Şeker-İş Başkanı Gök'ten '1 Mayıs Emek Ve Dayanışma Günü' Mesajı
Şeker-İş Genel Başkanı İsa Gök, "1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü" kapsamında mesaj yayımladı.
Türkiye Gıda ve Şeker Sanayi İşçileri Sendikası (Şeker - İş) Genel Başkanı İsa Gök, "1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü" kapsamında mesaj yayımladı.
Gök, mesajında şunları kaydetti:
"Bugün milli birlik ve bütünlüğümüzün iç ve dış kaos faillerince çevrelendiği, ilaveten ekonomik karamsarlıkların hakim olduğu alaca karanlık bir fay hattından çıkmaya çalıştığımız dönemde her şeye rağmen işçilerimizin alın terinin hak arama mücadelesine dönüştüğü 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı kutlamanın ayrı bir mutluluğunu yaşıyoruz. Şüphesiz bir ülkenin üretim gücü, dünya konjonktüründeki saygınlığının temel belirleyici unsurudur. Her ne kadar lastik eldivenler içindeki çelik yumruklu işçilerimiz, çiçeğin böceği, böceğin çiçeği, kuraklığın suyu, suyun güneşi, toprağın hayatı aradığı gibi işverenlerin atar damarları gibi olsalar da bugün ülkemizdeki çalışma hayatında yaşanan birçok sıkıntılara rağmen işine bağlılığı ve ülkesi için üretimi esas alan bir anlayışın ekmek mücadelesindeki rolünü küçümsemek de bir o kadar hata olacaktır. Ücret sistemini, çalışma şartlarını ve işin niteliklerini göz ardı eden, eşitlikçi bir bakış açısıyla doğru ve adil bir tespit yapılmadan çözüm üretmeye çalışmak, baltayla beyin ameliyatı yapmaya benzer. Geçmişten bugüne özellikle işçilerin bir anayasal hakkı olan sendikal haklar ne yazık ki siyasallaşmaktan kurtulamamış, korkular ve illüzyonlar üzerinde işveren lehine, at pazarlığı ve razı etme seanslarıyla işçiler aleyhine işleyen bir sisteme dönüşmüştür. İşin işçiye, işçinin de çalıştığı müddetçe işverene emanet edilmesi ilkesi esas iken, işçinin içeceği çorbasının miktarının az ya da çok belirlenmesinin kepçenin kimin elinde olduğuna bağlı olması manidardır. Ateşte yananla onu seyrederek yandığını sanan anlayışlar artık terk edilmelidir. Aksesuarlarla değil, asıllarla ilgilenilerek sonuca gidilmelidir. Yıllardır işçilerin hakları konusunda ortaya konulan kuru bilgilerin dar kalıplarından kurtularak üreten ve hak ettiğini alan ’Milli Üretim ve Çalışma Hayatında Dönüşüm Modeline’ geçişin alt yapısı hazırlanmalıdır. Başta Kıdem Tazminatı olmak üzere, asgari ücret, çalışma şartları, kiralık işçilik, geçici işçilik, meslek hastalıkları ve iş kazaları gibi kırk yerinden yara alan milli meseleyi bütün yönleriyle kucaklayarak, tüm tarafların menfaatlerini esas alan bir tedavi yöntemi, beyin ölümü gerçekleşmiş sadece fişi çekilmeyi bekleyen hastayı yeniden hayata döndürecektir. Son sözle; her şeye rağmen çalışanlarımız umutlarını kaybetmemelidir. Umut, işçilerimiz için harika bir kahvaltı, kötü bir akşam yemeği olmayacaktır. Temeli sağlam yarınlar için, düz yolda tam gaz, virajlarda yavaş, yokuşlarda tahammül ve sabır, inişlerde dikkatli bir şekilde büyük Türkiye ideali için el ele, omuz omuza verilmelidir. Güzel yarınlar umuduyla 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nün sorunlar ve çözüm yollarına ışık tutmasını temenni ediyor, tüm işçilerimizi en kalbi duygularımla selamlıyorum.”
Kaynak: İHA
Gök, mesajında şunları kaydetti:
"Bugün milli birlik ve bütünlüğümüzün iç ve dış kaos faillerince çevrelendiği, ilaveten ekonomik karamsarlıkların hakim olduğu alaca karanlık bir fay hattından çıkmaya çalıştığımız dönemde her şeye rağmen işçilerimizin alın terinin hak arama mücadelesine dönüştüğü 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı kutlamanın ayrı bir mutluluğunu yaşıyoruz. Şüphesiz bir ülkenin üretim gücü, dünya konjonktüründeki saygınlığının temel belirleyici unsurudur. Her ne kadar lastik eldivenler içindeki çelik yumruklu işçilerimiz, çiçeğin böceği, böceğin çiçeği, kuraklığın suyu, suyun güneşi, toprağın hayatı aradığı gibi işverenlerin atar damarları gibi olsalar da bugün ülkemizdeki çalışma hayatında yaşanan birçok sıkıntılara rağmen işine bağlılığı ve ülkesi için üretimi esas alan bir anlayışın ekmek mücadelesindeki rolünü küçümsemek de bir o kadar hata olacaktır. Ücret sistemini, çalışma şartlarını ve işin niteliklerini göz ardı eden, eşitlikçi bir bakış açısıyla doğru ve adil bir tespit yapılmadan çözüm üretmeye çalışmak, baltayla beyin ameliyatı yapmaya benzer. Geçmişten bugüne özellikle işçilerin bir anayasal hakkı olan sendikal haklar ne yazık ki siyasallaşmaktan kurtulamamış, korkular ve illüzyonlar üzerinde işveren lehine, at pazarlığı ve razı etme seanslarıyla işçiler aleyhine işleyen bir sisteme dönüşmüştür. İşin işçiye, işçinin de çalıştığı müddetçe işverene emanet edilmesi ilkesi esas iken, işçinin içeceği çorbasının miktarının az ya da çok belirlenmesinin kepçenin kimin elinde olduğuna bağlı olması manidardır. Ateşte yananla onu seyrederek yandığını sanan anlayışlar artık terk edilmelidir. Aksesuarlarla değil, asıllarla ilgilenilerek sonuca gidilmelidir. Yıllardır işçilerin hakları konusunda ortaya konulan kuru bilgilerin dar kalıplarından kurtularak üreten ve hak ettiğini alan ’Milli Üretim ve Çalışma Hayatında Dönüşüm Modeline’ geçişin alt yapısı hazırlanmalıdır. Başta Kıdem Tazminatı olmak üzere, asgari ücret, çalışma şartları, kiralık işçilik, geçici işçilik, meslek hastalıkları ve iş kazaları gibi kırk yerinden yara alan milli meseleyi bütün yönleriyle kucaklayarak, tüm tarafların menfaatlerini esas alan bir tedavi yöntemi, beyin ölümü gerçekleşmiş sadece fişi çekilmeyi bekleyen hastayı yeniden hayata döndürecektir. Son sözle; her şeye rağmen çalışanlarımız umutlarını kaybetmemelidir. Umut, işçilerimiz için harika bir kahvaltı, kötü bir akşam yemeği olmayacaktır. Temeli sağlam yarınlar için, düz yolda tam gaz, virajlarda yavaş, yokuşlarda tahammül ve sabır, inişlerde dikkatli bir şekilde büyük Türkiye ideali için el ele, omuz omuza verilmelidir. Güzel yarınlar umuduyla 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nün sorunlar ve çözüm yollarına ışık tutmasını temenni ediyor, tüm işçilerimizi en kalbi duygularımla selamlıyorum.”