık. Kazakistan ve Cezayir’e de 10 biner kutu yani 100 biner tablet bağışlayacağım. Kardeş ülke Azerbeycan’a da 5 bin kutu yani 50 bin tablet bağışlayacağım. Bu insanlık için yapılan bir olay. İnsanlık için yaptığımız için bir hizmet. Bunun parasal değerine bakmamak lazım. Bu salgın bize bir ülke için yüzde 100 yerli ve milli bir ilaç firmasının varlığının önemini ortaya koydu. Doğup büyüdüğümüz ülkeye çok borcumuz var. Biz bunları ülkemiz için yapmak zorundayız. ‘Şu kadar bağışladık, şu kadar ihracat yetkisi verin’ diye bir talebimiz yok.
Peki ileride ihracat olabilir mi?
Biz şu anda onu hiç düşünmedik. Ama neden olmasın.
100 MİLYON $ İHRACAT SÖZÜ
Yakın zamanda bir biyoteknoloji tesisi kurdunuz. Bunun ülke açısından önemi nedir, bahseder misiniz?
Dünyada kimyasal ilaçların yerini biyolojik ilaçlar alıyor. Ve bu ilaçlar çok pahalı. Türkiye’de enerjiden sonra en fazla cari açığa sebep olan sektör ilaç sektörü. İlaç endüstrisinin 43.7 milyar TL satışı var. Bunun yüzde 50’si ithal. İthal ilaçların yüzde 23’ü de biyolojik ilaçlar. Ve dünyada biyolojik ilaçlar hızla büyüyor. Biz de bunun üzerine 100 milyon dolar harcayıp, biyolojik ilaçlar üreten fabrikayı yaptık. Biz burada yurtdışındaki biyolojik ilaçların biyo benzerlerini yapıyoruz. Ama ruhsatta problem yaşıyoruz. İnsülin üreten iki tane global oyuncuyla anlaşma yaptık, “Türkiye’de üretim yapıp yurtdışına ihraç edeceğiz. Burayı üs olarak kullanacağız” diyorlar. 2 firma 100 milyon dolara yakın ihracat garantisi veriyor. Ülke olarak bazı konularda çabuk hareket etmemizde yarar var diye düşünüyorum. Çünkü biz hızlı olmazsak bu yatırımlar başka ülkeye kaçacak.