BBP Genel Başkanı Destici, 'Öcalan'a Ailesiyle Telefonla Görüşme İzni Verilmesiyle Ne Murat Edilmektedir'

Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici, “Çözüm süreci başta olmak üzere geçmişte yaşananlardan hiç mi ders alınmamıştır” dedi.

Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Mustafa Destici, terör örgütü PKK’nın İmralı’da tutuklu bulunan elebaşı Abdullah Öcalan’a yıllar sonra telefon hakkı elde etmesine tepki göstererek “Çözüm süreci başta olmak üzere geçmişte yaşananlardan hiç mi ders alınmamıştır” açıklamasında bulundu.

Konu hakkında yaptığı yazılı açıklamada Destici, “ ‘Öcalan’a 21 yıl sonra ailesiyle telefonla görüşme izni’ haberi düştü gündeme. Şimdi soruyoruz, bundan ne murat edilmektedir. Yerel seçim öncesi olduğu gibi Öcalan ailesine bir güç ve meşruiyet alanı mı oluşturulmaya çalışılmaktadır. Çözüm süreci başta olmak üzere geçmişte yaşananlardan hiç mi ders alınmamıştır. Adaletin kılıcı olan hakimlerimizce 20 yıl önce kalemi kırılan cani, bebek katili Öcalan önce yağlı urgandan kurtarıldı. Şimdi de normal hayata mı döndürülmeye çalışılıyor. Alıştıra alıştıra, kurbağa haşlamasına mı tabi tutulacak bu millet. Cümle alem bilsin ki, bu necip Türk milleti bunu kabul etmez. Eğer ortada bir hesap varsa, herkes hesabını buna göre yapsın” ifadelerini kullandı.

“Askerlerimiz aynı kıbleye secde ettiğimiz kardeşlerimizi korumak için görev yapıyorlar”

Sokağa çıkmanın risk taşıdığı Covid-19 salgını sürecinde güvenlik güçlerine teşekkürlerini ileten Destici, “Pandemiyle, onun sebep olduğu, sosyal ve ekonomik sıkıntılar başta olmak üzere olağanüstü şartlarla mücadele ederken, onlarca yıldır süregelen meselelerimizin yükünü de taşımaya devam ediyoruz. Milli birlik ve bütünlüğümüze yönelik terör saldırıları devam ediyor, şehitler veriyoruz. Yurdun her karış toprağında milletimizin güvenliğini sağlarlarken, Suriye ve Irak’ta, yani devlet otoritesinin olmadığı topraklarda çöreklenmiş terör örgütlerine karşı hem sınırlarımızı hem de aynı dili konuştuğumuz, aynı kıbleye secde ettiğimiz kardeşlerimizi korumak için, askerlerimiz görev yapıyorlar” açıklamasında bulundu.

“Yarım yüzyıldır terör saldırılarına maruz kalıyoruz”

Terör örgütü PKK/YPG’nin, Suriye’nin Afrin ilçesinde masum sivillere yönelik düzenlediği bombalı araç saldırısı ile ilgili açıklama yapan Destici, “Dün, Afrin şehir merkezinde, sivillerin yoğun olarak bulunduğu bir noktada, kalleşçe PKK-YPG terör örgütü tarafından bomba yüklü bir yakıt tankerinin infilak ettirildiği bir terör saldırısı meydana geldi. Milli Savunma Bakanlığı’mızın yaptığı açıklamaya göre, 11’i çocuk 40 sivil hayatını kaybetti, çoğu ağır 47 kişi yaralandı. Neredeyse yarım yüzyıldır, terör saldırılarına maruz kalıyoruz. Çoğu sivil, on binlerce insanımızı, hiçbir insani, ahlaki, vicdani değerle bağdaşmayacak bir şekilde, hain PKK’nın kahpe terör saldırılarına kurban verdik. Tüm Ortadoğu, 1800’lü yılların sonunda, petrolün ekonomik bir değer olarak ortaya çıkıp yükselişiyle birlikte, küresel emperyalizmin ‘av sahası’na dönüştü. Bölgenin kaynaklarını sömürmek dışında hiçbir amacı olmayan planlamalarla kurdurulan kukla devletler ve terör örgütleri, birbirleriyle karşı karşıya getirilip çatışmaları sağlandı. Oluşturulan bu kargaşadan menfaat devşirildi, devşirilmeye devam ediyor.

Milyonlarca insan hayatlarını, sağlıklarını, yurtlarını, ailelerini, varlıklarını istikballerini kaybetti. Kazananlar ise sadece Batı’nın elindeki petrol ve silah şirketleri ve bunlardan vergi alan devletler oldu” ifadelerine yer verdi.

Afrin’de yaşananları işaret eden Destici, “Afrin’de yaşananlar bu vahşetin devamından başka bir şey değil. Hala, aynı maksatlarla yapılan planlar, politik hamleler, bölgeye gönderilen on binlerce tır silah masum insanların, sivillerin, çocukların canını almaya devam ediyor. ‘Terörle diyalog kurulmaz, müzakere edilmez, pazarlık yapılmaz’ cümlelerimizin haklılığı, maalesef her gün dökülen masum kanlarıyla doğrulanıyor. On binlerce cinayetin faili olan, masum vatandaşların, çocukların arasına bomba yükü tanker gönderip patlatacak kadar insanlık düşmanı bir güruhun hangi şartlarda muhatap kabul edilip ne konuşulabileceğiyle ilgili, terör örgütlerinin dışarıdaki destekçileri ve içimizdeki işbirlikçilerinden, gafillerden bir kez daha, yaşananlardan beyhude yere ders çıkarmalarını bekleyeceğiz” açıklamasında bulundu.

“Türkiye’nin maruz kaldığı ermeni iddialarının hiçbir tarihi, hukuki, siyasi gerçeği yoktur”

Türk milletinin birliğini ve Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslararası alanda güçsüz düşürmeye yönelik faaliyetlerinin devam ettiğini bildiren Destici, “Bunun büyük ölçüde içimizden kaynaklandığını yahut dışarıdan maruz kaldığımız saldırıların, içeriden destek gördüğüne şahit olmanın üzüntüsünü yaşıyoruz. Her yıl olduğu gibi bu yıl da 24 Nisan’da, asılsız soykırım iddialarıyla karalanmaya, zor duruma düşürülmeye, çembere alınmaya çalışılıyoruz. Türkiye’nin maruz kaldığı Ermeni iddialarının hiçbir tarihi, hukuki, siyasi gerçekliği yoktur” şeklinde açıkladı.

Destici, Ermeni sorunuyla ilgili konuyu özetleyen bir yazı da kaleme alarak şu ifadeleri kullandı:

“Dünya Savaşı nedeniyle, çok sayıda cephede savaşan Osmanlı Devleti, Ermeni çetelerinin, ayırarak söylüyorum, Ermeni tebaanın değil, çoğu sivillere yönelik saldırılarına, katliamlarına maruz kalmış, devlet, aynı devletin vatandaşı olan farklı etnik unsurların, bir iç savaş yaşaması tehdidine karşı, Ermeni vatandaşlarını bölgeden tahliye etmiştir. Hadiseler, dönemin, Ortadoğu’daki en önemli siyasi aktörü olan, İngiliz belgelerinde bile, özetle, bu şekilde yer almaktadır. Yine İngiliz belgelerinde, Ermeni çetelerin saldırılarında ölen Türklerin sayısı 510 bin olarak yer alır. Sonu, Tehcir’e giden hadiselerin sorumluluğu Türklere değil, Katil Ermeni çetelerine aittir. Türklerin, farklı etnik kimliklere ve faklı dinlere tahammülsüzlüğü yalanının en büyük göstergesi, Ermenilerin bin yıl Anadolu’da, Türklerin idaresi altında, huzur ve güven içerisinde yaşamalarıdır. Ermeniler, bugün, dünya üzerinde, kimlikleri, dinleri ve dilleriyle var olmalarını, Türklere borçludurlar. Selçuklu ve Osmanlı yönetiminde olduğu gibi bugün de Ermeni kökenli Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, devletleri karşısında, her etnik kökenden insanlarla eşit muamele görürler, tüm vatandaşlık haklarından diğerleriyle eşit olarak faydalanırlar. ‘Soykırım’ ciddi bir suç ve ciddi bir kavramdır. Birleşmiş Milletler, 1948 yılında aldığı kararda, soykırım suçunun yöneltilebilmesi için yargı kararını zaruri kılar. Söz konusu anlaşma, dikkatle, özenle hazırlanmış, sağlam bir hukuki metindir. Soykırım kelimesinin kullanılması, varsa, suçun işlendiği ülkede alınmış bir yargı kararını yahut Birleşmiş Milletler tarafından oluşturulmuş bağımsız bir mahkemenin aldığı karar olması şartlarını taşır. Bunun dışındaki hiçbir iddianın, tekraren söylüyorum, hiçbir hukuki değeri yoktur. 3 bin yıllık Türk tarihinin bir gününde bile soykırıma rastlayamazsınız. Türk’ün tarih sahnesinde 3 bin yıldır var olmasının sebebi kılıcı değil, adaletidir. Kılıçla zafer kazanabilirsiniz ama adaletle hükmetmiyorsanız o zaferi baki kılamazsınız. Birkaç yüz yıl tarihi olan ve tarihleri dünyanın her köşesinde işledikleri insanlık suçlarıyla dolu olanların ‘soykırım’, ‘adalet’, ‘insan hakları’ gibi kelimeleri telaffuz ederlerken çok iyi düşünmeleri gerekir.”

“Maalesef her kriz döneminde olduğu gibi haksız kazanç sağlayıp vatandaşlarımızı mağdur etmeye çalışanlar var”

Yaşanan salgın sonrası, dünyayı ve Türkiye’yi her alanda yeni ve alışık olmayan şartlar ve sorunlar beklediğini ifade eden Destici, “Tüm dünyada, ekonomi ve dış ticaret başta olmak üzere, yeni şartların ve köklü bir değişimin sinyalleri görülüyor. Biz, Büyük Birlik Partisi olarak, bu alanda, dünyanın nasıl bir ekonomik ve sosyal düzene yöneleceği, Türkiye’nin nerede konumlanacağı ve hangi tedbirleri alması gerektiğiyle ilgili ciddi bir çalışma yürütüyoruz. Bu süreçte, pek çok kesimden ve çok sayıdaki vatandaşlarımız, bize mağduriyetlerini ve taleplerini iletiyorlar. Maalesef her kriz döneminde olduğu gibi haksız kazanç sağlamaya çalışanlar, bu dönemde de vatandaşlarımızı mağdur etmeye devam ediyorlar. Bu dönemde, denetimlerin ve tedbirlerin mümkün olduğu ölçüde artırılmasının önemine dikkat çekmek istiyorum. Stajları yarım kalan, burs alamayıp kredi kullanan öğrencilerimizin mağdur olmamaları için gerekli düzenlemelerin yapılması gerekiyor. Çalışan, ancak kronik rahatsızlıkları olduğu için risk grubuna dahil olan ve çalışma imkanı kalmayan vatandaşlarımızı desteklememiz gerekiyor. Yine, kısa çalışma ödeneğinin ve ücretsiz izne çıkarılanlara ödenen desteklerin asgari ücret seviyesine çıkarılması gerektiğini ve bununla ilgili talepleri de ilgililerle paylaşmak istiyorum. Faaliyeti durdurulan iş yerlerinin de kademeli olarak açılmasıyla ilgili de yoğun talepler var. Salgının seyrine göre, bu durumu da acilen planlamalıyız” ifadelerine yer verdi.

“Doğu Akdeniz’de, Türkiye’nin varlığının güçlenerek devamını sağlayacak bir mihver oluşturuyorlar”

Türkiye Cumhuriyeti tarafından birçok ülkeye tıbbi ve insani yardım yapıldığını hatırlatan Destici, “Pek çok ülkeye tıbbi ve insani yardım yapıyoruz. Bunların arasında Ortadoğu’da savaşı körükleyen ve terör örgütlerine destek olanlar da var. Bir vatandaşlarını dahi kaybetmemek için, tüm sosyal hayatı durdurmayı göze alan batılı devletlerin, bu vesileyle, Türk ve Müslümanların da hayatlarının değerli olduğunu anlamalarını, Türkiye’nin yaptığı tıbbi ve insani yardımların bu insanlık dersinin anlaşılmasına vesile olmasını diliyorum. Benzer facialar Libya’da da hemen her gün yaşanmaya devam ediyor. Libya’da, yine askeri varlığımız bir yandan Libyalı kardeşlerimizin ve Libya devletinin güvenliğini sağlarken, diğer taraftan Doğu Akdeniz’de, Türkiye’nin varlığının güçlenerek devamını sağlayacak bir mihver oluşturuyorlar. Mehmetçiklerimize, güvenlik güçlerimize yüreklerimizin her an onlarla birlikte olduğunu ifade ederek üstün muvaffakiyetler diliyorum. Yine Doğu Türkistan’da, Kırım ve Türkmenlinde, Müslüman ve Türk oldukları için yok edilmeye çalışan kardeşlerimiz, “kültürel soykırım” haline gelen, sosyal, kültürel, ekonomik baskılara maruz kalıyorlar, katliam düzeyine varan suikastlara uğruyorlar. Doğu Türkistan Kırım ve Türkmenlindeki, Türk ve Müslüman olmaları dışında hiçbir suçu olmayan, maalesef Türkiye dışında hiçbir dostu olmayan kardeşlerimizin daima yanlarında olduğumuzu ve onların sesi olmaya devam edeceğimizi ayrıca söylemek istiyorum” açıklamasında bulundu

“İnşallah daha güçlü olacağız”

Türkiye’nin salgın sürecini iyi yürüttüğüne dair açıklamalarda bulunan Destici, “Pandemiyle mücadelede olduğu gibi, ekonomi ve sosyal hayat başta olmak üzere, devletimiz tarafından, bilimin, bilim insanlarının, üniversitelerin katılımıyla, her alanda çalışma yapılması mecburiyetimizi, tekrar, aracılığınızla hatırlatmak istiyorum. Salgın, pandemi, adına ne dersek bitecek. Ama bu topraklarda, insanımızı hür, bağımsız, onurlu, mutlu ve müreffeh yaşatma kavgamız bitmeyecek. Güçlü bir ülkeyiz. İnşallah daha güçlü olacağız. Potansiyeli yüksek bir ülkeyiz. Potansiyelimizi milletimizin mutluluğu için güce dönüştüreceğiz. Güçlü bir devlet geleneği olan, imparatorluk tecrübesi olan, güçlü toplumsal değerleri olan, büyük bir milletiz. Tüm zorlukları aşacak, ve bunu el birliğiyle başaracağız. Ramazan ayını idrak ettiğimiz bugünlerde, mensup olduğumuz dinin ibadetlerden ibaret olmadığını; devletimizin salgına dair koyduğu, bile istisna tüm kurallara uymakla; yaşadığımız şartlar nedeniyle zor durumda olan insanlara, özellikle yakın çevremizden başlamak üzere, yardım etmekle sorumlu olduğumuzu ve bundan sonraki hayatımızı, her zamankinden daha fazla bu gerçeklere göre tanzim etme mecburiyetimizi hiç unutmamamız gerekiyor. Devlet olarak da yardım eli uzatırken, bu yardımlara, bulunduğumuz coğrafyada, sadece Türk ve Müslüman oldukları için, 100 yılı aşkın süredir zulüm altında olan soydaşlarımız ve din kardeşlerimizden başlanmasının, milli, itikadı ve ahlaki bir görev olduğunu tekrar ifade etmek istiyorum” ifadelerini kullandı.

BBP Genel Başkanı Destici, yaptığı yazılı açıklamayı Türk-İslam aleminin Ramazan ayını kutlayarak şu şekilde sonlandırdı:

“Ramazan Ayını, tüm dünyada etkili olan salgın hastalığın sebep olduğu farklı, alışkın olmadığımız şartlarda ve atmosferde yaşıyoruz. Öncelikle ve tekrar, Ramazan ayının, içinde bulunduğumuz sıkıntıların sona ermesine vesile olmasını Yüce Allah’tan diliyor, Aziz milletimizin ve Türk-İslam Âleminin Ramazan ayını tebrik ediyorum. Korona virüs illetinden hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır ve başsağlığı, hastalarımıza acil şifa niyaz ediyorum.Tarihimizin en zor dönemlerinden birinden geçiyoruz. Salgın nedeniyle, her gün 100 civarında vatandaşımızı kaybediyoruz. Kayıplarımız toplamda 3 bini bulmuş durumda. Ülkemizde, salgının seyriyle ilgili istatistiklerin diğer ülkelere göre daha iyi görünmesi ve düşme eğilimine girmesi, yaşadığımız facianın büyüklüğünü idrak etme ve uymamız gereken kurallar konusunda bizi rehavete sürüklememeli. Tedbirlere, devletin, hepimizin sağlığı için aldığı kararlara harfiyen uymalı, fedakârlıkla görev yapan kamu görevlilerine yardımcı olmalıyız. Bu vesileyle tekrar, insanüstü bir gayretle, çalışan değerli sağlık çalışanlarımıza, emniyet ve diğer kamu görevlilerimize şahsım, camiamız ve milletimiz adına teşekkür ediyorum.”
Kaynak: İHA