'Toplumsal Bağışıklık İçin Aşı Oranı Yüzde 95 Olmalı'
HÜ Halk Sağlığı Enstitüsü Sağlık Araştırmaları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sarp Üner: 'Toplumsal bağışıklığın sağlanabilmesi için aşılama yüzdesi yaklaşık yüzde 95 olmalı' 'Aşılama yüzdesini arttırmak ve toplumsal bağışıklığı sağlayabilmek için okul aşıları bir fırsattır' 'Rutin aşılama programı dışında okullarda çocukluk çağı aşıları yapılmamışların ya da eksik yapılanların saptanarak aşılarının tamamlanması toplumsal bağışıklık sağlamada önemli katkı sağlayacaktır. Aşılama yüzdelerini arttırmak için ailelerle ortak çalışılmalı'
YEŞİM SERT KARAASLAN - Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Halk Sağlığı Enstitüsü Sağlık Araştırmaları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sarp Üner, halk sağlığının korunması için aşılama yüzdesinin yaklaşık yüzde 95 seviyesinde olması gerektiğini, okullarda uygulanan aşıların toplumsal bağışıklığın kazanılmasında önemli bir fırsat olduğunu belirtti.
Üner, AA muhabirine yaptığı açıklamada, en önemli halk sağlığı sorunlarından birinin "toplumsal bağışıklık" olduğunu söyledi.
Yeni eğitim öğretim yılının başlamasıyla öğrenci, veli, öğretmen ve diğer çalışanlar ile toplumun büyük bir bölümünün bir arada olacağı okulların da halk sağlığının korunması açısından önemli müdahale alanlarından biri olduğunu ifade eden Üner, "Öğrencilerin sağlığını değerlendirmek, korumak ve geliştirmek için yapılan çalışmalar olarak tanımlanabilen 'okul sağlığı' hizmetleri içerisinde aşılama halk sağlığı müdahalelerinin en başarılı olduğu alanlardandır." diye konuştu.
Üner, milyonlarca çocuğun yaşamını kurtaran ve engelli kalmalarını önleyen aşıların da enfeksiyon hastalıklarının ve komplikasyonlarının önlenmesinde en etkili yöntemlerinin başında geldiğini vurguladı.
Aşılamanın aynı zamanda maliyet bakımından en etkin halk sağlığı müdahalesi olduğunun altını çizen Üner, yüksek bağışıklama oranlarıyla yüksek ve orta gelirli ülkelerde aşı ile önlenebilir hastalıkların sıklıklarında büyük düşüş sağlandığını, Türkiye'nin bu düşüşü yakalamış ülkelerden biri olduğunu kaydetti.
Okullarda yürütülen rutin program kapsamında çocukların ilköğretim 1. ve 8. sınıflarda aşılandığını anlatan Üner, şu bilgileri verdi:
"Birinci sınıflara Kızamık, Kızamıkçık, Kabakulak (KKK) aşısı ile dörtlü karma (DaBT-İPA:Difteri, aselüler boğmaca, tetanoz, inaktif polio) aşısının pekiştirme dozları yapılmaktadır. Bunun yanı sıra ulusal aşı takviminde erişkin tip difteri-tetanoz (Td) ilköğretim sekizinci sınıfta yapılmaktadır.
Okullarda rutin aşılama programının yanı sıra aşısız ve eksik aşılı çocukların tespiti ve aile hekimlerine yönlendirilmeleri de önemlidir Eksik aşılı çocuklar, toplumdaki yüksek riskli çocuklar, yetişkinler ve yaşlılar için enfeksiyon kaynağıdır. Temiz su ve sanitasyon gibi halk sağlığı müdahaleleri bulaşıcı hastalıklardan korunmada önemli olsa da kızamık, boğmaca, polio ve artık pek görülmeyen hastalıklar aşılama olmazsa yeniden ortaya çıkar. Kreş, okul gibi toplu yaşam alanlarında ortaya çıkan hastalıklar salgınlara neden olabilir."
- "Her yıl 1,5 milyon çocuk aşılanamadığı için ölmektedir"
Prof. Dr. Üner, hiçbir çocuğun önlenebilir bir sebeple yaşamını yitirmemesi gerektiğine dikkati çekerek, toplumda riskli kişileri aşılamada iki ana amaç olduğunu söyledi.
Bunlardan birincisinin kişinin bazı bulaşıcı hastalıklara karşı korunması, diğerinin ise hastalıkların kontrolünün sağlanarak toplumun korunması olduğunu ifade eden Üner, şunları kaydetti:
"UNICEF ve DSÖ kaynaklarına göre, küresel olarak aşılama faaliyetlerinde önemli ilerleme sağlanmıştır. Aşılama ile her yıl 3 milyona yakın çocuğun kızamık, ishal ve zatürre gibi nedenlerle ölümü engellenmektedir.
Küresel aşılama yüzdesi 1980'de yüzde 20'den 2018'de yüzde 86'ya yükselmiştir. Aşı ile 2000 ve 2017 arasında kızamıktan ölüm yüzde 80 azaltılmış ve tahminen 21,1 milyon çocuğun ölümü engellenmiştir.
2000'den bu yana 2,5 milyar çocuk aşılanmıştır ve çocuk felci vaka sayısı yüzde 99'dan fazla düşürülmüştür. Her yıl 1,5 milyon çocuk aşılanamadığı için ölmektedir. Beş yaşın altındaki çocuklar arasındaki ölümlerin yüzde 30'u aşı ile önlenebilir sebeplerdendir. Halen 1 yaşın altında yaklaşık 20 milyon çocuk aşılanmamıştır ve öldürücü, sakat bırakıcı hastalıklara karşı savunmasızdırlar."
- "Aşı yaptırmayan birey risk oluşturuyor"
Düşük gelirli, gelişmekte olan ülkelerde aşılamadaki temel sorunların başında aşılama hizmetinin yetersiz olmasının geldiğini aktaran Üner, aşılamadaki diğer bir sorunun ise bu yetersiz hizmetlere erişimdeki engellerden kaynaklandığını ifade etti.
Üner, gelişmiş ülkelerdeki sebeplerin ise daha farklı olduğunu belirterek, şu değerlendirmede bulundu:
"Aşıyla önlenebilir hastalıklara karşı verilen başarılı mücadele sonunda bazı tehlikeli hastalıkların ciddi oranda yaşamımızdan silinmesi, toplumun hafızasında bu hastalıkların büyük risklerinin giderek silikleşmesine, bunun sonucunda da risk-fayda hesaplamalarında aşıların risklerinin daha büyük endişe kaynağı haline gelmesine neden olduğu görülmektedir. Aşılarla elde edilen başarıların artmasına paralel olarak aşılara bağlı gerçek ya da algılanan yan etkilerle ilgili endişelerde de artış görülmektedir. Bu endişeler sıklıkla aşı tereddüdüne ve aşı reddine yol açabilmektedir. Unutulmamalı ki aşı yaptırmayan bireyin hem kendi sağlığı hem de toplumun sağlığı risk altındadır.
Toplumsal bağışıklık, aşılanma yüzdesi belirli bir seviyeye ulaşan bir toplumda aşılanmamış bireylerin aşılanmış bireyler nedeniyle hastalıkla karşılaşma olasılıklarının azalması anlamı taşımaktadır. Doğuştan bağışıklık sistemi hastalığı olan çocuklar ya da bazı hastalıkların tedavisi nedeniyle bağışıklık sistemi bozulmuş olanlar gibi aşı olamayanlar toplumda her zaman mevcuttur. Toplumsal bağışıklık, çeşitli nedenlerle aşı olamayan ve aşısız bireyler için koruma sağlamaktadır. Bu koruma özellikle hedef hastalık için toplumdaki bağışıklama oranı arttıkça daha yüksek düzeylere çıkmaktadır. Toplumsal bağışıklama sağlanması özellikle aşıyla korunabilir hastalıklar nedeniyle meydana gelebilecek salgınların önlenmesi için de son derece önemlidir."
Prof. Dr. Üner, bu şekilde toplumun bulaşıcı hastalıklara karşı korunması artarken, bağışıklama çalışmalarının maliyetinin de azaldığına işaret etti.
- "Aşılama yüzdelerini arttırmak için ailelerle ortak çalışılmalı"
"Toplumsal bağışıklığın sağlanabilmesi için aşılama yüzdesinin yaklaşık yüzde 95 olması gerektiğini" vurgulayan Üner, aşı olması gereken herkesin aşı olmasının önem taşıdığını belirtti. Üner, "Bu nedenle de aşılama hizmetinin yetersizliği, hizmete ulaşamama ve aşı tereddüdü aşı kapsayıcılığının ve toplumsal bağışıklığın önünde engeldirler ve toplum sağlığını tehlikeye sokmaktadırlar. Aşılar ile ilgili yanlış bilgilendirme ve buna bağlı giderek büyüyen güvensizlik bir hastalık kadar tehlikelidir." ifadelerini kullandı.
Aşı karşıtlığının tüm toplumun sağlığını tehdit eden bir hareket olduğunu vurgulayan Üner, "Aşı reddi vakaları okul yaş grubunda yüzde 5 civarına yükselmektedir. Aşılama yüzdesini arttırmak ve toplumsal bağışıklığı sağlayabilmek için okul aşıları bir fırsattır. Rutin aşılama programı dışında okullarda çocukluk çağı aşıları yapılmamışların ya da eksik yapılanların saptanarak aşılarının tamamlanması toplumsal bağışıklık sağlamada önemli katkı sağlayacaktır. Aşılama yüzdelerini arttırmak için ailelerle ortak çalışılmalıdır." diye konuştu.
Kaynak: AA
Üner, AA muhabirine yaptığı açıklamada, en önemli halk sağlığı sorunlarından birinin "toplumsal bağışıklık" olduğunu söyledi.
Yeni eğitim öğretim yılının başlamasıyla öğrenci, veli, öğretmen ve diğer çalışanlar ile toplumun büyük bir bölümünün bir arada olacağı okulların da halk sağlığının korunması açısından önemli müdahale alanlarından biri olduğunu ifade eden Üner, "Öğrencilerin sağlığını değerlendirmek, korumak ve geliştirmek için yapılan çalışmalar olarak tanımlanabilen 'okul sağlığı' hizmetleri içerisinde aşılama halk sağlığı müdahalelerinin en başarılı olduğu alanlardandır." diye konuştu.
Üner, milyonlarca çocuğun yaşamını kurtaran ve engelli kalmalarını önleyen aşıların da enfeksiyon hastalıklarının ve komplikasyonlarının önlenmesinde en etkili yöntemlerinin başında geldiğini vurguladı.
Aşılamanın aynı zamanda maliyet bakımından en etkin halk sağlığı müdahalesi olduğunun altını çizen Üner, yüksek bağışıklama oranlarıyla yüksek ve orta gelirli ülkelerde aşı ile önlenebilir hastalıkların sıklıklarında büyük düşüş sağlandığını, Türkiye'nin bu düşüşü yakalamış ülkelerden biri olduğunu kaydetti.
Okullarda yürütülen rutin program kapsamında çocukların ilköğretim 1. ve 8. sınıflarda aşılandığını anlatan Üner, şu bilgileri verdi:
"Birinci sınıflara Kızamık, Kızamıkçık, Kabakulak (KKK) aşısı ile dörtlü karma (DaBT-İPA:Difteri, aselüler boğmaca, tetanoz, inaktif polio) aşısının pekiştirme dozları yapılmaktadır. Bunun yanı sıra ulusal aşı takviminde erişkin tip difteri-tetanoz (Td) ilköğretim sekizinci sınıfta yapılmaktadır.
Okullarda rutin aşılama programının yanı sıra aşısız ve eksik aşılı çocukların tespiti ve aile hekimlerine yönlendirilmeleri de önemlidir Eksik aşılı çocuklar, toplumdaki yüksek riskli çocuklar, yetişkinler ve yaşlılar için enfeksiyon kaynağıdır. Temiz su ve sanitasyon gibi halk sağlığı müdahaleleri bulaşıcı hastalıklardan korunmada önemli olsa da kızamık, boğmaca, polio ve artık pek görülmeyen hastalıklar aşılama olmazsa yeniden ortaya çıkar. Kreş, okul gibi toplu yaşam alanlarında ortaya çıkan hastalıklar salgınlara neden olabilir."
- "Her yıl 1,5 milyon çocuk aşılanamadığı için ölmektedir"
Prof. Dr. Üner, hiçbir çocuğun önlenebilir bir sebeple yaşamını yitirmemesi gerektiğine dikkati çekerek, toplumda riskli kişileri aşılamada iki ana amaç olduğunu söyledi.
Bunlardan birincisinin kişinin bazı bulaşıcı hastalıklara karşı korunması, diğerinin ise hastalıkların kontrolünün sağlanarak toplumun korunması olduğunu ifade eden Üner, şunları kaydetti:
"UNICEF ve DSÖ kaynaklarına göre, küresel olarak aşılama faaliyetlerinde önemli ilerleme sağlanmıştır. Aşılama ile her yıl 3 milyona yakın çocuğun kızamık, ishal ve zatürre gibi nedenlerle ölümü engellenmektedir.
Küresel aşılama yüzdesi 1980'de yüzde 20'den 2018'de yüzde 86'ya yükselmiştir. Aşı ile 2000 ve 2017 arasında kızamıktan ölüm yüzde 80 azaltılmış ve tahminen 21,1 milyon çocuğun ölümü engellenmiştir.
2000'den bu yana 2,5 milyar çocuk aşılanmıştır ve çocuk felci vaka sayısı yüzde 99'dan fazla düşürülmüştür. Her yıl 1,5 milyon çocuk aşılanamadığı için ölmektedir. Beş yaşın altındaki çocuklar arasındaki ölümlerin yüzde 30'u aşı ile önlenebilir sebeplerdendir. Halen 1 yaşın altında yaklaşık 20 milyon çocuk aşılanmamıştır ve öldürücü, sakat bırakıcı hastalıklara karşı savunmasızdırlar."
- "Aşı yaptırmayan birey risk oluşturuyor"
Düşük gelirli, gelişmekte olan ülkelerde aşılamadaki temel sorunların başında aşılama hizmetinin yetersiz olmasının geldiğini aktaran Üner, aşılamadaki diğer bir sorunun ise bu yetersiz hizmetlere erişimdeki engellerden kaynaklandığını ifade etti.
Üner, gelişmiş ülkelerdeki sebeplerin ise daha farklı olduğunu belirterek, şu değerlendirmede bulundu:
"Aşıyla önlenebilir hastalıklara karşı verilen başarılı mücadele sonunda bazı tehlikeli hastalıkların ciddi oranda yaşamımızdan silinmesi, toplumun hafızasında bu hastalıkların büyük risklerinin giderek silikleşmesine, bunun sonucunda da risk-fayda hesaplamalarında aşıların risklerinin daha büyük endişe kaynağı haline gelmesine neden olduğu görülmektedir. Aşılarla elde edilen başarıların artmasına paralel olarak aşılara bağlı gerçek ya da algılanan yan etkilerle ilgili endişelerde de artış görülmektedir. Bu endişeler sıklıkla aşı tereddüdüne ve aşı reddine yol açabilmektedir. Unutulmamalı ki aşı yaptırmayan bireyin hem kendi sağlığı hem de toplumun sağlığı risk altındadır.
Toplumsal bağışıklık, aşılanma yüzdesi belirli bir seviyeye ulaşan bir toplumda aşılanmamış bireylerin aşılanmış bireyler nedeniyle hastalıkla karşılaşma olasılıklarının azalması anlamı taşımaktadır. Doğuştan bağışıklık sistemi hastalığı olan çocuklar ya da bazı hastalıkların tedavisi nedeniyle bağışıklık sistemi bozulmuş olanlar gibi aşı olamayanlar toplumda her zaman mevcuttur. Toplumsal bağışıklık, çeşitli nedenlerle aşı olamayan ve aşısız bireyler için koruma sağlamaktadır. Bu koruma özellikle hedef hastalık için toplumdaki bağışıklama oranı arttıkça daha yüksek düzeylere çıkmaktadır. Toplumsal bağışıklama sağlanması özellikle aşıyla korunabilir hastalıklar nedeniyle meydana gelebilecek salgınların önlenmesi için de son derece önemlidir."
Prof. Dr. Üner, bu şekilde toplumun bulaşıcı hastalıklara karşı korunması artarken, bağışıklama çalışmalarının maliyetinin de azaldığına işaret etti.
- "Aşılama yüzdelerini arttırmak için ailelerle ortak çalışılmalı"
"Toplumsal bağışıklığın sağlanabilmesi için aşılama yüzdesinin yaklaşık yüzde 95 olması gerektiğini" vurgulayan Üner, aşı olması gereken herkesin aşı olmasının önem taşıdığını belirtti. Üner, "Bu nedenle de aşılama hizmetinin yetersizliği, hizmete ulaşamama ve aşı tereddüdü aşı kapsayıcılığının ve toplumsal bağışıklığın önünde engeldirler ve toplum sağlığını tehlikeye sokmaktadırlar. Aşılar ile ilgili yanlış bilgilendirme ve buna bağlı giderek büyüyen güvensizlik bir hastalık kadar tehlikelidir." ifadelerini kullandı.
Aşı karşıtlığının tüm toplumun sağlığını tehdit eden bir hareket olduğunu vurgulayan Üner, "Aşı reddi vakaları okul yaş grubunda yüzde 5 civarına yükselmektedir. Aşılama yüzdesini arttırmak ve toplumsal bağışıklığı sağlayabilmek için okul aşıları bir fırsattır. Rutin aşılama programı dışında okullarda çocukluk çağı aşıları yapılmamışların ya da eksik yapılanların saptanarak aşılarının tamamlanması toplumsal bağışıklık sağlamada önemli katkı sağlayacaktır. Aşılama yüzdelerini arttırmak için ailelerle ortak çalışılmalıdır." diye konuştu.