Dünya Korona Virüsü Konuşurken, Define Avcıları Türk-İslam Mezarlığını Tahrip Etti
Van’ın Erciş ilçesinde Van Gölü kıyısında bir yarım ada şeklinde olan Çelebibağı Selçuklu Mezarlığı, korona virüs sürecinde de define avcılarının hedefi haline geldi.
Tüm dünya Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan yeni tip korona virüsüyle mücadele ederken, süreci fırsata dönüştüren define avcıları ise Türk-İslam mezarlığını tahrip etti. Erciş ilçesine 20 kilometre uzaklıkta Çelebibağı Mahallesi’nin güneyinde yer alan ve en alt toprak yapısı antik döneme ait olduğu bilinen höyüğün üzerinde oluşturulan İslami dönem mezarlığının tahrip edilmesi büyük tepki topluyor. Bölgeye altın veya tarihi eser aramak için gelen defineciler, yaptıkları kazılarda mezarlıktaki kemikleri ortaya çıkarırken, tarihi mezar taşlarını da kırdı.
İlk olarak Tunç Çağı’ndan günümüze kadar kullanılan tepe, Tümülüs şeklinde bir kültür hazinesi olarak Van Gölü çevresinde bulunan bütün mezar türlerini içinde barındırması nedeniyle büyük önem taşıyor. Çelebibağ Mezarlığının (Eski Erciş Mezarlığı) günümüzdeki kalıntıları 1992-1994 yılında yapılan kazılarda büyük bölümü ortaya çıkarıldı. O dönemde mezarlık içerisinde Selçuklu ve onu takip eden Karakoyunlular dönemi ağırlıklı olmak üzere, birçok mezar taşının tekrar restorasyonları ve bir araya getirilmesi sağlanmıştı.
İHA muhabirine konuşan Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (Van YYÜ) Sanat Tarihi Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Mehmet Top, Çelebibağ Mezarlığında 1992-1994 yılları arasında asistan olarak çalıştığını belirtti.
Çalışmalarının devamında Van Gölü’nün sularının artmasıyla birlikte yarım ada şeklinde bir alanda yer alan mezarlık, daha sonra bir ada halini aldığını ifade eden Öğretim Üyesi Dr. Top, “Bir dönem de bizler tekne tutarak oradaki çalışmalara katıldık. Günümüzde Van Gölü’nün suları tekrar çekilirken mezarlık alanı yarım ada şeklini sürdürüyor” dedi.
“Define avcıları, ortaya çıkarılan yapı kalıntılarını tahrip etti”
Mezarlığın daha sonraki dönmeden günümüze kadar atıl bir vaziyette kaldığını hatırlatan Top, “Buranın korunmasıyla ilgili iki sorun karşımıza çıktı. Zaman zaman bu bölgeye giderken bunları görüyoruz. Bunlardan bir tanesi define avcılarının kaçak kazılar yapmak suretiyle oradaki mezar taşlarını ve ortaya çıkan yapı kalıntılarını tahrip etmeleri şeklinde oldu. Van Gölü çevresinde Ahlat Meydan Mezarlığı dışında bu mezar taşlarının korunmasına ve değerlendirilmesine yönelik son yıllarda bir çalışma olmadığını görüyoruz. Geçmişte bir takım yayınlara dahil olmuş bu alanlar maalesef günümüzde kendi haline bırakılmış vaziyettedir. Topyekün bir kültür politikasıyla hem yerelde hem de genel anlamda bunların korunmasına yönelik çabaların sürdürülmesi gerekiyor” diye konuştu.
“Mezarlıkta 900 yıllık taşlar var”
Çelebibağı Mezarlığında ilk 1985 yılında bilimsel çalışmaları başlatan Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Süleyman Bülbül ise define avcılarının bölgede gelişigüzel kazı yapmanın yanında mezarlık taşlarını da kırdığını söyledi.
Esas tahribatın mezarlık taşlarının kırılmasıyla yaşandığına dikkat çeken Bülbül, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Orada koruma çalışmalarına yönelik Kaymakamlık ile Belediyenin bir mezarlık görevlisini görevlendirmesi gerekmektedir. Bu durumda oradaki tahribat da engellenmiş olacaktır. Mezarlıkta 900 yıllık taşlar var. O dönemden günümüze her türlü doğal koşula rağmen direnerek gönümüze gelen bu yapıtların, maalesef defineciler tarafından tahrip edildiğine tanık olmaktayız.”
Kaynak: İHA
İlk olarak Tunç Çağı’ndan günümüze kadar kullanılan tepe, Tümülüs şeklinde bir kültür hazinesi olarak Van Gölü çevresinde bulunan bütün mezar türlerini içinde barındırması nedeniyle büyük önem taşıyor. Çelebibağ Mezarlığının (Eski Erciş Mezarlığı) günümüzdeki kalıntıları 1992-1994 yılında yapılan kazılarda büyük bölümü ortaya çıkarıldı. O dönemde mezarlık içerisinde Selçuklu ve onu takip eden Karakoyunlular dönemi ağırlıklı olmak üzere, birçok mezar taşının tekrar restorasyonları ve bir araya getirilmesi sağlanmıştı.
İHA muhabirine konuşan Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (Van YYÜ) Sanat Tarihi Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Mehmet Top, Çelebibağ Mezarlığında 1992-1994 yılları arasında asistan olarak çalıştığını belirtti.
Çalışmalarının devamında Van Gölü’nün sularının artmasıyla birlikte yarım ada şeklinde bir alanda yer alan mezarlık, daha sonra bir ada halini aldığını ifade eden Öğretim Üyesi Dr. Top, “Bir dönem de bizler tekne tutarak oradaki çalışmalara katıldık. Günümüzde Van Gölü’nün suları tekrar çekilirken mezarlık alanı yarım ada şeklini sürdürüyor” dedi.
“Define avcıları, ortaya çıkarılan yapı kalıntılarını tahrip etti”
Mezarlığın daha sonraki dönmeden günümüze kadar atıl bir vaziyette kaldığını hatırlatan Top, “Buranın korunmasıyla ilgili iki sorun karşımıza çıktı. Zaman zaman bu bölgeye giderken bunları görüyoruz. Bunlardan bir tanesi define avcılarının kaçak kazılar yapmak suretiyle oradaki mezar taşlarını ve ortaya çıkan yapı kalıntılarını tahrip etmeleri şeklinde oldu. Van Gölü çevresinde Ahlat Meydan Mezarlığı dışında bu mezar taşlarının korunmasına ve değerlendirilmesine yönelik son yıllarda bir çalışma olmadığını görüyoruz. Geçmişte bir takım yayınlara dahil olmuş bu alanlar maalesef günümüzde kendi haline bırakılmış vaziyettedir. Topyekün bir kültür politikasıyla hem yerelde hem de genel anlamda bunların korunmasına yönelik çabaların sürdürülmesi gerekiyor” diye konuştu.
“Mezarlıkta 900 yıllık taşlar var”
Çelebibağı Mezarlığında ilk 1985 yılında bilimsel çalışmaları başlatan Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Süleyman Bülbül ise define avcılarının bölgede gelişigüzel kazı yapmanın yanında mezarlık taşlarını da kırdığını söyledi.
Esas tahribatın mezarlık taşlarının kırılmasıyla yaşandığına dikkat çeken Bülbül, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Orada koruma çalışmalarına yönelik Kaymakamlık ile Belediyenin bir mezarlık görevlisini görevlendirmesi gerekmektedir. Bu durumda oradaki tahribat da engellenmiş olacaktır. Mezarlıkta 900 yıllık taşlar var. O dönemden günümüze her türlü doğal koşula rağmen direnerek gönümüze gelen bu yapıtların, maalesef defineciler tarafından tahrip edildiğine tanık olmaktayız.”