(Özel) Günlük Hayatın Yoğunluğuna Kapılmak 'Anı' Yaşamayı Engelliyor
İnsanların bulundukları andan haz almalarının yaşantılarına katacağı olumlu gelişmeler hakkında bilgiler veren Uzman Klinik Psikolog Sena Çilingir, “Ertelediğimiz her an ve her gün bizi kimliğimizin bir parçasından, yaşımızdan, tutkularımızdan, enerjimizden, heyecanımızdan, sevgimizden alıkoyuyor” dedi.
İnsanların yaşamları sırasında düşündükleri ve arzuladıklarını çeşitli sebeplerden dolayı ertelemesi ve gündelik yoğunluktan dolayı yaşamın her anından haz alamamasının yaşantısına birçok olumsuz yönde etkileri olacağını söyleyen VM Medical Park Kocaeli Hastanesinden Uzman Klinik Psikolog Sena Çilingir, bu tür problemler yaşayan insanların psikolojik destek alması gerektiğini dile getirdi. İnsanların gün içerisindeki eylemlerinden haz alması gerektiğinin altını çizen Çilingir, yapmak istenilen eylemler ve duyguların ertelenmesinin insan hayatını olumsuz yönde etkileyebileceğini belirtti.
‘Anı yaşamak kavramı’ ve önemi hakkında bilgiler aktaran Çilingir, “Anı yaşamak öncesini ve sonrasını düşünmemektir. Şimdi ve burada şu anda kalmaktır. Bu beceri bizlerin çocukluğumuzda bildiğimiz ama unuttuğumuz bir beceridir” dedi.
“Ertelediğimiz her an bizi kimliğimizin bir parçasından alıkoyuyor”
İnsanların duygularını ortaya çıkartması gerektiğini vurgulayan Çilingir, “Hangimiz kendimize en son sadece ruhumuzun ne istediğini sorduk? Sadece onun ne istediği diyorum, çünkü mantığa ve düşünceye yer vermeden. Ne istiyoruz şu anda? Ne yapmak, neyi tatmak, nereye gitmek ya da neyi görmek istiyoruz? İstediğim şeyi yapmamda engel olan şey nedir? Son olarak hayali bir terazi koyun. Bir tarafa şu anda yapmak veya olmak istediğiniz durumu, diğer yana ise buna engel olan faktörü yerleştirin. Hangisinin telafisi var sorun kendinize. Aynı bu istek, aynı nitelikte bu tutku bir başka zaman olmayabilir. Zaman hızla geçiyor ve yakalayamıyoruz. Ertelediğimiz her an ve her gün bizi kimliğimizin bir parçasından, yaşımızdan, tutkularımızdan, enerjimizden, heyecanımızdan sevgimizden alıkoyuyor” diye konuştu.
“Popüler kültürün baş döndürücü taleplerine esir oluyoruz”
Sonu gelmeyen istek ve sorumlulukların yoğunluğu ile hareket eden insanların ‘anı yaşayamadıklarını’ kaydeden Çilingir, “Hemen hemen hepimiz mutlu, başarılı olmayı diliyoruz ve sonu gelmeyen ihtiyaçlar ve sorumlulukları sahipleniyoruz. O kadar hızlıyız ki sanki bir an durduğumuzda birçok şeyi kaybedeceğiz. En keyif alacağımız, en dinlenebileceğimiz zamanlarda bile saatlerle yarışıyor gibiyiz. Bedenimize şükretmeyi ve şefkat göstermeyi unutarak popüler kültürün baş döndürücü taleplerine esir oluyoruz. Sanki tüm sahip olduklarımızı bu hıza borçluymuşuz gibi düşünüyoruz. Sahip olacaklarımız önce ruhumuzun gücünden sonra da bedenimizin gücünden geçer; ama bizler sadece zamanla yarışıp yara alıyoruz. Tükeniyoruz, peki neden? Sizce de hep daha iyi olmayı istemekten değil mi? Daha çok sevilme ve sevme, daha çok para, daha çok güven, daha çok yükselmek ve dahası. Şu an mutlu olabileceğin neler var bak çevrene, bedenine, yanındaki insanlara, her detaya bak ve incele” şeklinde konuştu.
“Anınızı yaşayamıyorsanız psikolojik destek alın”
İnsanların hissettiklerini yapabilmesi ve ne hissettiğini bilmesi gerektiğini dile getiren Çilingir, ‘anı yaşamak’ için neler yapılabileceği konusunda bilgiler aktararak, “Artık hep düşünülmesi ve yapılması gereken görevlerimiz vardır ve kendimize ruhumuza vakit ayırmak pek yoktur. Bunu değiştirmek zor mu? Tabi hayır. Gerçek farkındalık ve bunun olacağına dair inancınızla mümkündür. İlk olarak bu sevdiğimiz ve kalmak istediğimiz yaşamda bizi tutan şeyi fark etmek önemlidir. Gün içinde pek çok kez nefesimize odaklanarak anı yaşamaya başlayabiliriz. Şu anda nasıl nefes alıyorum? Hızlı mı, sakin mi? Burun deliklerimizin içerisine giren nefesin nasıl bir ısıyla girdiği gibi. Bununla beraber gün içindeki ritüellerimizi o anda gözden geçirmek de önemlidir. Yemek yediğiniz an, içecek içtiğinizde aldığınız tat, aldığınız koku, duşunuz, vücut ısınız, hızınız yaptığımız her şeyi izlemek. Anda kalmayı öğrenmek için yogayı deneyimlemek, sanat, müzik ve tiyatro ile ilgilenmek, yazmak, bolca istediğin gibi korkusuzca her şeyi yazmak, kendinden içeri adım atmak gerekiyor. Yani kendinle baş başa kalıp günde bir 5 dakika bile olsa ‘Ben ruhum için ne istiyorum ve istediğim şey için ne yapıyorum’ sorusunu sormak gerekiyor. Bu yöntemleri deneyip de hala yeteri kadar hayatınızı yavaşlatıp, anınızı yaşayamıyorsanız psikolojik destek alarak bunu sağlayabilirsiniz” ifadelerini kullandı.
Kaynak: İHA
‘Anı yaşamak kavramı’ ve önemi hakkında bilgiler aktaran Çilingir, “Anı yaşamak öncesini ve sonrasını düşünmemektir. Şimdi ve burada şu anda kalmaktır. Bu beceri bizlerin çocukluğumuzda bildiğimiz ama unuttuğumuz bir beceridir” dedi.
“Ertelediğimiz her an bizi kimliğimizin bir parçasından alıkoyuyor”
İnsanların duygularını ortaya çıkartması gerektiğini vurgulayan Çilingir, “Hangimiz kendimize en son sadece ruhumuzun ne istediğini sorduk? Sadece onun ne istediği diyorum, çünkü mantığa ve düşünceye yer vermeden. Ne istiyoruz şu anda? Ne yapmak, neyi tatmak, nereye gitmek ya da neyi görmek istiyoruz? İstediğim şeyi yapmamda engel olan şey nedir? Son olarak hayali bir terazi koyun. Bir tarafa şu anda yapmak veya olmak istediğiniz durumu, diğer yana ise buna engel olan faktörü yerleştirin. Hangisinin telafisi var sorun kendinize. Aynı bu istek, aynı nitelikte bu tutku bir başka zaman olmayabilir. Zaman hızla geçiyor ve yakalayamıyoruz. Ertelediğimiz her an ve her gün bizi kimliğimizin bir parçasından, yaşımızdan, tutkularımızdan, enerjimizden, heyecanımızdan sevgimizden alıkoyuyor” diye konuştu.
“Popüler kültürün baş döndürücü taleplerine esir oluyoruz”
Sonu gelmeyen istek ve sorumlulukların yoğunluğu ile hareket eden insanların ‘anı yaşayamadıklarını’ kaydeden Çilingir, “Hemen hemen hepimiz mutlu, başarılı olmayı diliyoruz ve sonu gelmeyen ihtiyaçlar ve sorumlulukları sahipleniyoruz. O kadar hızlıyız ki sanki bir an durduğumuzda birçok şeyi kaybedeceğiz. En keyif alacağımız, en dinlenebileceğimiz zamanlarda bile saatlerle yarışıyor gibiyiz. Bedenimize şükretmeyi ve şefkat göstermeyi unutarak popüler kültürün baş döndürücü taleplerine esir oluyoruz. Sanki tüm sahip olduklarımızı bu hıza borçluymuşuz gibi düşünüyoruz. Sahip olacaklarımız önce ruhumuzun gücünden sonra da bedenimizin gücünden geçer; ama bizler sadece zamanla yarışıp yara alıyoruz. Tükeniyoruz, peki neden? Sizce de hep daha iyi olmayı istemekten değil mi? Daha çok sevilme ve sevme, daha çok para, daha çok güven, daha çok yükselmek ve dahası. Şu an mutlu olabileceğin neler var bak çevrene, bedenine, yanındaki insanlara, her detaya bak ve incele” şeklinde konuştu.
“Anınızı yaşayamıyorsanız psikolojik destek alın”
İnsanların hissettiklerini yapabilmesi ve ne hissettiğini bilmesi gerektiğini dile getiren Çilingir, ‘anı yaşamak’ için neler yapılabileceği konusunda bilgiler aktararak, “Artık hep düşünülmesi ve yapılması gereken görevlerimiz vardır ve kendimize ruhumuza vakit ayırmak pek yoktur. Bunu değiştirmek zor mu? Tabi hayır. Gerçek farkındalık ve bunun olacağına dair inancınızla mümkündür. İlk olarak bu sevdiğimiz ve kalmak istediğimiz yaşamda bizi tutan şeyi fark etmek önemlidir. Gün içinde pek çok kez nefesimize odaklanarak anı yaşamaya başlayabiliriz. Şu anda nasıl nefes alıyorum? Hızlı mı, sakin mi? Burun deliklerimizin içerisine giren nefesin nasıl bir ısıyla girdiği gibi. Bununla beraber gün içindeki ritüellerimizi o anda gözden geçirmek de önemlidir. Yemek yediğiniz an, içecek içtiğinizde aldığınız tat, aldığınız koku, duşunuz, vücut ısınız, hızınız yaptığımız her şeyi izlemek. Anda kalmayı öğrenmek için yogayı deneyimlemek, sanat, müzik ve tiyatro ile ilgilenmek, yazmak, bolca istediğin gibi korkusuzca her şeyi yazmak, kendinden içeri adım atmak gerekiyor. Yani kendinle baş başa kalıp günde bir 5 dakika bile olsa ‘Ben ruhum için ne istiyorum ve istediğim şey için ne yapıyorum’ sorusunu sormak gerekiyor. Bu yöntemleri deneyip de hala yeteri kadar hayatınızı yavaşlatıp, anınızı yaşayamıyorsanız psikolojik destek alarak bunu sağlayabilirsiniz” ifadelerini kullandı.