Milli Eğitim Bakanı Selçuk, Velilere Seslendi Açıklaması
'24 saat anne babalık yapmamız gereken bir durumda, anne babalığı belki yeniden öğrenmek, yeniden hatırlamak gerekecek' 'Çocuklar anne babalarını öğretmen rolünde gördüğünde çoğu zaman olumsuz tepki veriyorlar. Anne babanın belki koç, mentor, antrenör gibi olması daha uygun' 'Canı sıkılan çocuk arayış içine girer, merakının peşine düşer, fikir üretmeye çalışır, kitap karıştırır. Can sıkıntısından dolayı yüzlerce, binlerce sanat eseri, binlerce bilimsel buluş çıkmıştır' 'Bu günler gelip geçecek. Bu sorunların üstesinden hep beraber geleceğiz' 'Hepsi geçtiğinde, iyi ki o günleri güzel değerlendirdik demek umuduyla'
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, TRT EBA kanallarında yayınlanan veli kuşağı "BİZDEN"in ilk bölümünde velilere seslendi.
Yeni tip koronavirüs salgını nedeniyle dünya tarihinde daha önce karşılaşılmadık bir dönemin yaşandığına dikkati çeken Selçuk, bu sürecin anne babalar için de zor olduğunu söyledi.
Çocuklarla vakit geçirmeye zaman bulamazken birdenbire 24 saat kapalı şekilde evde onlarla beraber olmanın kolay olmadığını belirten Selçuk, "Bu süreci verimli gerçekleştirmek ayrı bir konu. 24 saat anne babalık yapmamız gereken bir durumda, anne babalığı belki yeniden öğrenmek, yeniden hatırlamak gerekecek." değerlendirmesini yaptı.
Çocukların ve anne babaların koronavirüs salgını gibi zorlu dönemlerde problemlerle başa çıkma, dayanışma, bir araya gelme konusunda becerilerini artırarak geliştirebileceklerine işaret eden Selçuk, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çocukların yaşına göre bu durumla baş etme farklılaşıyor ve konuya farklı tepkiler veriyorlar. Problem aynı olmasına rağmen probleme yaklaşım ya da tepkide farklılık söz konusu. Kimi çocuk, değişimi ve değişikliği mücadele fırsatı olarak görürken kimi çocuk da değişimi tehdit olarak algılıyor ve başa çıkmakta zorlanıyor. Böyle bir durumda bizim işin zor taraflarını gördüğümüz gibi iyi taraflarını da görmemiz ve çocuğun mizacına göre konuya nasıl yaklaşacağımız konusunda kafa yormamız gerekecek."
- "Kovid-19'un ruh sağlığıyla ilgili boyutu çok önemli"
Selçuk, Kovid-19 salgınının fiziksel sağlığı tehdit ettiğini dile getirerek, "Fakat fiziksel sağlığın ötesinde Kovid-19'un ruhsal sağlığımızla ilgili bir boyutu var ki bu çok önemli." dedi.
Kapalı kalma sonucu çocuklarda bazı ruhsal belirtilerin bulunup bulunmadığına dikkat edilmesi gerektiğini kaydeden Selçuk, büyük çocuklarda bazen altını ıslatma, parmak emme, uyuyamama ya da çok uyuma, kabus görme gibi uyku sorunları, karın ağrısı, odaya kapanma, boş vermişlik gibi olumsuz belirtilerin ortaya çıkabileceğini anlattı.
Bu durumlara dikkat edilmesi, gerekirse bir uzmana danışılmasının önemine dikkati çeken Selçuk, rehber öğretmenlerce velilere yönelik psikososyal destek hizmetlerinin başlatıldığını hatırlattı.
- "Velilere düşen, bir öğretmen olmak değil"
Çocukların eğitimine daha fazla yardımcı olabilmek için anne babaların rollerinin de değiştiğini, bir öğretmen gibi hareket etmek zorunda kaldıklarını dile getiren Selçuk, şunları kaydetti:
"Sizlere düşen şey elbette bir öğretmen olmak değil, onların öğretmeni var ve okullar açıldığında da eğitime öğretime devam edeceğiz. Çocuklar anne babalarını öğretmen rolünde gördüğünde çoğu zaman olumsuz tepki veriyorlar. Anne babanın belki koç, mentor, antrenör gibi olması daha uygun. Antrenör, sporcunun başarılı olması için ortamı hazırlar, düzenler, ihtiyaçları takip eder, gözetir. Aynı şekilde ebeveynlerin de bu iletişimi kurmalarında fayda var. Hiçbir antrenör oyuncusunun yerine maça çıkmaz. Maça oyuncu çıkar, çocuklar da ödevini kendi yapar, dersini kendi çalışır. Anne babaların da desteği ve 'biz buradayız' ifadesi gündemdedir."
Bakan Selçuk, çocukların bu süreçte arkadaşlarıyla bağlantısının kesilmemesi için görüntülü ve sesli konuşma yoluyla görüşmelerinin uygun olacağını da söyledi.
Öğretmenlerin de bu sürecin içinde yer almasının şart olduğunu vurgulayan Selçuk, "Bu nedenle öğretmen arkadaşlarımıza sıklıkla öğrencilerini takip etmeleri konusunda hatırlatmalar yapıyoruz." dedi.
- "Sınır olmazsa çocukların kişiliği gelişmez"
Sınır olmazsa çocukların kişiliğinin gelişmeyeceğini, mutlaka sınıra ihtiyaçları bulunduğunu dile getiren Ziya Selçuk, geniş bir çemberde çocukların hareket alanını belirledikten sonra onları teşvik etmek, gösterdikleri çabayı her zaman değerli bulmak ve desteklemek gerektiğini belirtti.
Bakan Selçuk, anne-baba-çocuk arasındaki ilişkilerde neler yapılması gerektiğiyle ilgili hazırladıkları kitapçığın yakında çıkarılacağını ve tüm velilere ücretsiz dağıtılacağını bildirdi.
Aileyi, "atom modeli"ne benzeten Selçuk, atomun çekirdeğinde proton, nötron yani anne ve babanın bulunduğunu, atomun çevresindeki halkaların da çocuklar olduğunu anlattı. Bakan Selçuk, "Ama şimdi yapısı değişmiş, çocuklar atomun merkezine oturmuş ve oradan artık tahakküm ediyorlar. Anne, baba da pervane olmuş, etrafında elektronlar gibi dönüyorlar. Yer değiştirmişler sanki. Zamanımızdaki bu aile modeli ve çocukların durumu biraz dikkat etmeye değer." diye konuştu.
- "Çocuk küçükken ne kadar çok korunursa büyüyünce o kadar zayıf olur"
Ailelerde artık daha çok koruyucu tutum görüldüğüne dikkati çeken Selçuk, "Ama şunu unutmamak lazım, bir çocuk küçükken ne kadar çok korunursa büyüyünce o kadar zayıf olur. Çocuğun kendi başına ayakta durması, zorluklar, yokluklar görmesi, düşüp kalkması, ağlaması ve zorlanması gerekir ki hayata daha güçlü atılsın." uyarısında bulundu.
Selçuk, çocuklar adına bütün problemlerin önceden çözülmesi, önündeki her engelin kaldırılması halinde çocuklardaki problem çözme becerisinin gelişmeyeceğine işaret etti.
"Hayatta zorluk görmeyen çocuğun güçlenmesi de mümkün olmayacaktır." diyen Ziya Selçuk, çocukların problem çözmesine fırsat vermek, her şeye müdahale etmemek, aşırı koruyucu davranmamak gerektiğini vurguladı.
- Canı sıkılan çocuklar...
Çocukların canlarının sıkılmasına da fırsat verilmesi önerisinde bulunan Selçuk, "Canı sıkılan çocuk arayış içine girer, merakının peşine düşer, fikir üretmeye çalışır, kitap karıştırır. Can sıkıntısından dolayı yüzlerce, binlerce sanat eseri, binlerce bilimsel buluş çıkmıştır." şeklinde konuştu.
Çocuklarla ev içinde yapılabilecek yüzlerce öneriyi sunduklarını, yayınladıklarını hatırlatan Selçuk, tüm telefonlardan ücretsiz indirilecek uygulama olan "eğitim takvimi" içinde de 365 gün çocuklarla neler yapılabileceği, hangi oyunlar oynanacağı, hangi bilimsel çalışmanın yapılacağı, kelimelerin düzgün yazılışı, günün güzel sözü gibi etkinliklerin bulunduğunu anlattı.
Velilerin ayrıca Eğitim Bilişim Ağı'na da bakabileceklerini belirten Selçuk, burada da her yaş grubuna ait etkinliğin, çizgi filmlerin yer aldığını aktardı.
Milli Eğitim Bakanlığı olarak her şeyi akademik dersler olarak görmediklerini, çocukların evde sanat ve sporla da uğraşması gerektiğini söyleyen Ziya Selçuk, ev içinde mutfakların da çocukların hayatı öğrenmesi açısından önemli olduğunu vurguladı. Selçuk, "Mutfak hayatı öğrenmenin en kestirme yollarından birisi." dedi.
Bunların yanı sıra bütün çocuklar için en önemli gelişimin kitap okumak olduğunun altını çizen Bakan Selçuk, kitap okuyan çocuğun hayat başarısının ve okul başarısının nispi olarak daha yüksek olduğunu kaydetti.
Bakan Ziya Selçuk, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bu günler gelip geçecek. Bu sorunların üstesinden hep beraber geleceğiz. Bütün süreci hatırladığımızda neyi hatırlayacağız? Biz devlet olarak, Milli Eğitim Bakanlığı olarak her türlü tedbiri almaya çalışıyoruz ve gereken her şeyin yapılması için gece gündüz savaşıyoruz. Ama bu günler gelip geçtikten sonra aklımızda ne kalacak, neyi hatırlayacağız? İyi ki çocuklarımızla bu tecrübeleri yaşadık, iyi ki bu şekilde yaşadık ve çocuklarımız açısından çok daha iyi değerlendirmiş olduk. Hepsi geçtiğinde, iyi ki o günleri güzel değerlendirdik demek umuduyla."
Kaynak: AA
Yeni tip koronavirüs salgını nedeniyle dünya tarihinde daha önce karşılaşılmadık bir dönemin yaşandığına dikkati çeken Selçuk, bu sürecin anne babalar için de zor olduğunu söyledi.
Çocuklarla vakit geçirmeye zaman bulamazken birdenbire 24 saat kapalı şekilde evde onlarla beraber olmanın kolay olmadığını belirten Selçuk, "Bu süreci verimli gerçekleştirmek ayrı bir konu. 24 saat anne babalık yapmamız gereken bir durumda, anne babalığı belki yeniden öğrenmek, yeniden hatırlamak gerekecek." değerlendirmesini yaptı.
Çocukların ve anne babaların koronavirüs salgını gibi zorlu dönemlerde problemlerle başa çıkma, dayanışma, bir araya gelme konusunda becerilerini artırarak geliştirebileceklerine işaret eden Selçuk, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çocukların yaşına göre bu durumla baş etme farklılaşıyor ve konuya farklı tepkiler veriyorlar. Problem aynı olmasına rağmen probleme yaklaşım ya da tepkide farklılık söz konusu. Kimi çocuk, değişimi ve değişikliği mücadele fırsatı olarak görürken kimi çocuk da değişimi tehdit olarak algılıyor ve başa çıkmakta zorlanıyor. Böyle bir durumda bizim işin zor taraflarını gördüğümüz gibi iyi taraflarını da görmemiz ve çocuğun mizacına göre konuya nasıl yaklaşacağımız konusunda kafa yormamız gerekecek."
- "Kovid-19'un ruh sağlığıyla ilgili boyutu çok önemli"
Selçuk, Kovid-19 salgınının fiziksel sağlığı tehdit ettiğini dile getirerek, "Fakat fiziksel sağlığın ötesinde Kovid-19'un ruhsal sağlığımızla ilgili bir boyutu var ki bu çok önemli." dedi.
Kapalı kalma sonucu çocuklarda bazı ruhsal belirtilerin bulunup bulunmadığına dikkat edilmesi gerektiğini kaydeden Selçuk, büyük çocuklarda bazen altını ıslatma, parmak emme, uyuyamama ya da çok uyuma, kabus görme gibi uyku sorunları, karın ağrısı, odaya kapanma, boş vermişlik gibi olumsuz belirtilerin ortaya çıkabileceğini anlattı.
Bu durumlara dikkat edilmesi, gerekirse bir uzmana danışılmasının önemine dikkati çeken Selçuk, rehber öğretmenlerce velilere yönelik psikososyal destek hizmetlerinin başlatıldığını hatırlattı.
- "Velilere düşen, bir öğretmen olmak değil"
Çocukların eğitimine daha fazla yardımcı olabilmek için anne babaların rollerinin de değiştiğini, bir öğretmen gibi hareket etmek zorunda kaldıklarını dile getiren Selçuk, şunları kaydetti:
"Sizlere düşen şey elbette bir öğretmen olmak değil, onların öğretmeni var ve okullar açıldığında da eğitime öğretime devam edeceğiz. Çocuklar anne babalarını öğretmen rolünde gördüğünde çoğu zaman olumsuz tepki veriyorlar. Anne babanın belki koç, mentor, antrenör gibi olması daha uygun. Antrenör, sporcunun başarılı olması için ortamı hazırlar, düzenler, ihtiyaçları takip eder, gözetir. Aynı şekilde ebeveynlerin de bu iletişimi kurmalarında fayda var. Hiçbir antrenör oyuncusunun yerine maça çıkmaz. Maça oyuncu çıkar, çocuklar da ödevini kendi yapar, dersini kendi çalışır. Anne babaların da desteği ve 'biz buradayız' ifadesi gündemdedir."
Bakan Selçuk, çocukların bu süreçte arkadaşlarıyla bağlantısının kesilmemesi için görüntülü ve sesli konuşma yoluyla görüşmelerinin uygun olacağını da söyledi.
Öğretmenlerin de bu sürecin içinde yer almasının şart olduğunu vurgulayan Selçuk, "Bu nedenle öğretmen arkadaşlarımıza sıklıkla öğrencilerini takip etmeleri konusunda hatırlatmalar yapıyoruz." dedi.
- "Sınır olmazsa çocukların kişiliği gelişmez"
Sınır olmazsa çocukların kişiliğinin gelişmeyeceğini, mutlaka sınıra ihtiyaçları bulunduğunu dile getiren Ziya Selçuk, geniş bir çemberde çocukların hareket alanını belirledikten sonra onları teşvik etmek, gösterdikleri çabayı her zaman değerli bulmak ve desteklemek gerektiğini belirtti.
Bakan Selçuk, anne-baba-çocuk arasındaki ilişkilerde neler yapılması gerektiğiyle ilgili hazırladıkları kitapçığın yakında çıkarılacağını ve tüm velilere ücretsiz dağıtılacağını bildirdi.
Aileyi, "atom modeli"ne benzeten Selçuk, atomun çekirdeğinde proton, nötron yani anne ve babanın bulunduğunu, atomun çevresindeki halkaların da çocuklar olduğunu anlattı. Bakan Selçuk, "Ama şimdi yapısı değişmiş, çocuklar atomun merkezine oturmuş ve oradan artık tahakküm ediyorlar. Anne, baba da pervane olmuş, etrafında elektronlar gibi dönüyorlar. Yer değiştirmişler sanki. Zamanımızdaki bu aile modeli ve çocukların durumu biraz dikkat etmeye değer." diye konuştu.
- "Çocuk küçükken ne kadar çok korunursa büyüyünce o kadar zayıf olur"
Ailelerde artık daha çok koruyucu tutum görüldüğüne dikkati çeken Selçuk, "Ama şunu unutmamak lazım, bir çocuk küçükken ne kadar çok korunursa büyüyünce o kadar zayıf olur. Çocuğun kendi başına ayakta durması, zorluklar, yokluklar görmesi, düşüp kalkması, ağlaması ve zorlanması gerekir ki hayata daha güçlü atılsın." uyarısında bulundu.
Selçuk, çocuklar adına bütün problemlerin önceden çözülmesi, önündeki her engelin kaldırılması halinde çocuklardaki problem çözme becerisinin gelişmeyeceğine işaret etti.
"Hayatta zorluk görmeyen çocuğun güçlenmesi de mümkün olmayacaktır." diyen Ziya Selçuk, çocukların problem çözmesine fırsat vermek, her şeye müdahale etmemek, aşırı koruyucu davranmamak gerektiğini vurguladı.
- Canı sıkılan çocuklar...
Çocukların canlarının sıkılmasına da fırsat verilmesi önerisinde bulunan Selçuk, "Canı sıkılan çocuk arayış içine girer, merakının peşine düşer, fikir üretmeye çalışır, kitap karıştırır. Can sıkıntısından dolayı yüzlerce, binlerce sanat eseri, binlerce bilimsel buluş çıkmıştır." şeklinde konuştu.
Çocuklarla ev içinde yapılabilecek yüzlerce öneriyi sunduklarını, yayınladıklarını hatırlatan Selçuk, tüm telefonlardan ücretsiz indirilecek uygulama olan "eğitim takvimi" içinde de 365 gün çocuklarla neler yapılabileceği, hangi oyunlar oynanacağı, hangi bilimsel çalışmanın yapılacağı, kelimelerin düzgün yazılışı, günün güzel sözü gibi etkinliklerin bulunduğunu anlattı.
Velilerin ayrıca Eğitim Bilişim Ağı'na da bakabileceklerini belirten Selçuk, burada da her yaş grubuna ait etkinliğin, çizgi filmlerin yer aldığını aktardı.
Milli Eğitim Bakanlığı olarak her şeyi akademik dersler olarak görmediklerini, çocukların evde sanat ve sporla da uğraşması gerektiğini söyleyen Ziya Selçuk, ev içinde mutfakların da çocukların hayatı öğrenmesi açısından önemli olduğunu vurguladı. Selçuk, "Mutfak hayatı öğrenmenin en kestirme yollarından birisi." dedi.
Bunların yanı sıra bütün çocuklar için en önemli gelişimin kitap okumak olduğunun altını çizen Bakan Selçuk, kitap okuyan çocuğun hayat başarısının ve okul başarısının nispi olarak daha yüksek olduğunu kaydetti.
Bakan Ziya Selçuk, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bu günler gelip geçecek. Bu sorunların üstesinden hep beraber geleceğiz. Bütün süreci hatırladığımızda neyi hatırlayacağız? Biz devlet olarak, Milli Eğitim Bakanlığı olarak her türlü tedbiri almaya çalışıyoruz ve gereken her şeyin yapılması için gece gündüz savaşıyoruz. Ama bu günler gelip geçtikten sonra aklımızda ne kalacak, neyi hatırlayacağız? İyi ki çocuklarımızla bu tecrübeleri yaşadık, iyi ki bu şekilde yaşadık ve çocuklarımız açısından çok daha iyi değerlendirmiş olduk. Hepsi geçtiğinde, iyi ki o günleri güzel değerlendirdik demek umuduyla."