Kabile tarafından öldürülen maceraperest turistin tuttuğu günlüğün son sayfaları ortaya çıktı!
Son dakika haberlere göre ABD'li rahip, misyonerlik faaliyetleri yürütmek için gittiği Kuzey Sentinel Adası'nda, daha önce kendilerine yaklaşan herkesi öldüren kabile tarafından öldürülmüştü. Misyonerin, Sentinel kabilesi tarafından öldürülmeden önce tuttuğu günlüğünün son sayfaları ortaya çıktı.
Arkadaşları, sosyal medyadaki takipçileri ve ailesi, John Chau'yu gerçek bir maceraperest olarak görünüyordu.
John, ergenlik yıllarında açık havaya karşı bir tutku geliştirmişti ve zorlu yürüyüşünden ve seyahatlerinden fotoğraflar çekerek yakınlarıyla paylaşırdı.
John, dünyanın en uzak köşelerini ziyaret etmek, arşınlamadık yer bırakmamak arzusundaydı. Genç adamın bir diğer arzusu ise, Hıristiyanlığı yaymaktı.
Pek çok ülkeyi ziyaret eden John'un son yolculuğu, binlerce yıldır tüm insanlardan ve dış dünyadan kaçınan, gezegendeki en izole kabilelerden birinin yaşadığı adaya oldu. Ancak onları ziyaret etmek istediği bu gün, onun son günüydü ve hayatına mal olan bir karardı.
26 yaşındaki John en son, onu Hint Okyanusu'nun uzak bir köşesinde bulunan Kuzey Sentinel Adası'na bırakan bir grup balıkçı tarafından canlı olarak görüldü.
John, onu sadece birkaç kilometre uzunluğunda ve genişliğinde olan küçük adaya taşıyanlar balıkçılara, yerli Sentinel kabilesi ile iletişim kurmayı ve onlara Hıristiyanlığı öğretmeyi umduğunu söylemişti.
John, küçük adanın kıyısında, teknede bir gün boyunca bekledi, kayıktan sadece kıyıya kabile için birkaç hediye bırakmak için indi: Makas, futbol topu ve balık...
Hediyeleri bırakıp kayığına dönen John, burada bir gün bekledikten sonra karaya çıktı. Ancak sonra olanlar tam bir trajediydi... John, kabile üyeleri tarafından ateşle yakılmış oklarla vurularak öldürüldü. Kimse John'un trajik ölümüne tanık olmadı.
Ancak balıkçılar, yola çıktıktan bir gün sonra geri döndüklerinde 'Silueti, kıyafetleri ve John Allen Chau'nun vücudu gibi görünen bir cesedin, kıyıya gömüldüğünü gördüklerini' söyledi.
John, kabileyi ziyaret etmeye karar verirken, kendisine yapılan uyarıların farkındaydı. Kabile, onlara kazara bile olsa yaklaşmaya çalışan herkese mızraklarıyla ya da çeşitli silahlarla saldırmasıyla ünlüydü.
Ancak John, bu uyarılara kulak asmamış gibi görünüyordu ve görünüşe göre risklerin farkındaydı. Karaya çıkmadan önce balıkçılara günlüğünü bıraktı.
Henüz 26 yaşında hayatını kaybeden genç adamın günlüğünde yazanlar ortaya çıktı. Kuzey Sentinel Adası'na ilk ve son adımlarını atmadan önceki son günlük yazıları, onun hayattaki misyonu olduğuna inandığı şey için ölmeye hazır genç bir adam olduğunu ortaya koyuyor.
John, Port Blair'e geldi ve Bengal Körfezi'ndeki Andaman ve Nicobar Adaları'nın başkenti olan Port Blair'de 'güvenli ev' olarak tanımladığı yerde kaldı.
14 Kasım 2018 tarihinde, John günlüğüne şöyle yazdı: 'Burada neredeyse karantinadaydım. Dün gece bu çevrede yaşayanlar ve beni bırakmayı kabul eden balıkçılarla tanıştım.'
John, onu Kuzey Sentinel Adası'na götürecek kişilere güvendiğini vurguladı ve planının ertesi sabah saat 4'te kıyıya varmak olduğunu yazdı.
John, yazısına şöyle devam etti: 'Önümüzdeki birkaç gün içinde kabileye hediye etmek üzere balık tutarız, sonra da beni adaya göndeririz.
'Havanın karanlık olup olmamasına bağlı olarak, adaya kısa bir süre inebilirim ve hediyeleri kıyıya bırakabilirim.'
John'un günlüğüne yazdığı bir sonraki yazı, teknenin adaya vardığı gün, kabile ile temas kurmaya çalışmadan önceydi.
John, günlüğünde çarpıcı ayrıntılara yer verdi ve 'yol boyunca, teknemiz biyolüminesans planktonlarla aydınlandı, balıklar suyun içinden sıçradıkça deniz kızları gibi görünüyorlardı' ifadelerini kullandı.
John, tekne kıyya yakınken, adadaki evlerden birinde yanan ateşi ve ışığı fark etti. Sabah 08:30 sularında John, kabileyle temas kurmaya, kayıklara balık yığmaya ve önceki gece gördüğü adalılara el sallamaya hazırdı.
Ama adadan yaklaşık 400 metre uzaktayken, kıyıda bir hareketlenme gördü ve günlüğüne 'iki silahlı Sentinelli bana doğru aceleyle ve bağırarak koştu' diye yazdı. 'Ellerinde oklar vardı. 'Benim adım John' diye bağırdım. 'Size biraz balık getirdim' dedim.'
Yerliler, oklarını yaya geçirdiğinde ise John geri çekilmesi gerektiğini anladı. Günlüğüne, 'Biraz koktum ama daha çok beni hemen kabul etmedikleri için hayal kırıklığına uğradım.' diye yazdı.
Kıyıya daha fazla hediye bırakmaya çalışmadan önce dinlenmedinin daha iyi bir fikir olduğunu düşünen John, daha sonra balıkçıların yakalığını yeni balıkların yanı sıra su geçirmez İncil'i, cımbız, çengelli iğne, olta, kancalar, kordon, lastik boru ve havlu da dahil olmak üzere adalılara vermek üzere diğer hediyelerini hazırladı.
Yeniden kabileye yaklaşmak için adım atıp plaja yaklaşmaya başladığında, adadakiler John'a bağırmaya başladı. John da onları taklit ederek onlara bağırdı.
John, kabileye doğru yaklaştıkça bazı kabile üyelerinin oklarını indirdiğini ve hediyelerini incelemeye başladıklarını gördü. Ne olduysa ondan sonra oldu.
Hediyelerini inceleyen bir kadın ve çocuğun arkasından gizlice ellerindeki yaylarla gelen kabile üyeleri John'a yaklaştı. Küçük bir çocuk John'u vurdu ancak ok, John'un elinde tuttuğu İncil'e isabet etti.
Adadan güçlükle kaçan John, günlüğüne, 'Tanrım, burası şeytanın son kalesi mi?' diye yazdı. John'un günlüğündeki son sözleri ise, 'Gün batımını izliyorum ve çok güzel. Biraz da ağlıyorum. Bunun izlediğim son gün batımı olup olmayacağını merak ediyorum. Biraz daha ağlıyorum.'
John, kaleme aldığı bu satırlardan sonra biraz daha dinlenip, tekrar adaya çıkıp yerlilerle iletişim kurmaya çalışmaya karar verdi. Ancak bu onun sonu oldu.
John, ergenlik yıllarında açık havaya karşı bir tutku geliştirmişti ve zorlu yürüyüşünden ve seyahatlerinden fotoğraflar çekerek yakınlarıyla paylaşırdı.
John, dünyanın en uzak köşelerini ziyaret etmek, arşınlamadık yer bırakmamak arzusundaydı. Genç adamın bir diğer arzusu ise, Hıristiyanlığı yaymaktı.
Pek çok ülkeyi ziyaret eden John'un son yolculuğu, binlerce yıldır tüm insanlardan ve dış dünyadan kaçınan, gezegendeki en izole kabilelerden birinin yaşadığı adaya oldu. Ancak onları ziyaret etmek istediği bu gün, onun son günüydü ve hayatına mal olan bir karardı.
26 yaşındaki John en son, onu Hint Okyanusu'nun uzak bir köşesinde bulunan Kuzey Sentinel Adası'na bırakan bir grup balıkçı tarafından canlı olarak görüldü.
John, onu sadece birkaç kilometre uzunluğunda ve genişliğinde olan küçük adaya taşıyanlar balıkçılara, yerli Sentinel kabilesi ile iletişim kurmayı ve onlara Hıristiyanlığı öğretmeyi umduğunu söylemişti.
John, küçük adanın kıyısında, teknede bir gün boyunca bekledi, kayıktan sadece kıyıya kabile için birkaç hediye bırakmak için indi: Makas, futbol topu ve balık...
Hediyeleri bırakıp kayığına dönen John, burada bir gün bekledikten sonra karaya çıktı. Ancak sonra olanlar tam bir trajediydi... John, kabile üyeleri tarafından ateşle yakılmış oklarla vurularak öldürüldü. Kimse John'un trajik ölümüne tanık olmadı.
Ancak balıkçılar, yola çıktıktan bir gün sonra geri döndüklerinde 'Silueti, kıyafetleri ve John Allen Chau'nun vücudu gibi görünen bir cesedin, kıyıya gömüldüğünü gördüklerini' söyledi.
John, kabileyi ziyaret etmeye karar verirken, kendisine yapılan uyarıların farkındaydı. Kabile, onlara kazara bile olsa yaklaşmaya çalışan herkese mızraklarıyla ya da çeşitli silahlarla saldırmasıyla ünlüydü.
Ancak John, bu uyarılara kulak asmamış gibi görünüyordu ve görünüşe göre risklerin farkındaydı. Karaya çıkmadan önce balıkçılara günlüğünü bıraktı.
Henüz 26 yaşında hayatını kaybeden genç adamın günlüğünde yazanlar ortaya çıktı. Kuzey Sentinel Adası'na ilk ve son adımlarını atmadan önceki son günlük yazıları, onun hayattaki misyonu olduğuna inandığı şey için ölmeye hazır genç bir adam olduğunu ortaya koyuyor.
John, Port Blair'e geldi ve Bengal Körfezi'ndeki Andaman ve Nicobar Adaları'nın başkenti olan Port Blair'de 'güvenli ev' olarak tanımladığı yerde kaldı.
14 Kasım 2018 tarihinde, John günlüğüne şöyle yazdı: 'Burada neredeyse karantinadaydım. Dün gece bu çevrede yaşayanlar ve beni bırakmayı kabul eden balıkçılarla tanıştım.'
John, onu Kuzey Sentinel Adası'na götürecek kişilere güvendiğini vurguladı ve planının ertesi sabah saat 4'te kıyıya varmak olduğunu yazdı.
John, yazısına şöyle devam etti: 'Önümüzdeki birkaç gün içinde kabileye hediye etmek üzere balık tutarız, sonra da beni adaya göndeririz.
'Havanın karanlık olup olmamasına bağlı olarak, adaya kısa bir süre inebilirim ve hediyeleri kıyıya bırakabilirim.'
John'un günlüğüne yazdığı bir sonraki yazı, teknenin adaya vardığı gün, kabile ile temas kurmaya çalışmadan önceydi.
John, günlüğünde çarpıcı ayrıntılara yer verdi ve 'yol boyunca, teknemiz biyolüminesans planktonlarla aydınlandı, balıklar suyun içinden sıçradıkça deniz kızları gibi görünüyorlardı' ifadelerini kullandı.
John, tekne kıyya yakınken, adadaki evlerden birinde yanan ateşi ve ışığı fark etti. Sabah 08:30 sularında John, kabileyle temas kurmaya, kayıklara balık yığmaya ve önceki gece gördüğü adalılara el sallamaya hazırdı.
Ama adadan yaklaşık 400 metre uzaktayken, kıyıda bir hareketlenme gördü ve günlüğüne 'iki silahlı Sentinelli bana doğru aceleyle ve bağırarak koştu' diye yazdı. 'Ellerinde oklar vardı. 'Benim adım John' diye bağırdım. 'Size biraz balık getirdim' dedim.'
Yerliler, oklarını yaya geçirdiğinde ise John geri çekilmesi gerektiğini anladı. Günlüğüne, 'Biraz koktum ama daha çok beni hemen kabul etmedikleri için hayal kırıklığına uğradım.' diye yazdı.
Kıyıya daha fazla hediye bırakmaya çalışmadan önce dinlenmedinin daha iyi bir fikir olduğunu düşünen John, daha sonra balıkçıların yakalığını yeni balıkların yanı sıra su geçirmez İncil'i, cımbız, çengelli iğne, olta, kancalar, kordon, lastik boru ve havlu da dahil olmak üzere adalılara vermek üzere diğer hediyelerini hazırladı.
Yeniden kabileye yaklaşmak için adım atıp plaja yaklaşmaya başladığında, adadakiler John'a bağırmaya başladı. John da onları taklit ederek onlara bağırdı.
John, kabileye doğru yaklaştıkça bazı kabile üyelerinin oklarını indirdiğini ve hediyelerini incelemeye başladıklarını gördü. Ne olduysa ondan sonra oldu.
Hediyelerini inceleyen bir kadın ve çocuğun arkasından gizlice ellerindeki yaylarla gelen kabile üyeleri John'a yaklaştı. Küçük bir çocuk John'u vurdu ancak ok, John'un elinde tuttuğu İncil'e isabet etti.
Adadan güçlükle kaçan John, günlüğüne, 'Tanrım, burası şeytanın son kalesi mi?' diye yazdı. John'un günlüğündeki son sözleri ise, 'Gün batımını izliyorum ve çok güzel. Biraz da ağlıyorum. Bunun izlediğim son gün batımı olup olmayacağını merak ediyorum. Biraz daha ağlıyorum.'
John, kaleme aldığı bu satırlardan sonra biraz daha dinlenip, tekrar adaya çıkıp yerlilerle iletişim kurmaya çalışmaya karar verdi. Ancak bu onun sonu oldu.